------------------------Qiza halo--------------------
Koçgiri başladı harba
Koçgiri başladı harba
Aziz TUNÇ“Canım Alırlar Ecelsiz
Sığdıramam Kitaplara
Şifre Buyurmuş Bir Paşa
Vurulmuşum Hiç Sorgusuz, Yargısız”
Ahmet Arif
Koçgiri diye bir coğrafi alan, bu günün haritalarında yoktur. Dolayısıyla, Koçgiri derken nereyi anlatmak istediğimizi belirtelim. Koçgiri, bu gün Zara, Divriği, Hafik, Refahiye, Kuruçay, Kemah, İmranlı ve Kangal diye bildiğimiz bölgenin toplamıdır.
Koçgiri ayaklanması, 1920 yılında, henüz cumhuriyetin kurulmadığı, Osmanlının resmen yıkılmadığı koşullarda, Kürtlerin haklarını talep eden bir ayaklanmadır. İsyanın önderliğini Alişan ve Haydar Bey kardeşler ile Dersimli Baytar Nuri ve Alişer ile eşi Zarife yapmıştır. Aslında Koçgiri isyanının hazırlık çalışmalarının, 1916 yılında, Kangal”ın Yellice nahiyesinin Hüseyin Abdal tekkesinde yapılan bir toplantıyla başladığı söylenir. Bu toplantıdan sonra, 1918–1919”larda, bu toplantıyı düzenleyen Nuri Dersimi”nin, tekrar Koçgiri”ye gelmesi ve Kürt Teali Cemiyetinin şubelerini açması, isyanın hazırlıkları anlamında önemli gelişmelerdir.
Bu yıllarda Mustafa Kemal, yeni devletin kuruluşu için, Kürt ileri gelenlerinin katılmasını sağlamak istediği Erzurum ve Sivas”ta Kongreler düzenleyerek, çalışmalar yapmaktadır. Mustafa Kemal”in söyleminin esası, mealen,“Kürt ve Türklerin kardeş olduğu ve aynı dine inandıkları, gâvur olan ortak düşmana karşı ortak hareket etmenin gerekli olduğu” şeklindedir. Mustafa Kemal, 1919 da Sivas”ta görüşmelerini sürdürürken, Sivas valisi Reşit Paşa aracılığıyla, Koçgiri”nin önde gelen Kürt liderleri olan, Alişan ve Dersimli Baytar Nuri Bey”lerle de görüşmek ister. Mustafa Kemal”in bu görüşme isteğine, Dersimli Baytar Nuri gitmez, Alişan Bey gönderilir. Mustafa Kemal, Alişan Bey”e, Zara, Nuri Dersimi”ye ise Dersim mebusu olmalarını önerir. Alişan Bey, hem kendi adına, hem Dersimli Baytar Nuri adına, bu öneriyi ret ederek, “Kürtlerin hak ve taleplerinin karşılanması gerektiğini, bu yönlü gelişmeler olmadığı sürece milletvekili olmalarının söz konusu olmayacağını” söyleyerek, görüşmeyi bitirir.
Bunun üzerine, Koçgiri aşiret liderleri, toplantılar yaparak, durumu değerlendirir ve ne yapacaklarını tartışırlar. Burada çıkan sonuca göre Kürtler, Alişan Bey”in daha önce belirtilen düşüncelerine uygun olarak, bu yeni durumda, özerk siyasal durumlarının devamını talep etmeye, gerekirse, bu amaçla, ayaklanma dâhil, her yola başvuramaya karar verirler. Öte yanda merkezileşmeye çalışan yeni siyasal yapılanma, Koçgiri”de gelişen bu duruma karşı, Koçgiri”yi askeri ve siyasi olarak kontrol altına almaya yönelik hazırlıklara ve çalışmalara başlar.
İsyanın başlaması ve yenilmesi
Merkezi siyasal yapının, Koçgiri”ye askeri birliklerle girerek egemenlik kurmaya çalışmasını kabul etmeyen Koçgirili Mısto”ya bağlı birlikler, Temmuz 1920”de, Zara”nın Culfa Ali karakolunu basarlar. Böylece Koçgiri başkaldırısı başlamış olur. Kürt isyancıların sürdürdüğü baskınlar sonucu, bölge, önemli ölçüde, Kürt isyancıların kontrolüne girer. Gittikçe genişleyen isyana, Dersim, Malatya ve o zaman ki adı Arga olan Akçadağ”da bulunan Drajen ve Atma aşiretleri de ilgi göstermeye başlarlar. Bu gelişmeler karşısında telaşa düşen Ankara Hükümeti, durumu kontrol altına almak ve isyanı durdurmak için yeni çalışmalar başlatır. Ümraniye nahiye müdürü olan isyan önderi Alişan Bey”i, Refahiye kaymakam vekilliğine, kardeşi Haydar Bey”i de, Ümraniye nahiye müdürlüğüne getirerek, onları isyandan vazgeçirmeye çalışır. Ancak isyan kararlılığında olan Koçgiri aşiretleri ve önderleri, bu durumda etkilenmedikleri gibi, isyanı büyütmek için yeni ataklar düşünürler. Dersim”in isyana katılmasını sağlamak için, Alişan Bey”in Dersim”e gitmesi gerektiğine karar verilir. Alişan Bey, Dersim”e gider ve Hozat”ta Dersim aşiret liderleriyle birlikte bir toplantı yapar. Bu toplantıda, Koçgiri”nin desteklenmesine ve bu durumun Ankara hükümetine bildirilmesine, ayrıca Kürtlerin isteklerini içeren bir mektubun Ankara ya gönderilmesine karar verilir. 25. Kasım 1921 “de "Batı Dersim Aşiret Reisleri",imzalı bu mektupla, Ankara”ya iletilen talepler, Kürtlerin varlığının ve özerk durumlarının kabulü, Kürt tutsakların serbest bırakılması, bölgeye gönderilen askeri gücün geri çekilmesi, bölgede Kürt memurların görevlendirilmesi, şeklindedir. Mektup, Ankara hükümetine verilmek üzere, mutasarrıf Rıza Bey”e teslim edilir. Ankara siyasal iradesinin, bu talepleri kabul etmesi söz konusu değildir, ama isyanı bastırmak için de zamana ihtiyacı vardır. Bunun üzerine, Ankara hükümeti, isyan önderleriyle görüşmek amacıyla, Koçgiri”ye bir“nasihat heyeti” gönderir.Bu “nasihat heyetinin” girişimleri çözümleyici olmaktan çok, oyalamak ve zaman kazanmak amacıyladır. Bu oyalamalar boşuna gitmemiş, bu arada kış gelmiş, Dersim”in ve Koçgiri”nin dağları geçit vermez olmuştur. Bu koşullarda isyancılar, ilkbaharı beklemek zorunda kalmışlardır.
Bu arada Mustafa Kemal, Diyap Ağa”nın da içinde olduğu çeşitli Kürt ileri gelenlerini ikna etmiş, Ankara meclisine girmelerini sağlamıştır. Bu durum, Koçgiri isyanı açısında, olumsuz bir durumdu. Bundan başka, Aralık 1920”de Koçgiri isyanının önderlerinde Dersimli Baytar Nuri, bir tertip sonucu, tutuklanıp cezaevine atılmıştır. Ancak Dersim”lilerin ve Koçgiri”lilerin ısrarlı baskıları sonucu, serbest bırakılmıştır.
Bu zaman içinde yaşanan en önemli olay, Mart 1921”de, Miralay Halis komutasında bir Türk müfrezesinin etkisizleştirilerek, Ümraniye”nin ele geçirilmesi ve buraya Kürt bayrağının asılmasıdır. Ayrıca Miralay Halis”in, isyancılar tarafında yargılanarak idam edilmesi, sorunun Ankara nezdinden de büyük bir önemle ele alınmasına yol açmıştır. Bu gelişme üzerine Ankara hükümeti, bir yanda, Koçgiri”ye Bitlisli Şefik”in başkanlığında, ikinci bir“nasihat heyeti”gönderirken, diğer yanda, bölgede sıkıyönetim ilan ederek, Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki orduyu Koçgiri”ye gönderir. İkinci “nasihat heyeti” , Haydar Bey ve diğer Koçgiri beyleriyle görüşmeler yaparak, onlarla Ankara arasında bir sözde anlaşma sağlamaya çalışır. Nurettin Paşa ve ordusu Koçgiri”ye gelince de,“nasihat heyeti” , işi bittiği için, Koçgiri”de ayrılır. Nurettin Paşa, 29.Mayısta Erkan-i Harbi Umumi”ye gönderdiği bir yazıda, mealen, “bu işin çözümünün daha çok şiddetli davranmakla mümkün olabileceğini” belirtmekte ve “böyle davranacağını” ifade etmektedir. Nurettin Paşa, önce Koçgiri”yi, Dersim”de ve güç alabileceği tüm çevresinde kopartır, yolları keser, kontrol altına alır. Sonra, tüm direniş merkezlerine saldırlar başlatır. Ayrıca, kendisi için çalışacak hainler arar ve hiç zorlanmadan bulur, Ginyan aşireti reisi Murat Paşa, bu işi yapmak için çok heveslidir. Bu arada Ankara hükümeti, isyanın bastırılması için, Topal Osman adındaki bir çete reisini de, görevlendirir. Koçgiri, artık kan akmaktadır. Köyler basılır, evler yakılır, ihanet ve zulüm kol gezmektedir.
Koçgiri zordadır, katliam tüm vahşetiyle yaşanmakta, ihanet tuzaklarını kurmaktadır. Ginyan aşireti reisi hain Murat Paşa, Kangal ağası ittihatçı Kürt Hacı Ağayla yaptığı görüşmeden sonra, isyan önderlerinde, Seyit Aziz”i, Zalim Çavuş”u ve kardeşi Hüseyin Çavuş”u tuzağa düşürerek yakalamış ve devlete teslim etmiştir. Nurettin Paşa kuvvetleri, Kurmeşan aşireti lideri Güzel Ağa”yı, şehit etmişlerdir. Topal Osman çetesi Haydar Ağa”nın konağına saldırarak yakmış ve ailesini esir almıştır. Aşiretlerin önderi durumunda olan Sabri ve Bahri Beylerde, girdikleri çatışmalarda şehit olmuşlardır. Durumu değerlendiren Haydar Bey, 2 bin kişi ile 24. Nisan 1921 de, Erzincan-Pülümür üzerinde Dersim”e çekilmek, orada almayı düşündüğü kuvvetlerle tekrar dönmek için, çıktığı Dersim yolculuğunda, yine bir ihanetle karşılaşır. Kureşan aşireti lideri Kör Paşo, Haydar Bey”in yolunu keser. Haydar Bey”e, “kendisini desteklemediklerini, bunun içinde Dersim”e girmesini istemediklerini,” söyler. Beklemediği bu ihanet karşısında şaşkına dönen Haydar Bey, Dersim”e girmek için kardeş kavgası yaşamakla, geri dönmek arasında kalır ve “bir kardeş kavgası yaşamak istemediğini” belirterek geri döner, Koçgiri dağlarına. Ancak ailesinin rehin alınmasından ve genel gelişmelerden dolayı, isyanı sürdüremez. Bu durum, Koçgiri isyanının sonu demektir.
