DUALAR

Dua başkalarına seslenmek, çağırmak manasına gelmektedir. Bu yüzden, bu kelime peygamberlerin insanları hayır ve iyiliği çağırmaları hakkında kullanılmıştır. “Ey İnananlar, sizi yaşatacak şeylere çağırdıkları zaman Allah’ın ve Elçisinin çağrısına koşun…”(Enfal-24)
Ümit kapıları insanın yüzüne birer birer kapandığında, insan, fıtratından yükselen sese uyarak asıl mabud’unun yönüne doğru yönüne doğru yönelerek ondan kendisine yardım ederek ihtiyaçlarını gidermesini istemektedir. “İnsana bir darlık dokunduğu zaman, yanı üzere yatarken, otururken yahut ayakta bize yalvarır…” (Yunus-12), “Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar…” (Ankebut-65)
Merhum Allame Tabatabai aşağıdaki Bakara suresinin 186. Ayeti hakkında şöyle demektedir; “Dua bundan ibarettir, insan dua ile Allah-u Teala’nın teveccühünü kendisine celbediyor ve sonra kendi hacetini giderip, ihtiyacına muhtaçsız kalmak istiyor.”
Dua’nın yapıcı yönü, insanın, hakiki ve gerçek Mabud’una teveccüh etmesi ve O’nun  dergahından hacetlerini(ihtiyaçlarını) istemesidir. Dua ve yakarışa karşı gelenler duanın hedeflerini, nedenlerini ve terbiyedeki etkilerini iyi tanıyamamış kimselerdir.
İmam Hamd Suresi’nin tefsirinde buyuruyor; “Halkı dua kitaplarından uzaklaştırmak doğru değildir. Bunlar anlayamıyorlar dua nedir? Dua’nın insan ruhundaki tesirlerini bilmiyorlar. Bütün bereketler ve hayırların dua okuyanlara olduğunu bilmiyorlar. Camianın terbiyesi işte bu dualarladır.”

Dua’nın Gerekliliği:

İnsan her durumda ilahi lütfun yardımına muhtaçtır ve bu ihtiyacını gidermek için (Çünkü bu İnsanın kamilleşme yoludur.) Gadir-i Mutlak’in huzuruna yöneliyor ki, O’nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. “Ey insanlar, siz Allah’a muhtaçsınız, Allah ise, Zengin ve Hamde layık Olandır.” (Fatır-15), “Dua ettiği zaman darda kalmışa kim yetişiyor da kötülüğü (onun üzerinden) kaldırıyor?” (Neml-62)
Allah’a ihtiyaç ve hacetin arzedildiği, dua’nın kendisi ibadetlerden biridir.  Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de kullarından dua’nın gölgesinde ihtiyaçlarını kendisinden istemelerini istiyor ve Allah’a ibadet etmekten kaçınan kimselerin cehenneme gireceklerini buyuruyor. “Ey İman Edenler; Sabırla ve Namazla (Dua ile) yardım dileyin, Gerçekten Allah Sabredenlerle beraberdir.”(Bakara-153), “Bana dua edin, dua’nızı kabul edeyim. Bana kulluk yapmaya tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir.”(Mumin-60)
Dua yalnızca İhtiyaç ve Hacetleri istemek değildir, belki Allah’a İman ve Kulluğun gerekliliğidir. İhtiyaçları ve İstekleri istemek belki bir şeydir (vasıtadır) fakat bundan daha yüksek olan şey, dua ve yakarışın kendisi İbadet ve en son hedef Allah’ın rızasını kazanmaktır. Bütün herşeyden beri olan Allah’ın, velileri, gönül sırlarını kendi Rabb’lerine açıyorlar ve bu işten oldukça lezzet alıyorlar. Onlara göre dua bir şeye ulaşmak değildir, belki dua onlar için lezzet vericidir. Bununla kendi kulluklarını aşikar edip açığa vurmaktadırlar. “Kullarım, sana benden sorar(lar)sa (söyle): Ben (onlara) yakınım. Dua eden, bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm. O halde onlarda bana karşılık versinler (benim çağrıma uysunlar), bana inansınlarki, doğru yolu bulalar. (Bakara-186)
Merhum Allame Tabatabai, Dua’ya icabet edilmesi için gerekli olan iki şartı beyan ettikten sonra (Bunlardan birincisi, Gerçekten istemek, İkincisi, Dua’da Allah’a Şirk koşmamaktır) zikredilen ayette dua’nın önemi hakkında geçen yedi mühim noktayı açıklayıp, şöyle sıralandırıyor.
1. Ayette ki zamirler mutekellim (Ben) olarak gelmiştir. Örneğin İbadi, Enni,  Feinni vs… Şeklinde yedi defa kısa çümlelerde tekrar edilmiştir. Böyle bir nokta Kur’an’ın başka hiç bir yerinde yoktur, buda Allah’ın dua’lara icabet etmesinde ki fazla ihtimam ve teveccühün gistergesidir, buna şöylede denilebilir Allah’u Teala kendisini dua eden kullarıyla daha yakın ilişkide olduğunu belirtmek istemektedir.
2. Kullarım olarak buluruyor, İnsanlar olarak buyurmuyor. Benim kullarım senden sorduklarındadır, bütün insanlar değil.
3. Vasıta getirip buyurmadı (Gerçekten o yakındır), buyuruyorki ; Gerçekten ben yakınım.
4. Kendisinin kullarına olan yakınlığını Gerçekten kelimesiyle vurguluyor. Biliniz ki gerçekten ben yakınım.
5. Kurb’un (yakınlık) fiile getirmeyip sıfat olarak getirerek daimi ve ebedi yakınlığı beyan ediyor.
6. İcabet ediyorum fiil ile getirerek daimi, bütün hallerde ve bütün zamanlarda icabet ettiğini gösteriyor.
7. Cevabı Beni çağırdığında kayıtlandırıyor ve bu tekrar ediliyor, çünkü önceden buyurulmuştu ki Dua edenlerin dua’sına karşılık veririm, tekrarlanma budur. Buyurmak istiyor; Eğer hakikat üzerine çağrılırsam hiçbir şart olmadan kabul edilmesi onunla birliktedir. (El-Mizan, C:2,   S:30)

EHL-İ BEYT (AS) RİVAYETLERİNDE DUA

İmam Bakır(as)’ın ashabından biri kendisinden sordu: Hangi ibadet daha daha iyidir?
İmam buyurdu; Allah(cc) katında hiçbir ibadet kendi katında olan bir şeyin ondan istenmesinden daha iyi değildir ve hiçbir  kimse Allah(cc) katında kendisine ibadet etmeyen ve Ondan bir şey istemekten tekepbür eden kişi kadar buğz edilmiş değildir. (Usul-u Kafi-Farsca Tercümesi, C:3, S.210)
İmam Sadık yine buyuruyor; Dua etmek sizin üzerinize olsun. Çünkü hiçbir şeyle aynı onun gibi Allah’a yakınlaşamazsınız. Küçük hacetleriniz dahi olsadua etmeyi, küçük olduğu için bırakmayınız,zira küçük hacetlerde büyük hacetleri bağışlayanın elinde bulunmaktadır. (Usul-u Kafi, C:4, S:210)
Allah Resulü (sav) buyuruyor; Dua mümin’in silahı, dinin direği ve yerin ve göğün nurudur. (Usul-u Kafi, C:4, S:213)
Allah Resulü (sav) buyuruyor; Sizlere düşmanlardan kurtuluş verecek silahı ve rızkınızı artıracak şeydeyol göstereyim mi?
Arzettiler; Evet, ya Resulullah.
Buyurdu; Allah’a gece ve gündüz dua ediniz, zira mümin’in silahı duadır.(1)
İmam Rıza(as) her zaman ashabına buyuruyordu; Peygamberlerin silahı sizin üzerinize olsun. Ona arzettiler; Peygamberlerin silahı nedir? Buyurdu; Dua’dır.(2)
İmam Sadık(as) buyurdu; Dua, keskin mızraktan daha etkilidir. (3)
Ashabından birisine buyurdu; Dua senin üzerine olsun, O her derdin dermanıdır.(4)
(1,2,3; Usul-u Kafi-Farsca Tercümesi, C:4, S:214), (4 Usul-u Kafi-Farsca Tercümesi, C:4, S:217)

DUA KISIMLARI:

Dua, toplam olarak iki kısma bölünebilir;

1-Tekvini (Gayrı İhtiyari)

2-Teşri-i (İhtiyari)

1-Dua-yı Tekvini: Yani bütün mevcudatın, tekvini dil ve kendi varlıklarıyla, ihtiyaç ve fakirlikten başka bir şey olmayan şeyi daima varlığın yaratıcısı  Allah’tan istemek. Şu açıktırki her bir varlık kendi kabiliyetinin kapasitesine göre ihtiyacının giderilmesini istemektedir.
2-Dua-yı Teşri-i: Yani kendi iradesine hakim bir varlığın ihtiyari ve bilinçli olarak, hacetlerini giderebilecek ve zararı giderebilecek veya verme kudretine sahip gücü tanıdıktan sonra, her şeyi ondan istemesidir.
Buna dayalı olarak şimdi burada ele alacağımız konu ihtiyar (irade) ve bilinç üzerine yapılan, dua-yı teşri olacaktır.

Dua’da Tevhid:

Dua’da Tevhid’den amaçlanan şudur: Bir İnsanın kendi ihtiyaç ve hacetlerini yalnız Allah-u Teala’dan istemesidir. Allah insanın yaratıcısı ve insanın faydasına olacakları veya zararını giderecek güce ve kudrete sahiptir.
İhtiyaçlı ve muhtaç insan, kendisinin ihtiyacının giderilmesini hissettiği zaman iki halden birine sahiptir.
1- Gerçekten kendisini ihtiyaçlı ve muhtaç bir durum da hisseden İnsanın, Allah’u Teala’nın zatından başka hiçbir şeye teveccühü yoktur. Ve yalnız Allah’ı fayda ve zararın asıl faktörü bilmekte ve ondan başkasına  teveccüh etmemektedir. Bu halde etmiş olduğu   dua hakidir ve dua’da tevhidin manasıda budur.
2- Bu konuda şöylede diyebiliriz; Allah’u Teala mutlak ihtiyaçsızdır ve ondan başka herşey ihtiyaçlıdır. Kişinin gafleti sebebiyle  Allah’a teveccühü yoktur, fakat aslında Allah’ı kendi yaratıcısı ünvanıyla kabul etmektedir. Bu iki durumda eğer, Allah’a zorda kalması ve yoksulluk üzerine dua ederse, bu gibi dua hakiki bir dua değildir. Ve dua’daki tevhid’in manası kesinlikle konunun tam tersidir.

Dua’nın Gerekliliği:

Acaba aslında dua etmeye ne ihtiyacımız vardır? Ve dua’ya eğilimin insan için gereği varmıdır?
Öncelikle şunu belirtelimki insan ihtiyacı olan bir varlıktır ve bu ihtiyaçlılık inkar edilecek cinsten değildir. Bir taraftan insan bu ihtiyaçlarını gidermek istiyor. Nasılki insan kemaliyeti istemektedir ve kemale ulaşmak içinde ihtiyaçlarını gidermesi gerekmektedir. Buna dayalı olarak kendiside bütün ihtiyaçlarını gidermeyi başaramıyor. Bunun için dua’nın ve ihtiyacının giderilme isteğinin kendisinde var olduğunu hissediyor  ve bununda onun fıtratında kökleri vardır.
İkinci olarak, Allah’dan isteme ve o’na dua etmek bir ibadettir. Ve kulların Allah’a yakınlaşma sıfatlarından birisidir. Dua etmekten çekinen kimseler, Allah’u Teala’nın önünde başlarını öne eğip kendi ihtiyaçlarının ondan istemeye yanaşmayanlar, hakikatında Allah’ın büyüklüğü karşısında kendilerinin bir şahsiyetinin olduğunu söyleyen Mütekebbirlerdir.(Kibirlenen, Büyüklenen) Buda büyük bir günah olup neticesi Kahr-ı İlahi ve Cehennem ateşidir. “Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk yapmaya tenezzül etmeyenler aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mumin-60)
Üçüncü olarak, dua istenilen neticeyi beraberinde getirmektedir. Allah’ın rahmetinin ulaşması içinde istemek gereklidir.
İmam Sadık (as) buyuruyor; “Nasılki bulut yağmurun vesilesiyse dua’da içabetin vesilesidir. Öyleyse eğer bulut olmadan yağmur yağmıyorsa, dua’da olmazsa insanın istediği  netice (maddi ve manevi ihtiyaçlarının giderilmesi) olmayacaktır.” (Usul-u Kafi,  C:4, S:217)
Dua, eğer şartlarına rivayet edilerek yapılsa, ilahi lütuf ve feyzleride peşinden getirir ve bu feyzlerde dua’sız mümkün değildir. İmam Sadık (as) rivayetlerinin birinde kendi ashabından bir kişiye buyuruyor:  “Dua et! Olacakların önceden tayin edildiğini ve bir daha değişmeyeceğini zannetme muhakkak Allah katında bir makam vardır ve bununda dua olmaksızın elde edilmesi olanaksızdır. Bir kul eğerağzını Allah’a dua ve isteğe kapatırsa ona hiçbir şey bağışlanmaz. Teslim ol ve işte şunu bilki seslenmeyle acılmayan bir kapının bile açılmasından ümit vardır. (Usul-u Kafi,  C:4, S:271)
Bu rivayette İmam Sadık (as) açıkca şunu buyuruyor: Dua,  bağışın sebebidir ve eğer Allah’a dua ve yakarış olmazsa,  ilahi lütuf ve feyzler insanı kapsamıyor.

Dua’nın Sebepleri:

Sebep ve sebebler insanın, Allah’u Teala’nın dergahına doğru yönelmesine neden olmaktadır. Bu yöneliş insanlarda değişik şekillerde, yani iman ve itikadi mertebeler açısından farklılıklar arzetmektedir.
Bazıları Allah’a maddi ihtiyaçlarını gidermesi için dua ediyorlar  ve bu ihtiyaçlar bazen çok cüz-i ve sade, bazen de çok mühim ve hayati olmaktadır.
Diğer bir kısım insanlarda Allah’a kendisinin yakınlığına ulaşmak amacıyla dua etmekte, buna varmak içinde daha hızlı hareket etmektedirler. Onların duaları yalnız maddi ihtiyaçların giderilmesi için olmayıp aslında onların dualarında maddi ihtiyaçlar söz konusu bile değildir. Onlar yalnız Allah’a karşı duydukları aşk ve alakadan dolayı ona dua etmektedirler. Onlar için dua etmenin kendisi maddi ihtiyaçlar için söz konusu olmaktan ziyade, manevi istekleri, ilahi yakınlık ve yakın kulluktur.
Kısaca dua’nın sebebleri  kişilerin isyan ve itikadi derecelerindeki farklılıktan dolayı değişik olmaktadır. Bu esas üzerine dua’nın kişilerin imani ruhlarını yapılandırmadaki rolü muhtelif boyutlarda olacaktır.

