19 Kasım 2011 Cumartesi

Hz. İbrahim (Abraham) Kimdi?







Hz. İbrahim (Abraham) Kimdi?

“Yahudiler Tarihi” Kitabında, Yahudi tarihçi ve ilahiyatçı Flavius Josephus (M.S. 37 - 100), Yunan filozof Aristo’nun “..bu Yahudiler Hint Filozoflardan gelmedirler, Hintliler onlara Kalani derler.” (Kitap 1:22)

Soli’li Clearchus şöyle yazmıştır, “Yahudiler menşei Hint Filozoflardır. Filozoflara Hindistan’da Kalanilar ve Suriye’de Yahudiler denilir. Başkentlerin adı çok zor telaffuz edilir, ona “Jerusalem” (Küdüs) denilir.

Godfrey Higgins "Anacalysis" kitabında (Cilt I, sayfa 400) şöyle yazar. “Seleucus Nicator tarafından İsa'dan üç yüz yıl önce Hindistan'a gönderilen ve yazdıkları gün geçtikçe doğrulanan Megasthenes şöyle diyor: Yahudiler Kalani adında bir Hint kavim veya mezhepti..." 
Martin Haug, Ph.D., "The Sacred Language, Writings, and Religions of the Parsis", ([Zerdüşt/Mecüsi] "Farsilerin Kutsal Dil, Yazı ve Dinleri"- sayfa 16) kitabında şöyle yazar: "Magiler (Zerdüşt ve Mazda rahipleri) dini kitaplarını gökten indirdiği inanılan Abraham'a (Hz. İbrahim) atfederler.
Hindu tanrı Brahma ve eşi Saraisvati ve Yahudi Abraham ve eşi Sarai arasında tesadüfün ötesinde bazı dikkat edici benzerlikler vardır. Bütün Hindistan'da Brahma'ya ait sadece bir mabet olmasına rağmen, bu mezhep Hindistan'ın üçüncü en büyüğüdür.    
Meksikalı yazar Tomás Doreste, "Moisés y los Extraterrestres" kitabında şöyle yazar: "Voltaire Abraham'ın Hindistan'ı terk edip öğretilerini dünyaya yaymak isteyen sayısız Brahman rahiplerden biri olduğunu inanırdı ve bunu kanıtlamak için isim benzerlikleri ve Abraham'ın doğduğu Ur şehrinin İran hududuna yakın Hindistan yolunda olduğunu ileri sürmüştü.
Brahma adı Hindistan'da çok saygındı ve etkisi Fırat ve Dicle nehrine dek yayılarak İran'a sarılmıştı. Farsiler Brahma'ya sahip çıkıp uyarladılar. Daha sonra Tanrının Hindistan'a giden yolun ortasında bulunan dağlık Bactria'dan geldiğini söyleyeceklerdi. (sayfa 46-47.)      
Bactria (kadim Afganistan'ın bir bölgesi) ayrıca Ur-Jaguda olarak bilinen Juhuda veya Jaguda isminde bir Yahudi prototip ülkesinin yeriydi. Ur [Türkçe'de yurt] "memleket veya köy" anlamına gelir. Dolayısıyla, Tevrat'ta Abraham'ın "Keldani'lerin Ur"undan geldiğini yazmakla doğrusunu yazmıştı. "Keldani" veya daha doğrusu Kaul-Deva (Kutsal Kaul) etnik bir grubun değil, Afganistan, Pakistan ve Hint Keşmir'de bulunan Hint Brahman bir rahip sınıfıydı.
"Brahmin Abraham'ın Ioud kavimi Hindistan'daki Oude krallığını terk etmiş veya oradan kovulmuştu ve Mısır'da Goshen veya Güneş Evi, Heliopolis'e yerleştiler ve oraya Hindistan'da terk ettikleri yerin ismini verdiler, Maturea" (Anacalypsis; Cilt I, sayfa 405.)  
"Onun menşei İran dini ve Melchizedek'di" (Cilt I, sayfa 364.)