Bu şekilde yenilgiye uğrayan Koçgiri isyanından sonra, Nurettin Paşa ve Topal Osman, katliamlarını yoğunlaştırırlar. Artık Koçgiri”de, kırım zamanıdır. Koçgiri yanmış, yıkılmış, çocukların, kadınların, yaşlıların içinde olduğu binlerce insan, her türlü vahşet yöntemleri kullanılarak, öldürülmüşlerdir. Bir biçimde ölümden kurtulanlar, dağlarda, mağaralarda yaşamak zorunda bırakılmışlar, yakalanıp öldürülmeyenler sürgün edilmiştir. Sınırsız ve kuralsız bir katliam yaşatılır, Koçgiri”de. O denli insafsızlık ve gaddarlık gösterilmiştir ki, o günün meclisinde bile bazı milletvekilleri sert tepki göstererek, Nurettin Paşa”nın ve Topal Osman”ın yaptığı zulme karşı çıkmak zorunda kalmışlardır. Muş mebusu Hacı A. Efendi, meclis oturumunda, “gördükleri ve duydukları karşısında dehşete düştüğünü” belirtmektedir. Lazistan milletvekili Ziya Hurşit”te, bu katliama karşı çıkanlardadır.
Esas yoğunluğu 1921 yılının yaz aylarına kadar süren Koçgiri isyanının bastırılmasından sonra, önderlerin kimi teslim olur, kimi ihbarlar sonucu yakalanır. Haydar Bey, Koçgiri”ye döndükten sonra, yapılan görüşmeler sonunda, 1000 kişilik maiyetiyle birlikte teslim olmaya mecbur edilir. Alişan Bey, Ankara hükümetiyle yaptığı görüşme sonucu, af edilmek şartıyla, teslim olmayı kabul eder.
Yargılamalar
Dönemin sıkıyönetim mahkemesinde yapılan yargılamalar sonucu, 400 Koçgiril”i yargılanır. İsyanın önderlerinden 15 kişi vicahen, 95 kişide gıyaben idamla, geriye kalanlarda çeşitli hapis cezalarıyla cezalandırılırlar. Ancak, henüz yeni olan Ankara hükümeti, bu idamları uygulamayı göze alamaz ve iki ayrı af yasası çıkartarak, Dersimli Baytar Nuri ve Koçgirili Alişer ve eşi Zarife dışındaki önderleri af eder.
Buna rağmen, isyan önderlerinde Alişan ve Haydar kardeşlere sürgün cezaları uygulanır. Alişan ve Haydar Bey”ler, 1931 de çıkan bir af kanunuyla Koçgiri”ye dönerler ve Ümraniye”de yaşamaya başlarlar. Ancak dönemin kaymakamının örgütlediği iddia edilen bir saldırı sonucu, evlerine atılan bir bombayla Alişan Bey ölür, Haydar Bey ağır yaralanır. İsyan önderlerinde Alişer, eşi Zarife ve Dersimli Baytar Nuri, yakalanmayarak, Dersim”e giderler. Koçgiri isyanının yenilmesinde büyük rolü olan hain Murat Paşa ise, direnişçiler tarafında, 1926 yılında öldürülür. Böylece ihanet cezasız kalmamış olur.
Ebubekir Hazım Tepeyran
Koçgiri katliamında sonra, Sivas”a vali olarak giden, Cumhuriyet gazetesi yazarlarında Oktay Akbal”ın dedesi Ebubekir Hazım Tepeyran, yakın dönemde yayınlanmış olan anılarında, 1921 yılında yaşananları,“orada komutanlık yapan Nurettin Paşa”nın, acımasız bir katliamı olduğunu” yazmaktadır. Aynı yetkili, anılarının başka bir bölümünde, “ Ümraniye bucağına ve Zara ilçesinin merkezine bağlı köylerden 76 ve Divriği ilçesinde 57, toplam 132 köy, savaştaki düşman istihkâmları gibi yakılmış, yıkılmış ve yüzlerce nüfus öldürülmüştür. Binlerce nüfus da dağlarda, kırlarda, açlıktan ve sefaletten ölüme mahkûm edilmiştir.” Tepeyran devamla, “Nurettin Paşa, yarattığı facialarla yetinmemiş, Koçgiri ileri gelenlerinden öldürülen ya da can korkusuyla dağlarda saklanan kişilerin ailelerini de Sivas”a sürmüştü” demektedir.
Alişer
Alişer, 9 Temmuz 1937”de öldüğü zaman tahminen 55 yaşlarında idi. Alişer, bir halk hareketinin önderi, bir siyasetçi olarak, Koçgiri isyanında önemli bir rol oynamıştır. Koçgiri isyanında yaşanan yenilgiden sonra, Nisan- 1921”de Dersim”e gitmiştir eşi Zarife ile birlikte. Alişer ve eşi Zarife, Dersim katliamı devam ederken, 9 Temmuz 1937 Cuma günü, Kafat köyü yakınlarında kaldıkları bir mağarada, hain Rehber ve çetesi tarafından, tuzağa düşürülerek öldürülürler. Alişer”in ve Zarife”nin başları, hain Zeynel tarafından kesilerek, General Alpdoğan”a verilmek üzere Alb. Nazmı Sevgen”e teslim edilir. Katil ve hain Zeynel”e, Alişer”i öldürdüğü gün, devlet tarafından 100 altın verilir. Ancak Zeynel”le işi bitenler, onu da daha sonra, oğluyla birlikte öldürmüşlerdir. Alişer, isyan önderi olmasının yanında aynı zamanda Kürtçe ve Türkçe güzel şiirleriyle de bilinmektedir.
Alişer in bir şiirinde
Koçgiri başladı harba
Sesi gitti şarka garba
Bir ordu asker geldi
Dayanamadı bu darba
Zarife
Alişer”e, tüm yaşamında eşlik eden Zarife, uzun boylu, yuvarlak yüzlü, güzel bir kadın olarak anlatılır. Dost- düşman herkesin takdir ettiği, omzunda tüfeği eksik olmayan yiğit bir Kürt kadınıdır Zarife. Nazmı Sevgen; “ Alişer”in karısı Zarife de dikkate şayan bir tiptir. Kocasına, silahlı olarak her zaman refakat ve eşlik etmiş, sonunda o da kocasıyla birlikte kaçınılmaz sona ermiş, fakat bu anda dahi Vank”lı Efendi adında birisinin canına kıymıştır.” diyerek, düşmanı olmasına rağmen takdir duygularını dile getirmekten kendisini alıkoyamamıştır.
Topal Osman
Topal Osman, taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmamacasına, insan öldürür Koçgiri de. Çoluk - çocuk demeden binlerce Alevinin vahşice öldürülmesinden birince derece sorumludur.
Çoğu insanı, üzerine benzin dökerek ve karınlarını deşerek öldürmüştür. Topal Osman, yıllar sonra, Ankara hükümeti taraafında kullanılmasına gerek kalmadığı için ve aralarında doğan bir sorunda dolayı, merkezi hükümet kuvvetleriyle girdiği bir çatışmada öldürülür. Ölümüne yasallık verilmesi için, yapılan yargılamada, idama mahkum edilir. Topal Osman”ın idam kararı, Ankara- Buğday meydanında, kafası koparıldığı için, ayaklarından asılarak yerine getirilir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Aziz TUNÇ“Canım Alırlar Ecelsiz
Sığdıramam Kitaplara
Şifre Buyurmuş Bir Paşa
Vurulmuşum Hiç Sorgusuz, Yargısız”
Ahmet Arif
Koçgiri diye bir coğrafi alan, bu günün haritalarında yoktur. Dolayısıyla, Koçgiri derken nereyi anlatmak istediğimizi belirtelim. Koçgiri, bu gün Zara, Divriği, Hafik, Refahiye, Kuruçay, Kemah, İmranlı ve Kangal diye bildiğimiz bölgenin toplamıdır.
Koçgiri ayaklanması, 1920 yılında, henüz cumhuriyetin kurulmadığı, Osmanlının resmen yıkılmadığı koşullarda, Kürtlerin haklarını talep eden bir ayaklanmadır. İsyanın önderliğini Alişan ve Haydar Bey kardeşler ile Dersimli Baytar Nuri ve Alişer ile eşi Zarife yapmıştır. Aslında Koçgiri isyanının hazırlık çalışmalarının, 1916 yılında, Kangal”ın Yellice nahiyesinin Hüseyin Abdal tekkesinde yapılan bir toplantıyla başladığı söylenir. Bu toplantıdan sonra, 1918–1919”larda, bu toplantıyı düzenleyen Nuri Dersimi”nin, tekrar Koçgiri”ye gelmesi ve Kürt Teali Cemiyetinin şubelerini açması, isyanın hazırlıkları anlamında önemli gelişmelerdir.
Bu yıllarda Mustafa Kemal, yeni devletin kuruluşu için, Kürt ileri gelenlerinin katılmasını sağlamak istediği Erzurum ve Sivas”ta Kongreler düzenleyerek, çalışmalar yapmaktadır. Mustafa Kemal”in söyleminin esası, mealen,“Kürt ve Türklerin kardeş olduğu ve aynı dine inandıkları, gâvur olan ortak düşmana karşı ortak hareket etmenin gerekli olduğu” şeklindedir. Mustafa Kemal, 1919 da Sivas”ta görüşmelerini sürdürürken, Sivas valisi Reşit Paşa aracılığıyla, Koçgiri”nin önde gelen Kürt liderleri olan, Alişan ve Dersimli Baytar Nuri Bey”lerle de görüşmek ister. Mustafa Kemal”in bu görüşme isteğine, Dersimli Baytar Nuri gitmez, Alişan Bey gönderilir. Mustafa Kemal, Alişan Bey”e, Zara, Nuri Dersimi”ye ise Dersim mebusu olmalarını önerir. Alişan Bey, hem kendi adına, hem Dersimli Baytar Nuri adına, bu öneriyi ret ederek, “Kürtlerin hak ve taleplerinin karşılanması gerektiğini, bu yönlü gelişmeler olmadığı sürece milletvekili olmalarının söz konusu olmayacağını” söyleyerek, görüşmeyi bitirir.
