31 Mart 2010 Çarşamba

neyzen tevfik şiirleri

ABDÜLHAMİD'İN AĞZINDAN BİR NUTK-I HÜMÂYUN (İdam cezası almasına sebep olan şiir)



Kal'a-i âsâr-ı zulme verdim istihkâm-ı tam

Ettim istibdad ile tarihe ibka-ı nâm



Öyle tarsîn eyledim olsa cihan zir ü zeber

Attığım üss-i mezâlim haşre dek eyler devam



Ben o cellâdım, vatanda açtığım her yârenin

İltihâbı bir zaman etmez kabul-i iltiyâm



Nerde Cengiz, Engizisyon, nerde Haccac ü Yezid,

Nerde Timur, Hülâgû, nerde ecdâd-ı izâm



Nerdedir Şeddâd ü Nemrûd, nerdedir Ad-u Semûd

Her cihetçe zâlimân-ı dehre ben oldum imâm



Ben ölürsem mülk-ü millet bitmeden volkan gibi

Ka'r-ı lâhdimden tüter eflâka dûd-i intikam!



Ol kadar ezdim şu miskin milleti ki etmesin

Fasl-ı dâvâ eylemek'çün rûz-i mahşerde kıyâm!



--------------------------------------------------------------------



Dörtlükleri



Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;

Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler...

Künyeni almak için, partiye ettim telefon,

"Bizdeki kayda göre, şimdi o meb'us!" dediler...



Kim demiştir kanun alınmıştır ayak altına,

Böyle bir halin vukuunda hamiyyet çiğnenir.

Devleti yolsuz görenler halt eder bir beldede,

Kaldırım olmazsa kanun-ı hükûmet çiğnenir.



Kim demiştir kanun alınmıştır ayak altına,

Böyle bir halin vukuunda hamiyyet çiğnenir.

Devleti yolsuz görenler halt eder bir beldede,

Kaldırım olmazsa kanun-ı hükûmet çiğnenir.



Felsefemdir kitab-ı imânım,

Taparım kendi rûhumun sesine.

Secde eyler hâkikatim her ân,

Kalbimin âteş-i mukaddesine.



Gözünü aç daha meydan var iken,

Dizginin canbaz elinde Neyzen!

Girmedim ya kapısından baktım,

Cennet'i at pazarı sandım ben.



Bî-namaz deyip beni Hak'dan uzak gören,

Sığmaz senin hayâline mihrâb ü mübrem.

Sen sade beş vakitte ararsın Allahını,

Ben her zaman onunla emîn ol beraberim.





Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.

Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.

Geçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca,

Kürsî-i liyakat pezevenk, puşt olanandır!







Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden,

Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü.

Kara bir kinle taassub pusudan çıktı yine,

Yurdu şâhâne cehâlet yeni baştan bürüdü.







----------------------------------------------------------------------



İkilikler



Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti,

Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti!







*

Kâbe'den maksat varmaktır yâra,

Kör gibi tapınma kuru duvara.







*

Mey'de Bektâşi göründüm, Ney'de oldum Mevlevî,

Meşrebim Mollâ-yi Rûmî, mezhebim Bektâşidir







*

Üstüne alma fakat dinle samur kürkçüyü sen,

Nasıl olsa kabahat sahibini terk etmez.



Koşma



Dudağında yangın varmış dediler,

Tâ ezelden yayan koşarak geldim.

Alev yanaklara sarmış dediler,

Sevdâ seli oldum; taşarak geldim.



Kapılmışım ak oduna bir kere,

Katlanırım her bir cefâya, cevre

Uğraya uğraya devirden devre

Bütün kâinatı aşarak geldim.



Yapmak, yıkmak senin bu gamlı ömrü.

Ben gönlümü sana verdim götürü.

Sana meftûn olduğumdan ötürü

Sarhoş oldum Neyzen, coşarak geldim.



SAHNE-I ÖMRÜMDEN NEFS-I EMMAREYE HİTÂBIM !



Alemin bağızârını ....yim,

Sünbül-ü verd-ü hârını ....yim,

Andelib-i nizârını ....yim,

Hasılı nevbâharını ....yim!



Bana yoktur, lüzumu gülşeninin,

Şeb-i tarik-ü rûz-ı rû’ şeninin,

Ne gülâmanın, ne de zeninin,

Hepsinin tâ mezarını ....yim!



Ağlamam ben, ben erkeğim erkek,

Hayli güçtür bana cefâ etmek,

Minnet bu ömrü de be felek,

Atını al tımarını ....yim!



Güççedir bu fakiyi aldatmak,

Yüzdürüp sonra künteden atmak,

Gözünü aç da sen bana bir bak,

Ben senin i’tibârını ....yim!



Sâkıy-i mâh-rûyına ....yım,

Gülünün reng-ü bûyuna ....yım,

Mutribin hây-u hûyuna ....yım,

Sâgar-ı neşvedârını ....yim!



Yok safâsı hezâr-ı dem-gerinin,

Gül-sitanda şükûfe-i terinin,

Bezm-i sahba-yı rûh perverinin,

Neşvesile humarını ....yim!



Feleğin uğradımsa vartasına,

....yım ağzının tam ortasına;

Bunu yazsın cihan da hartasına;

Kıta’at-ü bihârını ....yim!



Çukurçeşme – İstanbul, 1317



İSKELET



Sen, ey tarih-i millet, ey şehâdetnâme-i ecdâd,

Haber ver böyle günlerde, ederdin kimden istimdâd?



Uyan bir kerre bak mülke sen ey pürşân olan mazi,

Yıkıldı üstüne halin şu kanlı kirli enkazı.



Şu binlerce zinâ-zâde vatan bâziçe olmuştur.

Ocak’ lardan esâs-ı devlete kundak konulmuştur.



Sunuldu millete zehrâb-ı şer câm-ı cehâletle,

Yed-i İblis’i bûs etti eşekler hüsn-i niyyetle.



Mületevvestir bugün cümle devair siyn-ü zilletle,

Yazılmıştır vukûat-ı ahire hun-ı milletle.



Nezâretler, irâdetler verildi usta Cavid’ e.

O demde başladı aylıkları ehlince tezyîde.



Uyup her dâire kanuna çevrildi fırıldıklar,

Usûl-i darbı tuttu Meclis-i Milli’ de yardaklar.



Çıkıp kürsi-i istikrâza keşkûl dest-i devlette,

Beyân-ı nutkeden bir cenfedâdır râh-ı millete.



Davul boynunda halkın, parsayı bir kaç şakıy toplar,

Ki onlar da Cemâl, Enver ile Tal’ât gibi hoplar.



Kaçarlar, dîdeden olmak nihân onlarca bir şey mi?

Vatan uğrunda tebdil-i mekân onlarca bir şey mi?



Sadedden çıktım amma hâtıra bir fıkra gelmiştir,

Eğer tasdi’ edersem de geçilmez, çünkü pek nâdir.



Var imiş çingenede bir ayı, bir de maymun,

Oynatır bunları gündüz üçü birden memnun.



Olarak avdet ederler ahıra her akşam,

Gel, yoğurtsuz durmazmış, acıkırmış bu ağam.



Yolda bir kâse yoğurdu alarak saklarmış,

O çıkınca dışarı maymun onu haklarmış.



Her ne artarsa dibinde ayının çehresine,

Sürerek hem çekilirmiş köşede hücresine.



Kahveden vakti gelince çıkarak çingâne,

Uzanırmış, ahıra doğru, yoğurtla nâne.



Bir bakarmış ki içinde çanağın yeller eser,

Bu işi hangisinin yaptığını aklı keser;



Öyle yâ işte na maymun, yatıyor başta yular,

Ağzını burnunu durmaz öteki vîra yalar.



Yapışırmış sobaya çingene işte o zaman,

Dayağı yer ayı maymun köşede hande-kûnân.



Şu bir fıkra, fakat insan için şayân-ı ibrettir,

Gülüp de geçme, tetkik et, tamamen bir hakiykattir.



Adem – abâd-ı mâziden gelir bir nevha-i efsüs,

Sımâh-ı millete çarpar, duyan kim? Mevce-i kâbûs.



Bu halkın ruhunu, iz’anını boğmuş cehâletle,

Çakal doğmuştur aslandan beşer şeklinde bir kitle.



Kanında kalmamış, ecdâdının aşâr-ı vicdânı,

Takılmış boynuna lavk-ı esâret, işte bürhanı.



Berât-ı acz-ü zillet cephesinde hilkaten mestûr,

Necât-û fevz-ü hürriyyet, zafer indinde hep menfûr.



Tereddüd gözlerinde bi kararîye işârettir,

Sözünden tab’-bî rengi nükûle bir alâmettir.



Koşar ser-der hevâ her bir leîmin mâverâsından,

Nedir maksad sorulsa bî haberdir mâcerâsından.



Edâninin elinde şerre âlet, hakk-ı mazlûma,

Ocak’larda tüner her dem müşâbih bûm-ı meş’ûma.



Dilinde metu-i fetvâ-yı cinâyet vird-i dâimdir,

Zulümle kan akıtmak sanki dinî bir merâsimdir.



Belâ-yı kahr-u istibdada teşne şu’lesiz gözler,

O kâbûs-ı girânı vuslat-ı canân gibi özler.



Ocak’da and içirmişler bu hun- lisan-ı ma’lüme,

Hep onlar âşinâ Merkez’ deki esrâr-ı mektûme.



Biçer elbette kendi ektiğin herkes bu âlemde,

Bekaa yok sûr-ı şâdîde ve nâşâdî-i mâtemde.



Fakat kaanun-ı hikmette budur şer nâme-i defter;

Fazîlet muhyi-i şâdî, cehâlet mâteme müncer.



Esâs-ı pâydâri-i vatan, devlet adâlettir,

Maarif- ilm-ü fen, san’at, birer bâb-ı sa’adettir.



Belâ-yı cû’ ile endîşe-i ferdâ sokaklardan,

Temessül eylemiş, şekl-i ahâlide geçer her an.



Bütün gün milleti ta’kib eder bir div-i nevmîdî,

Girer sakf-u cidârından büyûtun tayf-ı tehdidi.



Emeller tîşe-i gamla kazılmış hufrede medfün,

Gönül küskün, kararmış dîdeler, erbâb-ı hak mescûn.



Açılmış dest-i eytâm-u erâmil arş-ı Rahman’a,

Kapanmış perde-i bu zulmistan-ı hüsrâna.



Şikâyet var, mehâkim yok; maraz çoktur, devâ mefkûd,

Belâ çok, def’ eden yoktur, yanar belde, sular mesdûd.



Giden gelmezse serhadde gelen de dönmez elbette,

Firâr etmişse askerden karar eyler şakavette,



Sadakat, hüsn-i hizmet hep mükâfata mukabildir.

Güler yüz, iltifât, ihsan-u eltâfa muadildir.



“Görüp ahk3am-ı asrı münhârif sıdk-u selâmetten

Çekildim izzet-ü ikbâl ile bâb-ı hükûmetten.”



Deyen şu Dâhî-i â’zam, rehâ peymâ-yı millettir.

Açıp tarihi kabristanda say emsâlini bir bir:



Dayak, zindan, nefiy, gurbet, mezâlim, katl-u istibdâd.

Hakiykat ehline tatbiyk olunmak bizdedir mu’tad



Evet üç beş deni meydân-ı idlâle atılmıştır.

Hemen beş on beyinsiz bu eracîfe takılmıştır.



Cehâlet perde-pûş-i nazra-i idrâk-ü isti’dad.

Rezilet, sâlib-i şerm-ü hacâlet herçibâdabâd.



Âtaletten uyuşmuş mâr-i sermâ-dideye benzer,

Hazîz-i meskenetten sem saçar bu mel’anet göster.



İnanmaz ilme, takdire, kulak asmaz tedâbire,

Pes-ü belâsını görmek gelir güç çünkü hınzîre.



Şu on yıllık idâre sarstı mülkü taâ esâsından.

Anasır da vilâyetler gibi ayrılmada her an.



Açıldı saf-be saf harb-ü sefer hâriçte, dâhilde,

Kuruldu heymeler merkezde, serhadde, menâzilde



Vatan evlâdı önce başlandı mahv-u i’dâma,

Büründü serteser her yer sehâb-ı zulm-ü âlâma.



Zuhûra yüz tutunca bizdeki asâr-ı izmihlâl,

Görüldü başlarında hepsinin sevdâ-yı istiklâl



Cehâletten serîr-i hâkimiyyet çöktü alçaldı

Hulâsa mülk-ü milletten kuru bir iskelet kaldı.



Eskişehir, 5/2/1335



ŞÜPHE



Şüphemin dalgaları her dini boğdu, aştı,

Gönlümün yolları gittikçe karanlıklaştı.



Bir teselli veremez bilgi denen şu kötürüm,

Hele imân ise, o köhne yular, mahz-ı cürüm.



Sû-i kasd eylemiyen aklına iyman edemez,

Takılıp bir masalın ardına mantık gidemez.



İşte su nâmütenahi denilen varlıklar,

Sevdiğim fâhişenin bir piçi dersem ne çıkar?



Kâinatı doğuran kahbe bilir iç yüzünü,

Önü zulmet, sonu zulmet, nideyim gündüzünü?



Sen takıl da peşine bir sürü ehl-i tarabın,

Korkmadan gir kanına hikmetin, aşkın şarabın!