Dua ve Rızayet Makamı:

Rızayet makamı, yani insanın hayatındaki olaylar karşısında razı olması ve Allah’a itiraz etmemesidir. Bu insanın vazife ve ödevlerinin güzelce yerine getirmesi ve o zaman  Allah’ın takdirine razı olup isyan etmemesi şeklinde de manalandıralabilir.
Bazıları soruyorlar; Eğer insan Allah’ın her istediği şeye razı olursa öyleyse dua etmenin ne manası vardır? Ve acaba dua rızayet makamıyla aykırılığı yokmudur?
Bunun cevabı şudur: Her zaman dua etmekde ve gerçekte gelecek için bir şeylerin olmasını istemekteyiz. Bizim Allah’ın gelecekte ne istediğinden haberimiz yoktur.
Daha açık söylemek gerekirse; Allah’ın gelecekte bizler için razı olacağı şeyleri bilmemekteyiz.Buna dayalı olarak dua eden kimsenin birkaç hedefi vardır.
1-Dua etmesinin nedeni dua’nın kendisi için Allah’a ibadet olduğu için dua ediyordu. Bu durumda dua etmenin rızayet makamı ile hiçbir çelişkisi yoktur. Zira Allah’ın emri ile dua ederek ona itaatde  bulunmuştur.
2-Dua etmesinin nedeni bir şeye uluşmak içindir, bunuda Allah’dan istemektedir. Bu durumda, gelecekte Allah’ın ne istediğini bilmediğinden karşımıza iki varsayım çıkmaktadır. Birincisi, Hacetini, Allah’ın selah gördüğü şey ve rızayeti olmak şartıyla istemekte ve şunu söylemektedir. “Allah’ım selah gördüğün ve rızanın onda olduğu ne şey varsa benim için mukadder et! (Allah’ın gerçekleşmesini uygun gördüğü şey)”.  İkincisi ise dua edenin haceti her ne kadar Allah’ın selah ve rızayetine ters düşsede ondan istemektedir. Böyle bir durumda dua, rızayet makamına ters düşmektedir. Bu dua’nın değeri yoktur. Ancak birinci varsayımda dua ile hacetin dile getirilmesii Allah’ın rızayeti, şartıyla olduğundan değerli ve hakiki bir dua’dır ve rızayet makamıyla hiç çelişkisi yoktur. Hakiki dua’nın kaide ve usülleri vardır ve riayet edilmesi lazımdır. Buna riayet edilmediği takdirde dahi dua’ya icabed edilmesine ümütli  olmak lazımdır.

Dua’nın Kaideleri:

A-Dua edenin sahip olması gereken dua’ya has olmayan umumi kaideler.
B-Dua edenin, dua ederken uyması gereken dua’nın kendisine has özel usul ve  kaideler.

A-  Umumi Kaideler:

1- Allah’ın sonsuz rahmetine iman ve yakınlık. O’ndan her ne istenirse icebed edileceğine, hiçbir zaman hakkın rahmetinden ümit kesilmemesi gerektiğine, yakinen inanmak.
2- Dua edenin yaşantısı İslami bir yaşantı olmalı, rızkını helal yoldan elde etmeli, insanlara borçlu olmamalı, eğer günah işlemişse tövbe etmeli ve eğer insanların hakkını ayak altına aldıysa onu eda etmesi gerekmektedir.
Günahlardan bazıları dua’ya icabed olanmasına  mani olmaktadır. Müminlerin Emiri İmam Ali(as) Kumeyl Dua’sında buyuruyor: “Allah’ım! Dua’mın sana ulaşmasına mani olan günahım varsa bağışla”
3- Allah’ı tanımış olmalı. Bundan maksat Allah’ı Kur’an-da  kendini tanıttığı gibi Peygamberimizin ve İmamlarımızın tanıttığı gibi tanımak ve buna yakinen iman etmek.
4- Dua toplumsal ferdi ödev ve faaliyetlerin yerini almaması gerekir. Örneğin, evde oturup Allah’a dua ederek rızık istemek tembellikten başka bir şey değildir. Bu yalnız dua’ya icabed edilmemesiyle kalmayıp belki Allah’u Teala’nın gazabınıda kendine çekmektedir. Müminlerin Emiri İmam Ali(as) buyuruyor: “Amelsiz dua eden, yaysız ok atan kimseye benzer. Dua ve amel birbirini tamamlar. Duasız amel veya amelsiz duaya güvenerek Allah’dan yardım istemek yanlıştır.” İmam Sadık(as) buyuruyor: “Dört grubun duasına icabed edilmez. Bunlardan biri, evde oturarak Allah’dan rızık isteyen erkektir. Böyle birisine cevap olarak Allah diyorki; Acaba sana rızkını elde etmen için çaba serfetmeni emretmedim mi?”

B- Dua’ya Has Özel Kaideler:

1- Talep edilen istek ruhun (kalbin) derinliklerinden gelmelidir. Dua yalnız dille olmayıp kalple dilin sesine eşlik ederek Allah’a isteğini söylemeli ve dikkatsiz gafilce dua etmemelidir.
2- İstediği şeye icabed edilebilmesi imkan dahilinde olmalıdır. İstenilen şey maddenin kanunları dahilinde olmalı, Allah’ın sünnetine aykırı olmamalıdır. İstenilen şey mu’hal (imkansız) olmamalı.
3- Hakikaten herkes ve herşeyden ümidini kesmiş, teveccühünü yalnız Allah’a yöneltmiş olmalı ve kalbi Allah’dan başka hiçbir şeye müteveccih olmamalıdır. Ümidini yalnız Allah’a bağlamalı ve yalnız Allah’tan istemeli. İcabet edinilen dua, müteveccih bir kalple bilinçlice yapılan dua’dır ve teveccühü olmayan gafil insanın duasına icabet edilmemektedir.
Değinilen kaideler bir nevi genel kaidelerdir. Şimdi Mirac-ul Saede isimli kitaptan faydalanarak dua’nın diğer cüz-i kısımlarına değiniyoruz.
1-     Ehl-i Beyt İmamlarının tavsiye ettikleri özel zamanlarda (Arefe günü, Ramazan ayı, Cuma günü vs.) dua etmelidir.
2-     Dua’da önce Allah’ı zikretmeli O’na hamdetmeli, dua’dan önce ve sonra Allah Resulü (sav)’ne ve Pak Ehl-i Beyt(as)’ine salat ve selam göndermelidir.
3-     Kendi yaptığı günahları ikrar edip, kötülüklerini saymalıdır.
4-     Tövbe etmeli, günahlarının affını talep etmelidir ve eğer boynunda insan hakkı varsa ifa etmeli veya bunu başaramıyorsa onun edasını Allah’dan istemelidir.
5-     Özel durumlarda duaya icabed ediliyor. Örneğin; Farz (vacip) namazlardan sonra.
6-     Temiz olmaya özen gösterilmeli, abdestli olarak dua etmelidir.
7-     Dua halindeyken yönü Kıble’ye dönük olmalıdır.
8-     Ellerini yukarı kaldırmalıdır. (Kol altı görünecek şekilde)
9- Sesini fazla yükseltmemeli veya çokda alçaltmamalı, normal olmalıdır. “Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma.” (A’raf-206)
10- Dua ederken, sözü bezeyipsüslememeli, sade olarak dua etmelidir.
11- Dua’sına icabed edileceğine yakini olmalıdır. (Ümitli olmalı)
12- Dua ederken ısrar etmeli, sürekli sıkılmadan tekrarlamalıdır.
13- Elbise, mekan ve yemeği helal olmalıdır.
14- Özellikle kendi hacetlerinin isimlerini ayrı ayrı söylemelidir.
15- Dua’yı yalnız kendisi için istememeli, başkaları içinde dua etmeli, onların hacetlerininde olmasını istemelidir.
16- Dua ederken ağlamalıdır. (Hiç değilse ağlamaya çalışılmalıdır.)
17- Her durumda dua etmelidir. Hatta bir haceti olmadığında dahi etmelidir. Yalnız haceti olduğunda dua edip, başka zamanlarda dua’yı terk etmemelidir.

Dua’nın Faydaları:

1-     Dua’nın faydasına kısaca özetleyecek olursak; Dua, insanların dert ve sıkıntılarının ortadan kalmasıdır. Dua ve Hak Teala’yı kalbende anmak, üzüntü, sıkıntı ve dertleri insanın kalbinden uzaklaştırıyor. İnsan, daima kendi kalbinin dert ve sıkıntılarını başka bir kimseye söylemeye ihtiyacı vardır. Bunun dışında ki durumlar ise bir takım ruhi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Oysa  insan fıtraten zayıftır (acizdir), Allah ise ihtiyaçsızdır ve üstelik o günahları bagışlayan (Rauf)’dır, ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek tek varlıktır. Öyleyse şiddetli dert ve sıkıntılarımızı (gamlarımızı) Allah’u Teala’ya açıp dertleşmeli, gönül sırlarımızı Hak Teala’nın huzurunda dile getirip paylaşmalıyız. Ancak böylece kalbi(ruhi) olarak rahatlayabiliriz. “…Bilmiş olunki Kalpler Ancak Allah’ı zikretmekle yatışır ve kuvvet bulur.” (Ra’d-28)
2-     Dua’nın diğer faydası, kul ile yaratıcı arasında rabıta (bağlantı) olması ve aşık ve maşuk’un sohbet etmesidir. Bu da bütün fayda ve lezzetlerden daha üstündür.
3-     Eğer bir kimsenin yaşamında Allah ile rabıtası olursa, o kişi günah işlediğinde hemen tövbe edip onu telafi yoluna gitmektedir.
4-     İnsanın bu vasıtayla daima zikr halindedir, böylelikle Allah’ın her zaman kalbinde, hatırında olduğu bir makama ulaşır ve sürekli Hak Teala’ya nazar edip alemi Allah’ın huzuru olarak görür.
5-     İnsan’da olan rezil sıfatları(kötü ahlakı) ortadan kaldırmasıdır. İnsan Allah’ı zikrettikce nefsinde Allah’ı daha iyi tanıyor ve yaratıcısının hakikatine doğru yol alıyor. Allah’ı hiçbir şeye ihtiyacı olmayan(Gani) olarak tanıyor, kendisinin zayıf, aciz olduğunu idrak edince de gururu kırılıyor, kibirlenmiyor ve kendisini büyük görmüyor. Kısacası Dua vasıtasıyla kötü ahlaki sıfatları kendisinden uzaklaştırıyor. İnsan kemale doğru yol alıyor.
Önceden dua’nın faydalarında da belirtildiği üzre,  insani ihtiyaçların dua vasıtasıyla kabul edilmesi, dua’nın bir diğer faydasıdır.

Dua’nın Kabul Edilmemesinin Sebebleri:

Dua’nın kabul edilmemesinin sebeblerinden biri, kulun selah ve meslahatı icabı dua’sının kabul edilmemesidir.
Çünük bizler işlerin hakikatından haberdar değiliz. Zira biz insanlar kendimiz için zararlı olan bir çok şeyi zahiri görünüşünü hesaplayıp bizim için faydalı olduğunu düşünürüz.
Allah-u Teala bizim maslahatımızı bizden daha iyi bilmektedir. İsteklerimizden bazıları dinimiz için zararlı olabilir. Allah varlıkların bütün işlerini bilendir ve bizim yaşamımızdaki işlerde varlık aleminin bir parçasıdır. Öyleyse O bizim şer ve hayrımızı bilmektedir ve bu sebeble bize şer olan bazı dua’larımız kabul edilmemektedir.
Bazen de dualarımız ahirette kabul edilecektir. Rivayetlerde kıyamet günü, dünyada çok dua eden ve dualarına kabül edilmemiş kimseler, çok mutludurlar. Allah orada, onlara o kadar nimet veriyor ki şöyle diyorlar; keşke dünya da bir  duamız bile kabül edilmiş olmasaydı.
Dua’nın kabul edilmemesinin bir diğer delili de, insanın günahlara bulaşmış olmasıdır. Müminlerin Emiri İmam Ali(as) Kumeyl duasında buyuruyor: “Allah’ım! Dualarımın kabül edilmesini engelleyen günahlarımı bağışla,”
Günah insanın Allah’la olan irtibatını kesiyor ve Hak Teala’nın dergahından Adem’i kovdurtuyor. Bu açıdan da insanın duası edilmiyor.
Dua’nın kabül edilmemesinin bir diğer nedeni de; Kötü sıfatların kalbe hükmetmesidir. Bu sıfatlar liyakati def ederek, Yaratıcının rahmetinin kendine gelmesini engelliyor. Bunlardan Hased, Suizan, Tefrika, Gıybet, Kin duyguları ve Kendini büyük görme gibi kötü ahlaki sıfatlar insanın dua’sının kabul edilmesini engelleyen etkenlerdir.
Bazende istenilen şeyler Allah’ın sünnetine aykırıdır.(Madde’nin kanunlarına terstir.) Mu’hal (imkansız) olan bu isteklerde kabül edilmez.

BAŞKALARINA DUA ETMENİN FAZİLETİ

Abdullah b.Senen Şöyle diyor: “Kabenin yanandan safa tepesinden geçiyordum. Aniden epeyce yaşlanmış olan Abdullah b.Cundebi gördüm. O sürekli başkalarına dua ediyor, onların adını bir bir zikrediyor ve Allah’tan onları bağışlamasını istiyordu.
O kadar çok kimseye dua etti ki ben onları bir türlü sayamadım.” Duası bitince ben yanına gittim ve şöyle dedim kendisine: “Sizin dua ile meşgul olduğunuz şu haliniz gibi güzel ve iyi bir manzara görmedim. Ama beni bir şey üzdü!” ibn-i Cündeb, “Sizi üzen nedir?” diye sordu.
“Sen din kardeşlerinden bir çoğu için dua ettin. Ama kendin için bir tek defa olsun dua ettiğini işitmedim” Dedim. İbn-i Cündeb şöyle dedi:
“Ey Abdullah mevlam İmam Sadık şöyle buyuruyor: “Her kim mümin bir kardeşinin gıyabında onun için dua ederse göklerden bir nida gelir. “Ey dua eden kimse kardeşlerin için Allah’tan istediğin şeylerin aynısı sana da vardır ve senin için onların yüz bin katı daha fazlası da vardır.” İşte ben bu yüzden yüzbin kat sevabın garanti ve zahmetini bırakıp da icabet edilip, edilmeyeceği dahi malum olmayan bir duaya sarılmayı hiç sevmiyorum.”

KUR’AN VE EHL-İ BEYT IŞIĞINDA TÖVBE

“Allah dilediği kimseye Tövbe nasip eder. Allah herşeyi bilir. Hüküm ve Hikmet Sahibidir.” (Tövbe-15)

A-KUR’AN-I KERİM’DE TÖVBE

1-Allah Tövbeleri Kabul Edendir;

“Onlar, kullarından tövbeyi kabul edecek, sadakaları alacak olanın ancak Allah(cc) olduğunu ve onun tövbeleri kabul edici, merhamet eyleyici bulunduğunu bilmediler mi?”(Tövbe-104)
“O, kullarının tövbesini kabul eden, günahlarını affeden ve ne işlerseniz bilendir.”(Şura-25)

2-Tövbe Eden Kimsede Bulunması Gereken Şartlar:

a) Salih amel işlemek:

“Kim tövbe edip, salih amellerde bulunursa şüphesiz o, Allah(cc)’a gereği gibi yönelmiş olur.”(Furkan-71)

b) Eski (İyi) hale dönmek:

“Allah(cc), onlar da eski hallerine dönsünler diye, tövbelerini kabul etti. Şüphesiz ki Allah, tövbeleri çok çabuk kabul edici ve çok merhamet  edicidir.” (Tövbe-118)

c) İnanmak:

“Kötülük işleyip ardından tövbe eden ve inananlar bilsinler ki, Allah(cc) İmandan sonra muhakkak onları bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”(A’raf-153)

d) Günahtan sonra tövbe:

“Ama Allah(cc)’ın vaad ettiği tövbe; ancak cahillikle yapılan kusurlar ve çok geçmeden edilen tövbedir. İşte Allah(cc) böylelerin tövbelerini kabul buyurur. Allah(cc), tövbe edenleri bilir ve hikmet sahibidir.”(Nisa-17)

e) İyiliği emredip, kötülükten alıkoymak:

“Tövbe edenlere, abidlere(ibadet edenlere), hamd edenlere, rüku edenlere, secde edenlere, iyiliği emredenlere, kötülükten alıkoyanlara ve Allah(cc)’ın hükümlerini koruyan mü’minlere cenneti müjdele”(Tövbe-12)

f) Pişmanlık:

“Ey İman edenler! Yürekten tam bir pişmanlık içerisinde tövbe ederek, Allah’a dönün. Olur ki, rabbiniz kötülüklerinizi mağfiretiyle örter ve sizi de altında ırmaklar akan cenetlere koyar.” (Tahrim-8)

3-Allah(cc)’ın ve Onun Peygamberleri(sa)’nin Tövbe Emri:

a) Allah(cc)’ın emri:

“Onlar yaptıklarından hala Allah’a tövbe edip, onun mağfiretini dilemeyecekler mi? Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”(Maide-74)

b) Hz.Musa(as)’nın kavmine tövbe emri:

“O zaman Musa kavmine; Ey kavmim! Buzağıya tapmakla gerçekten nefsinize zulüm ettiniz. Hemen rabbinize tövbe edip nefsinizi temizleyin. Bu, yaradanınız nezdinde sizin için hayırlı olacaktır. O tövbeleri kabul eder, demişti. Çünkü şüphe yok ki, Allah tövbeleri kabul eder ve (O) acıyandır.” (Bakara-54)

c)  Hz.Salih(as)’in kavmine tövbe emri:

“Semud milletine de, kardeşleri Salih’i gönderdik. Salih; Ey milletim! Allah’a kulluk eden. Ondan başka ilahınız yoktur. O sizi topraktan yarattı ve orada ömür geçirmeye memir etti.  O halde ondan bağışlanma dileyin, sonra tövbe edin. Şüphesiz ki Rabbimin merhameti, çok yakındır. O duaları kabul edendir.”(Hud-61)

4-Tövbe Edenler Kurtuluş Üzerindedir:

a) Tövbe eden kurtulur:

“Sonra arkalarından namazı bırakıp, şehvetlerine uyan kötü bir nesil geldi. İşte bunlar azgınlıklarının cezasına uğrayacaklardır. Ancak tövbe edip, İman eden ve yararlı işler yapanlar bunun dışındadır. Çünkü bunlar, hiçbir haksızlığa uğratılmadan cennete gireceklerdir.”(Meryem-59-60)

b) Kötülükleri iyiliğe çevrilir:

“Kıyamet gününde azabı kat kat artar. Orada alçaltılarak sürekli kalır. Ancak tövbe eden, İman edip yararlı işler işleyen kimse müstesnadır. Çünkü Allah bunların kötülüklerini iyiliği çevirir. Allah çok bağışlayan ve esirgeyendir.” (Furkan-69-70)

c) Ebedi lanetten kurtuluştur:

“Bu lanete, ebedi olarak maruz kalacaklardır. Azapları hafifletilmez, ve yüzlerine bakılmaz. Ancak onun ardından tövbe edip, durumlarını düzeltenler müstesna.”(Al’i İmran-89)

5- Tövbe’nin Faydası:

a) Rahmet:

“Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek bir kötülük yapar da, arkasından tövbe eder, nefsini düzeltirse, ona rahmet etmeyi; kendi üzerine almıştır. Şüphesiz Allah, çok yargılayıcı(bağışlayıcı) ve çok esirgeyicidir.”(En-am-51)

b) İyi şekilde geçinmek:

“Hem rabbinize bağışlanma dileyesiniz, sonra da tövbe edesiniz ki, O da sizi takdir edilmiş bir zamana kadar güzel bir şekilde geçindirsin.”(Hud-3)

c) Bereket ve kuvvet:

“Ey Milletim! Rabbinizden bağışlanma dileyin. Sonra da ona tövbe edin ki, size gökten bol bol yağmur yağdırsın, kuvvetinize kuvvet katarak sizi çoğaltsın. Günah işlemeye devam ederek, İmandan yüz çevirmeyin.”(Hud-52)
d) Hidayet bulmu:
“Şüphesiz ku ben, tövbe edip iman edenlere, salih işlerde bulunanlara, hidayeti gösteririm.”(Ta’ha-82)
e) Kurtuluşa erme:
“Fakat tövbe eden, İman edip yararlı işler yapan kimse kurtuluşa erenler arasında bulunur.”(Kasas-67)

f) Allah(cc)’ın sevdiklerinden olma:

“Şüphesiz Allah, tövbe edenleri ve temiz olanları sever.”(Bakara-222)

6- Tövbesi Kabul Edilmeyenler:

a) Kafirler ve son anda tövbe edenler:

“Devamlı olarak günah işleyip de ölüm gelince, -Ben şimdi tövbe ettim, diyenlerin tövbesi kabul edilmez. Kafir olarak ölenlerin tövbesi de kabul edilmez. Böz öylelerine acı bir azap hazırlamışızdır.”(Nisa-18)

b) Mürtedler:

“İman ettikten sonra kafir olup, sonra da küfürlerini artıranların tövbeleri kabul edilmez. İşte onlar sapıktırlar.”(Al’i İmran-90)

B-EHL-İ BEYT(AS)’İN HADİSLERİNDE TÖVBE

1-Tövbe Nedir?:

Tövbe: Kalbin pişman olması, dille istiğfar etmek, günahtan uzaklaşıp, terketmek ve bir daha günah yapmamak için karar almaktır.” Hz.Emir-el Mü’minin Ali(as) (Kısar-ul Cumel… Tövbe maddesi)

2-Tövbe’nin En İyi Yolu:

“Tövbe kapısı, pişman olmuş günahkarlar için açıktır. Öyleyse sizler de, tövbe edin ki, tövbeniz halisane ve gerçekçi olsun.” Hz.Muhammed(sav) (Bihar-ul Envar, c.77, s.169)
Not: İmam Musa-i Kazım(as), “halisane tövbe”yi tefsir ederken şöyle buyuruyor: … Kul, tövbe eder ve sonra o yaptığı günaha bir daha dönmez. (Bihar-ul Envar, c.60, s.20)

3-Tövbe’nin Temelleri:

a) İkrar ve İtiraf: “Kul ancak, günahını Allah’a İkrar ve İtiraf etmesiyle temiz ve pak olur.” İmam Sadık (as) (Kısar-ul Cumel… Tövbe maddesi)
b) Pişmanlık: “Pişmanlığın kendisi, tövbedir.” Hz.Muhammed(sav) (Bihar-ul Envar, c.77, s.159)
c) Tövbeden Sonra Günah Yapmamak: “Tövbekar İnsan, bir günaha dahi bulaşmamış kimse gibidir. Ve günahtan sonra İstiğfar edip de, bu haldeyken günah işlemeye devam eden kimse ise, Allah(cc)’a karşı alay edip eğlenen gibidir.” İmam Cafer-i Sadık(as) (Mecmu’e-i Varam, c.1, s.6)
d) Dille İstiğfar: “Tövbe dört temel üzerindedir; Kalbin pişman olması, Dille istiğfar, İyi ve beğenilen amelleri yerine getirmek ve Ciddi bir kararla bir daha günaha yönelmemek.” İmam Cafer-i Sadık(as) (Bihar-ul Envar, c.78, s.81)

4-Tövbekar Kimdir?:

Hz. Muhammed(sav), sahabesine buyurdular ki, -Tövbe eden kimdir, bilir misiniz?. Sahabeler, -Allah(cc) bilmektedir ki, biz bilmiyoruz, deyince;
“Kul Allah(cc)’ın katında tövbe eder. Fakat hakkı gasp edilen, ondan razı olmuyorsa, o kulun tövbesi sahih değildir. Ve her kim tövbe etse, ve günah ortamını, yemeğini ve arkadaşlarını değiştirmeyip, ibadetlerinde bir artış göstermez ise o, hakiki tövbekar değildir. Ve her kim ki; tövbe etse, iş ortamını ve istirahat vesilelerini değiştirmezse o, tövbe kamil değildir. Ve her kim ki, tövbe etse; gönlü ve eli açık bir şekilde toplumda iyi amel işlemezse ve yine kendi arzularını kontrol edemezse ve diline sahip çıkmazsa, fazla yemeğini fakirlere vermezse, onun tövbesi hakiki değildir. Fakat o kimselerin tövbesi kabuldur ki, (burada) söylenilenlere amel etsin.”
Ve devamınaşunları eklediler; “ Tövbekarın, tövbenin etkisiyle; amellerinde, hareketlerinde ve hayatında bir değişiklik görülmezse, onun tövbesi doğru tövbe değildir. Tövbekar o kimsedir ki, başkalarının mallarını ve hukuklarını eda etsin ve onları razı etsin. Terk etmiş olduğu namazını ve ibadetini yerine getirsin. Toplum arasında güzel ahlakla ve tevazu ile yaşasın. Ve kendisini, nefsani arzu ve isteklerinien uzak etsin. Oruç tutmaya istek ve rağbeti olsun.”

5-Tövbede Acele Etmenin Sırrı:

a) Ölümün ansızın gelmesi: “Tövbeyi geciktirip, ertelemeyin. Zira, ölüm ansızın gelir.” Hz. Muhammed(sav) (Kısar-ul Cumel… Tövbe maddesi)
b) Zamandan istifade:”Allah(cc); günahkar insana, günahının yazılmaması için yedi saat mühlet verir. Öyleyse bu süre içerisinde, tövbe edin ki günahınız amel defterine kaydedilmesin.” Hz.Emir-el Mü’minin Ali(as) (Kısar-ul Cumel…Tövbe mad..)

6-Tövbe Etmek İçin Vesileler:

a) Hicabın kaybolmasına engel olmak: “Mü’min şahıs için yetmiş iki tane hicap (ilahi perde) vardır. Bir günah yaptığı zaman, o hicaplardan biri kaybolur. Fakat tövbe ederse, Allah(cc)onun hicabını geriye döndürür.” Hz. Muhammed(sav)
b) Günüh yapmaktaki ısrardan uzaklaşmak:  “Küçük günahtaki ısrar, artık onu küçük(günah) etmeyecektir. Büyük günah ise, tövbe ve istiğfarla, büyük günah olmaktan çıkacaktır.” Eş-şafi, Fi şerhi Usul-u Kafi
c) Günahların aşikar olması: “Her kim kötü ve iğrenç amel işlerse, ilk olarak Allah(cc) onu (başkaları haberdar olmasın diye) örter. Eğer bir daha bu iğrenç ameli yerine getirirse, Allah(cc) bir kez daha onu örter. Fakat o kimse, üçüncü kez aynı günahı işlerse, Allah(cc) insan şekline girmiş bir melek zahir eder ve onu kulunun yapmış yapmış olduğu bu kötü ameli ifşa  etmesi (yayması) için ve başkalarına bildirip, iletmesi için memur kılar.” İmam Muhammed Bagır(as)(Meşkat-ul Envar.. Bab’ul Tövbe)
d) Günahın sarhoşluğu: “Peygamber-i Ekrem(sav), ibn-i Mesud’a buyurdular ki, Günahın şarhoşluğundan sakın! Zira günahın sarhoşluğu, şarabın sarhoşluğundan daha etkili ve şiddetlidir. Allah-u Teala buyurmaktadır ki, “Onlar sağırdırlar, dilsizdirler ve kördürlür, Artık doğru yola dönmezler.”” (Bihar-ul Envar, c.77, s.102-103)
e) Günahın ıstırabı: “Peygamber-i Ekrem(sav), Ebuzer’e şöyle buyurdular; “İmanlı İnsanın günahlar karşısında ki ıstırabı, bir serçenin tuzakta çektiği acı ve ıstıraptan çok daha fazladır.” (Mekarim-ul Ahlak)
f) Peygamber(sav)’den utanma: “Hiç şüphesiz Allah(cc) tarafından şahitler yer yüzünde bulunmaktadır. Muhakkak ki, bu şahitler kulların amellerini Resulullah(sav)’a arz ederler.” İmam Cafer-i Sadık(as) (Kısar-ul Cumel.. Amel ve arz maddesi)
g) Amellerin yükselmesi: Bir hadisde de şöyle nakledilmiştir; “Peygamber-i Ekrem(sav)’in sünnetinde Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmak da vardı.” Peygamber(sav)’den bunun sebebini sordukları vakit, şöyle buyurdular: “Kulların amelleri, Pazartesi ve Perşembe günleri yukarı çıkar. Ben de, amellerimin yukarıya çıkarılacağı zaman oruç tutmayı seviyorum.” (Kısar-ul Cumel.. Amel ve arz maddesi)
h) Nefsin muhasebesi: “Her kim kendi nefsini hesaba çekse, kendi ayıplarından haberdar olacak ve kendi günahlarını kamilen bilecektir. Ve netice de tövbe etmeye yönelecek ve kendi ıslahı için çalışacaktır.” Hz. Emir-el Mü’minin Ali(as) (Gurer-ul Hikem, s.696)

7-Günahın Eserleri:

a) Nimetin elinden alınması:“Allahu Teala, kuluna (bir çeşit) nimet nasip eder. O kulu, bir günaha başvurduğu zaman, bu nimeti ondan geri alır. Zira o kula nimetin nasip olmaması müstehaktır.” İmam Cafer-i Sadık(as) (Nur-u Sekaleyn)
b) Belalar ve afetler: Her kim, nefsine lezzet veren şehvetine uysa, üzerine afet ve belalar yağar.” Hz.Emir-el Müminin Ali(as) (Gurer-ul Hikem, s.666)
c) Rızkın Azalması: “İnsan günahlarının eseriyle rızkından mahrum kalmaktadır.” Hz.Muhammed(sav) (Gurer-ul Hikem)
d) İlmin unutulması: “Günahtan sakının, zira güzellikleri na’bud eder. Hiç şüphesiz kul günaha yönelip yaparsa, (her ne kadar az da olsa) yaptığı günah vesilesiyle, öğrenmiş olduğu ilim ve bilgiyi elden verir ve unutur.” Hz.Muhammed(sav) (Nur-u Sekaleyn, c.5)
e) Ömrün azalması: “Günahları vesilesiyle (ömrü azalarak) ölen kimseler, eceliyle ölen kimselerden daha fazladır. Başkalarına ihsan ettikleri şeylerin vesilesiyle yaşayanlarsa, kendi tabii ömrünü sürdürenlerden daha fazla yaşarlar.” İmam Cafer-i Sadık(as) (Bihar-ul Envar, c.73, s.263)
f) Zalimlerin üstünlüğü: İmam Muhammed  Bagır(as), Allah(cc)’ın şöyle buyurduğunu söyler: “Her kim beni tanır da, o halde bana isyan ederse, o kimseye beni tanımayan kimseyi musallat ederim.” (Vesail, c.11, s.241)
g) Zillet: “Kim Allah(cc)’a isyan ederse, kendini zelil ve rezil etmiştir.” Hz. Emir-el Mü’minin Ali(as) (Gurer-ul Hikem, s.619-756)
h) Gece namazından mahrum olmak: “Şüphesiz ki kim Allah(cc)’a isyan ederse, o gece namazı kılmaktan mahrum olacaktır. Ve muhakkak ki, kötü bir işin eseri, keskin bir bıçağın ete olan etkisinden daha çabuktur.İmam Cafer-i Sadık(as) (El hukmu Zahirih, s.270)
ı) Kalbin kararması: “Bir kul günah yaptığı zaman, kalbinde siyah bir leke zahir olur. Ve tövbe ettiği zaman o leke kaybolur. Eğer günah yapmaya devam ederse, o siyah leke kalbi bütünüyle sarana kadar fazlalaşır. Ve bu şekilde, o hiçbir zaman kurtuluşa eremez.” İmam Cafer-i Sadık(as)(İhtisas; Şeyh Müfid, s.243)
i) Bilinmeyen belalar: “Allah(cc)’ın kulları, her ne zaman geçmişlerinde yapmadıkları bir günaha mürtekip olsalar, Allah(cc)’da onları hiç bilmedikleri bir belaya düçar eder.” İmam Ali Rıza(as) (Bihar-ul Envar, c.73, s.343; Gurer-ul Hikem, c.3, s.467)