Bunun üzerine, Koçgiri aşiret liderleri, toplantılar yaparak, durumu değerlendirir ve ne yapacaklarını tartışırlar. Burada çıkan sonuca göre Kürtler, Alişan Bey”in daha önce belirtilen düşüncelerine uygun olarak, bu yeni durumda, özerk siyasal durumlarının devamını talep etmeye, gerekirse, bu amaçla, ayaklanma dâhil, her yola başvuramaya karar verirler. Öte yanda merkezileşmeye çalışan yeni siyasal yapılanma, Koçgiri”de gelişen bu duruma karşı, Koçgiri”yi askeri ve siyasi olarak kontrol altına almaya yönelik hazırlıklara ve çalışmalara başlar.
İsyanın başlaması ve yenilmesi
Merkezi siyasal yapının, Koçgiri”ye askeri birliklerle girerek egemenlik kurmaya çalışmasını kabul etmeyen Koçgirili Mısto”ya bağlı birlikler, Temmuz 1920”de, Zara”nın Culfa Ali karakolunu basarlar. Böylece Koçgiri başkaldırısı başlamış olur. Kürt isyancıların sürdürdüğü baskınlar sonucu, bölge, önemli ölçüde, Kürt isyancıların kontrolüne girer. Gittikçe genişleyen isyana, Dersim, Malatya ve o zaman ki adı Arga olan Akçadağ”da bulunan Drajen ve Atma aşiretleri de ilgi göstermeye başlarlar. Bu gelişmeler karşısında telaşa düşen Ankara Hükümeti, durumu kontrol altına almak ve isyanı durdurmak için yeni çalışmalar başlatır. Ümraniye nahiye müdürü olan isyan önderi Alişan Bey”i, Refahiye kaymakam vekilliğine, kardeşi Haydar Bey”i de, Ümraniye nahiye müdürlüğüne getirerek, onları isyandan vazgeçirmeye çalışır. Ancak isyan kararlılığında olan Koçgiri aşiretleri ve önderleri, bu durumda etkilenmedikleri gibi, isyanı büyütmek için yeni ataklar düşünürler. Dersim”in isyana katılmasını sağlamak için, Alişan Bey”in Dersim”e gitmesi gerektiğine karar verilir. Alişan Bey, Dersim”e gider ve Hozat”ta Dersim aşiret liderleriyle birlikte bir toplantı yapar. Bu toplantıda, Koçgiri”nin desteklenmesine ve bu durumun Ankara hükümetine bildirilmesine, ayrıca Kürtlerin isteklerini içeren bir mektubun Ankara ya gönderilmesine karar verilir. 25. Kasım 1921 “de "Batı Dersim Aşiret Reisleri",imzalı bu mektupla, Ankara”ya iletilen talepler, Kürtlerin varlığının ve özerk durumlarının kabulü, Kürt tutsakların serbest bırakılması, bölgeye gönderilen askeri gücün geri çekilmesi, bölgede Kürt memurların görevlendirilmesi, şeklindedir. Mektup, Ankara hükümetine verilmek üzere, mutasarrıf Rıza Bey”e teslim edilir. Ankara siyasal iradesinin, bu talepleri kabul etmesi söz konusu değildir, ama isyanı bastırmak için de zamana ihtiyacı vardır. Bunun üzerine, Ankara hükümeti, isyan önderleriyle görüşmek amacıyla, Koçgiri”ye bir“nasihat heyeti” gönderir.Bu “nasihat heyetinin” girişimleri çözümleyici olmaktan çok, oyalamak ve zaman kazanmak amacıyladır. Bu oyalamalar boşuna gitmemiş, bu arada kış gelmiş, Dersim”in ve Koçgiri”nin dağları geçit vermez olmuştur. Bu koşullarda isyancılar, ilkbaharı beklemek zorunda kalmışlardır.
Bu arada Mustafa Kemal, Diyap Ağa”nın da içinde olduğu çeşitli Kürt ileri gelenlerini ikna etmiş, Ankara meclisine girmelerini sağlamıştır. Bu durum, Koçgiri isyanı açısında, olumsuz bir durumdu. Bundan başka, Aralık 1920”de Koçgiri isyanının önderlerinde Dersimli Baytar Nuri, bir tertip sonucu, tutuklanıp cezaevine atılmıştır. Ancak Dersim”lilerin ve Koçgiri”lilerin ısrarlı baskıları sonucu, serbest bırakılmıştır.
Bu zaman içinde yaşanan en önemli olay, Mart 1921”de, Miralay Halis komutasında bir Türk müfrezesinin etkisizleştirilerek, Ümraniye”nin ele geçirilmesi ve buraya Kürt bayrağının asılmasıdır. Ayrıca Miralay Halis”in, isyancılar tarafında yargılanarak idam edilmesi, sorunun Ankara nezdinden de büyük bir önemle ele alınmasına yol açmıştır. Bu gelişme üzerine Ankara hükümeti, bir yanda, Koçgiri”ye Bitlisli Şefik”in başkanlığında, ikinci bir“nasihat heyeti”gönderirken, diğer yanda, bölgede sıkıyönetim ilan ederek, Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki orduyu Koçgiri”ye gönderir. İkinci “nasihat heyeti” , Haydar Bey ve diğer Koçgiri beyleriyle görüşmeler yaparak, onlarla Ankara arasında bir sözde anlaşma sağlamaya çalışır. Nurettin Paşa ve ordusu Koçgiri”ye gelince de,“nasihat heyeti” , işi bittiği için, Koçgiri”de ayrılır. Nurettin Paşa, 29.Mayısta Erkan-i Harbi Umumi”ye gönderdiği bir yazıda, mealen, “bu işin çözümünün daha çok şiddetli davranmakla mümkün olabileceğini” belirtmekte ve “böyle davranacağını” ifade etmektedir. Nurettin Paşa, önce Koçgiri”yi, Dersim”de ve güç alabileceği tüm çevresinde kopartır, yolları keser, kontrol altına alır. Sonra, tüm direniş merkezlerine saldırlar başlatır. Ayrıca, kendisi için çalışacak hainler arar ve hiç zorlanmadan bulur, Ginyan aşireti reisi Murat Paşa, bu işi yapmak için çok heveslidir. Bu arada Ankara hükümeti, isyanın bastırılması için, Topal Osman adındaki bir çete reisini de, görevlendirir. Koçgiri, artık kan akmaktadır. Köyler basılır, evler yakılır, ihanet ve zulüm kol gezmektedir.
Koçgiri zordadır, katliam tüm vahşetiyle yaşanmakta, ihanet tuzaklarını kurmaktadır. Ginyan aşireti reisi hain Murat Paşa, Kangal ağası ittihatçı Kürt Hacı Ağayla yaptığı görüşmeden sonra, isyan önderlerinde, Seyit Aziz”i, Zalim Çavuş”u ve kardeşi Hüseyin Çavuş”u tuzağa düşürerek yakalamış ve devlete teslim etmiştir. Nurettin Paşa kuvvetleri, Kurmeşan aşireti lideri Güzel Ağa”yı, şehit etmişlerdir. Topal Osman çetesi Haydar Ağa”nın konağına saldırarak yakmış ve ailesini esir almıştır. Aşiretlerin önderi durumunda olan Sabri ve Bahri Beylerde, girdikleri çatışmalarda şehit olmuşlardır. Durumu değerlendiren Haydar Bey, 2 bin kişi ile 24. Nisan 1921 de, Erzincan-Pülümür üzerinde Dersim”e çekilmek, orada almayı düşündüğü kuvvetlerle tekrar dönmek için, çıktığı Dersim yolculuğunda, yine bir ihanetle karşılaşır. Kureşan aşireti lideri Kör Paşo, Haydar Bey”in yolunu keser. Haydar Bey”e, “kendisini desteklemediklerini, bunun içinde Dersim”e girmesini istemediklerini,” söyler. Beklemediği bu ihanet karşısında şaşkına dönen Haydar Bey, Dersim”e girmek için kardeş kavgası yaşamakla, geri dönmek arasında kalır ve “bir kardeş kavgası yaşamak istemediğini” belirterek geri döner, Koçgiri dağlarına. Ancak ailesinin rehin alınmasından ve genel gelişmelerden dolayı, isyanı sürdüremez. Bu durum, Koçgiri isyanının sonu demektir.
Bu şekilde yenilgiye uğrayan Koçgiri isyanından sonra, Nurettin Paşa ve Topal Osman, katliamlarını yoğunlaştırırlar. Artık Koçgiri”de, kırım zamanıdır. Koçgiri yanmış, yıkılmış, çocukların, kadınların, yaşlıların içinde olduğu binlerce insan, her türlü vahşet yöntemleri kullanılarak, öldürülmüşlerdir. Bir biçimde ölümden kurtulanlar, dağlarda, mağaralarda yaşamak zorunda bırakılmışlar, yakalanıp öldürülmeyenler sürgün edilmiştir. Sınırsız ve kuralsız bir katliam yaşatılır, Koçgiri”de. O denli insafsızlık ve gaddarlık gösterilmiştir ki, o günün meclisinde bile bazı milletvekilleri sert tepki göstererek, Nurettin Paşa”nın ve Topal Osman”ın yaptığı zulme karşı çıkmak zorunda kalmışlardır. Muş mebusu Hacı A. Efendi, meclis oturumunda, “gördükleri ve duydukları karşısında dehşete düştüğünü” belirtmektedir. Lazistan milletvekili Ziya Hurşit”te, bu katliama karşı çıkanlardadır.
Esas yoğunluğu 1921 yılının yaz aylarına kadar süren Koçgiri isyanının bastırılmasından sonra, önderlerin kimi teslim olur, kimi ihbarlar sonucu yakalanır. Haydar Bey, Koçgiri”ye döndükten sonra, yapılan görüşmeler sonunda, 1000 kişilik maiyetiyle birlikte teslim olmaya mecbur edilir. Alişan Bey, Ankara hükümetiyle yaptığı görüşme sonucu, af edilmek şartıyla, teslim olmayı kabul eder.
Yargılamalar
Dönemin sıkıyönetim mahkemesinde yapılan yargılamalar sonucu, 400 Koçgiril”i yargılanır. İsyanın önderlerinden 15 kişi vicahen, 95 kişide gıyaben idamla, geriye kalanlarda çeşitli hapis cezalarıyla cezalandırılırlar. Ancak, henüz yeni olan Ankara hükümeti, bu idamları uygulamayı göze alamaz ve iki ayrı af yasası çıkartarak, Dersimli Baytar Nuri ve Koçgirili Alişer ve eşi Zarife dışındaki önderleri af eder.