Beyoğlu, 1938



O ÖLMEDİ!



Tanrı ölmez, O dilerse görünür bir müddet,

Kaybolunca O’nu kalbinde bulur her millet.



Biliyormuş kaderin cilvesini evvelce,

Bütün ecrâm-ı semâ yasla büründü o gece.



Yaklaşan bir acı önce güneşi korkuttu,

Ay tutuldu diyemem gökyüzü mâtem tuttu.



Ata geçtin ebedin mevki-i müstahkemine

Bir direktif veriyor arza, beşer âlemine!



Bize ilhâm ile isâl ediyor her haberi,

Ki O’nun kudret-i külliye, emirber neferi.



Bağladı dâr-ı fenânın ebede telsizini,

Güdelim açtığı yollardan mübârek izini.



Atatürk’ ün beşere sunduğu peymânı budur:

Atatürk’ e inananlar er olur, sulhu korur!



Beyoğlu, 1938



AÇMAZ



Ulu Tanrı’m, bu Arap açmazı Türkü yendi

Tam bin üç yüz sene bîcareye Müslim dendi



Altı bin yıl maval gezdi ağızdan ağıza

Kapılan yandı bu iman denilen mıhladıza



Aslı yok, astarı yok, esteri yok, kervanı var

Aklı yok, rehberi yok, varlığı yok, şeytanı var



Bu uğurda sürünenler tamam üç yüz milyon

Hepsi de birbirinin zıddı ve şer’an mel’un



Bin bir uçlu kazığı çak diye verdin deliye

Bağladın hem de yularsız biz kâl ü belîye



Gece bastı kara kaplı kitap oldu hâkim

Anırırken tepişen bunca eşek hep âlim



Hepsi de kendisinin gittiği yol doğru sanır

Razıdır yaptığına az buçuk elden utanır



Utanırdan garazım menfaatinden korkar

Yoksa her şeye müsait o sarık, kanlı yular



Sargı sarmış gibi bir kör çıbana, manzarası

O kızıl fes, o Grek damgası, yüzler karası



Taşıdı yüz sene bu illeti bîçare vatan

O cinayet sürüsü gitti sılaya karadan



Âdem’ in hasleti temsil edemez bu piyesi

Türke düştü beşerin zaviye-i tesviyesi.



Balıkesir, 1926



O’ NA



Değil binlerce milyonlarca, milyarlarca aşıklar

Senin hep gölgeni sevmiş, yüzünden bîhaber gitmiş



Dem vurmuş enbiyalar nâr-ı aşkından

Tutuşmuş hepsi kül olmuş, özünden bîhaber gitmiş



Bütün edyânı gûna-gûn’ a olmuş kaşların mihrap

Kapanmış secdeye bunlar gözünden bîhaber gitmiş



Elindeki körlerin şu ilm ü mantık kör ışık olmuş

Düşenler dam-ı davaya sözünden bîhaber gitmiş



Şarabı “Len-terânî” den içermiş sâki-i hikmet

Bizim leyl-i firakın gündüzünden bîhaber gitmiş



ANLADIN MI?



Hicran destanını kendinden oku,

Mecnundan duyupta rivayet etme,

Aşkın leylâsını gördünse söyle,

Söz temsili bulup hikâyet etme,



Yüz bin leylâ doğar âlemde her gün,

Senin aradığın zevk, safa, düğün.

Tutacağın işi önden düşün;

Daha ilk adımda nedamet etme.



Sevdanın önünde pek güvenilmez,

Tutuşursan eğer kolay sönülmez.

Bu yolun hükmüdür geri dönülmez,

Canına kıymazsan seyahat etme.



İyi bak kabına olmasın delik,

Boşuna taşırsın gider gündelik.

Ânında ölmedi, ettiğin iyilik,

Alem duysun diye inat etme.



Kâbe’den maksadın varmaktır yara,

Kör gibi tapınma, kuru duvara,

Hızırı istersen kendinde ara,

Bulamadım gibi rezalet etme!



Muhabbet herkesin aklını çelmez,

Gönül viranesi kolay düzelmez,

Alemden çekinme bir zarar gelmez,

Sen kendi kendine hiyanet etme.



Sen, şatır gönlüne hicran dolmasın,

Gençliğin gülseni gamla solmasın,

“Neyzen” gibi aklın yarda olmasın,

Özründen çok büyük kabahat etme!



Tıp Fakültesi Hastanesi 1337





ÖZ DUYGUM



Zat-ı sultan-ı beka, yani meâni husrevî

Saz ve söz ahengin etmiş aşka bûrhan-ı kavî

Ben ezel sermestiyim, meydanım arş-ı müstevî

Aksedince gönlüme şems-i hakikat Pertevî

Meyde Bektaşî göründüm neyde oldum Mevlevî



Nur-ı hüsnün, nâr-ı aşkın şem’ine pervane var

Ömrümü vakfeyledim, birdir bana mehd ü mezar

Varsa kalmış sırr-ı hilkatten yegâne yadigâr

İşve-i ney, neşve-i mey etti gönlümde karar

Gûş edince bezm-i vahdette rumûz-ı Bişnevî



Hubb-ı Haydar bu tarîkın hem sonu, hemde başıdır

Cavidan ü Mesnevî, misbâh-ı şu’ le-pâşıdır

Suret-i manada Hünkâreyn sır kardaşıdır

Meşrebin Molla-yı Rumî, mezhebim Bektaşîdir

Ta ezelden yandı dilde bu çerâğ-ı manevî



Rişte-i ömrüm rebâb-ı cismimin evtârıdır

Her rek-i can perde dest-i hecr, bestegârıdır

Zahm-ı sinem lâledir gözyaşlarım enhârıdır

Hamse-i âl-i abâ esrarının gülzarıdır

Bu iki nurun tecellâsı ile gönlüm evi



Olmadım meftunu mâlin, rütbenin sim ü zerin

Zevki, şevki neyle meydir rind-i azade-serin

Dest-i cûdundan çekip kallâvî-yi Peygamberin

Mazhar oldun feyzine Neyzen Cenab-ı Hayder’ in

Kilk-i irfan-ı beyanın yazdı bu şi’r-i nevi.





ÇAR NİKOL’ A



Ateş-i zulmü başından burc-ı tahta çıkmada

Bunca vâhın, nâlenin, derdin, gamın, âhın, ofun

Dübb-i ekber kutbuna baktım tefe’ül eyledim

Taht-ı çarın tersine dönmüş semada Moskof’ un



İnfilak eylesinde çeşm-i ezel

Bu hayasız diyarâ yağsın ecel

Kıl tecelli ya....,ya Kahhar

Kalsın erbâb-ı mel’ anet nâçâr



Aç bıraktın milleti, hırsızlığı sürdün öne

İsterim Allah’tan tez günde ikbalin söne

Bin musibet, bin belâ yağmaktadır günden güne

İsterim Allah’ tan tez günde ikbalin söne



Bazı gençler seni taklit ediyormuş duydum

Pek fena bir çığır açtın Neyzen

Serserilik denilen mahbubu

Alamaz koynuna her boşta gezen





İKİ KIT’ A



Şu doksan milyon Alman, hikmetiyle, ilm ü fenniyle

Tasavvuf ıstılahınca fenâfi’l-Hitler olmuştur

Feragat tacının altında vahdet sırrı zâhirdir

O yerlerde bu gün sulhun perisi asker olmuştur



Hangi ıslahata başvursan düzelmez memleket

Bir giderse fışkırır bin mertekip, bin muhtelis

Kanlı hendekler kazar devletle millet beynine

Saltanattan yadigâr-ı mel’ anettir her....



AYDEDE



Takdirin tasvibin bollaşır oldu,

Hüsufe uğrama, aman ay dede!

Nimetler, hizmetler kapalı geçsin,

Şüpheye düşmesin zaman, ay dede!



Saptın mı acaba tuttuğun yoldan?

Dualar almışsın yetimden, duldan,

....

Şu dümen kırışın yaman, ay dede!



O pembe bulutlar, sarardı, soldu;

Muhâlif rüzgârla yelkenler doldu;

İşaret feneri görünmez oldu,

Her yanı bastırdı duman, ay dede!



Yetişir gurbetten aldığın öğüt;

Kim sola yanaştıysa kalmıştır züğürt;

Sen suya yular tak, altından yürüt;

Sesini çıkarmaz saman, ay dede!



1948



MEVLANA



Yaş elli beş, boy boyunca, imiş biraz kanbur,

Demek ayıb değil amma edepte hayli kusûr



Bir inhinâ ki sevimli şu devr-i pirîde,

Fenâ-yı mutlak içinde bir ölmeyen zinde.



Başında bir keçeden takke amma, sivri ucu,

Pek öyle dikkat edilmez, şi’ârı göz yorucu.



İner o takkenin altından omza dek saçlar,

Kıvırcık uçları, pek çok değilse de ak var.



Kulakların küpesinden yukarısını perçem

Kapatmış, ondaki ma’na, bir uzlet-i mübhem.



Alın açık gibi amma görünmüyor o kadar,

Ve takye haylice inmiş ki nâsiye pek dar.



Hutût-ı cephe mukavvesce ince, sık ve derin

Kaşında bir iki ak var, çatık değil de yakın.



Sakal da nîm-kıvırcık, uzunca, kır düşmüş,

Dururdu sol kulağında bir ince halka, gümüş.



Bıyıklar ağzını örtmüş, bu bir süküt-ı belîğ,

Firaak-ı Şems’i eder sabr-u aşk ile teblîğ.



Ten esmerimsi, yanaklarda sâye-i sufret,

Bu gölge zıll-i ledünden hâyal-i mahviyyet.



Kaş uçları kapamış, göz kapakları mestûr,

Bu gölgelikde ki kirpiklerin zılâli, fütûr.



Nazarlarında tahâkküm var amma nâ-mahsûs,

Akardı her nigehinden nice cihân-ı şümûs.



Bakışlarında meâni akar, coşar, köpürür,

Bir ân-ı lemhada kalbi ebedlere götürür.



Yeşil, pamukları çımış solukça hırkası var,

O vardı sâdece sırtında bir de bir şalvar.



Zemîni yerden epeyce yukarda bir taş oda,

İçinde musluk, ocak var, tavan, taban tahta.



Bir enli pencere şark-ı şimâliye nazır,

Bina da Devre-i Selçuk’a ait, anlaşılır.



Basit içindeki eşya, pek azdı mefrûşât,

Bu hücreden çok uzaktı gam-ı hayât-ü memât.



Girince pencerenin karşısındaki köşeyi

Tutan bu pîr idi, peşinde vardı neyle meyi.



Önünde râhleye benzer ve oyma bir kürsî

Derûn-ı hücre bütün bir mehâbet-i kudsî.



Bu akdesiyyeti i’ lâ ederdi Mevlânâ,

Yazan serâiri işte bu nûr-ı arz-ü semâ,



Fakat bilir misiniz, bû huzûr-ı izzette,

Bu kûşede ve bu ayn-el-yakin hakiykatte.



Dikilmiş arşa kadar bir sütûn-i ıtmi’nân,

Bu nûr, nûr-ı Ali’dir, emânet-i Kur’an,



Ulûm-ı zâhire burda güneşte bir yarasa,

Fezâ-yı lâyetenâhiyyet acizden de kısa,



Uyûn-i felsefe a’ma, vukuf-ı fen kötürüm,

Bu yerden ben şunu bildim demek cahîm, uçurum



Serîr-i saltanatı fakr, ihtişamı dehâ,

Şehi bir aşk-ı müebbed ki hep firaak-u bükâ.



Semâsı hîç-i mutlak, şihâb-ı sâkıbı gâm,

Terâneler ile mülhem, yağar hayâl-i elem.



Mesîl-i hâme-i ma’nâ nedir? Kelâm-ı sübût,

Lafızda yer tutabilsin serâir-i lâhût.



Bu dinde düzah-u cenneti, azâblar yanıyor,

Bırak hayâtı, ölüm, ra’ şelerle kıvranıyor.



Mezârı hufre-i vuslet, taşı hayâl-i emel,

Harâbe-i şubehâtın içinde yok meş’al.



Bu yerde yok olabilmek kadar bir emr-i asîr

Tahayyül eyliyemem ben ki eyleyim tasvir.



Dehâ-yı hârikanın bu, harîm-i hikmetidir,

Kader bu hikmete bigânedir, maiyyetidir.



Fakat bu hikmete sermâyedir vücud-ı adem,

Heman bu yokluğa karşı bütün sücûd-ı kıdem.



Bir izdihâm-ı müebbed değil, bu, sırr-ı vücûd,

Bu sırda oldu nümâyân hakaayık-i mevcûd.



Demek ki kendini bilmekte vâr imiş hikmet,

Muhabbet ehli olan, kendini bilir elbet.



Bilirse al neyi vakt-i terânedir Neyzen,

Hayât bir dem-i sıhhat, kaçırma fırsatı sen!