"Farsiler aynı Yahudiler gibi İbrahim'i kurucuları olarak kabul ediyorlar. Dolayısıyla bütün kadim tarihlere göre Farsiler, Yahudiler ve Araplar Abraham/İbrahim soyundandır (sayfa 85)... Abraham'ın babası Terah'ın aslında Keldani, Kaldi ve Kuldili doğu şehri Ur'dan gelip Mezopotamya'da yerleştiği yazılmakta. Orada bir süre bulunduktan sonra Abraham, Abram ve Brahma ve karısı Sara veya Sarai veya Sara iswati babalarının evlerini terk ettiler ve Kenan ülkesine geldiler. Abraham ve Sara'nın Brahma ve Saraiswati ile aynı oluşu ilk kez Jesvit misyonerler tarafından keşfedilmişti" (Cilt I; sayfa 387.)
Hint mitolojisinde Sarai-Savati Brahma'nın kız kardeşidir. Tevrat İbrahim konusunda iki hikaye vermektedir. İlk hikayede Abraham Firavuna Sarai'yı kız kardeşi olarak takdim ettiği zaman yalan söylediğini açıklar. İkinci hikayede Gerar krallığına da Sarai'yın gerçekten kız kardeşi olduğunu söyler. Ancak kral yalan söylediği için azarladığı zaman, Abraham Sarai'yın hem karısı, hem de kız kardeşi olduğunu söyler: "...o gerçekten kız kardeşimdir. Babamın kızıdır, ama annemin kızı değildir ve karım olmuştur." (Tekvin 20:12)
Ancak benzerlikler burada bitmiyor. Hindistan'da Saraisvati nehrin Ghaggar adında bir kolu vardır. Aynı nehrin ayrıca Hakra adında bir kolu vardır. Yahudi geleneklere göre, Hagar Sarai'ın hizmetçisiydi. Müslümanlar onun Mısırlı bir prenses olduğunu söylerler. Ghaggar, Hakra ve Hagar'ın benzerliklerine dikkat ediniz.    
Tevrat'a göre Hagar'ın oğlu Ismail ve soyundan gelenlerin Hindistan'da yaşadıklarını yazar: "İsmail son nefesini verdi ve öldü ve yakınlarına döndü... Onlar Shur'un yanında ve Asur'a dek Mısır'a yakın olan Havilah'ta (Hindistan) yaşarlardı (Tekvin 25:17-18.). Hem İsak, hem de İsmail adlarının Sanskritçe'den gelmesi ilginçtir: (İbranice) İşak = (Sanskritçe) İşakhu = "Şiva'nın Dostu", (İbranice) İşmail = (Sanskritçe) İş-Mahal = "Büyük Şiva."
Abraham hikayesinin üçüncü şekli on bir "Nuhéa çevirir. Abraham'ın Hindistan'ı terk etmesi bir tufan veya selden olduğunu biliyoruz: "... İsrail'in Rabbi şöyle der, atalarınız, hatta Abraham ve Naçor'un babası Terah bile eskiden tufandan önce yaşadılar ve başka tanrılara hizmet ettiler. Ve babanız Abraham'ı tufandan aldım ve Kenan ülkesinden geçirdim." (Joshua 24:2-3)
Tekvin 25 cariyesi Ketura'nın bazı torunlarından söz eder (Not: Müslümanlar Hagar'ın diğer bir adı olduğunu iddia ederler): Jokşan, Şeba, Dedan, Efer. Nuhun bazı torunları Jokan, Şeba, Dedan, Ofir'dir. Bu farklı şekiller Tevrat'ı yazanların Yahudiliğin farklı dallarını birleştirmeye çalıştırdıkları konusunda düşünmeme sevk etti.
Yaklaşık olarak M.Ö. 1900 yılında şiddetli yağmur ve depremler kuzey Hindistan'ı parçaladığında hatta İnduz ve Saraisvati nehirlerin yönlerini değiştirdikten sonra bazı Hint gruplar tarafından Brahm kültü Orta Doğu ve Yakın Doğu'ya aktarıldı. Klasik coğrafyacı Strabo Kuzey Batı Hindistan'ın terkinin ne denli geniş çapta olduğunu anlatır: "Aritobolus der ki Hindistan'a belirli bir görev için gönderildiğinde, İndus nehrinin yatağını değiştirdiği için köyleriyle birlikte bin şehirden fazla yerin boşaldığı bir ülke görmüştü." (Strabo Coğrafya, XV.I.19.) 
"M.Ö. 1900 yıllarında Saraisvati nehrinin kuruması Sindhu ve Saraisvati vadilerinde önemli göçlere neden olmuştu ve Hindistan'dan batıya doğru bir göce sebep olan olay olabilir. Bundan kısa bir süre sonra Batı Asya, Mısır ve Yunanistan'da Hint unsuru gözükmeye başlıyor." (Indic Ideas in the Graeco-Roman World, (Grek-Roma Dünyasında Hint Öğeler) yazan Subhash Kak, IndiaStar online literary magazine; sayfa 14)
Hint tarihçi Kuttikhat Purushothama Chon, Abraham'ın Hindistan'dan kovulduğuna inanıyor. (Hint Avrupalı) Ariler, Asuraslara (Bir zamanlar İndus Vadisini hükmeden ticari sınıf ve Harappanlar) karşı yıllardır savaşmışlardı ve onları yenmek için devasal suni göl ve sulama kanal sistemlerini yok edip sellere sebep oldular. Bunun üzerine Abraham ve yakınları vatanlarını terk edip Batı Asya'ya doğru göç ettiler (Bakınız "Remedy the Frauds in Hinduism," "Hinduizmdeki Aldatmacalar ve Düzeltilmesi"). Dolayısıyla, Kuzey Irak'tan seller tarafından kovulmaları dışında, Ariler ayrıca Hint tüccarlar, sanatçı ve eğitimli sınıfların Batı Asya'ya kaçmalarını zorladılar.
"India in Greece" (Yunanistan'daki Hindistan) kitabında Edward Pococke şöyle yazıyor: "Uzun yıllar Hindistan'ı baştan başa kasıp kavuran bu büyük dini savaşlara kıyasla hiç bir benzeri olay bu denli ciddi sonuçlara yol açmamıştı. Bunun sonucunda erken uygarlık sanatlarında usta ve büyük çoğunluğu savaşçı büyük bir insan kitlesi ülkelerinden dışarıya kovuldu. Kuzeyde Himalaya dağların ötesine, güneyde son kaleleri Siri Lanka'ya ve İndus vadisinden batıya itilen bu zülüm edilen halk Avrupa'nın sanat ve bilimlerinin tohumlarını taşıdılar. Punjab engelini aşan bu insan seli sonuçta Avrupa ve Asya'ya vararak uygarlığın filizlenmesine neden olacaktı. Bu göçün mesafesi o denli uzundu ki, isimlerin  kılık değişikliği on denli iyiydi ki, Yunanlıların anlattıkları o denli yanıltıcıydı ki, ancak teorik ilkeleri bir kenara koyarak ve bağımsız araştırma yaparak doğruyu eğriden ayıklama ile doğru bir teşhise varma şansımız olur." (sayfa 28)
Eğer bütün bu göçmen idareci halklar tamamıyla Hint asılıysa neden harih onlardan söz etmiyor? Kadim Hindistan'dan göçler hepsi aynı anda olmadı, ama yaklaşık olarak bin yılı aşan bir dönemde oluştu. Tarih onlardan Kasit, Hitit, Suriyeli, Huri, Arami, Hiksos, Mitani, Amalekit, Etiyop (Atha-Yop/Habeş), Finikeli, Keldani ve daha bir çokları olarak söz etmiştir. Ancak bize hatalı olarak onları sadece Batı Asya'ya ayıt etnik gruplar olarak kabul etmeye öğretilmiştir. Tarih kitaplarımız onlara "Hint-Avrupalılar" demiştir ve onların menşei konusunu yanıtsız bırakmıştır. "Hint halkı sosyal kimliklerini ırk ve kavim bazında değil, Varna ve Jati (kast sınıf sisteminin sosyal işlevleri) bazında görmeye alışmıştır" (Foundations of Indian Culture; "Hint Kültürün Temelleri", sayfa 8Hint halkının insanları nasıl sınıflandırdıkları konusunda işte bir örnek: Hükmeden sınıfa Kasis (Kasitler), Kuşi (Kuşitler), Kazaklar (Rus askeri sınıf), Kaiser ve Sezarlar (Roma hakim sınıfı), Hatiya (Hititler), Kutit (Hititçe'nin bir lehçesi), Kathay (Çin liderleri), Kaşitıl/Kaşikeh (Azteklerde), Kaşikhel/Kişeh (Mayalarda) ve Keşuah/Kuş (İnkalarda). Suryaniler, İngilizce'de Assyrians, İspanyolca'da Asiros, Hindistan'da Asuras eya Ashuras, Sümer ve Babil'de Aşuriya, Asuriya, Arabistan'da Asir, İranda Ahura, Meksika'da Sure vs. Bunlara Surya'ya (güneş) tapan halklar.
Tabii ki bu dinin yaygın olduğu yerlerde ülkelerinin gerçek adları ne olursa olsun "Suryaniler" olarak bilinirdiler.
Alimlerin Hint-Avrupalıları Hintli olarak tanımada diğer bir sorun, Hindistan'ın hiç bir zaman bir ülke olmamasında yatar. Ayrıca onun adı Hindistan bile değil, "Bharata"dır [Baharatlar adını nereden geldiği anlaşılıyor] ve Bharata bile bir ülke değildir. Bharata aynı Avrupa gibi bir ülkeler topluluğudur ve şu şimdilik İslam'ın yayılması gerçek veya hayali korkusuyla birleşmektedir. Hint alimler bu yayılma durduğu anda "Bharata Birliği" tekrar koparak birçok ayrı devlet oluşur. 
"Arap tarihçileri Brahma ve ataları Abraham'ın aynı kişi olduğunu öne sürürler. Farsiler (İranlılar) genelde Abraham'a İbrahim Zerdüşt derler. Kirüs Yahudi dinini kendi diniyle aynı olduğunu kabul ederdi. Hindular Abraham'da veya İsrailoğlular Brahma'dan gelmiş olmalıdır." (Anacalypsis; Cilt I, sayfa 396.)