8- Tövbe’nin İnsan Hayatındaki Eseri:

a) Allah(cc)’ın dostluğu: “Tövbekar, Allah(cc)’ın dostudur  ve günah işlememiş kimse gibidir.” Hz.Muhammed(sav) (Hakk’ul Yakin; Muhabbet Tövbe)
b) Kalbin temizlenmesi: “Tövbe, kalbin temizlenmesine ve günahlardan arınmasına vesiledir.” Hz. Emir-el Mü’minin Ali(as) (Kısar-ul Cumel; Bihar-ul Envar, c.77, s.208)
c) Günahların örtülmesi: “Tövbe, günahların örtülmesini ve kapatılmasını sağlar.” Hz.Muhammed(sav) (Kısar-ul Cumel)
d)Günahların mahvolması: “Tövbeye hayranım. Ki, büyük günahları dahi mahveder.” Hz. Emir-el Mü’minin Ali(as) (Gurer-ul Hikem; Harful Mim)
e) İlahi rahmetin nüzulü: “Tövbe, ilahi rahmetin nüzul olmasına sebeptir.” Hz. Emir-el Mü’minin Ali(as) (Kafi, Tövbe babı, c.3, s.436)
f) İlahi rizayetin kazanılması: “Hiç şüphesiz Allah(cc), mü’min kulu kendisine tövbe ettiği zaman, bir kimsenin kaybolup bulunduktan sonraki sevinmesi gibi sevinir hoşnud olur.” İmam Cafer-i Sadık(as) (Kafi, Tövbe babı, c.3, s.436)
g) Amel defterindeki değişiklikler: “Kul, gerçek bir tövbeyle Allah(cc)’a yönelse, Allah(cc)’ın muhabbetini kazanır. Allah(cc) onun günahlarını, dünyada ve ahirette örtecektir.”
İmam(as)’ın sözü buraya geldiğinde, bir şahıs; “Acaba hatalar da örtülecek mi?” diye sordu. İmam(as) şöyle buyurdu:
“Allah(cc) kulunun günahlarını yazması için görevlendirdiği iki meleğe vahy ederek, günahını silmesini emreder. Ve tövbekarın vücuduna ve uzuvlarına vahy eder ki, onun günahlarını itiraf etmekten sakınsın. Ve yine, Allah(cc), tövbekarın günah işlediği yere ve mekana emreder ki, onun günahını örtsün. O (tövbekar) böyle bir şekilde Allah(cc) ile mülakat etmeye gider ki, onun ne günahı vardır ve ne de bir kimse onun aleyhinde şahitlik eder.” İmam Cafer-i Sadık(as) (Hakk’ul Yakin)
h) Kötülüklerin iyiliğe dönüştürülmesi: “Kıyamette, Allah(cc)’ın huzurunda, günahlar bir bir sahibine gösterilir. Ve sonra, onların hepsi bağışlanarak affedilir. Hatta Peygamberlerden ve meleklerden dahi birinin haberi olmadan. Tövbekarların işlediği şekilde günahlar, gizlenir ve örtülür. Daha sonra Allah(cc), günahlara emir verir ki, mahiyetinizi değiştirip hasene(iyi amellerden) olsunlar.” Hz.Muhammed(sav) (Bihar-ul Envar, c.7, s.286; Nur-u Sekaleyn, c.5, s.505)
ı) Yağmurun Yağması: “Hz.Adem(as), ilahi emirle cennetten uzaklaştırıldığı vakit, gökyüzünden yağmur kesilip, yeryüzündeki ot ve çeşitlerinin büyümesi durdu. Fakat, Hz.Adem(as), tövbeye yönelince Allah(cc) gökyüzüne emir verdi ki, yağmur yağsun. Ve yeryüzüne de emir verdi ki, ürünlerini ve meyvelerini versin.” İmam Muhammed Bagır(as) (Bihar-ul Envar, c.7, s.286)

GENEL OLARAK TÖVBE

1-Amel Açısından: “Her günahın kararlaştırılmış bir tövbesi vardır. Fakat kötü ahlakın yoktur.”Hz.Muhammed(sav)( Nehcul Fesahe, c.2, s.478)
2-Zaman Açısından: “İlahi Hüccet’in yeryüzü ile irtibatı, kıyamet gününe 40 gün kalana kadar kesilmeyecektir. O vakit, Hüccet halkın arasından alınır ve tövbe kapıları kapanır. Her kim daha önce tövbeye yönelmemişse, onun imanından kendisine bir fayda yoktur.”İmam Cafer-i Sadık(as) (Bihar-ul Envar, c.6, s.18)
3-Alimin ve Cahilin Tövbesi:Adamın ruhunu teslim edeceği anda, cahilse tövbesi kabul edilecektir. Lakin, alimse tövbesi kabul olunmayacaktır.”İmam Cafer-i Sadık(as) (Usul-u Kafi, c.2,s.440)
4-İlahi Rahmetten Ümit Kesmemek: Emir-el Müminin Ali(as), oğluna vasiyet ederken şöyle dedi: “Oğlum hiçbir zaman, günahkarın, ilahi rahmetin geniş olması konusunda, ümidini kesme. Zira nice kimseler vardır ki, ömrünün tamamını günahla geçirip akıbetini hayırla sona erdirmiştir ve yine nice abidler vardır ki, sonralı cehennem ile noktalanmıştır.” (Bihar-ul Envar, c.77, s.239)
5-Tövbe ve Lütuf Hakkı: İmam Cafer-i Sadık(as), Muhammed ibni Müslüm’e buyuruyor ki; “Ey Muhammed, tövbe vesilesiyle günahkarların günahları bağışlanır. Sonra o Mü’min, iyi amel yapmaya başlar. Vallahi bu tevfik(bu güzel ameli yerine getirmekteki muvaffakiyet) sadece İman ehli içindir.”
Muhammed ibni Müslüm diyor: “Arz ettim ki, eğer tövbeden sonra bir daha günaha yönelirse, o tövbenin değeri nedir?” İmam(as), buyurdular ki; “Acaba Mü’min kulun değersiz ve çirkin işlerini yaptıktan sonra pişman olup, istiğfar etmesini ve tövbesini Allah(cc), kabul etmeyecekmidir?”
Muhammed ibni Müslüm diyor: “Eğer bu şahıs birkaç kez böyle yaparsa ne olur?” İmam (as), şöyle buyurdu: “Her seferinde Mü’min bir kul, istiğfar ve tövbe yoluyla Allah(cc)’a yönelirse, Allah(cc)’da ona mağfiretle teveccüh eder. Zira Allah(cc), gafur ve rahimdir. Tövbeleri kabul eden günahları bağışlayandır.” (Hakk-ul Yakin, Tövbe Muhabbeti)
6-Tövbe ve Amellerin Birbirine Yakışması: “Her bir günah için, kendine ait bir tövbe belirlenmiştir. Yani gizli ve saklı ortamda yapılan günahın, tövbesi de gizlidir. Aleni(açıkca) yapılan günahın tövbesi de açık ve aşikar olarak yapılır.” Hz.Muhammed(sav) (Bihar-ul Envar, c.77, s.127)
7-Dünyaya Tapmanın Nişanesi: “Günahkar insan ile tövbe arasında, dünyaya mağrur olma ve dünyaya tapma engeli vardır.”İmam Muhammed Bagır(as) (Meşkat-ul Envar, Bab-ul Tövbe)
8-Hakiki Tövbe’nin Merhaleleri: Kumeyl ibni Ziyad diyor ki; “Hz.Emir-el Müminin Ali(as)’a, bir şahsın günah işledikten sonra, istiğfar etmesindeki sınır nedir? diye sordum.”
Hz.Emir(as) : “Ey Kumeyl! İstiğfarın sınırı tövbedir.”
Kumeyl: “Bu kadar mı?”
Hz.Emir(as) : “Hayır”
Kumeyl: “Öyleyse İstiğfar nasıl olmalıdır?”
Hz.Emir(as) : “Birisi günah işledikten sonra Estagfirullah derse, bu Tahriki İstigfar’dır.
Kumeyl: “Tahriki İstigfar nasıldır?”
Hz.Emir(as) : “Lafz ve dille sınırlı yapılan istiğfardır. Elbette o da, söylediği istiğfarın, gerçek ve hakikatle denk ve beraber olmasını isterse.”
Kumeyl: “Hakikat Nedir?”
Hz.Emir(as) : “İstigfarın hakikatı, (kişi) kalben dinin nüktesini ve esprisini tasdik etsin, kendisinin gerçektende hata yaptığının kanısına varsın ve karar alsın ki, tövbe ettiği o günaha bir daha yönelmesin.”
Kumeyl: “Eğer böyle yaparsa tövbe ve istiğfarı yerine getirmiş olur mu?”
Hz.Emir(as) : “Hayır.”
Kumeyl: “Öyleyse Kamil ve Eksiksiz istigfar nedir?”
Hz.Emir(as) : “İstigfarın da merhaleleri vardır. Şöyle ki;
1-Geçmişten pişmanlık,
2-Günaha yönelmemek için karar almak,
3-Tövbe eden insanın boynundaki, günahtan kazanmış olduğu hakkı eda etmek,
4-İlahi hukuka ve terk olunmuş vacibatları eda etmek,
5-Günahın eseriyle bedende yer eden etlerin su olması, sonra derinin kemiklere yapışması ki, bu şekilde helal lokma ve malla tekrar etin yenilenmesi,
6-Günahtan nasıl lezzet aldıysa, aynı şekilde ibadetlerinde de eziyet ve zahmeti tatması gerekir.” (Tuhef-ul Ukul, s.139)


Allah’a Hamd ve Sena İle İlgili Duası

İmam (a.s), duaya Allah’a hamd ve sena ile başlar ve şöyle buyururdu:

Hamd Allah’a ki ilkdir, O’ndan önce bir ilk yoktur; sondur, O’ndan sonra bir son yoktur. Gözler O’nu görmekten, tahayyüller (vehimler) O’nu vasfetmekten âcizdir.

Kudretiyle dilediği gibi yepyeni bir yaratık meydana getirdi. Sonra onları irade ettiği yola koydu, sevgisi yolunda ilerleyebilmelerini sağladı. Öne geçirdiğini ertelemeye, ertelediğini önce geçirmeye güçleri yetmez. Onlardan her bir ruh için paylaştırılmış belli bir rızk tayin etti. O, birine çok rızk verdi mi kimse onu azaltamaz; birine de az verdi mi kimse onu çoğaltamaz.

Sonra onların her biri için vakitlendirilmiş bir ecel, sınırlandırılmış bir süre belirledi. Her geçen gün adım adım ona doğru ilerlemekte, her geçen yıl ona daha bir yakınlaşmaktadır. Süresi dolunca da vaad ettiği bol sevapla ödüllendirmek ya da sakındırdığı azapla cezalandırmak üzere ruhunu kabzeder. “Böylece kötüler en kötü işlerinin karşılığını görürler; iyiler de iyi amellerinin ödülünü en güzel şekliyle alırlar.” (Necm /31) Çünkü adaleti bunu gerektirmektedir. İsimleri kutsal, nimetleri açıktır. “O, yaptığından dolayı sorgulanmaz, bilakis onlar sorgulanırlar.” (Enbiya /23)

Hamd Allah’a ki, eğer kullarına, ardı arkası kesilmeyen minnetler ve açık seçik bol nimetler karşısında hamd etmeyi öğretmemiş olsaydı, nimetlerinde tasarruf ederler, ama O’na hamd etmezlerdi; rızkından bol bol yararlanırlar, ama şükretmezlerdi. Böyle olunca da insanlık sınırlarından çıkar, hayvanlık seviyesine düşerlerdi. O zaman da yüce Allah’ın Kur’an’da nitelendirdiği kimselerden olurlardı: “Onlar hayvanlar gibidirler; hatta yolca daha şaşkındırlar.” (Furkan/44)

Hamd Allah’a ki, kendisini bize tanıttı; şükrünü bize ilham etti; rablığı gereği ilim kapılarını yüzümüze açtı, kendisini ihlas ile birlememize kılavuzluk etti; ilhaddan  (Allah’ı inkâr) ve emrinde kuşkuya kapılmaktan bizi uzak tuttu. Öyle bir hamd ki, onunla kendisine hamd eden kullarının arasında yer alalım ve rıza ve affını kazanma yarışında herkesten öne geçelim. Öyle bir hamd ki, Berzah karanlıklarını bize aydınlatsın; kabirden çıkarılmayı bize kolaylaştırsın; “her nefsin kazandığıyla cezalandırılacağı, kimsenin zulme uğramayacağı” (Casiye/23), “Hiçbir dostun dostuna bir şey kazandıramayacağı ve hiçbir yerden yardım göremeyecekleri” (Duhan/41) gün tanıkların durduğu yerlerde mekânlarımızı şereflendirsin.

Öyle bir hamd ki, bizden en yüce İlliyyun’a, “Allah’a yakın olanların gördüğü ve amellerin sayılıp yazıldığı kitaba” (Mutaffifîn/20-21) yükselsin. Öyle bir hamd ki, gözler faltaşı gibi açıldığında onunla gözlerimiz aydın olsun; çehreler siyahlaşınca onunla yüzlerimiz ak olsun. Öyle bir hamd ki, onun sayesinde Allah’ın acıklı ateşinden salıverilip Allah’ın ikram dolu komşuluğunu kazanalım. Öyle bir hamd ki, onunla mukarreb meleklerle boy ölçüşelim ve zevali olmayan keramet yurdunda mürsel peygamberlerle birlikte olalım.

Hamd Allah’a ki, yaratılışın güzelliklerini bizim   için seçti; temiz rızkları bizim için çıkardı, verdiği güçle bizi bütün yaratıklarından üstün kıldı. Böylece, kudretiyle bütün yaratıkları bize boyun eğmekte; izzetiyle bize itaat etmekteler. Ve hamd Allah’a ki, kendisinden başka kimseye bizi muhtaç kılmadı. O halde nasıl O’na hamd etmeye güç yetirebilir, ya da ne zaman şükrünü yerine getirebiliriz? Hayır, kesinlikle hiçbir zaman!

Ve hamd Allah’a ki, bizde açılma araçları bıraktığı gibi kasılma gereçleri de bıraktı; bizi hayat esintileriyle faydalandırdı; bizde çalışma uzuvları meydana getirdi; temiz rızklarla beslenmemizi sağladı; fazlıyla bizi zengin etti; nimetiyle bizi sermaye sahibi kıldı. Sonra itaatimizi ölçmek için bize birtakım emirler yöneltti; şükrümüzü sınamak için bizi birtakım şeylerden sakındırdı. Ama biz O’nun emrettiği yoldan çıktık, sakındırdığı şeylerin içine daldık. Ancak O, bundan dolayı bizi hemencecik cezalandırmadı; acele bizden intikam almaya kalkmadı. Aksine, rahmetiyle bir lütuf olarak, bize mühlet verdi; şefkatiyle sabır ve hazımla (tövbe edip) dönmemizi bekledi.

Ve hamd Allah’a ki, bize tövbe yolunu gösterdi; O’nun lütuf ve fazlı olmasaydı kesinlikle ona hak kazanamazdık. Şimdi eğer O’nun fazlından bir tek bu tövbeyi sayacak olsak, hakkımızdaki sınavının fevkalade güzel, bize yönelik ihsanının çok büyük, üzerimizdeki lütfunun çok yoğun olduğunu görürüz. Oysa bizden öncekiler (örneğin İsrail oğulları) hakkında tövbe hususunda böyle bir sünneti (kuralı) yoktu. Bakınız, gücümüzü aşan yükümlülükleri omuzlarımızdan kaldırmış; yalnızca güç yetirebildiğimiz şeylerle bizi yükümlü kılmış; bizden, kolay olandan başka bir şey istememiş; böylece hiçbir kimseye herhangi bir bahane ve mazeret bırakmamıştır. Dolayısıyla     içimizden helak olan, (bu kadar kolaylıklara rağmen) O’na muhalefet edendir; saadete eren ise, O’na rağbet edendir.

Meleklerinden O’na en yakın olanı, yaratıklarından katında en değerli olanı ve kendisine hamd edenlerin, indinde en beğenileni O’na neyle (nasıl) hamd ettiyse, onunla Allah’a hamd olsun. Öyle bir hamd (ve övgü) ki; Rabbimizin bütün yaratıklarına olan üstünlüğü gibi, diğer bütün hamdlerden üstün olsun. Sonra, bize ve geçmiş-gelecek bütün kullarına olan her bir nimetinin yerine, ilminin kuşattığı bütün şeylerin sayısıca ve o nimetlerin her birinin yerine kat kat fazlasıyla, kıyamet gününe kadar ardı arkası kesilmeksizin ebedi olarak O’na hamd olsun.