Tıp Fakültesi Hastahanesi 16/2/1337



FELEK



Yamansın her zaman aldattın beni

Hem düşürdün, hem de kaldırdın felek

Mecnun’sun diyerek Leylâ peşinden

Issız vadilere saldırdın felek



Rehberimsin dedin, benise kördüm

Elimle başıma çok çarap ördüm

Kendimi unuttum âlemi gördüm

Hesapsız günahlar aldırdın felek



Bir devadır dedin zehir tattırdın

Gençliğin okunu boşa attırdın

Körlerin yurdunda ayna sattırdın

Çıkmaz sokaklara daldırdın felek



Uyuşmadı gönlüm mert ile zenle

Ne bir iş bilenle, ne boş gezenle

Hicran köşesinde bozuk düzenle

Neyzen’e her telden çaldırdın felek











BANA NE



Serseri bir herifim, kevn-ü mekândan bana ne,

Ezelî derbederim, hükm-î zamandan bana ne,

Kendimi ... lemedim pir-ü cevandan bana ne,

Bir mümessel ölümüm kâr-ü ziyandan bana ne,

Kaniim hiçliğe âsâr-ı cihandan bana ne?



Nefsimin ecnebisi olduğumu anlayalı,

İlmi, fenni hiçe saydım ve bütün mahasalı,

Medeniyet benim indimde bugün bakla falı,

Sen gözetle bitecektir köse dehrin sakalı,

Bu oyundan, o koyundan, karamandan bana ne?



Baş siyasetçi olan şu ( Klemanso ), ( Askit )

Alaman, Yunan, İtalyan sürerek her yere fit,

Ördüler serhad-i vicdana ölümden bir çit

Beşeri soymak için dalga ile bir sürü it,

Hırlaşırlar o o yandan, bu bu yandan bana ne?



Gerçi gittim ... min doğrusuna ben kırk yıl,

Gel .ötün varsa humarından o sahbanın ayıl,

Bir boğaz tokluğuna her şeye oldum da kail

Serserisin diye iş vermediler; gül de bayıl,

Muktezası bu olan arz-u beyandan bana ne?



Berk-i aşkın ... oldu siper-i saikası,

Nefsimin santralında babamın hârikası,

Ne vakit geçmiş ise, destime fırsat yakası,

Kendimi sanmış idim âb-ı hayatın sakası,

Şimdi vuslat arayan servi revandan bana ne?



Olmuşum vâd-i hayretteki aczimle alil,

Edemez hikmet-i esrarını insan-ı gavil,

Göremez gördüğümü, şerh-ü beyan-ü tafsil,

Bu muallim, bu muharrir, bu muhacir, bu asil,

Bu zavallı, bu siyasi bu yamandan bana ne?



Bulamaz derdime çare babam olsa lokman,

Satılır beş paraya din pazarında iman,

Düşünün halimi bir kere ne çektim ihvan,

Romatizma, metelik yok, rakısız aç ve yayan,

Kanlı tacı taşıyan taht-ı revandan bana ne?



Gün olur ki bulamazsın ne bir ekmek, ne tütün,

Parçalanmış ceketin, belki açıktır da .ötün,

Bana ne bundan efendim? ... beni dinle ve bütün,

Nâz-ı ibda-ı zaferle bizim illerde bu gün,

Esiyor bâd-ı sabâ toz koparandan bana ne?



....yim kalp dinini kahbe, gâvur Avrupa’ nın,

Onu ıslah-ı adalet diye hâkim yapanın,

Vatikan’ da öperiken .ötünü kart papanın,

Ararım aslını İncil’ e gönülsüz tapanın,

Çekemezsin beni, bu sendeki kandan bana ne?



Çalabın birliğine can-ü gönülden taparım,

Türemin gayrisi hiç bir yola gitmem saparım,

Karımı Salih efendi diye dursun yaparım,

Yakasından, sakalından o gün elbet kaparım,

Bu yavuklum var iken o kezibandan bana ne?



Derd-i mâzi ile bir ökseye kasden bastık,

Vatanı, halkı cehaletle kavurduk, kastık,

San’ atı, ilmi siyaset ile boğduk, astık,

Yoksa şimdi başımı koymak için bir yastık,

O fırından, şu hamamdan ve bu candan bana ne?



Müslümanlıkta tasavvuf geriyor cehle göğüs,

Râfızî, şîa ve sünnî tanıma hepsine küs,

Bunları suret-i zâhirdeki alâyişi süs,

Kerbelâ, Mekke, Medine, Horosan, Kilise, Kudüs,

Medrese, tekke, manastır, Vatikan’ dan bana ne?



1933



HAYAT ARMONİSİ



Suçlu elbette ceza-dîde olur, olsa bile

Çiftliği, fabrikası, bankası, hatta vapuru

Onu mahkûm edemez emr-i adalet bile

Var ise şayet elinde mütehassıs raporu



Anladın ya bu işin iç yüzünü, kes sesini

Kimseye açma sakın, nefsini dikkatle koru

Sözüm ver de kulak git sazını eyle akort

Bil hayat armonisinde şu minor la majoru



Böyledir şartı hayatın şu cihan-ı gamda

Para verdinse yerinme, vapuru sanma boru

Alınır taht-ı tedaviye azab-ı vicdan

Korkmasın katil ve gaddarın eğer varsa zoru



Fahrî üstad-ı cihan olsa gerektir Neyzen

Ki onun sanatıdır sahne-i tıbbın dekoru



GEÇER



Izdırabın sonu yok sanma, bu âlem de geçer,

Ömr-i fâni gibidir, gün de geçer, dem de geçer,

Gam karar eyliyemez hânde-i hurrem de geçer,

Devr-i şâdi de geçer gussa-i mâtem de geçer,

Gece gündüz yok olur, ân-ı dem âdem de geçer.



Bu tecellî-i hayat aşk ile büktü belimi,

Çağlayan göz yaşı mı, yoksa ki hicrân seli mi?

İnliyen sâz-ı kazânın acaba bam teli mi?

Çevrilir dest-i kaderle bu şu’ ünun filimi,

Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer.



İbret aldın, okudunsa şu yaman dünyadan,

Nefsini kurtara gör masyâd-ı mâfihâdan.

Niyyet-i hilkâtı bu aşk-ı cihân-arâdan,

Önü yokdan, sonu .oktan, bu kuru da’ vâdan

Utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer.



Ne şerîat, ne tariykat, ne hakiykat, ne türe,

Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre,

Câhilin korku kokan defterini Tanrı düre!

Mâ’ rifet mahkemesinde verilen hükme göre,

Cennet iflas eder, efsâne-i Adem de geçer.



Serseri Neyzen’ in aşkınla kulak ver sözüne,

Girmemiştir bu avâlim, bu bedyi’ gözüne.

Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.

Pir olur sâkiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne,

Hâk olur pîr-i mugan, sohbet-i hemdem de geçer.



1943





AYGIR İMAM



Ben nasihat veremem gerçi size Aygır İmam

Kafa tutma saz için sen de bize Aygır İmam

Su-i niyyet taşıyan alçağa lânet olsun

Yoktur asla garazım zatınıza Aygır İmam



Sana karşı kötülük varsa eğer kalbimde

Atarım varlığımı Akdeniz’ e Aygır İmam

Sayarım hatırını, hem de seni incitmem

Korkarım taş atamam ben kerize Aygır İmam



Saldırışlarda soğukkanlılığın mucizedir

Hani örnek gibisin İngilize Aygır İmam

Bu akort olmadı, dersin üzülürsün boşuna

Kulak asma olur olmaz pürüze Aygır İmam



.... rurdun içine orgu akort etmek için

Kardinal olsaydın Portekiz’ e Aygır İmam

Gel düzen meselesinde adını b.. latma

Dokuza çıktı mı inmez sekize Aygır İmam



Şu kulaksızlığını radyo da ilân ettin

Bu rezalet foyası çıktı dize Aygır İmam

Bir çelik parçası davanızı tekzip etti

Sustuk amma hepimiz, ben geveze Aygır İmam



Musikî servetinin haznesi, ardiyyesi yok

Yüklemiştir onu hak bir öküze Aygır İmam

Bu da gül pembesi derdin de kırardın, rekoru

Kadı olsaydın eğer sen Serez’e Aygır İmam



Paraca pulca bu yıl hayli kalınlaştın ha

Ateş-i “ Veylün likülli hümeze ” Aygır İmam

Pek zebûn-küs diyemem amma ezersin zayıfı

Lüpe geldi mi taparsın semize Aygır İmam



Yan bakarsın biraya, konyağa amma geriden

Kıç atarsın, şaraba, sertçe düze Aygır İmam

Bayılırsın pilice zannederim tilki gibi

Lüferin tazesi olmaz mı meze Aygır İmam



Saldırırsın boğarak nağmelerinle bezme

Köfteye, meyveye, bolca çereze Aygır İmam

Katakulli okuma, nağmelerin kaşkariko

Hilede taş çıkarırsın Muiz’e Aygır İmam



Bir kütüksün bu ilimde fakat aslın meçhul

Benzemezsin meşeye, pınala, hatta cevize Aygır İmam

Bir sicillin sayılır bu yazılar varlığına

İşte müsveddesi, sen çek temize Aygır İmam



Beyoğlu, 1936



BU DA BULUNSUN



Öpüldükçe be levs-âlûd etekler

Bükülmez bir zaman hain bilekler

Dualar, hüsnüniyetler, dilekler

Şifabahş olmadı gitti emekler

Bu ....den beka her kim ki bekler

Güler, ahvâline itler, eşekler



Bakan müstakbele, maziye, hâle

Görür, mahkûmdur millet zevale

Girer zanneylemek mızrak çuvale

Teşebbüs etmedir emr-i muhale

Bu.... beka her kim ki bekler

Güler ahvâline itler, eşekler





HAVÂLE



Düzelmiyen şu âlemin işini,

Ulu Tanrı’m olan nûra bırakım,

Sabreyledim, kırk yıl sıktım dişimi,

Gün görmeyi Nefh-i Sûra bıraktım.



Avrupa’yı, siyaseti, plânı,

Devletlerce uydurulan yalanı,

İngiliz’i, Fransız, Yunan’ı,

Felek denen şu kanbura bıraktım.



Enver’ ini, Topal’ ını, Şaşı’ yı,

Sakallı’ yı, bizim Çeribaşı’ yı

Malla’ daki tavşanlara aşıyı

Vurmak için bir doktora bıraktım.



Tetkik ettim her mesleği, her dini,

Bulamadım gamsız bir tek ferdini,

Anlatmak için Siyonist’ e derdimi,

Marko Paşa ile Tur’ a bıraktım.



Binbir aşrı doğururken bir gece,

Güvenilmez bu feleğe zerrece,

Bak tarihe saltanatlı bir nice

Süleyman tahtını mura bıraktım.



Çok krala çalkalayınca eleği,

Hâkim ettim kazma ile küreği

Mişlyarlarca mehpâreyi, meleği

Mezâr gibi bir çukura bıraktım.



Görsün cihan serseriler pirini,

Vermem Türk’ ün yerini

Müselleste olan üçün birini,

Konstantin’ le Anzavur’ a bıraktım.



Kulak asmam gürültüye, sese ben,

Baktım kalbim eli pişe, pese ben.

Yeri göğü yapan mühendise ben

İrfân adlı bir mezura bıraktım.



Feylesofa kaptan etsem Papi’ yi,

Göremezler fırtınayı tipiyi.

İspermeçet-zâde ile Kirpi’ yi

Mihrân ile Haçador’ a bıraktım.



Dilencilik yetmez gibi eline,

Dâr-ül hikme çıktı hakkın halline,

İstibrâyı sürsün frenk eline,

Mes’eleyi bir kubura bıraktım.



Yeni sahne zannetme ki bozuktur,

Piyesine hırlayanlar buçukutur.

İnci midir sancı mıdır ne .oktur.

Kemiğini direktöre bıraktım.



Deli Neyzen al mansuru destine,

Terâneyle selâm yolla dostuna,

Matbuatın masasının üstüne

Seyyâh iken kırık billûr bıraktım.



Haydarpaşa, 1337



MEŞIME-I ÜMMID



Deli gönül, daldın yine engine,

Hatırından neler gelip geçiyor?

Şarktan garba, garbdan şarka uçuşan

Bulutlardan haber gelip geçiyor.



Sevir’ deki muâhede, siyaset,

Çoktan çöktü, bunu bilmek mâharet.

Kerâmete kıç attıran ferâset

Postası her sefer gelip geçiyor.



Baktım harbin yıldızına, şebine:

Emperyalist kaynayacak dibine.

Derin duyan her devletin kalbine

Yırtıcı bir hatar gelip geçiyor.



Bir siyaset, bu saltanat, bu nişan,

Avlanan vicdana bir kanlı kapan,

Altı bin yıl bu, lâf değil, çarpışan

Kılıçlardan beşer gelip geçiyor.



Bu bayrağın mızrağının ucunda

Bir el gördüm, küre var avucunda,

Kehânetin Türk’ e ait burcunda,

Yeni bir şahaser gelip geçiyor.



Mebdeine kadar baktım hilkatin,

Göz gezdirdim düşturuna vahdetin

Milletine yâr olmayan devletin

Kapısından zafer gelip geçiyor.



Neyzen! İnsanların her bir katında

Gönül gözü az, gencinde, kartında,

Üniforma sandığımız sırtında

Pıhtıdan bir semer, geşip geçiyor.