Buna rağmen, isyan önderlerinde Alişan ve Haydar kardeşlere sürgün cezaları uygulanır. Alişan ve Haydar Bey”ler, 1931 de çıkan bir af kanunuyla Koçgiri”ye dönerler ve Ümraniye”de yaşamaya başlarlar. Ancak dönemin kaymakamının örgütlediği iddia edilen bir saldırı sonucu, evlerine atılan bir bombayla Alişan Bey ölür, Haydar Bey ağır yaralanır. İsyan önderlerinde Alişer, eşi Zarife ve Dersimli Baytar Nuri, yakalanmayarak, Dersim”e giderler. Koçgiri isyanının yenilmesinde büyük rolü olan hain Murat Paşa ise, direnişçiler tarafında, 1926 yılında öldürülür. Böylece ihanet cezasız kalmamış olur.
Ebubekir Hazım Tepeyran
Koçgiri katliamında sonra, Sivas”a vali olarak giden, Cumhuriyet gazetesi yazarlarında Oktay Akbal”ın dedesi Ebubekir Hazım Tepeyran, yakın dönemde yayınlanmış olan anılarında, 1921 yılında yaşananları,“orada komutanlık yapan Nurettin Paşa”nın, acımasız bir katliamı olduğunu” yazmaktadır. Aynı yetkili, anılarının başka bir bölümünde, “ Ümraniye bucağına ve Zara ilçesinin merkezine bağlı köylerden 76 ve Divriği ilçesinde 57, toplam 132 köy, savaştaki düşman istihkâmları gibi yakılmış, yıkılmış ve yüzlerce nüfus öldürülmüştür. Binlerce nüfus da dağlarda, kırlarda, açlıktan ve sefaletten ölüme mahkûm edilmiştir.” Tepeyran devamla, “Nurettin Paşa, yarattığı facialarla yetinmemiş, Koçgiri ileri gelenlerinden öldürülen ya da can korkusuyla dağlarda saklanan kişilerin ailelerini de Sivas”a sürmüştü” demektedir.
Alişer
Alişer, 9 Temmuz 1937”de öldüğü zaman tahminen 55 yaşlarında idi. Alişer, bir halk hareketinin önderi, bir siyasetçi olarak, Koçgiri isyanında önemli bir rol oynamıştır. Koçgiri isyanında yaşanan yenilgiden sonra, Nisan- 1921”de Dersim”e gitmiştir eşi Zarife ile birlikte. Alişer ve eşi Zarife, Dersim katliamı devam ederken, 9 Temmuz 1937 Cuma günü, Kafat köyü yakınlarında kaldıkları bir mağarada, hain Rehber ve çetesi tarafından, tuzağa düşürülerek öldürülürler. Alişer”in ve Zarife”nin başları, hain Zeynel tarafından kesilerek, General Alpdoğan”a verilmek üzere Alb. Nazmı Sevgen”e teslim edilir. Katil ve hain Zeynel”e, Alişer”i öldürdüğü gün, devlet tarafından 100 altın verilir. Ancak Zeynel”le işi bitenler, onu da daha sonra, oğluyla birlikte öldürmüşlerdir. Alişer, isyan önderi olmasının yanında aynı zamanda Kürtçe ve Türkçe güzel şiirleriyle de bilinmektedir.
Alişer in bir şiirinde
Koçgiri başladı harba
Sesi gitti şarka garba
Bir ordu asker geldi
Dayanamadı bu darba
Zarife
Alişer”e, tüm yaşamında eşlik eden Zarife, uzun boylu, yuvarlak yüzlü, güzel bir kadın olarak anlatılır. Dost- düşman herkesin takdir ettiği, omzunda tüfeği eksik olmayan yiğit bir Kürt kadınıdır Zarife. Nazmı Sevgen; “ Alişer”in karısı Zarife de dikkate şayan bir tiptir. Kocasına, silahlı olarak her zaman refakat ve eşlik etmiş, sonunda o da kocasıyla birlikte kaçınılmaz sona ermiş, fakat bu anda dahi Vank”lı Efendi adında birisinin canına kıymıştır.” diyerek, düşmanı olmasına rağmen takdir duygularını dile getirmekten kendisini alıkoyamamıştır.
Topal Osman
Topal Osman, taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmamacasına, insan öldürür Koçgiri de. Çoluk - çocuk demeden binlerce Alevinin vahşice öldürülmesinden birince derece sorumludur.
Çoğu insanı, üzerine benzin dökerek ve karınlarını deşerek öldürmüştür. Topal Osman, yıllar sonra, Ankara hükümeti taraafında kullanılmasına gerek kalmadığı için ve aralarında doğan bir sorunda dolayı, merkezi hükümet kuvvetleriyle girdiği bir çatışmada öldürülür. Ölümüne yasallık verilmesi için, yapılan yargılamada, idama mahkum edilir. Topal Osman”ın idam kararı, Ankara- Buğday meydanında, kafası koparıldığı için, ayaklarından asılarak yerine getirilir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Dersim Arastirmalari icin son derece onemli bir dergi Tarih dunyasindan Aliser Efendi hakkinda yazilan ve cok arastirmaci tarafindan atifta bulunulan yazi oldugu gibi orijinal bir sekilde asagidadir fotograflariyla birlikte. Dergi genelde osmanli tarihini arastiran, kendi zamaninda “kaliteli” bir dergi olarak nitelendirebilinir ama biz Dersimliler icin onemli olan dergiyi cikaranlar olmali bunlardan biri Jandarma Albayi Nazmi sevgen’dir ve digeri de Niyazi Ahmet Banoglu, Banoglu gazateci-ajan sifatiyla katliama katilanlardir, bu iki sahis da Dersim jenosidinde aktif rol oynamislardir. Jandarma Albayi Nazmi sevgen asker kokenli bir aileden gelmektedir ve siradan biri degildir o Dersimle diyebiliriz ki yasami boyunca ugrasan askerlerden biridir uzmanlik alani istihbarattir, Aliser efendinin olumunu buyuk ihtimal planliyandir, Aliser efendi katl edildikten sonra onun kitaplarina, el yazma defterlerine ve diger esyalarina el koyan turk devleti adina gene Jandarma Albayi Nazmi sevgeni gormekteyiz elimizde olan bir kac siiri yayinlayan da odur.. Aliser efendinin kesik basinin fotografini buyuk ihtimal cekende Jandarma Albayi Nazmi sevgendir sevgenin yazilarindan biliyoruz ki o Dersimin her seyiyle ilgilenmis ve belgelemistir. Dersimin janosidinde onemli rol oyniyan bu adami tanimak gerek... www.dersim.biz Kaynak: Tarih Dunyasi Tarih: Yil 1 Sayi 9-- 15 Agustos 1951 kaleme alan :Jandarma Albayi Nazmi Sevgen Dersimin erkânı harbi diye anılan Alişiri öldüren gene Dersimli Zeynel Yakın tarihin esrarla örtülü hâdiseleri ve Koçkirili Alişir Bu yazı, yakm tarihin şimdiye kadar bir esrar perdesiyle örtülü kalan Dersim isyanının içyüzünü aydınlatmaktadır ve bu isyanın elebaşılarından Alişir hakkında şayanı dikkat malûmat vermektedir. Şimdiye kadar hiçbir yerde neşredilmemiş malûmatı ihtiva eden yazı, aynı zamanda Cumhuriyet devri tarihini yazacak istikbalin tarihçisine son derece meraklı ve faydalı vesika teşkil edecektir. Yazan: NAZMİ SEVGEN (Yazı ve resimlerin iktibas hakkı mahfuzdur) Dersim'in tarihçei seyyiatmda böyle bir isim de vardır: Alişir, öldüğü zaman «-9 Temmuz 1937» tahminen elli beş yaşlarında idi. Alişiri ilk defa siyaset ve mel'anet sahasında, Koçgiri aşireti reisi Mustafa (Paşa) nın kâtibi olarak görüyoruz. Dersim havalisinde tanınması, birinci Büyük Harpte Erzincanda Ruslarla teşriki mesai ettiği zamana tesadüf eder. Erzincanda Rusların et müteahhidi olarak ortaya çıkan Alişir, Rus komutanlığından orduya sığır mubayaa etmek üzere yediyüz Türk altın: yanma da bir manga kadar Rus askeri ve or mekkâre almış, Munzur dağlarını aştıktar sonra Rusların elinden hayvanlarını gasb V€ askerlerden de üçünü esir ederek Dersim< yürümüştür. Bu hâdise, esasen Türk düşmanı olan Erzincandaki Rus komutanı Lahof'uı büsbütün Türkler aleyhine harekete geçmesine sebep olmuştur. * Alişir, karisi Zarife ile, dağlarda silâhlı gezdikleri zaman Alişir, Dersime geldikten sonra «Ovacık»-daki milis alayının kâtibi olmuş, alayın Rusları önlemek üzere Munzur dağı mıntakasına hareketinde beraber gitmiş, bir müddet de «Sebil Baba Dağı»nda kalmıştır. Büyük Harpten sonra Koçkiri'ye avdet eden Alişir, eski vazifesi olan Koçgiri Aşireti Reisi Mustafa «Paşa» nm oğlu Alişan Beyin kâtibliğini deruhde etmiştir. İşte Alişiri burada, memleket ve devlet aleyhindeki hareketlerin başında bir dimağ olarak görmek üzereyiz. Alişiri, Koçgiri Aşireti Reisi Mustafa «Paşa» kendisinde bazı istidadlar görerek yetiştirmiş, onu bilhassa sık sık Dersime göndererek Dersim aşiretleri üzerinde müessir ve faal olmasını temin etmiştir. Alişir; zeki, fesadcı ve cesurdur. Çok güzel Türkçe okur, yazar. Dersimde elimize geçmiş bir çok siyasî ve hicvâmiz manzumeleri vardır. Kendisine bu diyarın halaskarı süsünü vermiş, daima öyle görünmek istemiştir. Onda Kürdlük fikir ve emelleri de vardır. İşte bu fikir ve emellerdir ki, büyük harp mütarekesini müteakip Alişiri, bütün kirli ve fesadcı emellerile ortaya çıkarmıştır. Sevr muahedesine, Kürdlerin ekseriyet teşkil ettikleri yerlere muhtariyet idare verileceği mealinde bir madde konulmuş olması Kürdleri ümidlere düşürmüştü. Bu sırada Koçgirili Mustafa «Paşa» nın oğlu Haydar Bey İstanbula 'giderek Kürd Teali Cemiyetine girmiş, Koçgiri'ye avdetinde «Ümraniye» de cemiyetin bir şubesini açmıştı. Şubenin riyasetini de deruhde eden Haydar Bey, Dersimdeki aşiret reislerile sair müteneffizle-ri, Koçgirinin ileri gelenlerini cemiyete kaydetmiş, Kürd