Abraham gerçekten Hindu tanrısı Ram mıydı? Ram ve Abraham muhtemelen ya aynı kişiydi veya aynı kavimdendi. Örneğin "Ab" veya "Ap" Keşmir dilinde baba demektir. Prototip Yahudiler Ram'a "Ab-Ram" veya "Baba-Ram" demiş olabilirler. Brahm kelimesinin de "Ab-Ram"dan geliştiği de düşünülebilir, ama tersi değil. "İlahi merhamet" Keşmir dilinde "Raham"dır [Rahmet, Rahim, Rahman??] ve bu da Ram'dan türemiştir. Dolayısıyla, Ab-Raham = İlahi Merhametin Babası. İbranice'de Rakham = "İlahi Merhamet". Ram ayrıca da İbranice'de "yüksek makamlı lider veya hükümdar" anlamına gelir. Vedic Age'de çıkan "Traditional History From the Earliest Times" ("En Erken Devirlerden Geleneksel tarih") makalesinin yazarı Hint tarihçi A.D. Pusalker, Ram'in M.Ö. 1950 yılında hayatta olduğunu yazıyor, bu da Hint-İbraniler ve Hint-Arilerin Büyük Tufandan beri Hindistan'dan Orta-Doğuya göçü gerçekleştirdikleri döneme rastlar.   
"Kabe'deki tapınakların biri de Hint Yaratıcı Tanrı Brahma'ya adanmıştı, bundan dolayı İslam'ın eğitimsiz peygamberi Muhammet onun Abraham'a adandığını iddia etmişti. "Abraham" kelimesi Brahma kelimesinin yanlış telaffuzundan başka bir şey değildir. Her iki kelimenin kök anlamlarına inerseniz bu açıkça kanıtlanır. Abraham, Sami ırkının en eski peygamberlerinden biri olduğu söylenir. Adının iki Sami kökenli kelimelerden kaynaklarını, baba anlamına gelen "Ab" ve yüce anlamına gelen "Raam/Raham." Tevrat'ın Tekvin kitabında, Abraham basit olarak "Kalabalık Topluluk" anlamına gelir. Abraham kelimesi Sanskirtçe'de Brahma'dan kaynaklanır. Brahma'nın kökeni "Brah"tır ve büyümek, sayı olarak çoğalmak anlamına gelir. Ayrıca, Hinduizm'in Yaratıcı Tanrısı Brahma'nın İnsanların Babası ve bütün tanrıların en yücesi olarak kabul edilir. Çünkü bütün varlıklar ondan zuhur etmiştir. Burada yeniden "Yüce Baba" anlamına rastlarız. Bu açıkça Abraham'ın semavi baba Brahma olduğunu açıkça ima eder." (Vedic Past of Pre-Islamic Arabia; İslam Öncesi Arabistan'ın Vedik/Hint Geçmişi, Bölüm VI; sayfa.2.)
"Abram"dan bir kaç sözcük anlamını çıkartabiliriz, bunlardan her biri onun yüceltilmiş konumuna işaret edebilir. Ab = "Baba;" Hir veya H'r = "Baş; Üst; Yüceltilmiş;" Am = "Halk." Dolayısıyla, Abhiram veya Abh'ram "Yüceltilmişin Babası." Bir örnek daha: Ab - î - Ram = "Merhametlilerin Babası." Ab, ayrıca "Yılan" demektir, Ab-Ram (Yüceltilmiş Yılan) bir Naga kralı olduğunu ima eder. Bileşken "Abraham" adından çıkarılacak bütün anlamlar takipçilerin ilahi kaderini gösterir. Örneğin Kral Süleyman'ın yakın dostu Tireli Hiram "Yüce Halk" veya Ahi-Ram (Yüce-Yılan)'dır.  
Kadim Hindistan'da Aryan Kültüne "Brahm-Aryan" denilir. Aryanlar birçok tanrıya taparlardı. Abraham çoktanrıcılığa sırtını çevirmişti. Böyle yapmakla "A-Brahm" (Gayri-Brahman) olmuştu. Aryanlar Asuralara "Ah-Brahm" derlerdi. Dolayısıyla, İndus uygarlığın atalarının muhtemelen Yahudi prototipleri olduğunu güvenle söyleyebiliriz.
Abraham'ın ölümü sırasında Kudüs (Jerusalem) bir Hitit (Hint hükmedici sınıfı) şehriydi. Tekvin 23:4'de Abraham Kudüslü Hititlerden bir mezar alanı satmalarını ister. Hititler'in cevabı "..aramızda bir prensiniz, kabrimizde istediğiniz yerde ölülerinizi gömünüz, hiç kimse sizi esirgemez." (sayffa 6). Abraham Hititler tarafından bir prens sayıldıysa, demek ki Hindistan'ın soylu hakim ve savaşçı kast sınıfının saygın bir üyesiydi. Eski Ahit Abraham'ın bir Hitit olmadığını hiç yazmamıştır. Sadece "Aranızda yabancı bir misafirim" (Tekvin 23:4). Hititler'in dediği gibi, Abrahamı kendilerinden bile üstün saymışlardı. Hititer özgün bir etnik grup olmadığı gibi, Amorit veya Amarrular için de aynı şey geçerli. Marruta avam için kullanılan kast sınıfın adıydı. "Amorit" (Marut) Hint Vaişiyaların: sanatçılar, çiftçiler, sığır çobanları, tacirler, vs., ilk adlarıydı.
G.D. Pande, "Ancient Geography of Ayodhya", "Ayodya'nın Kadim Tarihi" kitabında "Marutlar Visah'ı temsil ederler. Marutlar sürüler veya ordular oluşturdukları söylenir. Marutların babası Rudra sığırların efendisidir (sayfa 177). Malita J. Shendge şöyle demiştir: "... Marutlar halktır" ("The Civilized Demons", "Uygar İfritler", sayfa 314). Kattiler (Hititler) ve Marutları (Amoritler) Kudüs'ün babaları (koruyucuları) olarak anaları (hizmetkarları) olarak işlev görmeleri bizi şaşırtmamalıdır.
Hindistan'da Hititler Cedi veya Chedi (Hatti veya Ketti olarak telaffuz edilir) olarak bilinirler. Hint tarihçileri onları Yadavasların en eski kastlarından biri olarak sınıflandırırlar. "Cediler erken Vedik dönemde Ksatriyaların (Hititler ve Kassitlerden oluşan aristokrat sınıf) en eski kavimlerinden birini oluşturdular. Rig Veda kadar erken bir dönemde Cedi krallar çok ünlenmişlerdi... bu büyük destanda kuzey Hindistan'ın hakim güçlerinden biriydiler." (Yadavas, Through the Ages, Çağlar Boyunca Yadavaslar, sayfa 90) Ram veya Rama da Yadava aşiretindendi. Eğer Abraham, Brahm ve Ram aynı kişilerse, Abraham Kudüs'e kendi halkına katılmak için gitmişti.
Ram'in toplulukları Sanskritçe'de "Yenilmez" anlamına gelen Ayodhya adında kendi cemaatlarında ayrı ayrı gruplara bölündüler. Sanskritçe'de savaşçı Yuddha veya Yudh demektir. Abraham ve grubu Ayodhya (Yehudiya, Judea) inançsızlardan ve Amalekitlerden (Ariler?) kendilerini ayrı tutan topluluğa mensuptu.
Şimdiye dek söylediklerim yeterli değilse Melkizadek... Salem arifi konusunu ele alalım. Melkizadek gizli mistik ve sihirli güçlere sahip Kudüs'in (Jerusalem) kralıydı. Aynı zamanda Abraham'ın hocasıydı. 
Kassit bir kralın oğlu, Melik-Sadaksina büyük bir Hint prensi, majisyen ve ruhani önderdi. Keşmiri ve Sanskritçe'de Sadak = "sihirli, majikal, doğa-üstü güçlere sahip kimse" anlamına gelir. Ayrıca Zadok (Sadak?) adında biri Kral Süleyman'ı kutsamıştı. Nasıl oluyor da Kassit (asil kastten) Melik-Sadaksina, efsanevi bir Hintli, aniden kudüste Abraham'ın dostu ve öğretmeni olarak ortaya çıkıyor? "Hindu History", Hindu tarihini yazan Akshoy Kumar Mazumdar'e göre, Brahm Arilerin ruhsal lideriydi. Bir Ari, Aryan (Yah'dan değil [not Sanskritçe'de önde bir a eki değil anlamına gelir]) olarak doğal olarak putlara inanırdı. Tevrat'a göre onları imal bile etmişti. Putperestlik ve dini hayalperestlik halkına nasıl zarar verdiğini görünce, Abraham Arilikten uzaklaştı ve her ne kadar onun da insan yapımı kusurlarla çökmekdeyse de  kadim Hint (Yah) felsefesine (Maddi Evren Kültüne) geri döndü. İnsanoğlunun sadece gerçeklere dönerek kendini kurtarabileceğini inanmıştı.
Halkın barbarlığına ve körlüğüne karşı şok olan Proto (ilk) -İbraniler arasındaki bilginler ve eğitimli kişiler kendilerini halktan soyutladılar. Dr. Mazumdar şöyle demişti: "Ahlaki düşüşü çok hızlıydı. Kahinler ve bilge kişiler halktan ayrı yaşarlardı. Ender olarak evlenirdiler ve çoğu zaman kendilerini dini tefekküre verirlerdi. Yönlendirme ve bilgilendirmeden uzak kalan halk aşırı yabanileşmeye ve kabalaşmaya başladı. Tecavüz, zina, hırsızlık vs. yaygınlaşmaya başladı. İnsan doğası sapıtmaya başladı. Brahma (Abraham) bir reform yapıp insanları diriltmeye karar verdi. Kahin ve bilge kişilerin halkla evlenmelerini ve karışmalarını sağladı. Çoğu evlenmeyi kabul etmedi, ama 30 kişi kabul etti." Brahm üvey kız kardeşi Saraisvati ile evlendi. Bu bilge kişiler prajapatis (üretenler) olarak anıldılar.
"Kuzey Afganistan Uttara Kuru olarak bilinirdi ve büyük bir bilim merkeziydi. Oraya bir Hintli kadın gitti ve Vak unvanını aldı - Saraisvati (Leydi Sarah). Onun üvey kardeşi ve öğretmeni Brahm, güzelliği, eğitimi ve zekası ile o denli, etkilenmiş ki evlenmiş" (Hindu History, Hindu Tarihi; sayfa 48).
Güney Afganistan'daki kutsal topluluktan benzeri topluluklar dünyanın her tarafına yayıldı: Hindistan'ın tamamı, Nepal, Tayland, Çin, Mısır, Suriye, İtalya, Filipinler, Türkiye, İran, Yunanistan, Laos, Irak - hatta Amerikalara bile! Brahma'nın dünyanın muhtelif yerlerinde varlığı bariz dil kanıtlarıyla açıkça gözükmekte: Farsi/Acemce: Braghman (Kutsal); Latince: Bragmani (Kutsal); Rusça: Rachmany (Kutsal); Ukraynaca: Rachmanya (Rahip, Kutsal); İbranice: Ram (Baş Lider); Norveççe: From (Tanrısal). Hindular arasında kutsal bir sözcük mistik hece OM, üçlü evren, yeryüzü, gök ve sema ile bağlantılıdır. Aynı zamanda Brahm'ın başka bir adıdır. Aztekler de OM'u evrenin ikilemli ilkesi olarak zikredip tapmışlardı. Mayaların rahip sınıfı Balam (B'lahm teleffuz edilir). Eğer maya dilinde "R" harfi olsaydı, Brahm telaffuz edilirdi. Perulu İnkalar güneşe İnti Raymi (Hindu Ram) olarak taparlardı. 