Tıp Fakültesi Hastahanesi 1337



AKIN



Esselâm ey ulucan, İbn-i Süreyya Kör Ali

Bâb-ı Haydar’ da tevârüsle müheyyâ Kör Ali

Nam-ı zatın Ali İhsan da olur ya Kör Ali

Künyeni böylece yazmaktaki mana Kör Ali

Her muhatap nazar-ı dilde serâpâ Kör Ali



Künyeniz ailece; eski Kızılbaşoğlu

Kökünüzden başınız Babıâli’ ye bağlu

Bilirim ki yüreğin derd-i vatanla oğulu

Gerçi devlet ile hemsin, bu siyaset, bu gulû

Bence tarihi de bıktırdı bu dava Kör Ali



Pek kolaylık ile olmaz bu işin tesviyesi

Şekl-i milliyeti bozmuş, tepeden zaviyesi

Yeni baştan yapınız sahneyi, fikri, piyesi

Dolmasın bir sürü sırtlanla amel nahiyesi

Bir iken tecrübeniz oldu dü-bâlâ Kör Ali



Her taraftan yine cûşân oluyor, ehl-i hulûl

Semtiniz olmada çok alçağa mersâ-yı vusûl

Bulmasın fikr-i edânî vü fiten cây-ı husûl

Çevirin ters yüzüne bunları ettirme kabul

Oluyor hemdeminiz bir sürü ednâ Kör Ali



Açmazın hurdesi malûm ya dışarıdan görünür

Rûh-ı maksat bilenin fikrine her an görünür

Tecrübe ehline âyîne-i devrân görünür

Hall-i esrar-ı muamma sana rahşân görünür

Münkeşiftir sana bu ka’r-ı muamma Kör Ali



Rehberin şule-i tarih-i mükerrer olsun

Maksadın hikmet-i azminle mukadder olsun

Tarh u zâidle bu iş vahdete müncer olsun

Geçen âsâr-ı vekâyi’ sana ezber olsun

Ortadan kalkar adamla bu belâya Kör Ali



İhityaç artmalı takdîs ile ehl-i hünere

Nazar-ı gaye uzandıkça, huzur-ı beşere

Verme yüz sanata bîgâne olan derbedere

Olmalı hisle mücehhez yazılan bu sefere

Etmeyin soysuzu ikdâr ile bâlâ Kör Ali



Almayın mahfel-i fikre edevât-ı kenefi

Seçin eşhâs-ı hıyanet ile ehl-i şerefi

Çıkmasın ahd-ı karibin yine şerrü’ l- halefi

Size atfen, kokuyor bir nice âmâl-i hafî

Hakka karşı ürüyor eski heyûlâ Kör Ali



Fikr-i icad-ı hayat-ı nev olursa hidemât

Yok, değildir, bu cihetçe, elinizde âlat

Sı..lan b..ları tathîre gerek tensîkât

Ediniz ehl-i fezâille bu sa’yi ispat

Olmasın sahn-ı vatan alçağa me’va Kör Ali



Herkesin lokması bir cevher olursa, işine

Uyar edvâr-ı siyaset feleğin gerdişine

Takmayın her “it” i bu mevkib-i sa’yin peşine

Bu demir leblebidir, gelmez esâfil dişine

Ehl-i hak belli olur lâhzada ra’ na Kör Ali



Beslenir rûy-ı melâhat diye bin şahs-ı kabîh

Bunların varlığıdır millet için zulm-ı sarîh

Sine-i devleti tarih ile ettik teşrîh

Aşikâr oldu, maraz, geçti, nezaket, telmîh

İş bu merkezde diyor cümle etibbâ Kör Ali



Haladan geldi a sor aklıma ey merd-i metin

Gösteriş, akıbeti her vakit eyler tayin

Istıfâ’ ya o kadar teşne ki bu fikr ü zemin

İşinizde hak erenler ola himmetle mu’în

Doğruya yardım eder Hazret-i Mevlâ Kör Ali



Tıp Fakültesi Hastahanesi Haydarpaşa 1337





BAKTIM, AĞLADIM



Yâd-ı hayâl-i yar ile

Gülzâra baktım, ağladım,

Andım şemim-i kâkülün,

Ezhâra baktım, ağladım,



Kalbim esir-i aşk-ı yâr,

Gönlüm hevayı bî-karar,

Eşkim misâl-i cuybar,

Asâra baktım, ağladım.



Hicrân ile dil oldu hun,

Bahtım yaman, tali’ zebun,

İkbali gördüm ser-nigun

İdbâra baktım, ağladım.



Müstekbelim olmuş hebâ,

Hâlim belâ-ender belâ,

Mâzideki bî-intihâ,

A’sâra baktım, ağladım.



Bir bî-kesim, bî-hânımân,

Şimdi bana dağlar mekân,

Feryâdıma ma’kes olan

Kühsâra baktım, ağladım.



Kalb-i hazînim ye’s – pûş,

Hemrazım oldu hep vuhûş,

Karşımda pür cûş-u hurûş

Enhâra baktım, ağladım.



Firkatle ney feryâd-zen,

Tanbur ise sevdâ-füken,

Mızrâb-ı gamdan inliyen

Evtâra baktım, ağladım.



Sen nerdesin ey nazlı yâr,

Sinemde aşkın paydâr,

Kalbimde senden yadgâr

Esrâra baktım, ağladım.



Çukurçeşme-İstanbul, 1317





NE DESEM ?



Acaba ben de bugün kendime insan mı desem

Yoksa emsalimi temsil ile hayvan mı desem



Her yanından kemirir yurdumu azgın bir hırs

Çekilen kahra lütuf, çileye ihsan mı desem



Dahli yok kimseciğin, hep kabahat kendimde

Delilik min-tarafillâh bana bir şan mı desem



Gözünü açma da sen var elin efkârına uy

Eli dinle, ele bak, el sözüne kan mı desem



Şu sadakat denilen köhne tuzak yok mu bugün

Yeni dinde buna ben sure-i şeytan mı desem



Dalkavukluk denilen ilm-i hulûlün sırrı

Bilinirse apışır servet ü sâmân mı desem



İşte yüz bulduların yağtığı iş, bildiği söz

İstikamet karaborsa, çala tırpan mı desem



Gizli bir el izi var her dolabın çarhında

Ser dümen dalgada, gel bak şuna kaptan mı desem



Soramaz kimse cesaretle şerîrin işini

Astığı astık olur; kestiği kurban mı desem



Yedi Eylül ile fethetti refahın yolunu

Topatan kal’asına işte kumandan mı desem



Eski bir ekzemadır şimdiki Van meselesi

Çok karıştırma yalandır, bu da bühtan mı desem



Karagözcü ne komuş perdeye göstermeye bak

Sen bırak da sözü git dertlerine yan mı desem



İsterim ben de öğünmek hani bilgi nerede

Her kelin perçemine sünbül ü reyhan mı desem



Vâizin sunduğu kevserle cemaat sarhoş

Camiye bar mı desem, mescide dükkân mı desem



Yaptırır âdeme her şeyi geçim dünyası

Kara kaplı kitabın falları ferman mı desem



Sonu yoktur, bu didişmek ezelîdir Neyzen

Hikmetin buyruğu elân kemâkân mı desem





TÜRK’ E BİRİNCİ ÖĞÜT



Şimdi geldin az buçuk aslından imana Türk

Çekmek isterdim seni çoktan beri divana Türk

Sinede mihrab-ı Beytullah’ ı bul, virane Türk

Bî-tekellüf gir harîm-i Hazret-i Yezdan’a Türk

Bastığın yerlerde şan ver cinsine, vicdana Türk



Dizginin canbaz elinde olmasın bak dikkat et

Çektiğin âlâm-ı istibdadı vird-i ibret et

Davran artık, nefsini öğrenmeye son gayret et

Kalbini aşk-ı vatanla mabed-i milliyyet et

Ateş-i hicranla ver su hançer-i giryâna Türk



Arş-ı âlâya asıldı huccet-i milliyyetin

Kendi nefsinde görülsün halka, hakka hizmetin

Ehl-i zulme kulluk etmekle onulmaz illetin

Madrabaz kumpanyasından farklı kalmaz devletin

Zorla anlat bunları aza-yı Mebusâna Türk



Himmet-i pir-i zamanla tayy-i eb’ad eyledin

Hâk olan ecdadını ihya edüp şad eyledin

Ölmeyen tarihini dünyaya inşâd eyledin

Sâyesinde dipçiğin bir varlık icad eyledin

Dehre eyvallah dedirttin yazdığın fermana Türk



Cevher-i hilkat senin askerliğinle müftedir

Ma’bed-i milliyyetinde oldu mabudun demir

Arş-ı mevcudiyetinde âlem-i imkân nedir

Yaptığın şu inkılâbı ölçemez hikmet, cebir

Gıpta eyler saha-i icadına efsane Türk



Bir belâsın İtilaf’ ın kuvvet-i mağruruna

Bir kırık kağnıyla çıktın fenn-i harbin Tûr’una

Bunca devlet oldu mağlûp akıbet mahsuruna

S..tın amden ilm ü fennin hikmet-i düsturuna

Doğrusu açlık pes etti sendeki idmana Türk



Hikmet-i hilkat seni kılmış temeddünden muaf

Bir beis yok etsen âsâr-ı asırdan inhirâf

Hacc-ı Ekber’ se muradın, kalbini eyle tavaf

Varsa cürmün, bilmemektir kendini, et itiraf

Kendin attın kendini her zillete, hüsrana Türk



İşte Mekke, Müslümanlık inhisâr altındadır

Hacca niyyet eyleyen katl ü hasar altındadır

Bak vatan baştan başa bin iftikâr altındadır

Yuttuğun bir lokma, halv ihtikâr altındadır

Bir nazar kıl bunca yıldır verdiğin kurbana Türk



Bir ceza çektin ki on beş yıl sebepten bî-habîr

Üç buçuk mülhid rezilin keyfine oldun esir

Padişah alçak, kumandan fahişe, hain vezir

Sû-i idrakinle Azrail’i zannetin sefîr

Böyle girdin suretâ âyîne-i devrana Türk



Kendi yurdunda, evinde kaç asır kaldın garib

Başına oldu musallat bin heyûlâ-yı acîb

Medrese, tekke, mekâtib, hepsi de millet firîb

Aldığın kâfi sana Gazi-i Ekber’ den nasib

Katma esrar-ı Hüda’ ya bir zaman bîgâne Türk



Sıdk ile askerliğin kâfi rızaullah için

Üzme artık kendini bir şeyh için, dergâh için

Eğme başın suret-i iblise eyvallah için

Çektiğin çille yekûnen bilki, illallah için

Kanma âyin-i Cem’ e, irşada, bir meydana Türk



Varsa aslı bunların âlemde ....ler beni

Aşikâr etmiş sana eşyayı Hallâk-ı ganî

Beklenen esmâ-i Hak’ dan bil ki mangır madeni

Dervişi bağlar yularsız tekkeye şeyh-i denî

Olma artık bir kenef kandiline pervane Türk



Âl-i Osman’ da Hasan, yahut Hüseyn, yahut Ali

Var mıdır böyle isim bak; bu hakikat pek celî

Hepsi de baştan kıça zulm u tasalluk mahmeli

Tam bin üç yüz yıl bu fitne, oldu halkın engeli!