Öyle bir hamd ki, erişilecek sınırı, sayılacak adedi, ulaşılacak sonu ve bitecek süresi olmasın! Öyle bir hamd ki, bizi O’nun itaati ve affına kavuştursun; rızasını kazanmamıza vesile olsun; mağfiretini elde etmemize yarasın; bizi cennetine götürsün; azabından, gazabından korusun; O’na itaat etmemize destek, isyan etmemize engel olsun; hakkını eda edip belirlediği vazifeleri yerine getirmemize yardımcı olsun.

Öyle bir hamd ki, sayesinde saadetli dostlarının    arasında saadete erelim ve düşmanlarının kılıçlarıyla şehit düşenlerin arasında yer alalım. Hiç şüphesiz O, nimetlerin velisidir, hamdin (övgünün) yegane sahibidir.

                                         DİLAN -CEREN- MELTEM


2
Bu Hamd ve Senadan Sonra Resulullah’a Salat ve Selam İle İlgili Duası


Ve hamd Allah’a ki, ne kadar büyük olursa olsun hiçbir şey karşısında âciz kalmayan ve ne kadar ince ve zarif olursa olsun hiçbir şeyi gözden kaçırmayan kudretiyle, peygamberi Muhammed -Allah’ın salatı ona ve soyuna olsun- ile eski ümmetlere ve geçmiş asırlara değil, bize minnet koydu; böylece bizi ümmetlerin sonuncusu kıldı; inkârcılara karşı bizi tanıklar yaptı ve nimetiyle, az olanlar karşısında sayımızı çoğalttı.

Allah’ım, o halde vahyinin emini, yaratıklarının seçkini, kullarının arasından seçip beğendiğin, rahmet imamı, hayır önderi ve bereket anahtarı olan Muhammed’e salat eyle (derecesini yücelt); nasıl ki o kendini senin işin için adadı; bedenini senin uğruna eziyetlere maruz bıraktı; (insanları) sana doğru çağırırken yakınlarıyla açıkça çelişti; senin rızan uğruna kabilesiyle savaştı; dinini ihya etmek için akrabalarıyla ilişkisini kesti; inkâr ettikleri için yakın olanları uzaklaştırdı; sana icabet ettikleri için uzak olanları yakınlaştırdı; senin yolunda en uzak kimseleri dost edindi; en yakın kimselere düşman kesildi; elçiliğini iletmek için kendini yordu; (insanları) dinine davet etmekle kendini nice zahmetlere soktu; uğraşı, davetine muhatap olanları öğütlemek oldu; dinini aziz kılmak, güçlendirmek ve sana karşı küfre sapanlara galebe çalmak amacıyla gurbet diyarlarına; doğup büyüdüğü, yakınlarının bulunduğu, taşını, toprağını tanıdığı vatanından uzak yerlere göç etti (Medine’ye hicret); ve nihayet, düşmanlara karşı elde etmek istediği başarıyı, dostların için öngördüğü sonucu tastamam elde etti. Senden medet umarak, güçsüz olduğu halde senin yardımınla güç kazanarak düşmanlarının üzerine yürüdü; evlerinin  içinde onlarla savaştı; karargâhlarının tam ortasında onlara saldırdı. Derken, müşriklerin istememesine rağmen senin dinin aşikâr oldu, kelimen yüceldi.

Allah’ım, senin yolunda çekmiş olduğu zahmetler karşısında O’nu cennetinin en yüce derecesine yükselt. Öyle ki, derece bakımından kimse onunla eşit olmasın; makam bakımından kimse ona denk olmasın; katında hiçbir mukarreb melek ve hiçbir mürsel peygamber onunla boy ölçüşemesin. Ve onu, tertemiz Ehl-i Beyti ve mü’min ümmeti hakkında kendisine vaad ettiğin güzel (kabul edilen) şefaatin en yüce mertebesiyle tanıştır. Ey vaadi geçerli olan, sözüne vefa eden; ey kötülükleri kat kat fazlasıyla iyiliklere dönüştüren (yüce Allah)! Hiç kuşkusuz, sen büyük lütuf sahibisin.

--------------------------------------





 DİLAN-MELTEM-CEREN

-----------------------------------------


Allah’ım, seni tesbih etmekten bıkmayan, seni kutsamaktan usanmayan, sana ibadet etmekten yorulmayan, emrini imtisalde ciddiyetle çalışıp ihmalkârlık etmeyen, sana olan iştiyaklarından asla gaflete düşmeyen, Arşının taşıyıcılarına; kirpik kırpmadan izninin ve emrinin gelmesini bekleyen, (emrin gelince de) Sur’a üfleyerek kabir rehinleri olan baygınları ayıltacak Sur sahibi İsrafil’e; indinde şan-şeref sahibi olan, sana itaat ederek yüksek bir yere ulaşan Mikail’e; vahyinin emini, gökler ehlinin yanında kendisine itaat edilen, nezdinde saygın olan, katında mukarreb (yakınlaştırılmış) olan Cebrail’e; perdeler meleklerine müvekkel olan Ruh’a (bir melek) ve senin emrinden olan Ruh’a (bir başka melek) salat eyle.

Onlardan alttaki, göklerinin sakinleri, elçiliğin hususunda güvenilir olan, çalışmaktan bıkkınlık duymayan; zor işlerden yorulup yılmayan, nefsani istekleri kendilerini seni tesbih etmekten alıkoymayan, gafletler unutkanlığıyla seni ululamaktan geri kalmayan, yere bakan gözleriyle sana doğru bakmaya kasdetmeyen, çenelerini aşağı indirmiş, katındakine büyük rağbet duyan, nimetlerini anmaya aşırı derecede düşkün olan, azametinin, büyüklüğünün yüceliği karşısında alçalan; günah ehline karşı cehennemin uğultusunu görünce: “Her türlü eksiklikten münezzehsin sen, sana hakkıyla ibadet etmedik” söyleyen meleklerine de (salat eyle, Allah’ım).

Bütün bunlara salat ettiğin gibi; rahmet meleklerine; katında yakınlık sahibi olanlara; gaybı peygamberlerine taşıyanlara; vahyinin eminleri olanlara; kendin için ayırdığın, kutsamanla kendilerini yiyip içmekten müstağni kıldığın ve gök tabakalarına yerleştirdiğin melekler kabilelerine; göklerin uçlarında vaadinin sona ermesiyle emrinin (kıyametin) gerçekleşmesini bekleyenlere; yağmur hazinelerinin bekçilerine; bulutları sevkedenlere, sevketmesiyle yıldırım seslerinin duyulup şimşeklerin çakmasına vesile olanlara; kar ve doluyu uğurlayanlara; yağmur damlalarıyla birlikte   inenlere; rüzgarların hazineleriyle ilgilenenlere; yerinden oynamasın diye dağları tutmakla görevli olanlara; suların ölçüleri, şiddetli ve sağanak yağmurların ölçeğiyle tanıştırdıklarına; istenmeyen belalarla veya sevilen bollukla yeryüzüne gönderdiğin meleklerine; çok kıymetli, iyilik sever elçilerine; çok değerli, (amelleri) yazan koruyuculara; ölüm meleği ve yardımcılarına; (kabir sorgulayıcıları) Münker ve Ne-kir’e; kabir ehlini sınava tabi tutan Ruman’a; Beyt-i Ma’mur etrafında tavaf edenlere; Malik’e ve (cehennem) bekçilerine; Rızvan’a ve cennetlerin hizmetçilerine; “kendilerine emir verildiği konuda Allah’a isyan etmeyen ve emredildikleri şeyi yapan” (Tahrim/6) meleklere; (cennet ehline:) “Selam size, sabrettiğiniz için; (dünya) yurdun(un) sonu ne güzel!” (Ra’d/24) diyenlere; kendilerine: “Tutun onu, derhal bağlayın onu; sonra cehenneme atın onu.” (Hâkka/30-31) dendiği zaman bekletmeden hemen emri yerine getiren zebanilere; anmadığımız, katındaki yerini, ne işle memur kıldığını bilmediğimiz diğerlerine; havadakilere, yerdekilere, sudakilere ve yaratıklar üzerindeki denetleyicilere, bütün bunlara her nefsin bir sürücü (melek) ve bir tanık (melek) eşliğinde geleceği gün salat eyle.

Şereflerine şeref katacak, temizliklerini artıracak bir salatla onlara salat eyle. Allah’ım, meleklerine ve elçilerine salat ettiğin, bizim salatımızı da onlara ilettiğin zaman, senden gelen başarıyla onları güzellikle anmamızdan dolayı bize de salat eyle. Hiç kuşkusuz, sen çok cömertsin, üstün kerem sahibisin.

--------------------------------------DİLAN----------------------------------




Peygamberlere Tabi Olan ve Onları Tasdik Edenlere Salatını İçeren Duası


Allah’ım, yeryüzü ehlinden peygamberlere tabi  olanları; düşmanlar yalanlamalarıyla peygamberlere karşı çıktıkları zaman peygamberleri gıyaben (kalben) doğrulayanları; iman hakikatleriyle onlara gönül verenleri; Adem’den Muhammed’e -Allah’ın salat ve selamı ona ve soyuna olsun- kadar her asır ve zamanda o asrın insanları için delil olarak gönderdiğin hidayet  imamlarına, takva ehlinin önderlerine -hepsine selam olsun- uyanları kendinden bir mağfiret ve rızvanla an.

Allah’ım, özellikle de Muhammed’in ashabının, sahabiliği bilip hakkını eda edenlerin, ona yardımda güzel bir imtihan verenlerin, onu destekleyip himaye edenlerin, koşarak elçiliğine inananların, davetini kabulde yarışıp öne geçenlerin, Rabbinin mesajlarını duyururken kendisine icabet edenlerin; dâvâsı uğruna eşleri ve çocuklarından ayrılanların, nübüvvetini sağlamlaştırmak için babaları ve oğullarıyla savaşıp onun bereketiyle zafere ulaşanların, gönüllerinde onun sevgisini besleyerek bu sevgiyle asla zarara uğrama-yacak bir ticaret umanların, onun kulpuna yapışınca kabilelerinden dışlananların, ona yakınlık gölgesinde yer alınca akrabalıklarından çıkarılanların, Allah’ım, bunların senin için ve senin yolunda kaybettiklerini unutma! İnsanları senin (dininin) etrafında topladıkları, Resulünle birlikte sana davet ettikleri için hoşnutluğunla onları hoşnut et. Senin yolunda kavimlerinin memleketini terkettikleri, geçim bolluğunu bırakıp geçim darlığına katlandıkları için onları ve dinini yüceltmek için sayılarını çoğalttığın mazlumları mükâfatlandır.

Allah’ım, onları (ashabı) güzellikle izleyip, “Rabbimiz bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi bağışla.” (Haşr/10) diyen; onların yolunda yürüyen, onların yöneldiği yöne yönelen; onların mizaç ve meşreplerine göre hareket eden, hiçbir şüphe kendilerini onların basiretlerinden (inançlarından) geri çeviremeyen; onların izinde yürümekte, hidayet meşalelerine uymakta kuşkuya düşmeyen; onlara yardım eden; dinlerini din edinen; hidayetleriyle hidayet bulan; onlarla ittifak içinde olan; onları (Peygamber’den) kendilerine ilettiklerinde itham etmeyen tabiîne de en iyi ödülünü ver.

Allah’ım, günümüzden kıyamet gününe kadar gelip geçecek olan tabiîne, onların eşlerine ve soylarına, içlerinden sana itaat edenlere salat eyle. Bir salat ki, onunla onları sana karşı gelmekten koruyasın; cennet bahçelerinde yerlerini genişletesin; şeytanın tuzağına düşmelerine engel olasın; senden medet umdukları iyi işlerde kendilerine yardımcı olasın; onları, ansızın hayırlı bir haberle kapıyı çalan hadiselerin dışında, gece gündüz demeyip beklenmedik bir zamanda baskın yapan felaketlerden koruyasın; onları rahmetine ümitli olmaya, katındakini arzu etmeye, kulların  elindeki şeyler konusunda kötü yargılı olmamaya sürükleyesin. Böylece de onları sana rağbet etmeye ve senden korkmaya yöneltesin; dünya hayatına aldırışsız kılasın; onlara ahiret için çalışmayı, ölümden sonrası için hazırlanmayı sevdiresin; canların bedenlerden çıkacağı gün karşılaşacakları her zorluğu onlara kolaylaştırasın; onları korkunç fitnelerin meydana getireceği durumlardan, cehennemin kavurucu ateşinden, orada sürekli kalmaktan kurtarasın; onları takva ehlinin güvenli dinlenme yerlerine (cennete) yerleştiresin!


---------------------------------------------DİLAN---

Kendisi ve Velayetine İnanan Dostları Hakkındaki Duası Ey azametinin şaşılacak harikaları bitmek bilmeyen (yüce Allah), Muhammed ve âline salat eyle ve bizi azametin hakkında eğriliğe sapmaktan koru.

Ey saltanatının süresi sona ermeyen (yüce Allah), Muhammed ve âline salat eyle ve boyunlarımızı ceza ve ukubetinden azad et.

Ey rahmetinin hazineleri tükenmeyen (yüce Allah), Muhammed ve âline salat eyle ve rahmetinden bizim için de bir pay ayır.

Ey gözlerin görmekten âciz olduğu (yüce Allah), Muhammed ve âline salat eyle ve bizi kurbuna (yakınlığına) yaklaştır.

Ey mertebesi yanında diğer bütün mertebeler küçük kalan (yüce Allah), Muhammed ve âline salat eyle ve bizi katında değerli kıl.

Ey haberlerin iç yüzü indinde aşikâr olan (yüce Allah), Muhammed ve âline salat eyle ve bizi yanında rüsvay etme.

Allah’ım, bağışınla, bizi bağışta bulunanların bağışlarından müstağni kıl; ilişkilerini keserek bizi yalnızlı-ğa itenlere karşı ihsan ve ikramınla bizi koru ki, senin bağışınla başka hiçbir kimseye rağbet etmeyelim ve senin lütuf ve fazlınla hiçbir kimsenin uzaklaşmasıyla yalnızlığa itilmeyelim.

Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve bizim aleyhimize değil, lehimize plan düzenle; zararımıza değil, yararımıza tuzak kur; bizi muzaffer kıl, bize karşı (kimseyi) zafere ulaştırma.

Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve bizi kendin koru; bizi kendinle koru; bizi kendine doğru hidayet et; bizi kendinden uzaklaştırma. Çünkü senin koruduğun daima esenlik içinde olur; hidayet ettiğin bilir; kendine yakınlaştırdığın büyük bir kazanç elde eder.

Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve bizi zamanın acımasız felaketlerine, şeytanın kötü tuzaklarına, sultanın acı saldırısına karşı koru.

Allah’ım, yetinenler senin gücünün fazlıyla yetinirler; o halde Muhammed ve âline salat eyle ve bize yet. Bağışta bulunanlar, senin bağışının fazlasıyla bağışta bulunurlar; o halde Muhammed ve âline salat eyle ve bize bağışta bulun. Hidayet bulanlar, senin yüzünün nuruyla hidayet bulurlar; o halde Muhammed ve âline salat eyle ve bizi (doğru yoluna) hidayet et.

Allah’ım, sen kime yardım ettiysen, artık kimse  onu zelil ve hor edemez; kime verdiysen, artık kimse ondan bir şey eksiltemez; kimi doğru yola hidayet ettiysen, artık kimse onu şaşırtamaz, saptıramaz. O hal-de Muhammed ve âline salat eyle ve izzetinle bizi kullarından (gelecek zararlardan) koru; yardımınla bizi senden başkasından müstağni kıl; yol göstermenle bizi hak yolda yürüt.

Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve kalplerimizin selametini azametini anmakta, bedenlerimizin rahatını nimetlerine şükretmekte karar kıl ve dillerimizi minnetlerini anlatmak için aç.

Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve bizi sana doğru çağıran davetçilerden; sana doğru kılavuzluk eden hidayetçilerden et; katında özel bir yeri olan kullarından kıl. Ey merhametlilerin en merhametlisi!

-----------------------------------DİLAN----------------------------




Sabah ve Akşam Vakitlerinde Okuduğu Dua

Hamd Allah’a ki, gücüyle gece ve gündüzü yarattı; kudretiyle aralarında ayrıcalık koydu; her biri için belli bir sınır, belli bir süre tayin etti; geceyi gündüzün, gündüzü de gecenin içine sokar. Kullarının beslenme ve gelişmesini sağlamak için O’nun bir planıdır bu. Yorucu hareketler ve meşakkatli işlerin ardından dinlenmeleri için geceyi yarattı; uyuyup dinlenerek güç ve enerji biriktirmeleri, ayrıca lezzet ve şehvetlerine ulaşmaları için onu bir örtü kıldı. Gündüzü de onlar için aydınlık kıldı ki, Allah’ın fazlından nasiplerini arasınlar; rızkını elde etmek için çalışıp çabalasınlar; dünya ihtiyaçlarına ulaşıp ahiret mutluluğunu kazanmak için arzında dolaşsınlar. Böylece Allah, onların durumlarını düzeltir; onları imtihan eder; itaat zamanlarında, farzlarının söz konusu olduğu yerlerde ve hükümlerinin uygulanması gerektiği durumlarda nasıl davrandıklarına bakarak, “kötü işler yapanları işledikleriyle cezalandırır; güzel işler yapanları da daha güzeliyle ödüllendirir.”  (Necm/31)

Allah’ım, hamd sana mahsustur. Çünkü sabahı sen bizim için yarıp çıkardın; gündüzün ışığından sen bizi yararlandırdın; rızkların aranacağı yerleri sen bize öğrettin; bela ve afetlerden sen bizi korudun. Böylece biz ve tüm şeyler; gök, yer ve onlarda bulunan canlı cansız, hareketli hareketsiz, havada yükselen, yer altında gizli bulunan her şey senin olduk; senin yed-i kudretinde mülkünün ve saltanatının kapsamına girdik; iradenle bir araya geldik; emrin doğrultusunda bir şeyler yapabilmekte, tedbirin yönünde hareket etmekteyiz. Senin hükmettiğinden başka bir durum ve senin verdiğinden başka bir hayır bizim için söz konusu değildir, olamaz da.

(Allah’ım,) Bu (gün), yeni bir gündür; tanıklık etmeye hazır bir şahittir. Güzel işler yaparsak övgüyle bizimle vedalaşır; kötü işler yaparsak yergiyle bizden ayrılır.

Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve onunla (günle) iyi birlikteliği bize nasip et; bir suç işleyerek, küçük veya büyük bir günaha mürtekip olarak kötü bir şekilde ondan ayrılmaktan bizi koru. Bize bu günde bol bol iyilikler yaz; kötülüklerden arındır ve onun (günün) iki ucunun arasını hamd, şükür, mükâfat, birikim, lütuf ve ihsan ile doldur.

Allah’ım, pek değerli yazıcı meleklerine bizden yana çekecekleri zahmeti kolaylaştır; amel defterlerimizi iyiliklerimizle doldur; bizi onların yanında rüsvay etme.

Allah’ım, bize bu günün saatlerinin her bir saatinde kullarından bir pay, şükründen bir nasip ve melek-lerinden bir doğruluk tanığı ayır.

Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve bizi  önümüzden, arkamızdan, sağımızdan, solumuzdan ve bütün yönlerimizden koru. Bu koruman, bizi sana karşı günah işlemekten alıkoysun, sana itaat etmeye sevketsin, sevgini celbetsin.

Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve bizi bu günümüzde, bu gecemizde ve bütün günlerimizde hayrı işlemeye, şerri terketmeye, nimetlere şükretmeye, sünnetlere uymaya, bid’atlerden kaçınmaya, marufu (iyiliği) emretmeye, münkerden (kötülükten) sakındırmaya, İslam’ın bekçiliğini yapmaya, batılı kınayıp horlamaya, hakkı destekleyip yüceltmeye, yolunu şaşırmışa doğruyu göstermeye, güçsüze yardımcı olmaya, mağdurun imdadına koşmaya muvaffak et.

Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve bu günü yaşadığımız en kutlu gün, birlikte olduğumuz en üstün arkadaş ve geçirdiğimiz en hayırlı vakit kıl. Bizi bütün yaratıklarının arasında üzerlerinden gece ve gündüz geçen en hoşnut, verdiğin nimetlere en çok şükreden, koyduğun yasalara uymakta en sebatlı ve sakındırdığın yasaklardan en çok kaçınan kullarından kıl.

Allah’ım, ben bu günde, bu saatte, bu gecede ve bulunduğum bu yerde, seni tanık tutuyorum ve tanık olarak sen yetersin; göğü, yeri, onlarda yerleştirdiğin meleklerini ve diğer yaratıklarını da tanık tutuyorum ki, ben şuna şehadet etmekteyim: Sen Allah’sın, senden başka ilah yoktur; adaleti ayakta tutarsın; hükmünde adilsin; kullarına şefkatlisin; mülkün maliki ve sahibisin; yaratıklarına pek merhametlisin. (Yine şehadet etmekteyim ki:) Muhammed senin kulun, re-sulün ve yaratıkların içinde seçip beğendiğin kimsedir. Peygamberlik görevini ona yükledin, layıkıyla yerine getirdi; ümmetini öğütlemesini emrettin, öğütledi.

Allah’ım, yaratıklarından herhangi birine ettiğin en çok salatı Muhammed ve âline eyle; kullarından herhangi birine verdiğin en iyi şeyi bizden taraf ona ver ve peygamberlerinden herhangi birine ümmetinden taraf verdiğin en iyi ve en değerli ödülü bizden taraf ona ver. Hiç şüphesiz, sen, büyük nimetlerle ihsan    edensin; büyük günahları bağışlayansın; sen her merhametliden daha merhametlisin. O halde, Muhammed ve onun tertemiz, seçkin ve asil soyuna salat eyle.




--------------------------------------------DİLAN-------------------------




Önemli Bir İş Veya Üzücü Bir Durumla Karşılaştığında ve Üzüntülü Zamanlarda Okuduğu Dua

 Ey (yüce Allah) ki, mihnet düğümleri seninle çözülür; ey ki, zorluklar sınırı seninle aşılır; ey ki, kurtuluş ferahlığına seninle kavuşulur! Kudretin karşısında güçlükler kolaylaşmış, lütfunla sebepler sebep oluvermiş, kudretinle kaza ve kaderin cari olmuş ve her şey iraden doğrultusunda gelip geçmiştir. Her şey, söylemene gerek kalmadan sırf meşiyetinle emir almakta, nehyine ihtiyaç duyulmadan sakınmakta.     Önemli işler için çağrılan sensin; musibetlerde sığınılacak sensin; felaketleri defedecek olan sensin; sıkıntıları giderecek olan sensin.


Ey Rabbim, ağırlığı altında ezildiğim felaketler    üzerime çökmüş; tahammülü çok güç olan musibetler gelip çatmış bana. Bunları kudretinle bana getirmiş, saltanatınla bana yöneltmişsin. Senin getirdiğini kimse götüremez; senin yönelttiğini kimse geri çeviremez; senin kapattığını kimse açamaz; açtığını kimse kapatamaz; zorlaştırdığını kimse kolaylaştıramaz; hor ve zelil kıldığına kimse yardım edemez.

O halde ey Rabbim, Muhammed ve âline salat eyle ve lütfunla kurtuluş kapısını yüzüme aç; gücünle     üzüntü ve kederin üzerimdeki sultasını kır; şikâyetçi olduğum hususta bana bakışını güzelleştir; dilendiğim konuda ihsanının tatlılığını bana tattır; bana kendi katından bir rahmet ve afiyet dolu bir rahatlık ver; bana kendi indinden acil bir kurtuluş yolu belirle; beni gamlanıp kederlenmekle meşgul ederek farzlarını yerine getirmekten, sünnetini uygulamaktan alıkoyma.

Ey Rabbim, artık inen belalara dayanamaz oldum; gelip çatan musibetlere katlanmaktan üzüntüyle dolup taştım. Sen, duçar olduğum sıkıntıyı gidermeye, içine düştüğüm durumu ortadan kaldırmaya kadirsin. O halde, hakketmesem de bunu bana yap; ey büyük Arşın sahibi, ey bol nimetlerin sahibi! Senin (her şeye) gücün yeter; ey merhametlilerin en merhametlisi! Âmin, ya Rabbe’l-âlemin.


--------------------------------------------------DİLAN----------------------------



Sevilmeyen Şeyler, Kötü Ahlak ve Çirkin İşlerden Allah’a Sığınmakla İlgili Duası


Allah’ım; hırsın kabarmasından, öfkenin sersemliğinden, hasedin galebesinden, sabrın zayıflığından, kanaatin azlığından, huyun kötülüğünden, şehvetin azmasından, bağnazlığın sultasından, nefsin tutkusuna uymaktan, hidayete karşı çıkmaktan, gaflet uykusundan, zorluklara düşmekten, batılı hakka yeğlemekten, günahlara ısrarla devam etmekten, günahı küçümsemekten, itaati büyük görmekten, zenginlerin övünmesinden, fakirleri hor görmekten, elimizin altındakilere kötü davranmaktan, bize iyilik yapanlara teşekkürü terketmekten, zalime yardımcı olmaktan, mazlumu yalnız bırakmaktan, hakkımız olmayan bir şeyi istemekten ve bilgisiz konuşmaktan sana sığınırım.

Birini aldatma düşüncesini taşımaktan, amellerimizden dolayı kendimizi beğenmişlikten, uzun arzularla kendimizi avutmaktan sana sığınırız.

İçimizin kötülüğünden, küçük günahı önemsememekten, şeytanın bizi kuşatmasından, zamanın başımıza dert açmasından ve sultanın bizi ezmesinden sana sığınırız.

Saçıp savurmaktan ve yetecek kadar rızkı bulamamaktan sana sığınırız.

Düşmanları sevindirecek bir durumdan, denklerimize muhtaç olmaktan, sıkıntılı geçimden ve (ahirete götürecek bir) azık olmaksızın ölmekten sana sığınırız.

(Kıyametteki) En büyük teessüften, (din hususunda söz konusu olan) en büyük musibetten, en acı bedbahtlıktan, kötü dönüşten, sevaptan mahrum kalmaktan ve azaba duçar olmaktan sana sığınırız.

Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve rahmetinle beni ve kadın-erkek tüm mü’minleri bütün bunlardan koru, ey merhametlilerin en merhametlisi.

----------------------------------------------DİLAN-----------------------------------




Yüce Allah’tan Bağışlanma İstemiyle İlgili Duası

 Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve bizi sevdiğin tövbeye muvaffak et; sevmediğin günah     alışkanlığından kurtar.


Allah’ım, din veya dünya ile ilgili iki eksiklikle karşılaştığımız zaman eksikliği, fani oluşu çok hızlı olan (dünya) ile ilgili kıl; bekası çok uzun olan (din) hususunda da tövbeyi bize nasip et. (Allah’ım,) Biri seni bizden razı edecek, diğeri de seni bize karşı gazaba getirecek iki işe azmettiğimiz zaman bizi, seni bizden razı edecek işe yönelt ve seni bize karşı gazaba getirecek fiilde gücümüzü gevşet. Böyle durumlarda bizi kendi nefsimizin seçimiyle baş başa bırakma. Çünkü o, senin başarıya ulaştırdığının dışında, batılı seçer; senin esirgediğinin dışında, kötülüğü emreder.

Allah’ım, hiç kuşku yok, sen bizi güçsüz bir şeyden yarattın; güçsüzlük üzere bina ettin ve yaratılışımızı hakir bir sudan başlattın. O halde, bizim bir gücümüz varsa, ancak senin gücünden kaynaklanmakta, senin yardımına dayanmaktadır.

Öyleyse, kendi başarınla bize yardım et; kendi ıslahınla bizi ıslah et; kalp gözümüzü sevginle bağdaşmayan şeye kapa ve uzuvlarımızdan hiçbirini günahlara daldırma.

Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve kalplerimizin gizli niyetlerini, uzuvlarımızın hareketlerini, gözlerimizin işaretlerini ve dillerimizin konuştuğu sözleri sevabını gerektiren şeylerle ilgili kıl ki, mükâfatını hakkedecek bir iyiliği kaçırmayalım; cezalandırmanı gerektirecek bir kötülüğü de işlemeyelim.

-------------------------------------DİLAN-----------------------------------------




Yüce Allah’a Sığınmakla İlgili Duası

Allah’ım, dilersen lütfunla bizi affedersin; dilersen adaletinle bize azap edersin. O halde, nimetinle affını bizim için kolaylaştır ve mağfiretinle bizi azabından kurtar. Çünkü gerçek şu ki, bizim adaletine dayanacak gücümüz yoktur; affın olmadan hiçbirimiz kurtulamayız.

Ey ganilerin ganisi (yüce Allah), işte kulların!    Önünde durmuşlar (fazlını ve lütfunu ummaktalar) ve ben, sana muhtaç olanlar içerisinde en çok ihtiyacı  olanım. O halde, geniş rahmetinle yoksulluğumuzu gider; rahmetini bizden esirgeyerek bizi ümitsizliğe düşürme. Aksi takdirde seninle mutlu olmak isteyeni bedbaht etmiş, fazlından yardım umanı mahrum bırakmış olursun. O zaman da senden başka kime yönelebilir, kapından başka hangi kapıya gidebiliriz ki?!

Sen (her türlü eksiklikten) pâk ve münezzehsin; biz ise dualarına icabet etmeyi söz verdiğin çaresizleriz; sıkıntılarını gidermeyi vaad ettiğin sıkılmışlarız. Ve sen, rahmetini dileyenden rahmetini esirgemez, senden medet umanı medetsiz bırakmazsın! Çünkü bu, iradenle uyuşmaz, büyüklüğüne yakışmaz. O hal-de, sana yalvarıp yakarmamıza (bakarak bize) acı ve kapına geldiğimiz için (lütfunla) bizi zengin kıl.

Allah’ım, sana isyan etmek üzere şeytana uyunca o, üstümüze güldü. Şu halde, Muhammed ve âline salat eyle ve senin için onu (şeytanı) terkettikten, ondan yüz çevirip sana yöneldikten sonra tekrar onu üstümüze güldürme.

----------------------------------------DİLAN---------------------------------------------







toklucaktan haberler

dernek nedir.amaçları

TOKLUCAK DER .in ARIK DER ile ZARA DER. yanyana olan arsa ile ilğili bilgiler.. 1- konu hakkında gelişmeler.. 2- varılan durum 3- dernek üyelerinin konu hakkında bilgileri GEREKLİ BİLGİLER TOPARLANIP ..GELİŞMELER..SİZLERE DUYURULACAKTIR. MAİL. ADRESİM ..haloyildiz@gmail.com ..SİZLERİN ULAŞABİLDİĞİ BİLGİLERİ PAYLAŞIRSANIZ ..YAYINLARIZ. ERGÜN YILDIZ..

DERNEK NEDİR? NASIL KURULUR?

Derneğin tanımı

23.11.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5253 sayılı Dernekler Kanununun 2. maddesinde derneğin tanımı; " Dernek: Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını” olarak yapılmıştır.

Kimler dernek kurabilir

Fiil ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişiler, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir.

Dernek kurucusu olabilmeleri ile ilgili olarak, Türk Silâhlı Kuvvetleri ve kolluk kuvvetleri mensupları ile kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri hakkında özel kanunlarında getirilen kısıtlamalar saklıdır.

Ayrıca, onbeş yaşını bitiren ayırt etme gücüne sahip küçükler; toplumsal, ruhsal, ahlakî, bedensel ve zihinsel yetenekleri ile spor, eğitim ve öğretim haklarını, sosyal ve kültürel varlıklarını, aile yapısını ve özel yaşantılarını korumak ve geliştirmek amacıyla yasal temsilcilerinin yazılı izni ile çocuk dernekleri kurabilir veya kurulmuş çocuk derneklerine üye olabilirler.