Rama'dan geldiği inkar edilmez olan kelimeler Amerikan Kızılderili dilde çok yaygındır. Özellikle Amerikanın güneybatısından Meksika'ya ve oradan güneye Peru'ya kadar inen bölgelerde. Chihuahua'nın Tarahumara Kızılderililer buna ideal bir örnektir. Gerçek adları Ra-Ram-Uri'dir. Sümer ve Kuzey Hindistan'da olduğu gibi Ra-Ram-Uri "Uri" = "Halk."  İspanyol "R" vurgulandığı için bu "Uri" savaşçı, fatih için Sanskritçe kelime Udi veya Yuddi de olabilir. Birçok Meksika kavmi eskiden Yuri adında yabancı bir kavmin o civarları işgal ettiklerini anlatırlar. Ra-Ram-Uri güneş tanrısı Ono-Rúame'dir. Keşmirce Ana = "En Çok Sevilen Oğul;" Ra-Ram-Uri ay Ono-Rúame'nın eşi, Eve-Rúame'dır. Keşmice Hava = "Havva, Eve" veya Kadın İlkesi.
Bir Ra-Ram-Uri valisine Si-Riame denilir. Sanskritçe/Keşmirçe Du-Rama = "Büyük Rama." Meksika efsanelere göre Yoris Surem (Su-Ram?) adında bir kavime mensuptu. Fetihlerinden önce, Orta Meksika ve Amerikan Colorada'ya kadar Güneybatısı Suré olarak bilinirdi. Keşmirce'de Suré= güneş. Tarahumara şifacı şaman veya rehber Owi-Ruame olarak bilinir. Sanskritçe'de Of = "Ümit." Şeytan Repa-Bet-Eame olarak bilinir. Keşmirce'de: Riphas (Görüntü) + Buth (Kötü Ruh) + Yama (Ölüm Meleği). Ra-Rama-Uri dilinde daha bir çok şaşırtıcı benzerlikler vardır. Kadim Finike, Sümer ve Kuzey Hindistan'a ilişkisi şüphe götürmez. Bir çok insan Finikelileri bir zamanlar bugünkü Lübnan'da mekan eden bir denizci kavim olduğunu düşünürler. Ancak, Hindular tarafından Pancika veya Pani olarak bilinen veya Romalılar tarafından Puni (kökeni Rama olan başka bir kelime) çingeneler gibi dünyanın dört bir yanına dağılmışlardı.
İspanyollar Ra-Ram-Uri ülkesine Chiahuahua ülkesi derlerdi. Bunu yerliler Şivaya" olarak telaffuz ederler. Sanskritçe'de Şivaya = "Şiva'nın Mabedi." Hindu dini alimlere göre, Ram ve tanrı Şiva bir zamanlar aynı ilahtılar. Şiva ve Yah (Kitabi Mukaddes'te söz edilenle aynı) adları Amerikan yerli dinlerinde yaygındır ve yaygın olarak Amerikan güneybatısında taş oymalarda kazıldığı görülür. ("India Once Ruled the Americas!", "Hindistan Bir Zamanlar Amerikaları Hükmetti" kitabıma bakınız).
Ayodhya ayrıca Tanzania Afrika'da ve Kudüs'te (Judea) Dar-es-Salam için başka bir addı. Yerusalemitler'e (Kudüslüler) Yehudiya veya Judeans (Yah Savaşçıları) denildiği bilinir, bu da Yahudilerin Hint kökenini kesin bir şekilde doğrular.
Çin dahil, kadim dünyada Ram'ın dini fikirlerinden etkilenmeyen bir taraf yoktu. Örneğin, Hıristiyanlar ve Yahudiler Muhammet'in öğretilerini Yahudi kaynaklardan kopya ettiği konusunda beyinleri yıkanmıştır. Oysa, Muhammet'in zamanında Ram veya Abraham'ın ilahiyatı bütün dini mezheplerin temelini oluşturuyordu. Muhammet'in tek yaptığı şey bunları putperestlikten arındırmaktı.
"... Mekke Mabedi Hindistan'dan gelen Brahmin misyonerleri tarafından kurulmuştu. Muhammed'in zamanında kutsal bir yerdi ve ölümünden sonra bir kaç asır oraya haça gitmelerine izin verildi. Onun peygamberden çok önce kutsal bir yer doluğunu inkar edilmez bir gerçektir." (Anacalypsis, Cilt I, sayfa 421.)
"... Brahminler eski kitaplarındaki kayıtlara dayanarak Mekke şehrinin Hindistan'dan gelen bir koloni tarafından kurulduğunu söylerler ve sakinleri en eski devirlerden beri onun Agar'ın oğlu İsmail tarafında inşa edildiğini söylerler. Bu şehre İndus dilinde İsmailistan denilirdi."  (Anacalypsis, Cilt I, sayfa 424.)
Muhammed'in zamanından önce, Arap halkının Hinduizmine Tsaba denilirdi. Tsaba veya Saba "Tanrıların Meclisi" anlamına gelen bir Sanskritçe kelimedir. Tsaba ayrıca Işa-ayalam (Şiva'nın Mabedi) denilirdi. Müslüman kelimesi Moşe-ayalam (Şiva'nın Mabedi) Sabaizm'in başka bir adıdır. Kelime şimdi İslam olarak kısalmıştır. Muhammet kendisi Kureyşi kaviminin bir mensubu olarak ilk başta bir Sabaist'ti. Tsabaistler Abraham'ı bir tanrı olarak görmezlerdi. Onu bir avatar veya Tanrı tarafından seçilmiş bir öğretmen, Avather Brahmo (yeraltı dünyanın yargıcı) olarak kabul ederlerdi.        
İsa'nın zamanında Arapların ve Yahudiler'in dilleri, dini simgeleri ve gelenekleri hemen hemen aynıydı. Eğer  zaman makinesi ile geçmişe dönsek, çoğumuz Yahudi ve Araplar arasında fazla fark görmezdik. Tarihi kayıtlara göre İsa'nın zamanında Araplar putlara taparlardı. Alt tabaka ve kırsal Yahudiler için de aynı şey geçerliydi. Bundan dolayı Orta Doğudaki Yahudi ve Müslümanlar; ile Hindistan'daki Müslüman ve Hindular arasındaki kavga son derece saçmadır. Tamamen bir hiç uğruna, Müslümanlar Yahudilere ve Hindulara karşı savaşıyor veya tersi, zira her üç grup aynı kaynaktan geldiler.
Hebron'un (İbranice'de Khev'run) Keşmirce -Sanskritçe karşılığı Kudüs'ün eski sakinlerinin Hint kökenini açıkça gösterir: Khab'ru (mezar; tabut). (Grierson'un Sözlüğü'ne bakınız; sayfa 382.) İbranice'de bile Kever = "Tabut."
Hint dil bilimci ve oryantalist Maliti J. Shendge'in "The Languages of Harappans" (Harappanların Dilleri) kesin bir şekilde Batı Asya ve İndus Vadisi Uygarlığı bir araya getirir. Sadece Harrappa dilinin Akkatça ve Sümerce olduğunu kanıtlamıyor, ilk "Abraham" Havva göğüs kemiğinden yaratılmadan önce Adem olduğunu kanıtlıyor.  
"... denilebilir ki, Fırat-Dicle'den İndus ve doğusuna dek, kendilerine sonra Asshuriau diyen Akkatça konuşan Samiler bulunuyordu. Onların Hint adı Rig Veda'dan "Asura" olarak bilinirdi. Bu bölgenin aynı etnik grubundan değişik aşiretler tarafından mekan edilmesi bizi şaşırtmaması gerekir. Ancak onların ırk olarak homojen bir grup olduklarını düşünmek doğru olmaz. Dil bilimi kanıtları gösterdiği gibi Akkatlılar ve Sümerler oluşmuş karışık bir nüfusları vardı. İleride araştırmaya konu olabilecek diğer etnik grupların da bulunma olasılığı var. Bu karışık nüfus günümüzdeki bilgiye ters düşmemektedir. İndus vadisinde bu değişik etnik mozaik muhtemelen tarih öncesinden uygarlığın başlarında mevcut olan bir demografik yapıydı.  
"Eğer bu Akkatlılar Batı Asya aşiretleriyle aynıysa, Vedik mitolojide ilk çift konusunda eşit derecede söz edilmesi gerekir. Ancak, şifreli bir atıf dışında bu çift'den  hiç söz edilmiyordu. Bu biraz kafa karıştırıcı. Tanrıları Asura olmasına karşın bu kavimin ilk atası olmaması pek anlaşılır değil. Rig Veda'da Brahman'ın tarih öncesi baba olarak mevcut olması yeterli değildir, çünkü tek başına eril bir unsurdur. Brahman yakından incelendiğinde iki sözcükten oluştuğu görülür Abu + Rahmu, bunlar da Sami mitolojide ilkel çifttir. Rahmu'nun Akkad karşılığı Lahmu'dur, bu da sonradan  denizden doğan ve tanrılar ve ifritler tarafından kur yapılan tanrıça Laksmi'ye dönüşmüştü. Lahmu Akkadlarda bir ejderhadır, ama Ugaritçe'de Rahmu Abu'nun genç kızıdır. Brahma (abu + rahmu = abrahma = brahma), burada düşünülen bütün değişimler bu eşleştirmelerle açıklanabilir, veya Abu Samilerin en büyük tanrısının kızı birçok dönüşümden geçmiştir ve Hindu panteonda birçok karşılığı vardır, bunların arasında Laksmi, bütün maddi tezahüratların tanrıçası olarak önemlilerden biridir. Dolayısıyla Indus vadisinin Asura aşireti ilkel çift olarak Abu-Rahmu'ya tapıyorlardır." (sayfa 269-270).               
Bayan Shendge'nin araştırmaları Hebron'daki Abraham ve Sarai mezarları gerçekten Brahm ve Saraisvati'ninikiler olduğu inancımı iyicene güçlendiriyor. Bizim Abraham anlaşılan bir rahipti, belki de Abu-Rahmu (Adem ve Hava) kültünün kurucusuydu ve tektanrılı dinini Batı Asya'ya taşıdı. Kendisi ve Sarai yurtları Hindistan'da ilahlaştırılmalarına karşın Yahudilikte insan olarak anılmışlardı.   