Sen bıraktın hakkı, taptın zalime, sultana Türk



Kurduğun tâk-ı siyaset âsmâna gıbta-res

Aylı yıldızlı şu bayrak Kehkeşân’ a gıbta-res

Yazdığın ferman-ı milliyyet cihana gıbta-res

Ahd u mîsakındaki kudret zamana gıbta-res

Aferinler içtiğin peymâne-i peymâna Türk



Sulhu imza eyledin mahbûb-i âlemsin bugün

Çınlıyor ufk-ı siyasette kemalâtın bütün

En muazzam inkılâbı sen ki yaptın işte dün

Bir değil bin yâr seven az bile gönlün içün

Top gibi sağlam .... aşk ulu cephana Türk



Aşk ile fasl-ı .... şimdi germiyyet verin

Menzil-i imana şeklen ruh-ı milliyyet verin

Şaha kalkan her .... âbiş-i ziynet verin

Baştan atma yapmayın, bu hizmete kıymet verin

Neslimiz azlaştı, hoş bak, hizmet et nisvâna Türk



Öyle .... ki .... er nişanı kalmasın

Güft ü gûya avretin asla zamanı kalmasın

Başka sevda çekmeye tâb u tüvânı kalmasın

Meclis-i nisvâda erkek imtihanı kalmasın

Sen isim bulmakla meşgul ol doğan oğlana, Türk



Kızları tayin edin resmî umûr-ı devlete

Evlenince aşina olsun merhâm-ı hizmete

Valide vâkıf bulunsun ihtiyaca servete

Başka bir revnak verir hatun kişi cemiyyete

Pişdâr olsun kadın her saha-i imrâna, Türk



Kükremiş bunca .... var ümmet-i merhumede

Eyliyor arz-ı salâbet saha-i ma’lûmede

Anlamam hikmet nedir şu âdet-i meş’ûmede

Mantık olmaz böyle bir hürriyyet-i mahkûmede

Duymamıştır böyle derdi sorsalar Lokman’ a Türk



Her muattal .... kudurmuş pür lehîb-i ihtiras

İhtilâc-ı kahr-ı hasretten diler daim halâs

Bir sefarethâne-i gamdır ki yok bekçi, kavas

Bir cehennemdir ki vuslat yutkunur hicrana has

Bir beladır ki musallat dert ile dermana Türk



Olmalı hatun kişi zor-i .... le zarta-keş

Ufk-ı aşkı yakmalı hicranlı bir kızgın güneş

.... velhâsılı, esmer, beyaz, zenci, habeş

Vardır istiğna eden bir çok eşek, abdal, gebeş

Bunları teşbih eder erbâb-ı dil hayvana, Türk



Düşmesin .... in zebûn mekkârede kuyruk gibi

Şanla sallansın .... top gibi, tomruk gibi

.... yumruk alt .... marpuç,... pulluk gibi

....yer kalmalı virane bir .... gibi

Dikkat et, bak, sıhhatında bu gibi noksana Türk







.... haysiyyet temeldir dildeki cemiyyete

Mensec-i vuslat modeldir sanat-ı nesviyyete

Düşmesin Musa gibi ol nesne Tûr-ı şehvete

Bir şereftir bu şerait unsur-ı milliyyete

Karşı durmaktır hüner enfüsteki tufana Türk



Evvelâ lazım çobanlık hikmet-i matlab ile

Sâniyen sanat, ziraat feyz-i rûz u şeb ile

Sonra karnın doydu mu Türkane bir meşreb ile

Balta, tırpan, manda, kağnı, panguduz merkeb ile

Git .... bir dûş-ı istilâ Frengistan’ a Türk



Beyzâ-i ankayı anla boş tavuk kehkehleme

Ehli takdir eylesin, sen kendini pehpehleme

Alt yanından kaydırıp ta mâverâya dehleme

Lâ-yukâlî bir hata-yı hırs ile yestehleme

Sapma şehrâh-ı safadan vadi-i isyana Türk



İ’tilâ-yı mülk için milli .... kartalmalı

Mor .... maplak gibi ta ka’r-ı .... dalmalı

.... zorla her santimde gümrük almalı

Âşıkân sırt üstü saatlerce baygın kalmalı

Böyle gir dinî zaferle ravza-i rıdvâna Türk



Bastığın anda gıcırtı kağnıyı andırmalı

Bâde-i vuslât .... mest edüp kandırmalı

Dehledikçe hırs ile yekdiğerin kızdırmalı

.... safadan bahs açarken .... fındık kırmalı

Böyle yap asma kulak hakkındaki bühtâna Türk



Yasemini sineye tezyîn eder bir çift turunç

Çizmeden versin nişan .... ki yapışsın .... konç

Öyle zannetsin görenler .... bir dökme tunç

İlk nazarda .... gıdıklansın .... kırsın kulunç

Nesl-i âti aşkına .... minnet et canana Türk



Verdim Etlik Bağlarından pendime işte hitâm

İstemez bundan ziyade halka tatvîl-i kelâm

Affedin, yoktur sözümde intizam u insicâm

Serseri bir Neyzen’im, âşıklara ba’de’s-selâm

Yadigâr olsun bu nazmım meclis-i ihvâna Türk



Ankara – Etlik 1923



TÜRKE İKİNCİ ÖĞÜT



Gel, günaydın, şimdi bak şu kurduğun âsâra Türk

Başlamıştır ülke isti’dâdını izhâra Türk

Âsmânı yık yığ, istiklâli istikrara Türk

Nanköre açtırma göz, hiç verme yüz ağyâra Türk

Basmasın nâdân ayağı rehgüzâr-ı yâre Türk



Zalimin titrek elinden çektin aldın dizgini

Kükresin nâmerde tarihinde bir kaplan kini

Tuttuğun yol asra ait her teceddüdden yeni

“Müstakim ol Hazret-i Müncî utandırmaz seni”

Aklın erdiyse yeter bir Vâhid ü Kahhar’ a Türk



Kudret-i fıtrıyyeni andıkça ah ettim sana

Gitme maziye dedim, talim-i râh ettim sana

Şapka giydirdimse zannetme külâh ettim sana

Can gözüyle sahne-i dilden nigâh ettim sana

Verme artık gönlünü, dükkân gibi îcâra Türk



Vahdet-i milliyyedir efrâdı ancak kurtaran

Aşk-ı Gazi ateşiyle kaynayan millete kan

“Hâkimiyyet milletindir”, gökte ol sahip-kıran

Zağlasın çarh-ı felek şimşîrini, sen salt kuşan

Bir emirberdir kapından bastığın seyyâre Türk



Gönlünü gark eyle menşûr-ı dehânın rengine,

Bak riyâzî bir nazarla şimdi Türkün cengine

Öyle bir Türkâne meşreple getir ki dengine

Sâz-ı sulhun perde perde nağme kat ahengine

Ey güneşten sıçramış her ferdi ateşpâre Türk



İnkilâbı halk ederken parladıkça mu’cizât

Anlamış sinyaldeki imayı ruh-i hadisât

Bekliyor siması devrânın güneşten iltifat

Hâle-i sulh-ı cihana verdi ay yıldız hayat

Ben de şaştım bu terennümlerdeki esrara Türk



Varsa dostun dipçiğindir, öp de omzunda taşı

Merde hürmet eyle, nâmerdi görünce çat kaşı

Bak nasıl rapt eyledin etrafı, Moskof kardaşı

Bence senden çok küçüktür eski tarihin yaşı

Âsmâna kak temel arz eyle de mimara Türk



Âsmâna kak, temelden maksadım teyyare yap

Cehli kahrettikçe idrakinle fenne, ilme tap

Gitme mazinin karanlık yollarından, garbe sap

Varsa iblisin külâhı, sen atik davran da kap

S....da giydir düşmen-i bîdâd olan eşrâra Türk



Mümkünün tahlili ânde bin tecelliyât olur

Tehlikeyle oynanılmaz akıbet heyhât olur

Himmet-i tarih ile her müddeâ ispat olur

İnkirâzın tahtı kürsî-i ilâhiyyat olur

Bence davetnâmedir bu safsata idbâra Türk



Kalkmadıkça bunlar ev, yer, bağ, çayır yoktur sana

Bunları kaldır, maarifte bayır yoktur sana

Kendi mülkündür vatan, ortak gayır yoktur sana

Yık dedim, yık, kanlı kürsîden hayır yoktur sana

Ba’demâ meydan bırakma bunları tekrara Türk



Kendi mülkünde garibane dilendin din için

Tıpkı beygirler gibi döndürdü şeyh ayin için

Sırtta heybe, cerre çıktın gafleti telkıyn için

Pek fedakârane yandın bir Kureyşî kin için

Çal da söylet bunları sazındaki evtâra Türk



Gönlünü dinî tufeylîden temizle gün gibi

Aşka iman et de durma vuslata küskün gibi

Çektiğin âlâm-ı eyyâmı unutma dün gibi

Aç gözün, çıldırma bir Leylâ için Mecnun gibi

Bir marazdır bu; de geç, âşıktaki efkâra Türk



Bir müzisyen geldi Alman Ştrigler’miş adı

Öyle kudret var ki idrakinde aklım oynadı

Anladıkça gönlünü Türkün muhabbet kaynadı

Garbın asrî bir dimağınca sazın varmış tadı

Kısmet oldu çok şükür dinletmesi bîdâra Türk



Bence ibdâ’ın ocağı gönlünün altındadır

Kesmiyor sanma, kılıç bir köhne eski kındadır

Aşkı tekfîr etme, mesuliyyeti sırtındadır

Bir kulak ver kendine, gönlün bunun farkındadır

Sen neden bîgânesin ruhundaki eş’âra Türk



Söyle aşkın lânesinden kim yadırgattı seni

Hangi alçak aşka düşman etti, aldattı seni

Kendi mümkündür bu ülke, kim tutup attı seni

İtimadın bir kuru iman için sattı seni

Sen ki Cibril’i yaparken orduna mekkâre Türk



Musikîye ârız olmuştur yobazlık bit gibi

Bu akan çirk-i hilâfet sanata kibrit gibi

Saltanat davasına her faslı bir şahit gibi

Toplanıp hep bir ağızdan hırlaşırlar it gibi

Eyle bunlardan şikâyet dâhi-i serdara Türk



Kırk sekiz yıl kişver-i ibdâ’ı sardım, bekledim

Altı bin yıllık birikmiş bir de mazi ekledim

Kurduğum tabya haraba tuttu yüz, mertekledim

Gördüğüm âsâr ile müstakbeli gerçekledim

Sığmaz artık tuttuğun yol vadi-i inkâra Türk



Eşşeğinden patriğin her kim nasip almış ise

Her ne varsa bildiği fensiz: Boş anbar, boş kese

Garbı takdir etmeyen nâdânı sokma meclise

Hakka iman etmemek olmuş seviyye iblis’ e

Bastığın kâfi değil mi bunca yıl mantara Türk



Cevher-i milliyyeni soymuş harami, Kâbe’de

Cehle gömmüş ruhunu, sonra aratmış türbede

Öyle aldatmış ki teslimiyyetin bî-arbede

Sersem etmiş halkı döndürdükçe curnalcı dede

Ehl-i ....’ten hazer kıl, çünkü benzer mâra Türk



Hangi sem’iyyet olursa girme taktırma yular

Goncası milliyetin ağyâr elinde tez solar

Hür yaşa bak yadigârı ceddinin şu ordular

Karşısında İ’tilâf orduları zor durdular

Düşmanı teshîr eden başındaki mehpâre Türk



Dinlemem bir kimseyi, fikrim, kararım kendimin

Âsmânım kendimin, leylim, nehârım kendimin

Medd ü cezrim kendimin, ka’rım, kenarım kendimin

Çember-i devrâna hâkimdir, medârım, kendimin

Sırrımı fâş etmedim bî-intihâ âsâra Türk



Bu eserler inkılâbın ekmeliydi şüphesiz

Türkün istikbali ondan münceliydi şüphesiz

Tuttuğun el-Gazi-i müncî eliydi şüphesiz

Âkil-i ferdâne-bîna meş’âliydi şüphesiz

Secde eyler âsmânlar şemsini ikrara Türk



İstanbul - 1929



HEKİMLERE NAZ



Bir hazâkatzedeyim midemi tıp tepti benim

Kırk katır tepse yıkılmazdı şu aciz bedenim



Kapladı her yanımı sancı, elem, ağrı, bere

Bir mezar oldu cihan, sanki etibbâ haşere



Hastane sanarak yok yere girdim çıktım

İbret aldım oralardan ve canımdan bıktım



Avnî’min himmeti erdi yine imdadımıza

Hâtime çekti bir el nâle vü feryadımıza



Kalmamıştır gibi aciz bedenimde bir şey

Yaşasın sine-i millete Hasan Vasıf Bey





CANAN’ A

Sevdalı akşamlar tekin değildir

Pek dolaşma gönül viranesinde

Gururlu güneşler boyun eğildir

Şaka yoktur aşkın efsanesinde



Çok mutlu yıldızlar çıktı çığırdan

Farkı yoktur aşıkların sağırdan

Önce dumanları başlar ağırdan

Şaka yoktur aşkın efsanesinde



İhtimal vermezsin, hem inanmazsın

Ateşler sarmıştır, sen uyanmazsın

Mest olduktan sonra artık yanmazsın

Gönlüm gibi hikmet peymânesinde



Taptığın mihraplar çöker bir anda

Her şey olmuş bitmiş gibi meydanda

Tutuştu çırağlar, sevda devranda

Yanıyorum sazın teranesinde



Bir serseriyim ki dur aman bilmem

Kalbinden başka hiçbir mekân bilmem

Gök kandil olmuşum, âsumân bilmem

Bir mazi gözlerin meyhanesinde



Karanlık zülfünü bir görmek için

Göz kanat olmuştum cin melek için

Bana yeter artık buselik için

Hatıra telleri dil şânesinde



Gönül rebâbında olamaz düzen

Aşkım bu yıldızı yüzünden süzen

Buluşuruz yarın geceye Neyzen

Cananın kalbinde, gam lânesinde



İstanbul 1923





VARLIĞIM



Ruhumda sunduğun mukaddes günah

Kanımda ateşten bir şarap oldu

Sevdanın şimşeği çakınca gönlüm

Nağmesi alevden bir rebâb oldu



Gökyüzü yıkıldı, yıldızlar söndü

Güneş hiç doğmadı, ay geri döndü

Kâinat kayboldu hiçe büründü

Aşkından başkası hep harap oldu



O hırçın hayalin ey sarhoş melek

Serencâm besteler bana gülerek

Son gece verdiğin zehirli çiçek

Hicranlar şerh eden bir kitap oldu



Vefasız tali’im bir kara kaya

Yalvardım, söylettim bu sırrı naya

Varlığım yok oldu gün saya saya

İçinden çıkılmaz bir hesap oldu



1923





ÖLÇÜ



İtimadım belki kalmıştır diye insanlığa

Günde bir kere şeytan kalbimi yoklar benim

Bizde vicdani telâkkiler bu yolda ölçülür

Zevk alır görse perişan hâlimi toklar benim

Cavidanî sözlerim sanma isabet eylemez

Saplıdır kalb-i hedefte attığım oklar benim

Her.... benzerdi bin bir Apis’li mabede

Heykel-i Fir’avn’e döndü ....ğım ....lar benim

Ezkaza bir lokma et yersem hayalen, vergici

Rüzgâr altından geçerken zartamı koklar benim



1946



ŞEKSPİR



Şekspir’ in bütün âsârını değil, birine

Feda imiş Britanya o hikmet-efserine



Ne muhteşem, ne derin bir mehâbet-i takdir

Yeter bu İngilizin ilme aşkını tasvir



Revân eder acı sözlerle tayf-ı hikmetini

Bu serzeniş ile sezmiş vatan muhabbetini



1921



İSTANBUL RADYOSUNDA MUSİKÎ



Tüylerim ürperiyor duydukça

Musikî namına zillet şu sazı

Yurdumuzdan azametle yayılır

Cehlin âfâk-ı cihana avazı

Okuyuşta daha hâlâ tecvit

Ağzına .... madrabazı

Telsizin işlemesinden maksat

Çıksın üç beş .... boğazı

Radyodan her gece garbın yüzüne

Geyirir zannederim bir yobazı



BİLİR



Hakikat çıkması şu kahpe dünya,

Bu çok kısa yoldan dönenler bilir;

Bu yolun sırrıdır fırsatlar, sevda,

Tutuşup parlayıp sönenler bilir.