amaline müteallik eserlerle beraber cemiyetin naşiri efkârı olan Kürdçe «Jin» gazetesini de getirterek işe bu noktadan hız vermişti. İyi bilmek lâzımdır ki, Haydar Bey bu işleri yapacak, başarabilecek bir a-dam değildir. Perdenin arkasında Alişir vardır, asıl faal, muharrik olan odur. Nihayet Alişiri, 1920 senesi Martında maskelerini atarak, hakikî siyasî hüviyetile Dersimde Ovacık ve Hozatta halka tahrikâmiz hitabeler verirken görüyoruz. Yanında Refa-hiyenin Şadilli aşireti Reisi (Paşa Bey) ve arkadaşları var. Alişir, bu cür'eti Kürd Teali Cemiyeti Reisi Abdülkadir'den almıştır. Çünkü Dersime gelmeden bir müddet evvel, Koç-kiri'nin Armudan köyünden Mıgırdıç isminde bir Ermeniyi sureti mahsusada İstanbula göndermiş, bu vasıta ile Seyyid Abdülkadirden talimat almıştır. Alişir, Dersimdeki konuşmalarını Türkçe yapmıştır. Dersimliler ve Koçgirililer «Zaza»-ca konuşurlar. Fakat aralarında lehçe farkı vardır. Bu sebeple Koçgirili Zaza Dersimli Za-zanın söylediğini anlayamaz (1). Alişir, Kürdçe de yazmış, şiirler söylemiştir. Bunlar da ayni sebeple Dersimde yer tutmamış, okuna-mamış, bellenememiştir. Bunun içindir ki, A-lişirin fikrî faaliyeti Dersimi çorak bulmuştur, Alişir; fesadcı sözlerile Ovacık ve Hozatta tahmin ettiği alâka ve temayülü bula(1) Muhterem okuyucularımıza, yakında bu sahifelerde Zaza tarihi, folkloru, lisanı hakkında uzun boylu malûmat vereceğiz. Alişirin uzttn müddet sığındığı Munzur dağları ve içine girilmez mağaraları mamıştır. Dersim denizinde fırtına' ancak kendi reislerinin işaretile kopar. Zaten Der-simliler daha evvel, büyük devletlere telgraf çekerek Osmanlı hükümetinden ayrılmak istemediklerini bildirmişlerdi. Alişir, buna da bir sebep bulmakta gecikmedi. Denildi ki, Osmanlı memurlarının tesirile, Dersimliler hakikî emellerini izhar edememişlerdir. Maksadla-rı müstakil Kürdistan Hükümetine iltihak etmek ve onun özünü teşkil etmektir. Alişir tarafından bu mealde hazırlanan muhtıra Kürd Teali cemiyeti vasıtasile büyük devletlere gönderildi. Ne garip tecellidir ki, bu sırada Koçgiri aşireti reislerinden Alişan Bey Refahiye kaymakamlığı vekâletinde bulunuyor, kardeşi Haydar Beyin ve bilhassa Alişirin siyasî faaliyetlerinden güya habersiz, onlarla tamamen alâkasız bulunuyordu. Alişirin Dersimde ektiği fesad tohumları bu sırada filiz vermeğe, tesirini göstermeğe başladı. «Ezcümle Ovacık kazasının Tarpazin nahiyesi eski Müdürü Mustafa Ağa, Kemah köylerine gelerek asker toplanmasına Padişahın emri olmadığını, Dersimlilerin asker ver-miyeceklerini, Kemahlıların da vermemelerini» tenbih etti ve bunu temine çalıştı. Artık isyan fikri umumileşmişti. Elâziz Vilâyetinden, garbî Dersim aşiretlerine bir nasihat hey'eti gönderildi. Hey'etin izamını zaaf nişanesi addeden Şeyh Hasanlı ağaları, giden zevata karşı çok barid davrandılar ve şu yolda cevap verdiler: (Sevr muahedesi mucibince Elâziz, Di-yarıbekir, Bitlis, Van vilâyetlerinde müstakil bir Kürdistan teşekkül etmesi lâzım geliyor. Bu teşkil edilmelidir. Aksi takdirde bu hakkı silâh kuvvetile alacağız.) dediler. Birkaç bin Dersimli'nin Sivas vilâyetine hücum ve orayı işgalden sonra Ankara üzerine yürüyeceklerini ifşa eylediler ve faaliyete girişerek her tarafta yağmacılığa başladılar. Ezcümle Belican nahiyesinin Karaibo köyünden Deli Esad oğlu Rifat yirmi kadar avenesile, ahalisi Türk olan Günlü çiftliğini bastı, sekenesinin bir çoğunu öldürdükten, emvalini de yağma ettikten sonra çiftlik halkına hitaben: «Siz er-menilere yaptınız, biz de size yapıyoruz. Dersim aşiretleri geliyor. Biz Sivası işgal edeceğiz ve sonra Ankaraya gidip millî hükümeti «buna kongre diyorlardı» de devireceğiz.» dedi. 20 Teşrinievvel - 1336 tarihinde Dersim aşiretlerinden Bezgâr aşireti şakileri Giresun-dan Kemaliyeye gelmekte olan bir yolcu kafilesini Kuruçay'ın Kımhu mevkiinde soydular. Civarda askerî kuvvetler olmadığından Refahiye Kaymakam vekili Alişan Bey yüz kadar atlı ile güya bu eşkiyanın tedibine gitti. Fakat bunları tedibe bedel, talan edilen eşya ve emvalin mühim bir kısmını kendine ayırarak maiyetinden on iki atlı ile Dersime savuştu.» (2) Koçgiri hâdisesinin teşrihi ve izahı mev-zuumuza dahil değildir. Bu sebeple biz yine Alişirin siyasî faaliyet ve şekavetini takip ve hulâsa etmeğe devam ediyoruz. Koçgiri hâdisesinin başlangıcında Alişir de Efendisi Alişan Bey gibi yine Dersime geldi. Çünkü Koçgiri hazırdı. Koçgiri ile beraber Dersimi de hazırlamak ve müştereken harekete geçirmek lâzımdı. Nihayet Alişir, naili meram olmuştu. 8 Mart - 1921 de Koç uşağı aşireti Reisi Bra İbrahim'i tahrik ederek onu iki yüz kadar a-venesile beraberine alıp Kemahm Hoğus köyüne gelmiş, Polis Munzur nammdaki sergerdeyi yüz kadar maiyetile Üskübürk köyüne sevketmişti. Bu sırada o havalide bulunan Kemah Kaymakamile jandarma komutanını bir baskınla esir etmişler ve 9 Mart - 1921 günü her iki eşkıya kümesi Terkilok köyünde yerleştikten sonra bu mmtakada faaliyetlerine devam etmişlerdir. Kuruçay Kaymakamı Talât Beyin Kuru-çaym Sime köyünde bulunduğunu haber alan eşkiya, oraya yürüyerek Talât Beyi tutmuş ve soymuşlardır. Cür'etlerini arttıran bu hâdise üzerine Kuruçaya yürümüşler, hükümet dairelerini yağma ve memurları esir ede-rek alıp götürmüşlerdir. Bu mel'unane ve bâ-ğiyane hareketlerin sebep ve âmili Alişirdir. Mevcudu beş yüze yakın olan ve Alişirin komutasında bulunan bu güruhu 14 Mart - 1921 de Ümraniye'ye yürürken görüyoruz. Alişirin peşine takıp sürüklediği Dersim kuvayi -muavenesi! Koçgirinin merkezine doğru yaklaşmaktadır. Dikkate şayandır ki, âsilerin Büyük Millet Meclisine çektikleri telgraf da Alişirin de imzası vardır. Kendisine çok cazib bir de sıfat eklemiştir: Sâdattan Alişir.. Telgrafın suretini veriyoruz. Çünkü bu Alişîrin kaleminden çıkmıştır. O, böyle bir yazı işini 27 Mart-1937 tarihinde Sin'e vukubulan taarruzu müteakip, maslûb Seyyid Rızanın Elâzıkda dördüncü umumî müfettişliğe gönderdiği arizeyi de yazmak suretile tekrar yapmıştır. Böyle siyasî ve manalı yazılarda melekesi vardır: Büyük Millet Meclisi Riyasetine Alişir ile karısını öldürmek için Zeynel ile beraber hareket eden ve Zarifenin bir kurşunu ile ölen Vank'lı Efendi(2) Erzincan, Ali Kemalî, sahife 154. Nefsi Zara hariç olmak üzere ekseriyeti azimes! Kürdlerle meskûn olan Koçgiri kaza-ile Divriği, Refahiye, Kuruçay, Kemah kaza-Jarının mümtaz bir vilâyet haline ifrağ ve teşkilile yerli Kürdlerden bir valinin tayini, memurini adliye ve mülkiyenin yine vazifeleri başında bulunması. Koçgiri Aşireti Reisi Mehmed Naki Sâdattan Dersim Aşairi Rüesasından Alişir Muştama, Seyid Han, Mahmut Munzur Nihayet devletin kahir ve kadir eli 24 Nisan 1921 de Koçgiri hâdisesini yerinde söndürmüş, Alişir de mukadder olan âkibetinden bir müddet için kendisini kurtararak Dersime firar ve iltica etmişti. Dersime firar tarihi olan Nisan 1921 den ölüm tarihi olan 9 Temmuz 1937 tarihine kadar on altı sene zarfında Alişir, Tuncelide hemen hiç bir siyasî faaliyette bulunmamış, fakat o tarihten itibaren maslûb Seyyid Rızanın da yanından ayrılmamıştır. Bu sebeple onu yine maskelenmiş olarak Seyyid Rızanın arkasında görmek Alişirin ibret verici akıbeti: Başı, Zeynel tarafından kesildikten sonra... kabildir. Bu sırada fırsat buldukça gizliden gizliye halkı tahrik ve teşciden fariğ olmamıştır. Onun biraz da tahrikâmiz olan Dersim hakkındaki şu manzumesi fikri mel'una-nesinin bariz bir tezahürüdür: Gönül gel gezelim Munzur dağını Ne hoş memlekettir ili Dersimin Seyran eyliyelim Sultan dağını (1) Ne hoş çiçektir gülü Dersimin Nice Padişahlar geldi cihana İli almak için düştü gümana (2) Her bir bir çeşit atmış bir yana Kesilmemiş kıylü kali Dersimin ( * * * Arslanlar yurdudur tilkiler girmez Gerçekler sırrıdır akıllar ermez Evliyalar gülüdür zalimler dermez (3) Ona bağlıdır yolu Dersimin * * * Merdan-ı Hüdaya kim ki yaklaşır İmdada kavuşur, hemen ulaşır Cûşa gelir, şimşek gibi savaşır Etrafı yıkar seli Dersimin Aşair cömerd Hakkın rahına Sultan Munzur durmuş kıblegâhına Sultan Baba derler onun Şahına Atılır topları beli (4) Dersimin * * * Takinin Şeyh Ahmed ced-i âlâsı Seyyid ile Şeyh Hasan onun binası Şükür Hakka geçmiş onların duası Cümleye üstündür eli Dersimin Son kit'ada