Oniki yaşını bitiren küçükler yasal temsilcilerinin izni ile çocuk derneklerine üye olabilirler ancak yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar.

Çocuk derneklerine onsekiz yaşından büyükler kurucu veya üye olamazlar.

Dernek kurucusu olacak kişilerde aranan fiil ehliyetine ne şekilde sahip olunur.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda belirtildiği üzere; ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.

Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmamak: Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ve bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmamak yada bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm bulunmamaktır.

Ergin olmak: Onsekiz yaşını doldurmuş olmak veya onsekiz yaşın doldurmamış olduğu halde evlenmiş olmak yada onbeş yaşını doldurmuş küçüklerin kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınmış olmaktır.

Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar. Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır.

Dernekler özel hukuk tüzelkişisi olup, Türk Medeni Kanununun 48. maddesinde belirtilen tüm hak ve yetkilere sahiptir.

Hangi amaçla dernek kurulamaz

Anayasa ve kanunlarla açıkça yasaklanan amaçları veya konusu suç teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek amacıyla dernek kurulamaz.

Derneğin amacı; kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir gayeyi gerçekleştirmeye yönelik, anlaşılabilir ve süreklilik arz etmelidir. Hukuka veya ahlâka aykırı olmamalıdır.

Derneğin kuruluş şekli

Dernekler, kuruluş bildirimini, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerleşim yerinin bulunduğu yerin en büyük mülki amirine verdikleri anda tüzel kişilik kazanırlar.

Dernek tüzüğünün içeriği

Dernekler Mevzuatı gereğince derneğin tüzüğünde aşağıda gösterilen hususların belirtilmesi zorunludur:

a-Derneğin adı ve merkezi. (Derneğinizin adı, daha önce kurulmuş olan bir derneğin adından farklı olmak zorundadır. Dernek adını kontrol etmek için tıklayınız)

b-Derneğin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek için dernekçe sürdürülecek çalışma konuları ve çalışma biçimleri ile faaliyet alanı.

c-Derneğe üye olma ve üyelikten çıkmanın şart ve şekilleri.

d-Genel kurulun toplanma şekli ve zamanı.

e-Genel kurulun görevleri, yetkileri, oy kullanma ve karar alma usul ve şekilleri.

f-Yönetim ve denetim kurullarının görev ve yetkileri, ne suretle seçileceği, asıl ve yedek üye sayısı.

g-Derneğin şubesinin bulunup bulunmayacağı, bulunacak ise şubelerin nasıl kurulacağı, görev ve yetkileri ile dernek genel kurulunda nasıl temsil edileceği.

h-Üyelerin ödeyecekleri giriş ve yıllık aidat miktarının belirlenme şekli.

ı-Derneğin gelir kaynakları.

i- Derneğin borçlanma usulleri.

j- Derneğin iç denetim şekilleri

k-Tüzüğün ne şekilde değiştirileceği.

l-Derneğin feshi halinde mal varlığının tasfiye şekli.

m-Dernek geçici yönetim kurulu üyelerinin adı, soyadı, görev ünvanı.

Dernek tüzüğünde kanunen belirtilmesi zorunlu hususlar dışında, Kanuna aykırı olmamak kaydıyla tüzükte yer alması istenilen diğer hükümler eklenebilir.

Örnek Dernek Tüzüğü İçin Tıklayınız.

Dernek kuruluşu için gerekli belgeler

Dernek kurucuları (en az yedi gerçek veya tüzel kişi) tarafından imzalanmış olan (Dernekler Yönetmeliği Ek-2’de bulunan) iki adet kuruluş bildirimi ve aşağıda belirtilen ekleri, derneğin kurulacağı yerin mülki idare amirliğine verilir.

a) Kurucular tarafından her sayfası imzalanmış üç adet dernek tüzüğü,

b) Kurucuların nüfus cüzdan fotokopisi,

c) Dernek kurucuları arasında tüzel kişiliklerin bulunması halinde; bu tüzel kişilerin unvanı, yerleşim yeri ve kuruluş belgesi ile tüzel kişiliklerin organları tarafından yetkilendirilen gerçek kişi de belirtilmek kaydıyla bu konuda alınmış kararın fotokopisi,

d) Kurucular arasında yabancı dernek veya dernek ve vakıf dışında kar amacı gütmeyen kuruluşlar bulunması halinde, bu tüzel kişilerin dernek kurucusu olabileceğini gösteren İçişleri Bakanlığınca verilmiş izin belgesi,

e) Kurucular arasında yabancı uyruklular varsa, bunların Türkiye'de yerleşme hakkına sahip olduklarını gösterir belgelerin fotokopileri,

f) Yazışma ve tebligatı almaya yetkili kişi veya kişilerin adı, soyadı, yerleşim yerlerini ve imzalarını belirten liste.

Büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerdeki dernek kuruluş işlemlerinde istenen belgeler birer arttırılarak verilir.

Dernekler, kuruluş bildirimi ve eklerini mülki idare amirliğine vermek suretiyle tüzel kişilik kazanırlar.

Çocuk derneklerine tüzel kişiler kurucu veya üye olamazlar, ayrıca çocuk derneklerinde kuruluş bildirimine, kurucu çocukların yasal temsilcilerinin izni eklenir.

Dernek kuruluş bildiriminin incelenmesi

Dernek kuruluş bildirimi ve belgelerin doğruluğu ile dernek tüzüğü, en büyük mülki amir tarafından altmış gün içinde dosya üzerinden incelenir.

Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve kurucuların hukuki durumlarında kanuna aykırılık veya noksanlık tespit edildiği takdirde bunların giderilmesi veya tamamlanması derhal kuruculardan istenir. Bu istemin tebliğinden başlayarak otuz gün içinde belirtilen noksanlık tamamlanmaz ve kanuna aykırılık giderilmezse; en büyük mülki amir, yetkili asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi konusunda dava açması içir durumu Cumhuriyet savcılığına bildirir. Cumhuriyet savcısı mahkemeden derneğin faaliyetinin durdurulmasına karar verilmesini de isteyebilir.

Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve belgelerde kanuna aykırılık veya noksanlık bulunmaz ya da bu aykırılık veya noksanlık belirli sürede giderilmiş bulunursa; keyfiyet derhal derneğe yazıyla bildirilir ve dernek, dernekler kütüğüne kaydedilir.

Derneğin zorunlu Organları hangileridir

Derneğin zorunlu organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur.

Dernekler zorunlu organları dışında başka organlar da oluşturabilirler. Ancak, bu organlara zorunlu organların görev, yetki ve sorumlulukları devredilemez.

Genel kurul, derneğin en yetkili karar organı olup; derneğe kayıtlı üyelerden oluşur. Genel kurul, dernek organlarını seçer ve derneğin diğer bir organına verilmemiş olan işleri görür.

Genel kurul, üyeliğe kabul ve üyelikten çıkarma hakkında son kararı verir, derneğin diğer organlarını denetler ve onları haklı sebeplerle her zaman görevden alabilir.

Yönetim kurulu, beş asıl ve beş yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur.

Yönetim kurulu, derneğin yürütme ve temsil organıdır; bu görevini kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirir.

Temsil görevi, yönetim kurulunca, üyelerden birine veya bir üçüncü kişiye verilebilir.

Denetim kurulu, üç asıl ve üç yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur.

Denetim kurulu, denetleme görevini, dernek tüzüğünde belirtilen esas ve usullere göre yapar; denetleme sonuçlarını bir raporla yönetim kuruluna ve genel kurula sunar.

Derneğin kuruluşundan sonra yapılması gereken işlemler

A- Defter tutulması

Dernekler tarafından tutulması zorunlu olan defterler temin edilerek kullanmaya başlanılmadan önce dernekler biriminden veya noterden onaylattırılmalıdır.

Dernekler aşağıda yazılı defterleri tutarlar.

a) İşletme hesabı esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

1) Karar Defteri: Yönetim kurulu kararları tarih ve numara sırasıyla bu deftere yazılır ve kararların altı toplantıya katılan üyelerce imzalanır.

2) Üye Kayıt Defteri: Derneğe üye olarak girenlerin kimlik bilgileri, derneğe giriş ve çıkış tarihleri bu deftere işlenir. Üyelerin ödedikleri giriş ve yıllık aidat miktarları bu deftere işlenebilir.

3) Evrak Kayıt Defteri: Gelen ve giden evraklar, tarih ve sıra numarası ile bu deftere kaydedilir. Gelen evrakın asılları ve giden evrakın kopyaları dosyalanır. Elektronik posta yoluyla gelen veya giden evraklar çıktısı alınmak suretiyle saklanır.

4) Demirbaş Defteri: Derneğe ait demirbaşların edinme tarihi ve şekli ile kullanıldıkları veya verildikleri yerler ve kullanım sürelerini dolduranların kayıttan düşürülmesi bu deftere işlenir.

5) İşletme Hesabı Defteri: Dernek adına alınan gelirler ve yapılan giderler açık ve düzenli olarak bu deftere işlenir.

6) Alındı Belgesi Kayıt Defteri : Alındı belgelerinin seri ve sıra numaraları, bu belgeleri alan ve iade edelerin adı, soyadı ve imzaları ile aldıkları ve iade ettikleri tarihler bu deftere işlenir.

b) Bilanço esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

1) (a) bendinin 1, 2, 3 ve 6 ncı alt bentlerinde kayıtlı defterleri bilanço esasında defter tutan dernekler de tutarlar.

2) Yevmiye Defteri, Büyük Defter ve Envanter Defteri: Bu defterlerin tutulma usulü ile kayıt şekli Vergi Usul Kanunu ile bu Kanununun Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden yayımlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri esaslarına göre yapılır.

Tutulacak defter ve kayıtların Türkçe olması zorunludur. Defterler mürekkepli kalemle yazılır.

Defterler bilgisayar ortamında da tutulabilir. Ancak form veya sürekli form şeklinde tutulacak defterler, kullanılmaya başlanmadan önce her bir sayfasına numara verilerek ve onaylatılarak kullanılabilir. Onaylı sayfalar kullanıldıktan sonra defter haline getirilerek muhafaza edilir.

Yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kurallarına göre düzeltilebilir. Diğer defter ve kayıtlara rakam ve yazılar yanlış yazıldığı takdirde düzeltmeler ancak yanlış rakam ve yazı okunacak şekilde çizilmek, üst veya yan tarafına veya ilgili bulunduğu hesaba doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir. Yanlış rakam ve yazının çizilmesi halinde, bu rakam ve yazıyı çizen tarafından paraflanır.

Defterlere geçirilen bir kayıt; kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz hale getirilemez.

Karar defterinin sayfa sonunda imza için bırakılan bölümü hariç defterlerin satırları, çizilmeksizin boş bırakılamaz ve atlanamaz. Ciltli defterlerde, defter sayfaları ciltten koparılamaz. Tasdikli form veya sürekli form yapraklarının sırası bozulamaz ve bunlar yırtılamaz.

Derneklere ait belgeler, kaydedildikleri defterdeki kayıt sırasına uygun olarak numaralandırılır ve dosyalanarak saklanır.

Kayıt zamanı;

İşlemler, defterlere günlük olarak kaydedilir. Ancak, gelir ve gider kayıtları;

a) İşlemlerin, işin hacmine ve gereklerine uygun olarak muhasebe düzeni ve güvenliğini bozmayacak bir süre içinde kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtlar on günden fazla geciktirilmez.

b) Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan belgelere dayanarak tutan derneklerde, işlemlerin bunlara kaydedilmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, işlemlerin esas defterlere kırkbeş günden daha geç intikal ettirilmesine imkan vermez. Dernek defterlerinin denetim amacıyla istenmesi halinde, kırkbeş günlük sürenin dolması beklenmeden kayıtların işlenmesi zorunludur.

Hesap dönemi;

Derneklerde hesap dönemi bir takvim yılıdır. Hesap dönemi 1 Ocak’ta başlar ve 31 Aralık’ta sona erer. Yeni kurulan derneklerde hesap dönemi kuruluş tarihinde başlar ve 31 Aralık’ta sona erer.

Defterlerin ara tasdiki;

Bu defterlerin kullanılmasına sayfaları bitene kadar devam edilir ve defterlerin ara tasdiki yapılmaz. Ancak, bilanço esasına göre tutulan defterler ile form veya sürekli form yapraklı defterlerin, kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda, her yıl yeniden tasdik ettirilmesi zorunludur.

B-Dernek gelirlerinin tahsilinde kullanılacak Alındı Belgelerinin bastırılması

Alındı belgelerinin biçimi;

Dernek gelirlerinin tahsilinde kullanılacak Alındı Belgeleri Dernekler Yönetmeliği 42. maddesinde belirtilen biçim ve ebatta yönetim kurulu kararıyla matbaaya bastırılır.

Alındı belgelerinin kontrolü;

Bastırılan alındı belgelerinin seri ve sıra numaraları ile diğer baskı işlerinde kusur bulunup bulunmadığı, sayman üyece kontrol edilir. Kontrolde hatalı olduğu ortaya çıkan cilt veya formlar geri verilerek aynı miktarda yenisi bastırılır. Alındı belgeleri, matbaadan sayman üye tarafından bir tutanak ile teslim alınır.

Alındı belgelerinin deftere kaydı;

Dernek saymanınca teslim alınan alındı belgelerinin tamamı, numarası en küçük olan alındı belgesi cildinden başlamak üzere defterin yalnızca başlangıç, bitiş ve serisi sütunları doldurularak, her bir satırda bir alındı belgesi cildi gösterilecek şekilde alt alta yazılmak suretiyle kaydedilir. Defterin diğer sütunları, alındı belgesi ciltlerinin gelir tahsil edecek kişilere teslim edilmesi veya teslim edilen alındı belgesi cildinin iade edilmesi sırasında doldurulur.

Alındı belgelerinin kullanımı;

Alındı belgeleri, gelir tahsil etme görev ve yetkisine sahip bulunanlara, sayman üyelerce imza karşılığı verilir ve kullanıldıktan sonra imza karşılığı geri alınır. Bu işlemler Alındı Belgesi Kayıt Defterinde gösterilir.

Alındı belgeleri, sabit boyalı sert veya sivri uçlu tükenmez kalemle okunaklı bir biçimde silintisiz ve kazıntısız olarak doldurulur. Ödemede bulunana asıl yaprak koparılarak verilir, koçan kısmı ciltte bırakılır. Düzenleme sırasında hata yapılırsa, hatalı belge yaprağı ödemede bulunana verilmez. Asıl ve koçan yaprakların üzerine “İPTAL” ibaresi yazılıp her ikisi koparılmadan ciltte bırakılır.

Form şeklinde bastırılan alındı belgeleri, elektronik sistemler aracılığıyla doldurulduktan sonra aslı ödemede bulunana verilir; sureti dosyasında muhafaza edilir.

C- Yetki belgesi düzenlenmesi

Dernek adına gelir tahsil edecek kişi veya kişiler, yetki süresi de belirtilmek suretiyle, yönetim kurulu kararı ile tespit edilir. Gelir tahsil edecek kişilerin açık kimliği, imzası ve fotoğraflarını ihtiva eden (Dernekler Yönetmeliği EK-19’da bulunan) “Yetki Belgesi” dernek tarafından üç nüsha olarak düzenlenerek, dernek yönetim kurulu başkanınca onaylanır. Yetki belgelerinin birer sureti dernekler birimlerine verilir.