Aldana aldana gevredi dinim;

Kalmadı düşmana, feleğe kinim;

Doğruyu söylersem çarpar yeminim;

Bu cengi, pusuya sinenler bilir.



Durma sor halini, hastanın, sağın;

Tabii solacak gülleri bağın;

Hayatın içini, kara toprağın

Üstünden altına inenler bilir.



Geniştir, ölçülmez hayalin çölü;

Karşımda her diri söylenen ölü;

Çok güçtür geçmesi bu sakar gölü;

Dümensiz gemiye binenler bilir.



GÖNLÜMÜN MEYHÂNESİNDEN HİTAP !



Dinleyen her zerreye bin bir hitâbım var benim,

Kâinât isminde hiçden bir kitâbım var benim!

Ya hitâbımdan okursun, yâ kitabımdan beni,

Yazdığım efsânede on altı bâbım var benim!

Hey’etimde müttefik mağrıbla maşrık, veçhe yok;

Gayr-i mer’î zerrede bin âftâbım var benim!

Hüsn-i mutlak bir yudumda kendini gayb eyledi,

Gönlümün humhanesinde böyle nâbım var benim!

Varlığımdan intihâsızlık terennüm eyliyen

Bezm-i hiçide adem adlı rebâbım var benim!

Neşvemiz bî-ibtidadır işvemiz bî-intihâ,

Böyle bir sâkiye candan intisâbım var benim!

Meyve-i memnua’dan çekmiş bizim pîr-i mugân,

Neyzen’im, gönlümde bin bir küp şarâbım var benim!



1944 İstanbul



YOBAZ



Bir güneş görmesi kaabil değil erbâb-ı dile,

Kaplamış sis gibi etrafı gürûh-ı hazele;



.... ümmet denilen şu haşere

.... dır bence huzûr-i beşere.



Cennet’i fasl-ı taharet iledir isbatı,

Sanki yutmuş gibidir mebhas-ı kazuratı,



Yakışır şekline timsâl-i fezayih dense,

Bir yıkık eski kenef künküne benzer ense.



Koku aldıkça koşar hırs ile mevtâ peşine,

Benzemiştir yüzü sırtlan derisinden meşine.



Sû-i hazım olsa gerek bilmediği varsa onun,

Midesi iskele sanki odun oğlu odunun !



Ankara 1923



GEÇERİM



Geçen gençlik günlerine yanmıyan

Yok gibidir, bense bakar geçerim.

Yoku vara, varı hiçe gömerek

Her solukta bir gam yakar geçerim.



Durulmadı gitti belirsiz başım,

Kardaşımdan başka herkes kardaşım.

Kader, zaman, kader, hicrân yoldaşım,

Dertli ırmak oldum, akar geçerim.



Devrin siyâseti pek saçma sapan,

Pişirdiği pazarlıklar çok yavan,

Matbu’atın ocağında kaynayan

Kazanlara bir kulp takar geçerim.



Araştırdım hakiykat notlarında,

Yok bir ma’na dehrin vur tutlarında,

Şi’rimdeki duygu bulutlarında

Bir şimşeğim, hicrân çakar geçerim.



Göz kapamam hiç bir Tûr’un nûruna,

Perde açtım İsrâfil’in sûruna,

Kalbimdeki yanan aşkın uğruna

Cehennemi yakar yıkar geçerim.



Anladın mı beni yakan o piri ?

Neyle meyle bak ne yaptı fakîri

Ebedleri kucaklıyan esiri

Ma’na gibi deler, çıkar geçerim.



Bulamazsın cevherimi bir kânda,

Gömülüyüm bir mukaddes nihânda,

Gönlümdeki ışığımla bir anda

Yüz bin Leylâ sever bıkar geçerim.



Neyzen gibi serserinin fakîyr’in

Mihrâbıyım içindeki zamîrin,

Men-Rabbüke diyen Münkir, Nekir’in

Defterini dürer, tıkar geçerim.



Tıp Fakültesi Hastahanesi 1337



HAYATIMDA



Ne başım var, ne kıçım var, be felek

Tıpkı .... çevirdin beni!

Kurtulamadım gitti anha minhâdan,

Şu son siyâsete çevirdin beni.



Sağlıkta minhetle hasr-ü neşroldum,

Ölen umudlara teneşir oldum,

Mezar taşları ile dertleşir oldum,

Âyân’ da hey’ete çevirdin beni!



Mezhebimde haham, papaz, hocalar,

Orsa pupa, yalpalayıp bocalar,

Her gören bir âletimi kurcalar,

Pirsiz bir san’ata çevirdin beni!



Aşkın perisine attım sazdan ok,

Ta kalbime düştü, yalvardı pek çok,

Benden başka yarasını saran yok.

Sevdâlı gurbete çevirdin beni.



Şahikâ mı hiç bir bulut yürümez?

Kalemim de her nükteyi sürümez,

Hürmet eder herkes, lâkin el sürmez,

Kâ’be’den sirkate çevirdin beni!



Kimim, neyim? Yok sırrımı bir bilen,

İster yaşa, ister öl, ister dilen.

Avrat pazarında yanlış işliyen.

Akrepsiz saate çevirdin beni!



Züğürtlükten her tarafım kanadı,

İflâs etti .... im, dibe kaynadı.

Başım başka kıçım başka oynadı,

Ta.aksız şehvete çevirdin beni.



Ne tutan var, ne çatan, ne kaışan,

O meyhâne bu kerhâne Pötişan,

Erenlerin kapısında dolaşan,

Neyzen adlı ite çevirdin beni!



Tıp Fakültesi Hastahanesi 1337



NOKTA



Şu yola kırk senedir attım adım,

Daha hâlâ beni ben anlamadım.



Aklımın erdiği bir şey varsa,

Fikrim eb’ad-ı hayâli yarsa



Cezr-ü medlerle, ebedle ezele

Varmış olsam o reh-i lem-yezele.



Bana rehber olacak şû’le, adem,

Ademin şû’lesi hiçî der isem



Bunca varlık ki benim meşhûdum

Nur-ı aşkınla bütün mescûdum.



Ve ademden edişim acze rücû,

Saçıyor pîşîme milyarla tulû.



Her tulû’un şeb-i bîdârından,

Şu fezâüâ-yı hafâ-bârından.



Yağıyor bunca serâir güneşi.

Yakıyor aczimi hayret ateşi.



Aczimin de buna âciz kalışı,

Der demez meselenin geldi başı;



Halleder noktayı aklen, hissen,

Bunu tekrar okuyup dikkat eden.



Tıp Fakültesi Hastahanesi-Haydarpaşa,1337



NEYZEN’İN ŞARKILARINDAN



Derdinle gönül derdime dert katarak her gün

Neşe ile avundum da gönül gülmedi bir gün

Çılgın geçecek sandığım hep günlerim ölgün

Yadınla harap, dert ile ortak gönül her gün



Deli gönlümü sana verdiğim akşam

Kanmadan zevkine geçti de akşam

Şimdi viran kalan o bahçelerde

Derdi verir gönlüme, derdin her akşam



Gitti gelmez gönül virane kaldı

Ne sabr u mecal var, ne takat kaldı

Yadınla teselli bahane kaldı

Gitti gelmez, gönül virane kaldı.



EŞŞOLU



Ne için boş durursun

Çalış eşşolu, eşşolu

Yiyecek yok mu dedin ha

Alış eşşolu, eşşolu



Anırıp durma çemende

Ara bul ilim ile fende

Olma bir .... sen de

Karış eşşolu, eşşolu



Uyuyan menzili bulmaz

O balın gülleri solmaz

Topal eşşekle olmaz

Yarış eşşolu, eşşolu



Bırakıp kîl ile kâli

Unutup ol emr-i muhali

Sana dargın ise vali

Barış eşşolu, eşşolu.



KOŞMA



Hicrân kucağında tuttuğun sırdaş,

Çağlamış, bulanmış, durulmuş olsun,

Sözüne, sazına güven de yanaş,

Kulağı ezelden burulmuş olsun.



Boş kafa gezdiren seyyahlar gibi

Keşkülünün delik çıkmasın dibi,

Ârifden anlasın seçsin garibi,

Hakiykat yolunda yorulmuş olsun.



Taban tepmiş olan hak kervânında,

Dostunu konutlar tatlı canında,

Koçlar gibi duran pir meydanında,

Aslanlar yurdunda kurulmuş olsun.



Gel dese de bakmanakas aşına,

Bir fırsat arar da kakar başına,

Dostun namerd dehrin mihek taşına,

Felâket pazarında vurulmuş olsun.



Duysun aşkın elindeki rebâbı,

Okunsun, alnında çille kitabı,

Neyzen gibi günahının hesabı,

Mezara girmeden sorulmuş olsun.



Çemberlitaş, 1908

toklucaktan haberler

dernek nedir.amaçları

TOKLUCAK DER .in ARIK DER ile ZARA DER. yanyana olan arsa ile ilğili bilgiler.. 1- konu hakkında gelişmeler.. 2- varılan durum 3- dernek üyelerinin konu hakkında bilgileri GEREKLİ BİLGİLER TOPARLANIP ..GELİŞMELER..SİZLERE DUYURULACAKTIR. MAİL. ADRESİM ..haloyildiz@gmail.com ..SİZLERİN ULAŞABİLDİĞİ BİLGİLERİ PAYLAŞIRSANIZ ..YAYINLARIZ. ERGÜN YILDIZ..

DERNEK NEDİR? NASIL KURULUR?

Derneğin tanımı

23.11.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5253 sayılı Dernekler Kanununun 2. maddesinde derneğin tanımı; " Dernek: Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını” olarak yapılmıştır.

Kimler dernek kurabilir

Fiil ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişiler, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir.

Dernek kurucusu olabilmeleri ile ilgili olarak, Türk Silâhlı Kuvvetleri ve kolluk kuvvetleri mensupları ile kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri hakkında özel kanunlarında getirilen kısıtlamalar saklıdır.

Ayrıca, onbeş yaşını bitiren ayırt etme gücüne sahip küçükler; toplumsal, ruhsal, ahlakî, bedensel ve zihinsel yetenekleri ile spor, eğitim ve öğretim haklarını, sosyal ve kültürel varlıklarını, aile yapısını ve özel yaşantılarını korumak ve geliştirmek amacıyla yasal temsilcilerinin yazılı izni ile çocuk dernekleri kurabilir veya kurulmuş çocuk derneklerine üye olabilirler.

Oniki yaşını bitiren küçükler yasal temsilcilerinin izni ile çocuk derneklerine üye olabilirler ancak yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar.

Çocuk derneklerine onsekiz yaşından büyükler kurucu veya üye olamazlar.

Dernek kurucusu olacak kişilerde aranan fiil ehliyetine ne şekilde sahip olunur.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda belirtildiği üzere; ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.

Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmamak: Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ve bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmamak yada bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm bulunmamaktır.

Ergin olmak: Onsekiz yaşını doldurmuş olmak veya onsekiz yaşın doldurmamış olduğu halde evlenmiş olmak yada onbeş yaşını doldurmuş küçüklerin kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınmış olmaktır.

Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar. Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır.

Dernekler özel hukuk tüzelkişisi olup, Türk Medeni Kanununun 48. maddesinde belirtilen tüm hak ve yetkilere sahiptir.

Hangi amaçla dernek kurulamaz

Anayasa ve kanunlarla açıkça yasaklanan amaçları veya konusu suç teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek amacıyla dernek kurulamaz.

Derneğin amacı; kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir gayeyi gerçekleştirmeye yönelik, anlaşılabilir ve süreklilik arz etmelidir. Hukuka veya ahlâka aykırı olmamalıdır.

Derneğin kuruluş şekli

Dernekler, kuruluş bildirimini, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerleşim yerinin bulunduğu yerin en büyük mülki amirine verdikleri anda tüzel kişilik kazanırlar.