Hz. İbrahim (Abraham) Kimdi?

Hazırlayan Gene D. Matlock, B.A., M.A. 

Türkçe'ye Tercüme Eden: Kemal Menemencioğlu - Copyright © 2002
Bu yazının İngilizcesi http://www.viewzone.com/abraham.html ve sitemizde Who Was Abraham? sayfasında bulunur, ayrıcxa aynı yazarın diğer bir yazısı Kadim İbranice ve Hintçe Arasında bir Bağ Var Mı? da benzeri konuları işliyor. Aşağıda "Kalani" kavmi yoksa "Keldani" olabilir mi? Konuya girmeden Hz. İbrahim konusunda bazı öz bilgiler vermekte fayda vardır. Hz. İbrahim , Tevrat'ta İbranice adı Abraham olarak anılır. Nuhun üç oğlu vardı, bunlar: Sam, Ham ve Yafet'tir. Hz. İbrahim Sam soyundandır, yani Sami ırktandır. Babası Tarah'tır (Azer olarak da bilinir, İbranicesi Terah), kardeşi Haran ve oğulları İsmail ve İsak'tır. Tevrat'ta göre Sara'nın oğlu İsakın ikiz oğullarından Yakub sonrada İsrail adını alır ve on iki oğullu İsrailoğullarının on iki kavmini oluşturur. Bunlardan onu ortadan kaybolur (günümüzdeki Yahudileri kendilerinin kalan iki kavmin torunları addederler), ancak son günlerde on iki kavim tekrar bir araya gelecek diye bir kehanet vardır. Hz. İbrahim'in Hacer'den (İbranicesi Hagar) oğlu Sara'nın kıskançlığı yüzünden Hacer ve İsmail Mekke'ye yerleşir ve Arapların soyunun ondan geldiği kabul edilir. Aşağıdaki bilgiler oldukça şaşırtıcı bilgilerdir, ama bunları doğrulayacak başka araştırmalar da var. Anlaşılan hemen hemen bütün dinlerin ortak bir kaynağı var. 

toklucaktan haberler

dernek nedir.amaçları

TOKLUCAK DER .in ARIK DER ile ZARA DER. yanyana olan arsa ile ilğili bilgiler.. 1- konu hakkında gelişmeler.. 2- varılan durum 3- dernek üyelerinin konu hakkında bilgileri GEREKLİ BİLGİLER TOPARLANIP ..GELİŞMELER..SİZLERE DUYURULACAKTIR. MAİL. ADRESİM ..haloyildiz@gmail.com ..SİZLERİN ULAŞABİLDİĞİ BİLGİLERİ PAYLAŞIRSANIZ ..YAYINLARIZ. ERGÜN YILDIZ..

DERNEK NEDİR? NASIL KURULUR?

Derneğin tanımı

23.11.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5253 sayılı Dernekler Kanununun 2. maddesinde derneğin tanımı; " Dernek: Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını” olarak yapılmıştır.

Kimler dernek kurabilir

Fiil ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişiler, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir.

Dernek kurucusu olabilmeleri ile ilgili olarak, Türk Silâhlı Kuvvetleri ve kolluk kuvvetleri mensupları ile kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri hakkında özel kanunlarında getirilen kısıtlamalar saklıdır.

Ayrıca, onbeş yaşını bitiren ayırt etme gücüne sahip küçükler; toplumsal, ruhsal, ahlakî, bedensel ve zihinsel yetenekleri ile spor, eğitim ve öğretim haklarını, sosyal ve kültürel varlıklarını, aile yapısını ve özel yaşantılarını korumak ve geliştirmek amacıyla yasal temsilcilerinin yazılı izni ile çocuk dernekleri kurabilir veya kurulmuş çocuk derneklerine üye olabilirler.

Oniki yaşını bitiren küçükler yasal temsilcilerinin izni ile çocuk derneklerine üye olabilirler ancak yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar.

Çocuk derneklerine onsekiz yaşından büyükler kurucu veya üye olamazlar.

Dernek kurucusu olacak kişilerde aranan fiil ehliyetine ne şekilde sahip olunur.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda belirtildiği üzere; ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.

Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmamak: Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ve bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmamak yada bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm bulunmamaktır.

Ergin olmak: Onsekiz yaşını doldurmuş olmak veya onsekiz yaşın doldurmamış olduğu halde evlenmiş olmak yada onbeş yaşını doldurmuş küçüklerin kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınmış olmaktır.

Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar. Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır.

Dernekler özel hukuk tüzelkişisi olup, Türk Medeni Kanununun 48. maddesinde belirtilen tüm hak ve yetkilere sahiptir.

Hangi amaçla dernek kurulamaz

Anayasa ve kanunlarla açıkça yasaklanan amaçları veya konusu suç teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek amacıyla dernek kurulamaz.

Derneğin amacı; kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir gayeyi gerçekleştirmeye yönelik, anlaşılabilir ve süreklilik arz etmelidir. Hukuka veya ahlâka aykırı olmamalıdır.

Derneğin kuruluş şekli

Dernekler, kuruluş bildirimini, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerleşim yerinin bulunduğu yerin en büyük mülki amirine verdikleri anda tüzel kişilik kazanırlar.

Dernek tüzüğünün içeriği

Dernekler Mevzuatı gereğince derneğin tüzüğünde aşağıda gösterilen hususların belirtilmesi zorunludur:

a-Derneğin adı ve merkezi. (Derneğinizin adı, daha önce kurulmuş olan bir derneğin adından farklı olmak zorundadır. Dernek adını kontrol etmek için tıklayınız)

b-Derneğin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek için dernekçe sürdürülecek çalışma konuları ve çalışma biçimleri ile faaliyet alanı.

c-Derneğe üye olma ve üyelikten çıkmanın şart ve şekilleri.

d-Genel kurulun toplanma şekli ve zamanı.

e-Genel kurulun görevleri, yetkileri, oy kullanma ve karar alma usul ve şekilleri.

f-Yönetim ve denetim kurullarının görev ve yetkileri, ne suretle seçileceği, asıl ve yedek üye sayısı.

g-Derneğin şubesinin bulunup bulunmayacağı, bulunacak ise şubelerin nasıl kurulacağı, görev ve yetkileri ile dernek genel kurulunda nasıl temsil edileceği.

h-Üyelerin ödeyecekleri giriş ve yıllık aidat miktarının belirlenme şekli.

ı-Derneğin gelir kaynakları.

i- Derneğin borçlanma usulleri.

j- Derneğin iç denetim şekilleri

k-Tüzüğün ne şekilde değiştirileceği.

l-Derneğin feshi halinde mal varlığının tasfiye şekli.

m-Dernek geçici yönetim kurulu üyelerinin adı, soyadı, görev ünvanı.

Dernek tüzüğünde kanunen belirtilmesi zorunlu hususlar dışında, Kanuna aykırı olmamak kaydıyla tüzükte yer alması istenilen diğer hükümler eklenebilir.

Örnek Dernek Tüzüğü İçin Tıklayınız.

Dernek kuruluşu için gerekli belgeler

Dernek kurucuları (en az yedi gerçek veya tüzel kişi) tarafından imzalanmış olan (Dernekler Yönetmeliği Ek-2’de bulunan) iki adet kuruluş bildirimi ve aşağıda belirtilen ekleri, derneğin kurulacağı yerin mülki idare amirliğine verilir.

a) Kurucular tarafından her sayfası imzalanmış üç adet dernek tüzüğü,

b) Kurucuların nüfus cüzdan fotokopisi,

c) Dernek kurucuları arasında tüzel kişiliklerin bulunması halinde; bu tüzel kişilerin unvanı, yerleşim yeri ve kuruluş belgesi ile tüzel kişiliklerin organları tarafından yetkilendirilen gerçek kişi de belirtilmek kaydıyla bu konuda alınmış kararın fotokopisi,

d) Kurucular arasında yabancı dernek veya dernek ve vakıf dışında kar amacı gütmeyen kuruluşlar bulunması halinde, bu tüzel kişilerin dernek kurucusu olabileceğini gösteren İçişleri Bakanlığınca verilmiş izin belgesi,

e) Kurucular arasında yabancı uyruklular varsa, bunların Türkiye'de yerleşme hakkına sahip olduklarını gösterir belgelerin fotokopileri,

f) Yazışma ve tebligatı almaya yetkili kişi veya kişilerin adı, soyadı, yerleşim yerlerini ve imzalarını belirten liste.

Büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerdeki dernek kuruluş işlemlerinde istenen belgeler birer arttırılarak verilir.

Dernekler, kuruluş bildirimi ve eklerini mülki idare amirliğine vermek suretiyle tüzel kişilik kazanırlar.

Çocuk derneklerine tüzel kişiler kurucu veya üye olamazlar, ayrıca çocuk derneklerinde kuruluş bildirimine, kurucu çocukların yasal temsilcilerinin izni eklenir.