Dernek adına gelir tahsil edecek kişiler, ancak adlarına düzenlenen yetki belgelerinin bir suretinin dernekler birimine verilmesinden itibaren gelir tahsil etmeye başlayabilirler

Yetki belgelerinin süresi, yönetim kurullarının görev süresi ile sınırlıdır. Yeni seçilen yönetim kurullarının, yetki belgelerini birinci fıkra esaslarına göre yenilemesi zorunludur. Yetki belgesinin süresinin bitmesi veya adına yetki belgesi düzenlenen kişinin görevinden ayrılması, ölümü, işine veya görevine son verilmesi, derneğin kendiliğinden dağıldığının tespit edilmesi veya fesih edilmesi gibi hallerde, verilmiş olan yetki belgelerinin dernek yönetim kuruluna bir hafta içinde teslimi zorunludur. Ayrıca, gelir toplama yetkisi yönetim kurulu kararı ile her zaman iptal edilebilir. Yetki belgesi ile ilgili değişiklikler yönetim kurulu başkanınca, onbeş gün içerisinde dernekler birimine bildirilir.

D -Gelir–Gider İşlemleri

Dernek gelirleri alındı belgesi ile tahsil edilir. Dernek gelirlerinin bankalar aracılığı ile tahsili halinde banka tarafından düzenlenen dekont veya hesap özeti gibi belgeler alındı belgesi yerine geçer.

Dernek adına gelir tahsil etmekle yetkili olan kişiler, tahsil ettikleri paraları otuz gün içerisinde dernek saymanına teslim ederler veya derneğin banka hesabına yatırırlar. Ancak, tahsilatı 2005 yılı için 1000.- YTL’yi (yeniden değerleme oranında artırılır) geçenler, 30 otuz günlük süreyi beklemeksizin tahsil ettikleri parayı en geç iki iş günü içinde dernek saymanına teslim ederler veya derneğin banka hesabına yatırırlar.

Dernek kasasında bulundurulabilecek para miktarı, ihtiyaçlar dikkate alınarak yönetim kurulunca belirlenir.

Dernek giderleri ise fatura, perakende satış fişi, serbest meslek makbuzu gibi harcama belgeleri ile yapılır. Ancak dernekler, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi kapsamında bulunan ödemeleri için Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre gider pusulası, bu kapsamda da bulunmayan ödemeleri için Gider Makbuzu düzenlerler.

Dernekler tarafından kişi, kurum veya kuruluşlara yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri (Dernekler Yönetmeliği EK-15’te bulunan) Ayni Yardım Teslim Belgesi ile yapılır. Kişi, kurum veya kuruluşlar tarafından derneklere yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri ise Ayni Bağış Alındı Belgesi ile kabul edilir.

Bu belgeler; Dernekler Yönetmeliğinde ((EK-13) (EK- 14) ve (EK- 15)’de) gösterilen biçim ve ebatta, müteselsil seri ve sıra numarası taşıyan, kendinden karbonlu elli asıl ve elli koçan yaprağından meydana gelen ciltler veya elektronik sistemler ve yazı makineleri aracılığıyla yazdırılacak form veya sürekli form şeklinde, dernekler tarafından bastırılır. Form veya sürekli form şeklinde bastırılacak belgelerin, belirtilen nitelikte olması zorunludur.

Saklama süresi;

Defterler hariç olmak üzere, dernekler tarafından kullanılan alındı belgeleri, harcama belgeleri ve diğer belgeler özel kanunlarda belirtilen süreler saklı kalmak üzere, kaydedildikleri defterlerdeki sayı ve tarih düzenine uygun olarak 5 yıl süreyle saklanır.

İşletme hesabı tablosu;

İşletme hesabı esasına göre kayıt tutan dernekler yıl sonlarında (31 Aralık) (Dernekler Yönetmeliği EK-16’da gösterilen biçimde) “İşletme Hesabı Tablosu” düzenlerler.

Bilanço esasına göre raporlama;

Bilanço esasına göre defter tutan derneklerin yıl sonlarında (31 Aralık), Maliye Bakanlığınca yayımlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerini esas alarak bilanço ve gelir tablosunu düzenlemeleri yeterlidir.

E-Üye kayıt işlemleri

Derneğe üye olmaları Kanunla yasaklanmamış olan ve dernek tüzüğüne göre üye olma şartlarını taşıyan kişilerin derneğin yönetim kuruluna yapacakları yazılı üyelik başvuruları yönetim kurulunca görüşülerek en çok otuz gün içinde üyeliğe kabul veya isteğin reddi şeklinde karara bağlanıp, sonucu müracaat sahibine yazı ile duyurulması zorunludur. Derneğin, ilk genel kurul toplantısının yapılacağı tarihe kadar, dernek tüzüğünde sayıları belirtilen yönetim ve denetleme kuruları üye tam sayısının asıl ve yedeklerini oluşturabilecek sayıdan az olmamak üzere üye kayıt edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

Yönetim kurulunca, karar defterinde alınan karar ile üyeliğe kabul edilmiş bulunanlar dernek üyesi olurlar. Üyeliğe kabul kararının tarih ve sayısı ile üyenin kimlik bilgileri ve aidat ödentileri üye kayıt defterine kayıt edilir.

Yazılı olarak yapılacak üyelik başvurusu, dernek yönetim kurulunca en çok otuz gün içinde karara bağlanır ve sonuç yazıyla başvuru sahibine bildirilir. Başvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir.

Üyelik için kanunda veya tüzükte aranılan nitelikleri sonradan kaybedenlerin dernek üyeliği kendiliğinden sona erer.

Hiç kimse, dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Her üye yazılı olarak bildirmek kaydıyla, dernekten çıkma hakkına sahiptir.

Tüzükte üyelerin çıkarılma sebepleri gösterilebilir.

Tüzükte çıkarma düzenlenmemişse üye, ancak haklı sebeple çıkarılabilir. Bu çıkarma kararına, haklı sebep bulunmadığı ileri sürülerek itiraz edilebilir.

F- Genel kurul toplantısı

Derneğin, kuruluş işlemlerinde eksiklik ve kanuna aykırılık bulunmadığına ilişkin olarak mahallin mülki amirliğince yapılan yazılı bildirimi izleyen altı ay içinde dernekler ilk genel kurul toplantısını yapmak ve organlarını oluşturmakla yükümlüdürler.

Genel kurul;

a) Dernek tüzüğünde belli edilen zamanlarda olağan,

b) Yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinden beşte birinin yazılı isteği üzerine otuz gün içinde olağanüstü toplanır.

Genel kurul toplantıya yönetim kurulunca çağrılır.

Çağrı usulü;

Yönetim kurulu, dernek tüzüğüne göre genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesini düzenler. Genel kurula katılma hakkı bulunan üyeler, en az onbeş gün önceden, günü, saati, yeri ve gündemi bir gazetede ilan edilmek veya yazılı ya da elektronik posta ile bildirilmek suretiyle toplantıya çağrılır. Bu çağrıda, çoğunluk sağlanamaması sebebiyle toplantı yapılamazsa, ikinci toplantının hangi gün, saat ve yerde yapılacağı da belirtilir. İlk toplantı ile ikinci toplantı arasındaki süre yedi günden az, altmış günden fazla olamaz.

Toplantı, çoğunluk sağlanamaması sebebinin dışında başka bir nedenle geri bırakılırsa, bu durum geri bırakma sebepleri de belirtilmek suretiyle, ilk toplantı için yapılan çağrı usulüne uygun olarak üyelere duyurulur. İkinci toplantının geri bırakma tarihinden itibaren en geç altı ay içinde yapılması zorunludur. Üyeler ikinci toplantıya, birinci fıkrada belirtilen esaslara göre yeniden çağrılır.

Genel kurul toplantısı bir defadan fazla geri bırakılamaz.

Toplantı usulü;

Genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesi toplantı yerinde hazır bulundurulur. Toplantı yerine girecek üyelerin resmi makamlarca verilmiş kimlik belgeleri, yönetim kurulu üyeleri veya yönetim kurulunca görevlendirilecek görevliler tarafından kontrol edilir. Üyeler, yönetim kurulunca düzenlenen listedeki adları karşısına imza koyarak toplantı yerine girerler. Kimlik belgesini göstermeyenler, belirtilen listeyi imzalamayanlar ile genel kurula katılma hakkı bulunmayan üyeler toplantı yerine alınmaz. Bu kişiler ve dernek üyesi olmayanlar, ayrı bir bölümde genel kurul toplantısını izleyebilirler.

Toplantı yeter sayısı sağlanmışsa durum bir tutanakla tespit edilir ve toplantı yönetim kurulu başkanı veya görevlendireceği yönetim kurulu üyelerinden biri tarafından açılır. Toplantı yeter sayısı sağlanamaması halinde de yönetim kurulunca bir tutanak düzenlenir.

Açılıştan sonra, toplantıyı yönetmek üzere bir başkan ve yeteri kadar başkan vekili ile yazman seçilerek divan heyeti oluşturulur.

Dernek organlarının seçimi için yapılacak oylamalarda, oy kullanan üyelerin divan heyetine kimliklerini göstermeleri ve hazırun listesindeki isimlerinin karşılarını imzalamaları zorunludur.

Toplantının yönetimi ve güvenliğinin sağlanması divan başkanına aittir. Genel kurul, gündemdeki konuların görüşülerek karara bağlanmasıyla sonuçlandırılır. Genel kurulda her üyenin bir oy hakkı vardır; üye oyunu şahsen kullanmak zorundadır.

Toplantıda görüşülen konular ve alınan kararlar bir tutanağa yazılır ve divan başkanı ile yazmanlar tarafından birlikte imzalanır. Toplantı sonunda, tutanak ve diğer belgeler yönetim kurulu başkanına teslim edilir. Yönetim kurulu başkanı bu belgelerin korunmasından ve yeni seçilen yönetim kuruluna yedi gün içinde teslim etmekten sorumludur.

Mahkemece kayyım atanması veya Medeni Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre görevlendirilme yapılması halinde, bu maddede yönetim kurulana verilen görevler bu kişiler tarafından yerine getirilir.

G-Genel kurul sonuç bildirimi;

Olağan veya olağanüstü genel kurul toplantılarını izleyen otuz gün içinde, yönetim ve denetim kurulları ile diğer organlara seçilen asıl ve yedek üyeleri içeren (Dernekler Yönetmeliği EK-3’te belirtilen) “Genel Kurul Sonuç Bildirimi “ ve ekleri yönetim kurulu başkanı tarafından mülki idare amirliğine bildirilir:

Bu bildirime;

a) Divan başkanı, başkan yardımcıları ve yazman tarafından imzalanmış genel kurul toplantı tutanağı örneği,

b) Tüzük değişikliği yapılmışsa, tüzüğün değişen maddelerinin yeni ve eski şekli ile dernek tüzüğünün son şeklinin her sayfası yönetim kurulunca imzalanmış örneği.

Eklenir.

Genel kurul sonuç bildirimi ve ekleri, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

Genel kurul sonuç bildirimleri, dernek yönetim kurulu tarafından yetki verilen bir yönetim kurulu üyesi tarafından da yapılabilir. Bildirimin yapılmamasından yönetim kurulu başkanı sorumludur.

Sandığı bulunan dernekler, sandıklarına ait genel kurul sonuç bildirimi ve eklerini bu maddede belirtilen usulde mülki idare amirliğine bildirirler.

H-Beyanname verilmesi

Beyanname verme yükümlülüğü

Dernek yönetim kurulu başkanları, her takvim yılının ilk dört ayı içinde bir önceki yıla ait Dernek Beyannamelerini (Dernekler Yönetmeliği EK-21’de bulunan) doldurarak mülki idare amirliğine vermekle yükümlüdürler. İl merkezlerinde ve büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçelerde bulunan dernekler beyannamelerini bir adet, diğer ilçe merkezinde bulunanlar ise iki adet olarak verirler.

Şubeler, mülki idare amirliğine verecekleri beyannamelerin birer örneğini bağlı bulundukları derneğe de vermekle yükümlüdürler.

I-Değişikliklerin bildirilmesi

Dernekler, yerleşim yerlerinde (İkametgahlarında) meydana gelen değişiklikleri (Dernekler Yönetmeliği EK- 24’te bulunan)“Yerleşim Yeri Değişiklik Bildirimini”;

Genel kurul toplantıları dışında dernek organlarında meydana gelen değişiklikleri (Dernekler Yönetmeliği EK- 25’te bulunan) “Dernek Organlarındaki Değişiklik Bildirimini”

Doldurmak suretiyle, değişikliği izleyen otuz gün içinde mülki idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler. Bu belgeler, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

Dernek tüzüklerinde yapılan değişiklikler de tüzük değişikliğinin yapıldığı genel kurul toplantısını izleyen otuz gün içinde, (Dernekler Yönetmeliği EK-3’te bulunan) “Genel Kurul Sonuç Bildirimi “ ekinde mülki idare amirliğine bildirilir.

J-Taşınmazların bildirilmesi

Dernekler edindikleri taşınmazları tapuya tescilinden itibaren otuzgün içinde (Dernekler Yönetmeliği EK- 26’da bulunan)“Taşınmaz Mal Bildirimini Formu” nu doldurmak suretiyle mülki idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler.

Bu form, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

K-Mal bildirimi

04.5.1990 gün, 20508 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 3628 sayılı “Mal Bildiriminde bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu”na ve bu Kanuna atfen çıkartılmış olan “Mal Bildiriminde bulunulması Hakkında Yönetmelik” gereğince, Türk Hava Kurumunun Genel Yönetim ve Merkez Denetleme Kurulu Üyeleri ile Genel Merkez Teşkilatında ve Türk Kuşu Genel Müdürlüğünde, Türkiye Kızılay Derneğinin Merkez Kurullarında ve Genel Müdürlük teşkilatında görev alanlar ve bunların Şube Başkanları ve Kamuya Yararlı Derneklerin Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri (Mal Bildiriminde bulunulması Hakkında Yönetmelik ekinde bulunan) “Mal Bildirim Formu”nu tek nüsha olarak doldurmak ve tarih belirterek imzalamak suretiyle mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar.

Türk Hava Kurumunun, Türkiye Kızılay Derneğinin ve Kamuya Yararlı Derneklerin Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri için İçişleri Bakanlığına, bunların Şube Başkanları için bulundukları İl Valiliklerine, Türk Hava Kurumu ile Türkiye Kızılay Derneğinde görev alanlar için Kurum ve Dernek Genel Başkanlığına,

Bu göreve başlama tarihini izleyen bir ay içinde mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar.

Mal bildiriminde bulunacak olanların kendilerine, eşlerine ve velayetleri altındaki çocuklarına ait bulunan taşınmaz malları ile 1 inci derece Devlet Memurlarına yapılan aylık net ödemenin beş katından fazla tutarındaki her biri için ayrı olmak üzere, para, hisse senetleri ve tahviller ile altın, mücevher ve diğer taşınır malları, hakları, alacakları ve gelirleriyle bunların kaynakları, borçları ve sebepleri bu mal bildiriminin konusunu teşkil eder.

Mal varlığında önemli bir değişiklik olduğunda bir ay içinde,

Görevin sona ermesi halinde, ayrılma tarihini izleyen bir ay içinde,

Görevlere devam edenler, sonu (0) ve (5) ile biten yılların en geç Şubat ayı sonuna kadar,

Mal bildirimlerini yenilerler.

L-Derneğin İç Denetimi

Dernekte genel kurul, yönetim kurulu veya denetim kurulu tarafından iç denetim yapılabileceği gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim yaptırılabilir.

Genel kurul veya yönetim kurulu, gerek görülen hallerde denetim yapabilir veya bağımsız denetim kuruluşlarına denetim yaptırabilir.

Genel kurul, yönetim kurulu veya bağımsız denetim kuruluşlarınca denetim yapılmış olması, denetim kurulunun yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Derneğin denetleme kurulu; derneğin tüzüğünde gösterilen amaç ve amacın gerçekleştirilmesi için sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları doğrultusunda faaliyet gösterip göstermediğini, defter, hesap ve kayıtların mevzuata ve dernek tüzüğüne uygun olarak tutulup tutulmadığını, dernek tüzüğünde tespit edilen esas ve usullere göre ve bir yılı geçmeyen aralıklarla denetler ve denetim sonuçlarını bir rapor halinde yönetim kuruluna ve toplandığında genel kurula sunar.”

İktibas: Dernekler Dairesi Başkanlığı