Dernek tüzüğünün içeriği

Dernekler Mevzuatı gereğince derneğin tüzüğünde aşağıda gösterilen hususların belirtilmesi zorunludur:

a-Derneğin adı ve merkezi. (Derneğinizin adı, daha önce kurulmuş olan bir derneğin adından farklı olmak zorundadır. Dernek adını kontrol etmek için tıklayınız)

b-Derneğin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek için dernekçe sürdürülecek çalışma konuları ve çalışma biçimleri ile faaliyet alanı.

c-Derneğe üye olma ve üyelikten çıkmanın şart ve şekilleri.

d-Genel kurulun toplanma şekli ve zamanı.

e-Genel kurulun görevleri, yetkileri, oy kullanma ve karar alma usul ve şekilleri.

f-Yönetim ve denetim kurullarının görev ve yetkileri, ne suretle seçileceği, asıl ve yedek üye sayısı.

g-Derneğin şubesinin bulunup bulunmayacağı, bulunacak ise şubelerin nasıl kurulacağı, görev ve yetkileri ile dernek genel kurulunda nasıl temsil edileceği.

h-Üyelerin ödeyecekleri giriş ve yıllık aidat miktarının belirlenme şekli.

ı-Derneğin gelir kaynakları.

i- Derneğin borçlanma usulleri.

j- Derneğin iç denetim şekilleri

k-Tüzüğün ne şekilde değiştirileceği.

l-Derneğin feshi halinde mal varlığının tasfiye şekli.

m-Dernek geçici yönetim kurulu üyelerinin adı, soyadı, görev ünvanı.

Dernek tüzüğünde kanunen belirtilmesi zorunlu hususlar dışında, Kanuna aykırı olmamak kaydıyla tüzükte yer alması istenilen diğer hükümler eklenebilir.

Örnek Dernek Tüzüğü İçin Tıklayınız.

Dernek kuruluşu için gerekli belgeler

Dernek kurucuları (en az yedi gerçek veya tüzel kişi) tarafından imzalanmış olan (Dernekler Yönetmeliği Ek-2’de bulunan) iki adet kuruluş bildirimi ve aşağıda belirtilen ekleri, derneğin kurulacağı yerin mülki idare amirliğine verilir.

a) Kurucular tarafından her sayfası imzalanmış üç adet dernek tüzüğü,

b) Kurucuların nüfus cüzdan fotokopisi,

c) Dernek kurucuları arasında tüzel kişiliklerin bulunması halinde; bu tüzel kişilerin unvanı, yerleşim yeri ve kuruluş belgesi ile tüzel kişiliklerin organları tarafından yetkilendirilen gerçek kişi de belirtilmek kaydıyla bu konuda alınmış kararın fotokopisi,

d) Kurucular arasında yabancı dernek veya dernek ve vakıf dışında kar amacı gütmeyen kuruluşlar bulunması halinde, bu tüzel kişilerin dernek kurucusu olabileceğini gösteren İçişleri Bakanlığınca verilmiş izin belgesi,

e) Kurucular arasında yabancı uyruklular varsa, bunların Türkiye'de yerleşme hakkına sahip olduklarını gösterir belgelerin fotokopileri,

f) Yazışma ve tebligatı almaya yetkili kişi veya kişilerin adı, soyadı, yerleşim yerlerini ve imzalarını belirten liste.

Büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerdeki dernek kuruluş işlemlerinde istenen belgeler birer arttırılarak verilir.

Dernekler, kuruluş bildirimi ve eklerini mülki idare amirliğine vermek suretiyle tüzel kişilik kazanırlar.

Çocuk derneklerine tüzel kişiler kurucu veya üye olamazlar, ayrıca çocuk derneklerinde kuruluş bildirimine, kurucu çocukların yasal temsilcilerinin izni eklenir.

Dernek kuruluş bildiriminin incelenmesi

Dernek kuruluş bildirimi ve belgelerin doğruluğu ile dernek tüzüğü, en büyük mülki amir tarafından altmış gün içinde dosya üzerinden incelenir.

Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve kurucuların hukuki durumlarında kanuna aykırılık veya noksanlık tespit edildiği takdirde bunların giderilmesi veya tamamlanması derhal kuruculardan istenir. Bu istemin tebliğinden başlayarak otuz gün içinde belirtilen noksanlık tamamlanmaz ve kanuna aykırılık giderilmezse; en büyük mülki amir, yetkili asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi konusunda dava açması içir durumu Cumhuriyet savcılığına bildirir. Cumhuriyet savcısı mahkemeden derneğin faaliyetinin durdurulmasına karar verilmesini de isteyebilir.

Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve belgelerde kanuna aykırılık veya noksanlık bulunmaz ya da bu aykırılık veya noksanlık belirli sürede giderilmiş bulunursa; keyfiyet derhal derneğe yazıyla bildirilir ve dernek, dernekler kütüğüne kaydedilir.

Derneğin zorunlu Organları hangileridir

Derneğin zorunlu organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur.

Dernekler zorunlu organları dışında başka organlar da oluşturabilirler. Ancak, bu organlara zorunlu organların görev, yetki ve sorumlulukları devredilemez.

Genel kurul, derneğin en yetkili karar organı olup; derneğe kayıtlı üyelerden oluşur. Genel kurul, dernek organlarını seçer ve derneğin diğer bir organına verilmemiş olan işleri görür.

Genel kurul, üyeliğe kabul ve üyelikten çıkarma hakkında son kararı verir, derneğin diğer organlarını denetler ve onları haklı sebeplerle her zaman görevden alabilir.

Yönetim kurulu, beş asıl ve beş yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur.

Yönetim kurulu, derneğin yürütme ve temsil organıdır; bu görevini kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirir.

Temsil görevi, yönetim kurulunca, üyelerden birine veya bir üçüncü kişiye verilebilir.

Denetim kurulu, üç asıl ve üç yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur.

Denetim kurulu, denetleme görevini, dernek tüzüğünde belirtilen esas ve usullere göre yapar; denetleme sonuçlarını bir raporla yönetim kuruluna ve genel kurula sunar.

Derneğin kuruluşundan sonra yapılması gereken işlemler

A- Defter tutulması

Dernekler tarafından tutulması zorunlu olan defterler temin edilerek kullanmaya başlanılmadan önce dernekler biriminden veya noterden onaylattırılmalıdır.

Dernekler aşağıda yazılı defterleri tutarlar.

a) İşletme hesabı esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

1) Karar Defteri: Yönetim kurulu kararları tarih ve numara sırasıyla bu deftere yazılır ve kararların altı toplantıya katılan üyelerce imzalanır.

2) Üye Kayıt Defteri: Derneğe üye olarak girenlerin kimlik bilgileri, derneğe giriş ve çıkış tarihleri bu deftere işlenir. Üyelerin ödedikleri giriş ve yıllık aidat miktarları bu deftere işlenebilir.

3) Evrak Kayıt Defteri: Gelen ve giden evraklar, tarih ve sıra numarası ile bu deftere kaydedilir. Gelen evrakın asılları ve giden evrakın kopyaları dosyalanır. Elektronik posta yoluyla gelen veya giden evraklar çıktısı alınmak suretiyle saklanır.

4) Demirbaş Defteri: Derneğe ait demirbaşların edinme tarihi ve şekli ile kullanıldıkları veya verildikleri yerler ve kullanım sürelerini dolduranların kayıttan düşürülmesi bu deftere işlenir.

5) İşletme Hesabı Defteri: Dernek adına alınan gelirler ve yapılan giderler açık ve düzenli olarak bu deftere işlenir.

6) Alındı Belgesi Kayıt Defteri : Alındı belgelerinin seri ve sıra numaraları, bu belgeleri alan ve iade edelerin adı, soyadı ve imzaları ile aldıkları ve iade ettikleri tarihler bu deftere işlenir.

b) Bilanço esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

1) (a) bendinin 1, 2, 3 ve 6 ncı alt bentlerinde kayıtlı defterleri bilanço esasında defter tutan dernekler de tutarlar.

2) Yevmiye Defteri, Büyük Defter ve Envanter Defteri: Bu defterlerin tutulma usulü ile kayıt şekli Vergi Usul Kanunu ile bu Kanununun Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden yayımlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri esaslarına göre yapılır.

Tutulacak defter ve kayıtların Türkçe olması zorunludur. Defterler mürekkepli kalemle yazılır.

Defterler bilgisayar ortamında da tutulabilir. Ancak form veya sürekli form şeklinde tutulacak defterler, kullanılmaya başlanmadan önce her bir sayfasına numara verilerek ve onaylatılarak kullanılabilir. Onaylı sayfalar kullanıldıktan sonra defter haline getirilerek muhafaza edilir.

Yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kurallarına göre düzeltilebilir. Diğer defter ve kayıtlara rakam ve yazılar yanlış yazıldığı takdirde düzeltmeler ancak yanlış rakam ve yazı okunacak şekilde çizilmek, üst veya yan tarafına veya ilgili bulunduğu hesaba doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir. Yanlış rakam ve yazının çizilmesi halinde, bu rakam ve yazıyı çizen tarafından paraflanır.

Defterlere geçirilen bir kayıt; kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz hale getirilemez.

Karar defterinin sayfa sonunda imza için bırakılan bölümü hariç defterlerin satırları, çizilmeksizin boş bırakılamaz ve atlanamaz. Ciltli defterlerde, defter sayfaları ciltten koparılamaz. Tasdikli form veya sürekli form yapraklarının sırası bozulamaz ve bunlar yırtılamaz.

Derneklere ait belgeler, kaydedildikleri defterdeki kayıt sırasına uygun olarak numaralandırılır ve dosyalanarak saklanır.

Kayıt zamanı;

İşlemler, defterlere günlük olarak kaydedilir. Ancak, gelir ve gider kayıtları;

a) İşlemlerin, işin hacmine ve gereklerine uygun olarak muhasebe düzeni ve güvenliğini bozmayacak bir süre içinde kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtlar on günden fazla geciktirilmez.

b) Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan belgelere dayanarak tutan derneklerde, işlemlerin bunlara kaydedilmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, işlemlerin esas defterlere kırkbeş günden daha geç intikal ettirilmesine imkan vermez. Dernek defterlerinin denetim amacıyla istenmesi halinde, kırkbeş günlük sürenin dolması beklenmeden kayıtların işlenmesi zorunludur.

Hesap dönemi;

Derneklerde hesap dönemi bir takvim yılıdır. Hesap dönemi 1 Ocak’ta başlar ve 31 Aralık’ta sona erer. Yeni kurulan derneklerde hesap dönemi kuruluş tarihinde başlar ve 31 Aralık’ta sona erer.

Defterlerin ara tasdiki;

Bu defterlerin kullanılmasına sayfaları bitene kadar devam edilir ve defterlerin ara tasdiki yapılmaz. Ancak, bilanço esasına göre tutulan defterler ile form veya sürekli form yapraklı defterlerin, kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda, her yıl yeniden tasdik ettirilmesi zorunludur.

B-Dernek gelirlerinin tahsilinde kullanılacak Alındı Belgelerinin bastırılması

Alındı belgelerinin biçimi;

Dernek gelirlerinin tahsilinde kullanılacak Alındı Belgeleri Dernekler Yönetmeliği 42. maddesinde belirtilen biçim ve ebatta yönetim kurulu kararıyla matbaaya bastırılır.

Alındı belgelerinin kontrolü;

Bastırılan alındı belgelerinin seri ve sıra numaraları ile diğer baskı işlerinde kusur bulunup bulunmadığı, sayman üyece kontrol edilir. Kontrolde hatalı olduğu ortaya çıkan cilt veya formlar geri verilerek aynı miktarda yenisi bastırılır. Alındı belgeleri, matbaadan sayman üye tarafından bir tutanak ile teslim alınır.

Alındı belgelerinin deftere kaydı;

Dernek saymanınca teslim alınan alındı belgelerinin tamamı, numarası en küçük olan alındı belgesi cildinden başlamak üzere defterin yalnızca başlangıç, bitiş ve serisi sütunları doldurularak, her bir satırda bir alındı belgesi cildi gösterilecek şekilde alt alta yazılmak suretiyle kaydedilir. Defterin diğer sütunları, alındı belgesi ciltlerinin gelir tahsil edecek kişilere teslim edilmesi veya teslim edilen alındı belgesi cildinin iade edilmesi sırasında doldurulur.

Alındı belgelerinin kullanımı;

Alındı belgeleri, gelir tahsil etme görev ve yetkisine sahip bulunanlara, sayman üyelerce imza karşılığı verilir ve kullanıldıktan sonra imza karşılığı geri alınır. Bu işlemler Alındı Belgesi Kayıt Defterinde gösterilir.

Alındı belgeleri, sabit boyalı sert veya sivri uçlu tükenmez kalemle okunaklı bir biçimde silintisiz ve kazıntısız olarak doldurulur. Ödemede bulunana asıl yaprak koparılarak verilir, koçan kısmı ciltte bırakılır. Düzenleme sırasında hata yapılırsa, hatalı belge yaprağı ödemede bulunana verilmez. Asıl ve koçan yaprakların üzerine “İPTAL” ibaresi yazılıp her ikisi koparılmadan ciltte bırakılır.

Form şeklinde bastırılan alındı belgeleri, elektronik sistemler aracılığıyla doldurulduktan sonra aslı ödemede bulunana verilir; sureti dosyasında muhafaza edilir.

C- Yetki belgesi düzenlenmesi

Dernek adına gelir tahsil edecek kişi veya kişiler, yetki süresi de belirtilmek suretiyle, yönetim kurulu kararı ile tespit edilir. Gelir tahsil edecek kişilerin açık kimliği, imzası ve fotoğraflarını ihtiva eden (Dernekler Yönetmeliği EK-19’da bulunan) “Yetki Belgesi” dernek tarafından üç nüsha olarak düzenlenerek, dernek yönetim kurulu başkanınca onaylanır. Yetki belgelerinin birer sureti dernekler birimlerine verilir.