Dernek kuruluş bildiriminin incelenmesi

Dernek kuruluş bildirimi ve belgelerin doğruluğu ile dernek tüzüğü, en büyük mülki amir tarafından altmış gün içinde dosya üzerinden incelenir.

Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve kurucuların hukuki durumlarında kanuna aykırılık veya noksanlık tespit edildiği takdirde bunların giderilmesi veya tamamlanması derhal kuruculardan istenir. Bu istemin tebliğinden başlayarak otuz gün içinde belirtilen noksanlık tamamlanmaz ve kanuna aykırılık giderilmezse; en büyük mülki amir, yetkili asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi konusunda dava açması içir durumu Cumhuriyet savcılığına bildirir. Cumhuriyet savcısı mahkemeden derneğin faaliyetinin durdurulmasına karar verilmesini de isteyebilir.

Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve belgelerde kanuna aykırılık veya noksanlık bulunmaz ya da bu aykırılık veya noksanlık belirli sürede giderilmiş bulunursa; keyfiyet derhal derneğe yazıyla bildirilir ve dernek, dernekler kütüğüne kaydedilir.

Derneğin zorunlu Organları hangileridir

Derneğin zorunlu organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur.

Dernekler zorunlu organları dışında başka organlar da oluşturabilirler. Ancak, bu organlara zorunlu organların görev, yetki ve sorumlulukları devredilemez.

Genel kurul, derneğin en yetkili karar organı olup; derneğe kayıtlı üyelerden oluşur. Genel kurul, dernek organlarını seçer ve derneğin diğer bir organına verilmemiş olan işleri görür.

Genel kurul, üyeliğe kabul ve üyelikten çıkarma hakkında son kararı verir, derneğin diğer organlarını denetler ve onları haklı sebeplerle her zaman görevden alabilir.

Yönetim kurulu, beş asıl ve beş yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur.

Yönetim kurulu, derneğin yürütme ve temsil organıdır; bu görevini kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirir.

Temsil görevi, yönetim kurulunca, üyelerden birine veya bir üçüncü kişiye verilebilir.

Denetim kurulu, üç asıl ve üç yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur.

Denetim kurulu, denetleme görevini, dernek tüzüğünde belirtilen esas ve usullere göre yapar; denetleme sonuçlarını bir raporla yönetim kuruluna ve genel kurula sunar.

Derneğin kuruluşundan sonra yapılması gereken işlemler

A- Defter tutulması

Dernekler tarafından tutulması zorunlu olan defterler temin edilerek kullanmaya başlanılmadan önce dernekler biriminden veya noterden onaylattırılmalıdır.

Dernekler aşağıda yazılı defterleri tutarlar.

a) İşletme hesabı esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

1) Karar Defteri: Yönetim kurulu kararları tarih ve numara sırasıyla bu deftere yazılır ve kararların altı toplantıya katılan üyelerce imzalanır.

2) Üye Kayıt Defteri: Derneğe üye olarak girenlerin kimlik bilgileri, derneğe giriş ve çıkış tarihleri bu deftere işlenir. Üyelerin ödedikleri giriş ve yıllık aidat miktarları bu deftere işlenebilir.

3) Evrak Kayıt Defteri: Gelen ve giden evraklar, tarih ve sıra numarası ile bu deftere kaydedilir. Gelen evrakın asılları ve giden evrakın kopyaları dosyalanır. Elektronik posta yoluyla gelen veya giden evraklar çıktısı alınmak suretiyle saklanır.

4) Demirbaş Defteri: Derneğe ait demirbaşların edinme tarihi ve şekli ile kullanıldıkları veya verildikleri yerler ve kullanım sürelerini dolduranların kayıttan düşürülmesi bu deftere işlenir.

5) İşletme Hesabı Defteri: Dernek adına alınan gelirler ve yapılan giderler açık ve düzenli olarak bu deftere işlenir.

6) Alındı Belgesi Kayıt Defteri : Alındı belgelerinin seri ve sıra numaraları, bu belgeleri alan ve iade edelerin adı, soyadı ve imzaları ile aldıkları ve iade ettikleri tarihler bu deftere işlenir.

b) Bilanço esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

1) (a) bendinin 1, 2, 3 ve 6 ncı alt bentlerinde kayıtlı defterleri bilanço esasında defter tutan dernekler de tutarlar.

2) Yevmiye Defteri, Büyük Defter ve Envanter Defteri: Bu defterlerin tutulma usulü ile kayıt şekli Vergi Usul Kanunu ile bu Kanununun Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden yayımlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri esaslarına göre yapılır.

Tutulacak defter ve kayıtların Türkçe olması zorunludur. Defterler mürekkepli kalemle yazılır.

Defterler bilgisayar ortamında da tutulabilir. Ancak form veya sürekli form şeklinde tutulacak defterler, kullanılmaya başlanmadan önce her bir sayfasına numara verilerek ve onaylatılarak kullanılabilir. Onaylı sayfalar kullanıldıktan sonra defter haline getirilerek muhafaza edilir.

Yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kurallarına göre düzeltilebilir. Diğer defter ve kayıtlara rakam ve yazılar yanlış yazıldığı takdirde düzeltmeler ancak yanlış rakam ve yazı okunacak şekilde çizilmek, üst veya yan tarafına veya ilgili bulunduğu hesaba doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir. Yanlış rakam ve yazının çizilmesi halinde, bu rakam ve yazıyı çizen tarafından paraflanır.

Defterlere geçirilen bir kayıt; kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz hale getirilemez.

Karar defterinin sayfa sonunda imza için bırakılan bölümü hariç defterlerin satırları, çizilmeksizin boş bırakılamaz ve atlanamaz. Ciltli defterlerde, defter sayfaları ciltten koparılamaz. Tasdikli form veya sürekli form yapraklarının sırası bozulamaz ve bunlar yırtılamaz.

Derneklere ait belgeler, kaydedildikleri defterdeki kayıt sırasına uygun olarak numaralandırılır ve dosyalanarak saklanır.

Kayıt zamanı;

İşlemler, defterlere günlük olarak kaydedilir. Ancak, gelir ve gider kayıtları;

a) İşlemlerin, işin hacmine ve gereklerine uygun olarak muhasebe düzeni ve güvenliğini bozmayacak bir süre içinde kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtlar on günden fazla geciktirilmez.

b) Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan belgelere dayanarak tutan derneklerde, işlemlerin bunlara kaydedilmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, işlemlerin esas defterlere kırkbeş günden daha geç intikal ettirilmesine imkan vermez. Dernek defterlerinin denetim amacıyla istenmesi halinde, kırkbeş günlük sürenin dolması beklenmeden kayıtların işlenmesi zorunludur.

Hesap dönemi;

Derneklerde hesap dönemi bir takvim yılıdır. Hesap dönemi 1 Ocak’ta başlar ve 31 Aralık’ta sona erer. Yeni kurulan derneklerde hesap dönemi kuruluş tarihinde başlar ve 31 Aralık’ta sona erer.

Defterlerin ara tasdiki;

Bu defterlerin kullanılmasına sayfaları bitene kadar devam edilir ve defterlerin ara tasdiki yapılmaz. Ancak, bilanço esasına göre tutulan defterler ile form veya sürekli form yapraklı defterlerin, kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda, her yıl yeniden tasdik ettirilmesi zorunludur.

B-Dernek gelirlerinin tahsilinde kullanılacak Alındı Belgelerinin bastırılması

Alındı belgelerinin biçimi;

Dernek gelirlerinin tahsilinde kullanılacak Alındı Belgeleri Dernekler Yönetmeliği 42. maddesinde belirtilen biçim ve ebatta yönetim kurulu kararıyla matbaaya bastırılır.

Alındı belgelerinin kontrolü;

Bastırılan alındı belgelerinin seri ve sıra numaraları ile diğer baskı işlerinde kusur bulunup bulunmadığı, sayman üyece kontrol edilir. Kontrolde hatalı olduğu ortaya çıkan cilt veya formlar geri verilerek aynı miktarda yenisi bastırılır. Alındı belgeleri, matbaadan sayman üye tarafından bir tutanak ile teslim alınır.

Alındı belgelerinin deftere kaydı;

Dernek saymanınca teslim alınan alındı belgelerinin tamamı, numarası en küçük olan alındı belgesi cildinden başlamak üzere defterin yalnızca başlangıç, bitiş ve serisi sütunları doldurularak, her bir satırda bir alındı belgesi cildi gösterilecek şekilde alt alta yazılmak suretiyle kaydedilir. Defterin diğer sütunları, alındı belgesi ciltlerinin gelir tahsil edecek kişilere teslim edilmesi veya teslim edilen alındı belgesi cildinin iade edilmesi sırasında doldurulur.

Alındı belgelerinin kullanımı;

Alındı belgeleri, gelir tahsil etme görev ve yetkisine sahip bulunanlara, sayman üyelerce imza karşılığı verilir ve kullanıldıktan sonra imza karşılığı geri alınır. Bu işlemler Alındı Belgesi Kayıt Defterinde gösterilir.