işaret ettiği «Taki»; nazmda kullandığı mahlasıdır. Alişir, yazılarında «Hatayı» mahlasını kullanan ve Azarî lehcesile* yazmış olan Şah İsmail Safevî'nin tesiri altındadır. Onu taklide yeltenmiştir. Yukarıya nakledilen «Dersim» manzumesi bu tesir ve taklidi çok güzel göstermektedir. Şah İsmail Safevî'nin: Gönül ne gezersün seyran yerinde Alemde herşeyün olmayunca (1) Mecmuamızın gelecek sayısında okuyacağınız «Celâleddin Havariz Şah — Tacik Baba» isimli yazımızdaki Tacik Baba dağının bir adı da «Sultan Dağı»dır. Manzumenin biraz aşağısmdaki «Sultan Baba» da yine ayni dağdır. (2) İşkil, zan, şüphe, (3) Dermek: Toplamak, manzu- diye başİıyan bir nefesine, «Dersim» mesi ne kadar benzemektedir. Alişir, mütareke günlerinde Koçgiriderı Dersime geldiği zaman yeni teşekkül etmekte olan millî hükümeti tezyif için şöyle birkaç Mısra da uydurmuş, bunu bir müddet elindeki sazına da söyletmiştir: (Devamı 395 inci sahifede) (4) Beli: Evet. Alişirin kendisine manzum bir mektup yazdığı Bahtiyar aşireti reisinin oğlu şaki ve maktul Şahin Fethi Koç kir i li Alişir Ayağımda kundura Gittim, düştüm tandura Padişahın haberi yok Bunu eden kongra Alişirin karısı Zarife de dikkate şayan bir tipdir. Kocasının mücadelesinde bu kadının tesiri çoktur. Kocasına silâhlı olarak her zaman refakat ve teşci etmiş, nihayet o da ko-casile beraber mukadder âkibete ermiş, fakat bu anda dahi Vank'lı Efendi namında birisinin canına kıymıştır. Alişir, Dersime geldikten sonra bir müd-: det Ovacıkta, bir müddet Ağdat'da «bu köy Seyyid Rızanın doğduğu yerdir» Koç uşağı aşireti nezdinde kalmış, 1936 senesinde Abbasî uşağı aşireti mmtakasma gelerek 1936 kışını maslûb Seyyid Rızanın Şoson dağındaki damında ve kısmen de Vauk köyünde geçirmiştir. 1937 senesi ilkbaharında Kafat köyü civarındaki mağaraya geçmiş ve orada mu-hafazai hayata çalışmıştır. Koç ve Ferhad uşağı aşiretlerine karşı devletçe ,- yapılan harekât ve neticesini bir manzumede toplamak istemiş, bunda devleti keklik'le senbolize etmiştir. Kendi yazısile elde ettiğimiz bu manzumenin bir kısmının burada fotoğrafisini veriyoruz: Alişir, Dersimde iken Koçgiri'deki akra-basile muhabere etmiştir. Bilhassa yeğeni Mustafanın dikkate şayan bir mektubu elimize geçmiştir. Mustafa mektubunda, amcasına nasihat etmekte, devletin atıfetine sığınarak af dilemesini, dağlarda dolaşmaktan vazgeçmesini, bilhassa Tunceli kanununun neşrinden istifade etmesini tavsiye ve rica etmektedir. Başkaları da ayni tavsiyelerde bulunmuşlardır. -Metrûkâtı meyanında gördüğümüz bazı mektuplar bunu müeyyeddir. Fakat Alişir, mütemadiyen kaçmış, hesapsız seyyiatmm neticelerinden korkmuştur. Alişir, Koçgiriden geldikten sonra Dersimde hiç bir işe karıştırılmamıştır. Bunun iki sebebi vardır: 1 — Aşiret Reislerinin, Alişirin mevkilerini işgal etmesinden korkarak onu yanlarına yaklaştırmamaları, 2 — Dersimde aşiretlerin ancak reislerine bağlı bulunmaları. Buna rağmen Dersimde herkes ondan «Alişir Efendi» diyerek hürmetle bahsederdi. Son zamanlarda bir mikdar keçi ve koyun tedarik ederek bunlardan istihsal ettiği ve hariçten aldığı yağları Hozat'a sevketmek, satmak suretile menfaat temin etmeğe başlamıştı. Metrukü ti meyanında tesadüf ettiğimiz bir kaç mektup yağ alış verişini göstermektedir. Halktan zahire toplayarak geçinmeğe çalıştığına güzel ve manzum bir misal daha veriyoruz. Alişir bu mektubu, Bahtiyar Aşireti Reisi Yusuf Ağanın oğlu şaki ve maktul Şahine yazmıştır. Hitab dikkate şayandır: Yusuf Cemi! Bey Zade Şahin Fethi Beyefendiye Ey hâin semavat, ey lem'ai şecaat, âli hem-i menbaai sehavet Zâtı kerem zatına eylerim arzı necat, selâm ve , dualarla ihtiramat Sensin ezelden muhibb-i hanedan Sana şâyestedir hem şöhret ve şân * # * Namın lâyıktır sânına nam-ı Bahtiyar Daim muîn olsun Hayder-i Kerrar * * * Bu sene zuhur etti bir darlık Dağlarda yol işlemez mevsim karlık * * * İşte gönderdim Hazreti Teberi Elbette halimizden verecek haberi * * * Emanet zahiresini Butkâne (1) Kaldırmasan köyden büyük iane * * * Ummamız budur zatınızdan bu sene Hak kerimdir elbet gelecek sene * * * Ümid ile gönderdim bu manzum mektubu Necabetin büyüktür bilirsiniz üslûbu Alişir, 9 Temmuz - 1937 Cuma günü, Kafat köyü civarında karısı Zarife ile gizlenmiş olduğu mağarada, kendisi gibi Dersimin ta-rihçei seyyiatmda yeri ve adı bulunan Zeynel tarafından karısile beraber öldürülmek suretile mukadder akıbete ermiştir. Nazmı SEV GEN |
--------------------------------ceren---meltem------------------------
ÇORUM’DAN BİR İCAZETNAME
Hacı YILMAZ
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli
Arş. Mrk. Uzmanı
Sunuş
Elimizde bulunan icazetname 1816 yılına ait olup Çorum’un Alaca kazasının küre köyünden bize ulaştırılmıştır. İcazatneme’yi bize ulaştıran sayın Safa Kaya’dan aldığımız bilgilere göre Karaosman Takımı diye bilinen ve Safa Kaya’nın da mensubu olduğu bu sülale, İran Horasan tarafından gelerek Sivas Yıldızeli Akpınar köyüne yerleşmiştir. Fakat Sivas Valisi ile aralarında çıkan bir anlaşmazlık nedeni ile oba kalkıp Alaca (Hüseyin Ova)’ya gelip yerleşmiştir.
Şu anda 78 yaşında bulunan Mehmet Kaya ve Safa Kaya’nın gayretleri ile bize ulaşan icazetnameyi okuyucularımıza ve ilgililere sunuyoruz
Zâlike takdîrü’l azîzi’l alîm nasrun minallahi ve fethun karîb ve beşşiri’l mü’minîn yâ Muhammed yâ Ali yâ hayre’l-beşer
Allahümme salli alâ nuri Muhammedi’l-Mustafa Allahümme sahi alâ nuri Aliyyi’l-Murtaza Allahumme salli alâ Seyyidihi Haticeti’l Kübra Allahümme salli alâ Fatimatizzehra, Allahümme salli alâ seyyidina Nuri İmam Hasan hulk-ı Rıza, Allahumme salli alâ seyyidina nuri İmam Hüseyin şehîd-i deşt-i Kerbelâ Allahümme salhi alâ seyyidina nuri İmam Zeyne’l Abidin çardeh-i masum-ı pâk Allahumme salli alâ Seyyidinâ nuri İmam Muhammed Bakır Allahümme salli alâ seyyidina nuri İmam Cafer Sadık Allahumme salli alâ seyyidina nuri İmam Musa Kazım Allahümme salli alâ seyyidina nuri İmam heştem kıble-i heftem sultanü’l Horasanî Burhanü’l Horasanî Şehîd-i hak-ı Horasanî imam Ali ibni Musa Rıza Allahümme salli alâ seyyidina nuri İmam Muhammed Takî Allahümme salli alâ Seyyidinâ nuri İmam Aliyyü’n Nakî Allahümme salli ala seyyidina nuri İmam Hasani’l Askeri Allahümme salli alâ seyyidina nuri imam Muhammed Mehdî Sâhibü’z zaman kutbu’d-deverân huccetu’l burhân salavatullahi aleyhim ecmaîn evvelîn âhirîn tayyibîn tahirîn zâhirîn bâtinîn lâ fetâ illa Ali lâ seyfe illa zülfikâr
Bismillahirrahmanirrahim ve bihî nestaînu
Elhamdulillahillezaî ceale gulûbel ârifîn huzînet bi-zîneti’l ulûmi’l mahzûneti kâne alâ zâlike kadîran ev kasseme’l marifete bi-mertebetihi kalilen kesiran ev kuhhile uyûnu’l âlemî bi-kemalî kehli’r ru’yeti atûfen lehüm ve nasîran lehüm ve feteha simâu’l müştakîn sagîran ve kebîran el-istimâu ismü’l ma’şûketi hâlen ve kâlen ve halakaküm alâ sûretin ve leyse fî hâlin hulikat ehaden mübeşşiran hüvallahülezi lâ ilâhe illa hû âlimu’l ğaybi ve’ş şehâdeti hüve’r rahmanirrahim vahdeehu ve lehu bi-mûcebi’s serâir gulûbi’l sidreti’l hâvireti fi Hundisin zalle’l leyli ilâ tarafin küllü bihârin ve hiye an tahte arzin sıratü’l emzaci’l mütalatımeti fi’l bihâri eşhedü en lâ illâhe illallahu vahtehu lâ şeriyke leh ve eşhedü enne muhammeden abduhû ve resuluh erselehû nebiyyen ve ceale beyne’l enbiyâi ve’l kudreti ve hazineti sallallahu ve alâ âlihî ve evlâdihî ve eshabihî ve ezvâcihî ve sellim teslimen ebeden dâimen kesiran