Alındı belgeleri, sabit boyalı sert veya sivri uçlu tükenmez kalemle okunaklı bir biçimde silintisiz ve kazıntısız olarak doldurulur. Ödemede bulunana asıl yaprak koparılarak verilir, koçan kısmı ciltte bırakılır. Düzenleme sırasında hata yapılırsa, hatalı belge yaprağı ödemede bulunana verilmez. Asıl ve koçan yaprakların üzerine “İPTAL” ibaresi yazılıp her ikisi koparılmadan ciltte bırakılır.

Form şeklinde bastırılan alındı belgeleri, elektronik sistemler aracılığıyla doldurulduktan sonra aslı ödemede bulunana verilir; sureti dosyasında muhafaza edilir.

C- Yetki belgesi düzenlenmesi

Dernek adına gelir tahsil edecek kişi veya kişiler, yetki süresi de belirtilmek suretiyle, yönetim kurulu kararı ile tespit edilir. Gelir tahsil edecek kişilerin açık kimliği, imzası ve fotoğraflarını ihtiva eden (Dernekler Yönetmeliği EK-19’da bulunan) “Yetki Belgesi” dernek tarafından üç nüsha olarak düzenlenerek, dernek yönetim kurulu başkanınca onaylanır. Yetki belgelerinin birer sureti dernekler birimlerine verilir.

Dernek adına gelir tahsil edecek kişiler, ancak adlarına düzenlenen yetki belgelerinin bir suretinin dernekler birimine verilmesinden itibaren gelir tahsil etmeye başlayabilirler

Yetki belgelerinin süresi, yönetim kurullarının görev süresi ile sınırlıdır. Yeni seçilen yönetim kurullarının, yetki belgelerini birinci fıkra esaslarına göre yenilemesi zorunludur. Yetki belgesinin süresinin bitmesi veya adına yetki belgesi düzenlenen kişinin görevinden ayrılması, ölümü, işine veya görevine son verilmesi, derneğin kendiliğinden dağıldığının tespit edilmesi veya fesih edilmesi gibi hallerde, verilmiş olan yetki belgelerinin dernek yönetim kuruluna bir hafta içinde teslimi zorunludur. Ayrıca, gelir toplama yetkisi yönetim kurulu kararı ile her zaman iptal edilebilir. Yetki belgesi ile ilgili değişiklikler yönetim kurulu başkanınca, onbeş gün içerisinde dernekler birimine bildirilir.

D -Gelir–Gider İşlemleri

Dernek gelirleri alındı belgesi ile tahsil edilir. Dernek gelirlerinin bankalar aracılığı ile tahsili halinde banka tarafından düzenlenen dekont veya hesap özeti gibi belgeler alındı belgesi yerine geçer.

Dernek adına gelir tahsil etmekle yetkili olan kişiler, tahsil ettikleri paraları otuz gün içerisinde dernek saymanına teslim ederler veya derneğin banka hesabına yatırırlar. Ancak, tahsilatı 2005 yılı için 1000.- YTL’yi (yeniden değerleme oranında artırılır) geçenler, 30 otuz günlük süreyi beklemeksizin tahsil ettikleri parayı en geç iki iş günü içinde dernek saymanına teslim ederler veya derneğin banka hesabına yatırırlar.

Dernek kasasında bulundurulabilecek para miktarı, ihtiyaçlar dikkate alınarak yönetim kurulunca belirlenir.

Dernek giderleri ise fatura, perakende satış fişi, serbest meslek makbuzu gibi harcama belgeleri ile yapılır. Ancak dernekler, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi kapsamında bulunan ödemeleri için Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre gider pusulası, bu kapsamda da bulunmayan ödemeleri için Gider Makbuzu düzenlerler.

Dernekler tarafından kişi, kurum veya kuruluşlara yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri (Dernekler Yönetmeliği EK-15’te bulunan) Ayni Yardım Teslim Belgesi ile yapılır. Kişi, kurum veya kuruluşlar tarafından derneklere yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri ise Ayni Bağış Alındı Belgesi ile kabul edilir.

Bu belgeler; Dernekler Yönetmeliğinde ((EK-13) (EK- 14) ve (EK- 15)’de) gösterilen biçim ve ebatta, müteselsil seri ve sıra numarası taşıyan, kendinden karbonlu elli asıl ve elli koçan yaprağından meydana gelen ciltler veya elektronik sistemler ve yazı makineleri aracılığıyla yazdırılacak form veya sürekli form şeklinde, dernekler tarafından bastırılır. Form veya sürekli form şeklinde bastırılacak belgelerin, belirtilen nitelikte olması zorunludur.

Saklama süresi;

Defterler hariç olmak üzere, dernekler tarafından kullanılan alındı belgeleri, harcama belgeleri ve diğer belgeler özel kanunlarda belirtilen süreler saklı kalmak üzere, kaydedildikleri defterlerdeki sayı ve tarih düzenine uygun olarak 5 yıl süreyle saklanır.

İşletme hesabı tablosu;

İşletme hesabı esasına göre kayıt tutan dernekler yıl sonlarında (31 Aralık) (Dernekler Yönetmeliği EK-16’da gösterilen biçimde) “İşletme Hesabı Tablosu” düzenlerler.

Bilanço esasına göre raporlama;

Bilanço esasına göre defter tutan derneklerin yıl sonlarında (31 Aralık), Maliye Bakanlığınca yayımlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerini esas alarak bilanço ve gelir tablosunu düzenlemeleri yeterlidir.

E-Üye kayıt işlemleri

Derneğe üye olmaları Kanunla yasaklanmamış olan ve dernek tüzüğüne göre üye olma şartlarını taşıyan kişilerin derneğin yönetim kuruluna yapacakları yazılı üyelik başvuruları yönetim kurulunca görüşülerek en çok otuz gün içinde üyeliğe kabul veya isteğin reddi şeklinde karara bağlanıp, sonucu müracaat sahibine yazı ile duyurulması zorunludur. Derneğin, ilk genel kurul toplantısının yapılacağı tarihe kadar, dernek tüzüğünde sayıları belirtilen yönetim ve denetleme kuruları üye tam sayısının asıl ve yedeklerini oluşturabilecek sayıdan az olmamak üzere üye kayıt edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

Yönetim kurulunca, karar defterinde alınan karar ile üyeliğe kabul edilmiş bulunanlar dernek üyesi olurlar. Üyeliğe kabul kararının tarih ve sayısı ile üyenin kimlik bilgileri ve aidat ödentileri üye kayıt defterine kayıt edilir.

Yazılı olarak yapılacak üyelik başvurusu, dernek yönetim kurulunca en çok otuz gün içinde karara bağlanır ve sonuç yazıyla başvuru sahibine bildirilir. Başvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir.

Üyelik için kanunda veya tüzükte aranılan nitelikleri sonradan kaybedenlerin dernek üyeliği kendiliğinden sona erer.

Hiç kimse, dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Her üye yazılı olarak bildirmek kaydıyla, dernekten çıkma hakkına sahiptir.

Tüzükte üyelerin çıkarılma sebepleri gösterilebilir.

Tüzükte çıkarma düzenlenmemişse üye, ancak haklı sebeple çıkarılabilir. Bu çıkarma kararına, haklı sebep bulunmadığı ileri sürülerek itiraz edilebilir.

F- Genel kurul toplantısı

Derneğin, kuruluş işlemlerinde eksiklik ve kanuna aykırılık bulunmadığına ilişkin olarak mahallin mülki amirliğince yapılan yazılı bildirimi izleyen altı ay içinde dernekler ilk genel kurul toplantısını yapmak ve organlarını oluşturmakla yükümlüdürler.

Genel kurul;

a) Dernek tüzüğünde belli edilen zamanlarda olağan,

b) Yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinden beşte birinin yazılı isteği üzerine otuz gün içinde olağanüstü toplanır.

Genel kurul toplantıya yönetim kurulunca çağrılır.

Çağrı usulü;

Yönetim kurulu, dernek tüzüğüne göre genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesini düzenler. Genel kurula katılma hakkı bulunan üyeler, en az onbeş gün önceden, günü, saati, yeri ve gündemi bir gazetede ilan edilmek veya yazılı ya da elektronik posta ile bildirilmek suretiyle toplantıya çağrılır. Bu çağrıda, çoğunluk sağlanamaması sebebiyle toplantı yapılamazsa, ikinci toplantının hangi gün, saat ve yerde yapılacağı da belirtilir. İlk toplantı ile ikinci toplantı arasındaki süre yedi günden az, altmış günden fazla olamaz.

Toplantı, çoğunluk sağlanamaması sebebinin dışında başka bir nedenle geri bırakılırsa, bu durum geri bırakma sebepleri de belirtilmek suretiyle, ilk toplantı için yapılan çağrı usulüne uygun olarak üyelere duyurulur. İkinci toplantının geri bırakma tarihinden itibaren en geç altı ay içinde yapılması zorunludur. Üyeler ikinci toplantıya, birinci fıkrada belirtilen esaslara göre yeniden çağrılır.