Kâle aleyhisselam “Ashâbî ke’n nucûmi bi-eyyihim iktedeytüm ihdeytüm” ve kâle azze ve celle “ men kâle nasrun minallahi ve fethun garib” ve kale aleyhisselam “lâ yezâllüllahü taâla fi hâcetin li-abdihî mâdâme’l abdü fî hâceti ehihi’l müslim” ve kâle Ali bin ebî Tâlib kerremallahu veche “eş-Şuyûhu selâsetün et-Tevâzuu inde’t devleti ve’l avfu inde’l gudreti ve’l atiyyetu” ve kâle sultanü’l muhakkikîn ve kutbu’l aktâb fil âlemîn Hacı Bektaş Veli el-Horasanî kuddise sırrıhu’l aziz şemmetu marifetin hayrun nıin kesîri’l amel “ şeyhu’l enâm bi’l mâli ve şeyhu’l havâs bi’l a’mâli ve şeyhu’l hâsü’l hâss bi’l ahvâl ve şeyhu’l evliya bil esrâri ve şeyhu’l a’vâm bi’l ikmâl ve şeyhu’l hâss bi’l ahvâl ve şeyhu’l hâss bi’l esrar ve musallin şeyhun en yekûne abden fî gayrihî ve sohbetihî zâlike’l inkıyâd bi-emrillahi taala ve’l ictinâb an nevâhi kemâ kalellahu taala “Vemâ etâkumu’r resûle fehuzûhû vemâ nehâküm anhu fettebiûhu evvelu mâ cerâ bi’l kalemi bi-kudretillahi taala ve kutreti bismillahirrahmanirrahim men lem yerzâ bi-kazâihî ve lem yesbir alâ belâihî gul yahrucu beyne’l arzi fe’l yetlub rabben gayri ve en tümîte nefse’l levvâmete bi’l mücahedât ve yahya’n nefse’l mutmainneti bi’r riyazeti sümme yerteka bi’d derecâti’l âliyeti fe’l yahrucu ve’l merâtibu’l ulviyatü ve kiyle hıfzü’l hukuki ve yebzilu’r ruhu ve’l kanâatu bi kalîli’d dünya an kesîriha fe inne kable’l ma’na gayrun min kesîri’l ma’na yekûlullahu teala celle celâluhû ve amme nevâluhu ‘men amile salihan min zekerin ve ünsâ fe hüve mü’minün fe li-yahyeyha hayaten tayyibeten fi’l hayadid dünya hiye’l kanâatü ve hubbu’l cûi ve bağzü’l işbâi ve terki’l uluvvi ve’r ref’ü ve hüsni’l mütâbati ile’l hayrâti ve’l ictihâdi fi’l intisâbi ile’t tâati sümme yendericu fi sufûfi’l büdelâi ve’t tafdîli min azizi’l mennân ve’l avfu ve’l ğufrânu limâ şâe Min hakikati’l ve’l fenâi fi’llahi ve’l bekâi billahi hâdimü’l fukarâi ve’l mesakîni kutbu’l ârifîn zuhru’l vâsilîn Sultan Hacı Bektaş Veli âsitanesine tarikati aliyyede Küre nam mahalde Ali Seyyidi Baba evlatlarından Seyit Ahmet Baba oğlu Seyyid Mahmut Baba Halifehu edamellahu ömrahu ve berakâti esrarihi zîde tevfikihî kes-sabâhi ve’r rûhi cemii ef’alihî hâlen ve gâlen eceznâhu icazete’l mutlakati en yeclise ale’t seccadeti yusalle‘s salati’l mefrûdati ve yu’tez zekatel vacibati aleyhi ve yuhicce’l beyte men istedaa ileyhi sebilen ve yesume şehre ramazani ve yuhtimme’s sâdirîn ve’l vâridîn ve yecidde’l ahde ve’t tevbete ba’de’t telkini’z zikri ve resmi’l hizmeti ve’l fukara ve’l mesâkîn ve esnafi’l halâyık ve’l müslimîn bi’l ibtâi ve’l mikrâsi min şuuri’l te’bîni ve libâsi’l hıraki ve refi’l alemi ve işale’s siraci ve refi’z zembili bi’t tehlili ve’t tekbiri ve ba’de zâlik tevarese lil-müczine min hakikati ve’n nesebi’l muttasılu il eşrefi’l enami eslahu’s sülahâi ve iftihari’l küberâi halife-i zaman Hacı Bektaş Veli postnişin tekye-nişin istebeni Dedebaba edâmellahu ömrahu ve ba’de zâlik en tevarese min hakikati ve’n nesebi’l muttusalu ilâ eşrefi’l enami eslehu’s sülahâi ve iftihari’l küberâi ve hubbi’n neseb şeyhu’z zaman sâhibi seccade kutbu’l bîrân mâlikü ilme’l yakîn ve mürşidihu hakke’l yakîn hâdimu’l fukarâ ve’l mesâkîn eş-Şeyh Feyzullah edamallahu ömrahu ve berakatihi ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Abdüllatif Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vâsiaten ve ba’de zalik en tevareselil mutâbeati Şeyh Seyit Bektaş Efendi rahme tullahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Hacı Feyzullah Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten nevverellalhu merkadehu ve ba’de zâlike tevarese Şeyh Ali Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten nevverellalhu merkadehu ve ba’de zâlik en tevarese Şeyh Elvan Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zalik tevarise’ş şüheda Şeyh Abdülkadir Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten nevverellalhu merkadehu ve ba’de zalike tevarese Şeyh Hüseyin Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Hacı Zülfikar Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zalik en tevarese Şehy Yusuf Efendi zehrinuş rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten nevverellalhu merkadehu ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Kazım efendi rahmeten vasiaten ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Hasan Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Bektaş Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zâlik en tevarese Şeyh Kalender Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Mürselbânî Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Resul Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zâlik en tevarese Şeyh Bektaş Efendi rahmetultahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Yusufbânî Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Mahmut Efendi rahmetuliahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zalik en tevarese Şeyh İskender Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zâlik en tevarese Şeyh Gençkalender Efendi rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Resulbanî Sultan rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Sultanü’l Budelâ sahibu’z zaman sırrı yezdân Balım Sultan kaddesellahu sırrahu’l azîz ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Mürsel Baba Sultan rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten nevverellalhu merkadehu ve ba’de zalik en tevarese Şeyh Hızırlâle Sultan nevverallahu merkadehu ve âlihi min veledihi’s sâlik ve’n nâsiki’l muhtaç ilâ rahmetillahi taala min sultani’l kâmil mükemmel Şeyhu’s semedânî kutbu’l ârifîn sâhibu il-mü’l ledünnî el-Hac Bektaş Veli el-Horasanî kaddesellahu sırrahu’l hafi ve’l celî ibn-i Sultan İbrahim Sanî ibn-i Sultan Musa es-sânî ibn-i Sultan İbrahim Mükerremü’l Mücabu’l İmam Musa Kazım ibn-i İmam Cafer Sadık İbn-i İmam Muhammed Bakır ibn-i İmam Zeynel bidîn ibn-i İmam Hüseyin İbn-i İmam Ali Kerremallahu veche feteha ebvâben fethan gariben fi tarikati sâlik Hacı Bektaş Veli ve mürşidihu sultan Hoca Ahmet Yesevi rahmetullahi aleyh ibn-i Muhammed Hanefi ibn-i İmam Ali fi tarikati’s sâlik Hoca Ahmet Yesevi ve mürşiduhu İmam Ali ibn-i Musa Rıza ve mürşiduhu imam Musa Kazım ve mürşiduhu imam Cafer Sadık ve mürşiduhu imam Muhammed Bakır ve mürşiduhu imam Zeynel bidin ve mürşiduhu imam Hüseyin ve mürşiduhu imam Ali Keremallahu veche ve mürşiduhu Hazreti Sultan Fahr-i kâinat ve mefhar-i mevcudâd Muhammed Mustafa salavatullahi aleyhim ecmaîn ve mürşiduhu cebrail-i emin ve mürşiduhu bir Hüda rabbu’l âlemîn celle celâluhu ve amme nevâluhu temmet bi-avnillahi taala
Sebeb-i tahrîr-i kitâb ve mûcib-i tasdîr-i hitâb oldur ki,
Sultânül ârifân-ı ezelî ve bürhânü’l âşikân-ı lem yezelî Hazreti Hünkar Hacı Bektaş Veli kaddesallahu sırrahu’l hafî ve’l celî Hazretlerinin tarikat-ı aliyyesine meşrûta zaviyelerden Küre nâm mahalde Ali Seyyidi Baba evlatlarından Ahmet Baba oğlu Mahmut Baba tarîk-i evliyayı kabul edip yedine sofra ve çerağ ve senk tiğ ve izin-i icazet ..... ve hülefalık safa ve nazar olundu ve dahi havâlet verildi, mürid, tutuna ve muhip edine ve tarik-i ......... durup tarikat erenleri buna mani ve ......... olmayalar mûcib-i icâzetnamemiz ile âmil oluna vesselamu alâ meni’t tebea’l hüdâ bi-avnillahi taala rabbi’l âlemîn hurrira fi şehr-i evâsıt-ı muharrem sene 1232 /1816
ŞUHÜDUL-H
H Fukara halife-i türbedar İbrahim Baba Hacı Bektaş Veli
Halife Hacı Ahmet İstehi Baba Hacı Bektaş Veli
Hadinıul Fukara halife İtmetçi Seyit Ahmet Baba Hacı Bektaş Veli
El-Muhibbü’l-Muhlisü’d-Dâi Mustafa Haldari Hacı Bektaş Veli
El-Muhibbü’l-Muhlisü’d-Dâi Sunullah Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
El-Muhibbül-Muhhisü’d-Dâi Davut Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
El-Muhibbü’l-Muhhisü’d-Dâi Zülfikar Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
El-Muhibbü’l-Muhlisü’d-Dâi Süleyman Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
El-Muhibbü’l-Muhlisü’d-Dâi Halil Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
El-Muhibbü’l-Muhlisü’d-Dâi Veli Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
El-Muhibbü’l-Muhlisü’d-Dâi Hüseyin Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİNE ÇEVİRİSİ
Bu her şeyi bilen ve yüce olan Allah’ın takdiridir.(1) Yardım Allah’tandır ve fetih yakındır, inananlara müjdele.(2) Ey Muhammed, Ey Ali, Ey insanların en hayırlısı.
Allahım, selam ve dua Muhammed Mustafa’nın, Ali Murtaza’nın, Haticetül Kübra’nın, Fatıma Zehra’nın İmanı Hasan Hulk-ı Rıza’nın, Kerbela Şehidi İmam Hüseyin’in, İmam Zeynel Abidin’in, İmam Muhammed Bakır’ın, İmam Cafer Sadık’ın, İmam Musa Kazım’ın, Horasan Sultanı, Horasan toprağında şehit olan Musa Rıza oğlu Ali’ye, İmam Muhammed Taki’ye, İmam Ali Nakî’ye, İmam Hasan Askeri’ye ve zamanın sahibi, tüm zamanların en yüce kişisi İmam Muhammed Mehdi’ye ve gelmiş geçmiş bütün iyi, temiz ve açık ve gizli olarak Allah’a ya kın insanların üzerine olsun. Ali’den başka genç, Zülfikar’dan başka kılıç yok.
Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla başlar ondan yardım dileriz
Âriflerin kalplerini birikmiş bilimlerle dolduran Allah’a şükürler olsun. 0 Allah ki buna gücü yetendir. 0, bilgiyi insanların seviyelerine göre azar veya çok çok dağıtır. Ve o bilginlerin gözlerini kendilerine şefkat ve yardım olarak ileri görüşlülük boyasının olgunluğu ile sürmeler. Küçük büyük tüm özleyenlerin kulaklarını sevdiklerinin söz ve davranışlarını anlamaya açar. Şunu müjdeleyerek sizi daha önce hiç kimsenin yaratılmadığı bir şekilde yarattı: ‘0 Allah ki ondan başka ilah yoktur ve görünen ve görünmeyen her şeyi bilen, esirgeyen ve bağışlayan odur.”(3) Sırlarla donatılmış kalbi göğüslere koydu. Bir hendese ilmiyle geceleri yol gösterdi. Denizlere dalgalar verdi. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed Mustafa’nın onun peygamberi olduğuna şahadet ederim. 0 peygamber ki Allah onu peygamber olarak göndermiş, peygamber arasında da kudret ve sırlar hazinesi olarak donatmıştır. Selam ona ve onun evlatlarına, arkadaşlarına, hanımlarına olsun.
Peygamber efendimiz buyurdu ki “Benim ashabım yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz.” Allah Teala buyurdu ki “Yardım Allah’tandır ve fetih yakındır .“ Peygamber buyurdu ki “Bir kul müslüman kardeşinin yardımına koştuğu sürece Allah’ta onun yardımına koşar.” Ali b. Ebu Talib şöyle buyurdu: “Büyüklük üç çeşittir; iktidar olunca tevazu göstermek, güç sahibi iken affetmek ve ( varlıklıyken) bağış sahibi olmak” Allah’a yakın olanların sultanı, Kutbul Aktab Hacı Bektaş Veli Hazretleri buyurdu ki “Az bilgi çok ibadetten daha hayırlıdır.” Dünyanın büyüklüğü mal ile, seçkin kişilerin büyüklüğü ameller ile, seçkinlerin seçkini kişilerin büyüklüğü ise, halleri iledir. Sırlarıyla büyüklük sahibi olan özel insanlar öyle bir insandır ki, kendinden başkası için gayret eder, etrafını aydınlatır. Doğru yoldan çıkmaz. Bu yol, Allah’ın emrine boyun eğmek ve onun yasaklarından çekinmektir. Allah buyurdu ki ‘Peygamber size ne getirmiş ise onu alın neyi yasak etmiş ise ondan kaçının ve ona itaat edin.”(4) Allah’ın yüce kudreti ile kalemle yazılan ilk şey, Bismillahirrahmanirrahim’dir. Kim başına gelen bir kaza veya belaya karşı sabır göstermezse, bu yeryüzünden çıksın ve kendine Allah’tan başka bir ilah bulsun. Şayet kötülüğü ayıpla yan nefsini kendini terbiye ederek öldürürse ve nefsi mutmainnesini çile ile diriltirse, yüce derecelere nail olur. Denildi ki , hakların korunması, ruhun gereği gibi çalışmasıyla, aza kanaat etmekle olur. Allah buyurdu ki: “Kadın ve erkeklerden kim iyi işler işlerse o, inanmıştır.”(5) Bir kişi iyi bir hayat yaşamak isterse, kanaatkar olsun, açlığa tahammül edip, çok yemeyi bıraksın, iyilik yapıp ibadete devam etsin. Böylece Allah katında kıymeti olanların safına katılmış olur. Fakirlerin hizmetçisi, evliyanın sultanı Hacı Bektaş Veli’nin tekkesine Küre’de Ali Seyyid Baba evlatlarından Seyyid Ahmet Baba oğlu Seyyid Mahmut Baba’ya —Allah ömrünü uzun etsin ve sırlarını artırsın- icazet vererek, posta oturmasını, farz olan namazları kılıp, zekat verip, gücü yetenleri hacca göndermesini, ramazan orucunu tutmasını ve talipleri bu konularda aydınlatmasını, tekkeye gelen ve giden evrak ve yazıların mühürlemesini, tevbe verenlerin tevbesini almasını, hırka giydirmesini ve çerağ yakmasını bu icazetimizle istedik.
Ondan sonra temiz soy sahibi, iyilerin en iyisi, büyüklerin övünç doyduğu zamanının halifesi Hacı Bektaş Hazretlerinin postnişini ve Tekyenişini olan İstebeni Dedebaba-Allah ömrünü uzun etsin-, ondan sonra temiz soy sahibi, zamanının şeyhi, seccade sahibi, manevi ilim sahibi, miskinlerin ve fakirlerin hizmetçisi Şeyh Feyzullah-Allah ömrünü uzun etsin-, ondan sonra Şeyh Abdüllatif Efendi-Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin-, ondan sonra Şeyh Seyyit Bektaş Efendi- Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin-, ondan sonra Şeyh Hacı Feyzullah Efendi- Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin ve kabrini nurlandırsın-, ondan sonra Şeyh Ali Efendi -Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin ve kabrini nurlandırsın-,ondan sonra Şeyh Elvan Efendi -Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin-, ondan sonra Şeyh Abdülkadir Efendi -Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin ve kabrini nurlandırsın-, ondan sonra şeyh Hüseyin Efendi- Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin-, ondan sonra Şeyh Hacı Zülfikar Efendi-Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin -,ondan sonra zehir içen Şeyh Yusuf Efendi-Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin ve kabrini nurlandırsın-, ondan sonra Şeyh Kazım Efendi-Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin -, ondan sonra Şeyh Hasan Efendi -Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin -, ondan sonra Şeyh Bektaş Efendi-Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin-, ondan sonra Şeyh Kalender Efendi -Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin-, ondan sonra Şeyh Mürsel Balî Efendi -Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin -,ondan sonra Şeyh Resul Efendi-Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin -, ondan sonra Şeyh Bektaş Efendi -Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin -, ondan sonra Şeyh Yusuf BaIî Efendi-Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin-, ondan sonra Şeyh Mahmut Efendi -Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin -, ondan sonra Şeyh İskender Efendi -Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin-, ondan sonra Şeyh Genç Kalender Efendi-Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin -,ondan sonra Şeyh Resul-bâlî Sultan-Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin -,ondan sonra zamanın sahibi, abdalların sultanı Allah’ın büyük sırrı Balım Sultan —Allah sırrını yüceltsin-, ondan sonra Şeyh Mürsel Baba Sultan -Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin ve kabrini nurlandırsın-, ondan sonra Şeyh Hızırlala Sultan -Allah ona geniş rahmetiyle rahmet eylesin, onun ve ona mensup olanların kabirlerini nurlandırsın-. Hacı Bektaş yolundan posta oturdu.
Kamillerin Sultanı, âriflerin kutbu, ilm-i ilahi sahibi Hacı Bektaş Veli onun babası Sultan İbrahim Sani, onun babası Sultan Musa Sani, onun babası Sultan İbrahim el-Mükerremül Mucab, İmam Musa Kazım onun babası Cafer Sadık onun babası Muhammed Bakır onun babası Zeynel Abidin onun babası İmam Hüseyin onun babası İmam Ali-Allah onu şereflendirsin- ki Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin tarikatına giren müritlerine güzel kapılar açmıştır. O Hacı Bektaş ki onun mürşidi yani eğiticisi Muhammed Hanefi onun oğlu Hoca Ahmed Yesevî-Allah rahmet etsin-dir. Hoca Ahmed Yesevî’nin mürşidi İmam Ali oğlu Musa Rıza, onun mürşidi İmam Musa Kazım onun mürşidi İmam Cafer Sadık onun mürşidi İmanı Muhammed Bakır onun mürşidi Zeynel Abidin onun mürşidi İmam Hüseyin onun mürşidi İmanı Ali —Allah onu şereflendirsin- onun mürşidi kainatın övünç vesilesi ve başlarımızın tacı Muhammed Mustafa —Selam ve Allah’ın bereketi hepsinin üzerine olsun- onun mürşidi Cebrail-i Emin ve onun mürşidi de bir ve tek olan âlemlerin rabbi Allah-şanı ve yüksekliği artsın ve onun bağışı herkesi kapsasın-dır. Bu belge Allah’ın yardımıyla tamam oldu.
Bu belgenin yazılış nedeni şudur ki;
Ariflerin, sultanı, ışıkların önderi Sultan Hacı Bektaş Veli —Allah onun gizli ve açık tüm sırlarını yüceltsin Hazretlerinin yüce tarikatına bağlı zaviyelerden Küre zaviyesinde Ali Seyyid Baba evlatlarından (Ahmet)(6) Baba Oğlu Mahmut Baba evliyanın yolunu kabul edip kendisine sofra, çerağ, Kılıçtaşı ve icazet verilerek halifeliğe layık görüldü. Müridler kendisine itaat etsin ve ondan faydalansınlar. Hiçbir tarikat ereni bu görevinde kendisine engel olmayıp, bu icazetnamemiz gereğince amel etsinler. Selam Allah’a tabi olanlara olsun. Bu belge Allah’ın yardımıyla 1232/1 816 senesinin Muharrem ayının ortalarında yazılmıştır.
ORADA BULUNAN ŞAHİTLER
Fakirlerin Hizmetçisi İbrahim Baba Hacı Bektaş Veli
Fakirlerin Hizmetçisi Ekmekçi Seyyid Ahmed Baba Hacı Bektaş Veli
Tarikat Muhiplerinden Mustafa Haldari Hacı Bektaş Veli
Tarikat Muhiplerinden Sunu Hah Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
Tarikat Muhiplerinden Davut Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
Tarikat Muhiplerinden Zülfikar Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
Tarikat Muhiplerinden Süleyman Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
Tarikat Muhiplerinden Halil Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
Tarikat Muhiplerinden Veli Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
Tarikat Muhiplerinden Hüseyin Çelebi evlad-ı Hacı Bektaş Veli
Dipnotlar
1 Yasin Suresi 38
2 Saf Suresi 13
3 Haşr Suresi 22
4 Haşr Suresi 7
5 Nisa Suresi 124
6 Bu bölüm yırtılmış olduğundan ve ‘Ahmet’ ismi daha önce geçtiğinden buraya yazılmıştır.