Genel kurul toplantısı bir defadan fazla geri bırakılamaz.

Toplantı usulü;

Genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesi toplantı yerinde hazır bulundurulur. Toplantı yerine girecek üyelerin resmi makamlarca verilmiş kimlik belgeleri, yönetim kurulu üyeleri veya yönetim kurulunca görevlendirilecek görevliler tarafından kontrol edilir. Üyeler, yönetim kurulunca düzenlenen listedeki adları karşısına imza koyarak toplantı yerine girerler. Kimlik belgesini göstermeyenler, belirtilen listeyi imzalamayanlar ile genel kurula katılma hakkı bulunmayan üyeler toplantı yerine alınmaz. Bu kişiler ve dernek üyesi olmayanlar, ayrı bir bölümde genel kurul toplantısını izleyebilirler.

Toplantı yeter sayısı sağlanmışsa durum bir tutanakla tespit edilir ve toplantı yönetim kurulu başkanı veya görevlendireceği yönetim kurulu üyelerinden biri tarafından açılır. Toplantı yeter sayısı sağlanamaması halinde de yönetim kurulunca bir tutanak düzenlenir.

Açılıştan sonra, toplantıyı yönetmek üzere bir başkan ve yeteri kadar başkan vekili ile yazman seçilerek divan heyeti oluşturulur.

Dernek organlarının seçimi için yapılacak oylamalarda, oy kullanan üyelerin divan heyetine kimliklerini göstermeleri ve hazırun listesindeki isimlerinin karşılarını imzalamaları zorunludur.

Toplantının yönetimi ve güvenliğinin sağlanması divan başkanına aittir. Genel kurul, gündemdeki konuların görüşülerek karara bağlanmasıyla sonuçlandırılır. Genel kurulda her üyenin bir oy hakkı vardır; üye oyunu şahsen kullanmak zorundadır.

Toplantıda görüşülen konular ve alınan kararlar bir tutanağa yazılır ve divan başkanı ile yazmanlar tarafından birlikte imzalanır. Toplantı sonunda, tutanak ve diğer belgeler yönetim kurulu başkanına teslim edilir. Yönetim kurulu başkanı bu belgelerin korunmasından ve yeni seçilen yönetim kuruluna yedi gün içinde teslim etmekten sorumludur.

Mahkemece kayyım atanması veya Medeni Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre görevlendirilme yapılması halinde, bu maddede yönetim kurulana verilen görevler bu kişiler tarafından yerine getirilir.

G-Genel kurul sonuç bildirimi;

Olağan veya olağanüstü genel kurul toplantılarını izleyen otuz gün içinde, yönetim ve denetim kurulları ile diğer organlara seçilen asıl ve yedek üyeleri içeren (Dernekler Yönetmeliği EK-3’te belirtilen) “Genel Kurul Sonuç Bildirimi “ ve ekleri yönetim kurulu başkanı tarafından mülki idare amirliğine bildirilir:

Bu bildirime;

a) Divan başkanı, başkan yardımcıları ve yazman tarafından imzalanmış genel kurul toplantı tutanağı örneği,

b) Tüzük değişikliği yapılmışsa, tüzüğün değişen maddelerinin yeni ve eski şekli ile dernek tüzüğünün son şeklinin her sayfası yönetim kurulunca imzalanmış örneği.

Eklenir.

Genel kurul sonuç bildirimi ve ekleri, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

Genel kurul sonuç bildirimleri, dernek yönetim kurulu tarafından yetki verilen bir yönetim kurulu üyesi tarafından da yapılabilir. Bildirimin yapılmamasından yönetim kurulu başkanı sorumludur.

Sandığı bulunan dernekler, sandıklarına ait genel kurul sonuç bildirimi ve eklerini bu maddede belirtilen usulde mülki idare amirliğine bildirirler.

H-Beyanname verilmesi

Beyanname verme yükümlülüğü

Dernek yönetim kurulu başkanları, her takvim yılının ilk dört ayı içinde bir önceki yıla ait Dernek Beyannamelerini (Dernekler Yönetmeliği EK-21’de bulunan) doldurarak mülki idare amirliğine vermekle yükümlüdürler. İl merkezlerinde ve büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçelerde bulunan dernekler beyannamelerini bir adet, diğer ilçe merkezinde bulunanlar ise iki adet olarak verirler.

Şubeler, mülki idare amirliğine verecekleri beyannamelerin birer örneğini bağlı bulundukları derneğe de vermekle yükümlüdürler.

I-Değişikliklerin bildirilmesi

Dernekler, yerleşim yerlerinde (İkametgahlarında) meydana gelen değişiklikleri (Dernekler Yönetmeliği EK- 24’te bulunan)“Yerleşim Yeri Değişiklik Bildirimini”;

Genel kurul toplantıları dışında dernek organlarında meydana gelen değişiklikleri (Dernekler Yönetmeliği EK- 25’te bulunan) “Dernek Organlarındaki Değişiklik Bildirimini”

Doldurmak suretiyle, değişikliği izleyen otuz gün içinde mülki idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler. Bu belgeler, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

Dernek tüzüklerinde yapılan değişiklikler de tüzük değişikliğinin yapıldığı genel kurul toplantısını izleyen otuz gün içinde, (Dernekler Yönetmeliği EK-3’te bulunan) “Genel Kurul Sonuç Bildirimi “ ekinde mülki idare amirliğine bildirilir.

J-Taşınmazların bildirilmesi

Dernekler edindikleri taşınmazları tapuya tescilinden itibaren otuzgün içinde (Dernekler Yönetmeliği EK- 26’da bulunan)“Taşınmaz Mal Bildirimini Formu” nu doldurmak suretiyle mülki idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler.

Bu form, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

K-Mal bildirimi

04.5.1990 gün, 20508 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 3628 sayılı “Mal Bildiriminde bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu”na ve bu Kanuna atfen çıkartılmış olan “Mal Bildiriminde bulunulması Hakkında Yönetmelik” gereğince, Türk Hava Kurumunun Genel Yönetim ve Merkez Denetleme Kurulu Üyeleri ile Genel Merkez Teşkilatında ve Türk Kuşu Genel Müdürlüğünde, Türkiye Kızılay Derneğinin Merkez Kurullarında ve Genel Müdürlük teşkilatında görev alanlar ve bunların Şube Başkanları ve Kamuya Yararlı Derneklerin Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri (Mal Bildiriminde bulunulması Hakkında Yönetmelik ekinde bulunan) “Mal Bildirim Formu”nu tek nüsha olarak doldurmak ve tarih belirterek imzalamak suretiyle mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar.

Türk Hava Kurumunun, Türkiye Kızılay Derneğinin ve Kamuya Yararlı Derneklerin Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri için İçişleri Bakanlığına, bunların Şube Başkanları için bulundukları İl Valiliklerine, Türk Hava Kurumu ile Türkiye Kızılay Derneğinde görev alanlar için Kurum ve Dernek Genel Başkanlığına,

Bu göreve başlama tarihini izleyen bir ay içinde mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar.

Mal bildiriminde bulunacak olanların kendilerine, eşlerine ve velayetleri altındaki çocuklarına ait bulunan taşınmaz malları ile 1 inci derece Devlet Memurlarına yapılan aylık net ödemenin beş katından fazla tutarındaki her biri için ayrı olmak üzere, para, hisse senetleri ve tahviller ile altın, mücevher ve diğer taşınır malları, hakları, alacakları ve gelirleriyle bunların kaynakları, borçları ve sebepleri bu mal bildiriminin konusunu teşkil eder.

Mal varlığında önemli bir değişiklik olduğunda bir ay içinde,

Görevin sona ermesi halinde, ayrılma tarihini izleyen bir ay içinde,

Görevlere devam edenler, sonu (0) ve (5) ile biten yılların en geç Şubat ayı sonuna kadar,

Mal bildirimlerini yenilerler.

L-Derneğin İç Denetimi

Dernekte genel kurul, yönetim kurulu veya denetim kurulu tarafından iç denetim yapılabileceği gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim yaptırılabilir.

Genel kurul veya yönetim kurulu, gerek görülen hallerde denetim yapabilir veya bağımsız denetim kuruluşlarına denetim yaptırabilir.

Genel kurul, yönetim kurulu veya bağımsız denetim kuruluşlarınca denetim yapılmış olması, denetim kurulunun yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Derneğin denetleme kurulu; derneğin tüzüğünde gösterilen amaç ve amacın gerçekleştirilmesi için sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları doğrultusunda faaliyet gösterip göstermediğini, defter, hesap ve kayıtların mevzuata ve dernek tüzüğüne uygun olarak tutulup tutulmadığını, dernek tüzüğünde tespit edilen esas ve usullere göre ve bir yılı geçmeyen aralıklarla denetler ve denetim sonuçlarını bir rapor halinde yönetim kuruluna ve toplandığında genel kurula sunar.”

İktibas: Dernekler Dairesi Başkanlığı