Dernek adına gelir tahsil edecek kişiler, ancak adlarına düzenlenen yetki belgelerinin bir suretinin dernekler birimine verilmesinden itibaren gelir tahsil etmeye başlayabilirler

Yetki belgelerinin süresi, yönetim kurullarının görev süresi ile sınırlıdır. Yeni seçilen yönetim kurullarının, yetki belgelerini birinci fıkra esaslarına göre yenilemesi zorunludur. Yetki belgesinin süresinin bitmesi veya adına yetki belgesi düzenlenen kişinin görevinden ayrılması, ölümü, işine veya görevine son verilmesi, derneğin kendiliğinden dağıldığının tespit edilmesi veya fesih edilmesi gibi hallerde, verilmiş olan yetki belgelerinin dernek yönetim kuruluna bir hafta içinde teslimi zorunludur. Ayrıca, gelir toplama yetkisi yönetim kurulu kararı ile her zaman iptal edilebilir. Yetki belgesi ile ilgili değişiklikler yönetim kurulu başkanınca, onbeş gün içerisinde dernekler birimine bildirilir.

D -Gelir–Gider İşlemleri

Dernek gelirleri alındı belgesi ile tahsil edilir. Dernek gelirlerinin bankalar aracılığı ile tahsili halinde banka tarafından düzenlenen dekont veya hesap özeti gibi belgeler alındı belgesi yerine geçer.

Dernek adına gelir tahsil etmekle yetkili olan kişiler, tahsil ettikleri paraları otuz gün içerisinde dernek saymanına teslim ederler veya derneğin banka hesabına yatırırlar. Ancak, tahsilatı 2005 yılı için 1000.- YTL’yi (yeniden değerleme oranında artırılır) geçenler, 30 otuz günlük süreyi beklemeksizin tahsil ettikleri parayı en geç iki iş günü içinde dernek saymanına teslim ederler veya derneğin banka hesabına yatırırlar.

Dernek kasasında bulundurulabilecek para miktarı, ihtiyaçlar dikkate alınarak yönetim kurulunca belirlenir.

Dernek giderleri ise fatura, perakende satış fişi, serbest meslek makbuzu gibi harcama belgeleri ile yapılır. Ancak dernekler, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi kapsamında bulunan ödemeleri için Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre gider pusulası, bu kapsamda da bulunmayan ödemeleri için Gider Makbuzu düzenlerler.

Dernekler tarafından kişi, kurum veya kuruluşlara yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri (Dernekler Yönetmeliği EK-15’te bulunan) Ayni Yardım Teslim Belgesi ile yapılır. Kişi, kurum veya kuruluşlar tarafından derneklere yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri ise Ayni Bağış Alındı Belgesi ile kabul edilir.

Bu belgeler; Dernekler Yönetmeliğinde ((EK-13) (EK- 14) ve (EK- 15)’de) gösterilen biçim ve ebatta, müteselsil seri ve sıra numarası taşıyan, kendinden karbonlu elli asıl ve elli koçan yaprağından meydana gelen ciltler veya elektronik sistemler ve yazı makineleri aracılığıyla yazdırılacak form veya sürekli form şeklinde, dernekler tarafından bastırılır. Form veya sürekli form şeklinde bastırılacak belgelerin, belirtilen nitelikte olması zorunludur.

Saklama süresi;

Defterler hariç olmak üzere, dernekler tarafından kullanılan alındı belgeleri, harcama belgeleri ve diğer belgeler özel kanunlarda belirtilen süreler saklı kalmak üzere, kaydedildikleri defterlerdeki sayı ve tarih düzenine uygun olarak 5 yıl süreyle saklanır.

İşletme hesabı tablosu;

İşletme hesabı esasına göre kayıt tutan dernekler yıl sonlarında (31 Aralık) (Dernekler Yönetmeliği EK-16’da gösterilen biçimde) “İşletme Hesabı Tablosu” düzenlerler.

Bilanço esasına göre raporlama;

Bilanço esasına göre defter tutan derneklerin yıl sonlarında (31 Aralık), Maliye Bakanlığınca yayımlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerini esas alarak bilanço ve gelir tablosunu düzenlemeleri yeterlidir.

E-Üye kayıt işlemleri

Derneğe üye olmaları Kanunla yasaklanmamış olan ve dernek tüzüğüne göre üye olma şartlarını taşıyan kişilerin derneğin yönetim kuruluna yapacakları yazılı üyelik başvuruları yönetim kurulunca görüşülerek en çok otuz gün içinde üyeliğe kabul veya isteğin reddi şeklinde karara bağlanıp, sonucu müracaat sahibine yazı ile duyurulması zorunludur. Derneğin, ilk genel kurul toplantısının yapılacağı tarihe kadar, dernek tüzüğünde sayıları belirtilen yönetim ve denetleme kuruları üye tam sayısının asıl ve yedeklerini oluşturabilecek sayıdan az olmamak üzere üye kayıt edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

Yönetim kurulunca, karar defterinde alınan karar ile üyeliğe kabul edilmiş bulunanlar dernek üyesi olurlar. Üyeliğe kabul kararının tarih ve sayısı ile üyenin kimlik bilgileri ve aidat ödentileri üye kayıt defterine kayıt edilir.

Yazılı olarak yapılacak üyelik başvurusu, dernek yönetim kurulunca en çok otuz gün içinde karara bağlanır ve sonuç yazıyla başvuru sahibine bildirilir. Başvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir.

Üyelik için kanunda veya tüzükte aranılan nitelikleri sonradan kaybedenlerin dernek üyeliği kendiliğinden sona erer.

Hiç kimse, dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Her üye yazılı olarak bildirmek kaydıyla, dernekten çıkma hakkına sahiptir.

Tüzükte üyelerin çıkarılma sebepleri gösterilebilir.

Tüzükte çıkarma düzenlenmemişse üye, ancak haklı sebeple çıkarılabilir. Bu çıkarma kararına, haklı sebep bulunmadığı ileri sürülerek itiraz edilebilir.

F- Genel kurul toplantısı

Derneğin, kuruluş işlemlerinde eksiklik ve kanuna aykırılık bulunmadığına ilişkin olarak mahallin mülki amirliğince yapılan yazılı bildirimi izleyen altı ay içinde dernekler ilk genel kurul toplantısını yapmak ve organlarını oluşturmakla yükümlüdürler.

Genel kurul;

a) Dernek tüzüğünde belli edilen zamanlarda olağan,

b) Yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinden beşte birinin yazılı isteği üzerine otuz gün içinde olağanüstü toplanır.

Genel kurul toplantıya yönetim kurulunca çağrılır.

Çağrı usulü;

Yönetim kurulu, dernek tüzüğüne göre genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesini düzenler. Genel kurula katılma hakkı bulunan üyeler, en az onbeş gün önceden, günü, saati, yeri ve gündemi bir gazetede ilan edilmek veya yazılı ya da elektronik posta ile bildirilmek suretiyle toplantıya çağrılır. Bu çağrıda, çoğunluk sağlanamaması sebebiyle toplantı yapılamazsa, ikinci toplantının hangi gün, saat ve yerde yapılacağı da belirtilir. İlk toplantı ile ikinci toplantı arasındaki süre yedi günden az, altmış günden fazla olamaz.

Toplantı, çoğunluk sağlanamaması sebebinin dışında başka bir nedenle geri bırakılırsa, bu durum geri bırakma sebepleri de belirtilmek suretiyle, ilk toplantı için yapılan çağrı usulüne uygun olarak üyelere duyurulur. İkinci toplantının geri bırakma tarihinden itibaren en geç altı ay içinde yapılması zorunludur. Üyeler ikinci toplantıya, birinci fıkrada belirtilen esaslara göre yeniden çağrılır.

Genel kurul toplantısı bir defadan fazla geri bırakılamaz.

Toplantı usulü;

Genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesi toplantı yerinde hazır bulundurulur. Toplantı yerine girecek üyelerin resmi makamlarca verilmiş kimlik belgeleri, yönetim kurulu üyeleri veya yönetim kurulunca görevlendirilecek görevliler tarafından kontrol edilir. Üyeler, yönetim kurulunca düzenlenen listedeki adları karşısına imza koyarak toplantı yerine girerler. Kimlik belgesini göstermeyenler, belirtilen listeyi imzalamayanlar ile genel kurula katılma hakkı bulunmayan üyeler toplantı yerine alınmaz. Bu kişiler ve dernek üyesi olmayanlar, ayrı bir bölümde genel kurul toplantısını izleyebilirler.

Toplantı yeter sayısı sağlanmışsa durum bir tutanakla tespit edilir ve toplantı yönetim kurulu başkanı veya görevlendireceği yönetim kurulu üyelerinden biri tarafından açılır. Toplantı yeter sayısı sağlanamaması halinde de yönetim kurulunca bir tutanak düzenlenir.

Açılıştan sonra, toplantıyı yönetmek üzere bir başkan ve yeteri kadar başkan vekili ile yazman seçilerek divan heyeti oluşturulur.

Dernek organlarının seçimi için yapılacak oylamalarda, oy kullanan üyelerin divan heyetine kimliklerini göstermeleri ve hazırun listesindeki isimlerinin karşılarını imzalamaları zorunludur.

Toplantının yönetimi ve güvenliğinin sağlanması divan başkanına aittir. Genel kurul, gündemdeki konuların görüşülerek karara bağlanmasıyla sonuçlandırılır. Genel kurulda her üyenin bir oy hakkı vardır; üye oyunu şahsen kullanmak zorundadır.

Toplantıda görüşülen konular ve alınan kararlar bir tutanağa yazılır ve divan başkanı ile yazmanlar tarafından birlikte imzalanır. Toplantı sonunda, tutanak ve diğer belgeler yönetim kurulu başkanına teslim edilir. Yönetim kurulu başkanı bu belgelerin korunmasından ve yeni seçilen yönetim kuruluna yedi gün içinde teslim etmekten sorumludur.

Mahkemece kayyım atanması veya Medeni Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre görevlendirilme yapılması halinde, bu maddede yönetim kurulana verilen görevler bu kişiler tarafından yerine getirilir.

G-Genel kurul sonuç bildirimi;

Olağan veya olağanüstü genel kurul toplantılarını izleyen otuz gün içinde, yönetim ve denetim kurulları ile diğer organlara seçilen asıl ve yedek üyeleri içeren (Dernekler Yönetmeliği EK-3’te belirtilen) “Genel Kurul Sonuç Bildirimi “ ve ekleri yönetim kurulu başkanı tarafından mülki idare amirliğine bildirilir:

Bu bildirime;

a) Divan başkanı, başkan yardımcıları ve yazman tarafından imzalanmış genel kurul toplantı tutanağı örneği,

b) Tüzük değişikliği yapılmışsa, tüzüğün değişen maddelerinin yeni ve eski şekli ile dernek tüzüğünün son şeklinin her sayfası yönetim kurulunca imzalanmış örneği.

Eklenir.

Genel kurul sonuç bildirimi ve ekleri, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

Genel kurul sonuç bildirimleri, dernek yönetim kurulu tarafından yetki verilen bir yönetim kurulu üyesi tarafından da yapılabilir. Bildirimin yapılmamasından yönetim kurulu başkanı sorumludur.

Sandığı bulunan dernekler, sandıklarına ait genel kurul sonuç bildirimi ve eklerini bu maddede belirtilen usulde mülki idare amirliğine bildirirler.

H-Beyanname verilmesi

Beyanname verme yükümlülüğü

Dernek yönetim kurulu başkanları, her takvim yılının ilk dört ayı içinde bir önceki yıla ait Dernek Beyannamelerini (Dernekler Yönetmeliği EK-21’de bulunan) doldurarak mülki idare amirliğine vermekle yükümlüdürler. İl merkezlerinde ve büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçelerde bulunan dernekler beyannamelerini bir adet, diğer ilçe merkezinde bulunanlar ise iki adet olarak verirler.

Şubeler, mülki idare amirliğine verecekleri beyannamelerin birer örneğini bağlı bulundukları derneğe de vermekle yükümlüdürler.

I-Değişikliklerin bildirilmesi

Dernekler, yerleşim yerlerinde (İkametgahlarında) meydana gelen değişiklikleri (Dernekler Yönetmeliği EK- 24’te bulunan)“Yerleşim Yeri Değişiklik Bildirimini”;

Genel kurul toplantıları dışında dernek organlarında meydana gelen değişiklikleri (Dernekler Yönetmeliği EK- 25’te bulunan) “Dernek Organlarındaki Değişiklik Bildirimini”

Doldurmak suretiyle, değişikliği izleyen otuz gün içinde mülki idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler. Bu belgeler, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

Dernek tüzüklerinde yapılan değişiklikler de tüzük değişikliğinin yapıldığı genel kurul toplantısını izleyen otuz gün içinde, (Dernekler Yönetmeliği EK-3’te bulunan) “Genel Kurul Sonuç Bildirimi “ ekinde mülki idare amirliğine bildirilir.

J-Taşınmazların bildirilmesi

Dernekler edindikleri taşınmazları tapuya tescilinden itibaren otuzgün içinde (Dernekler Yönetmeliği EK- 26’da bulunan)“Taşınmaz Mal Bildirimini Formu” nu doldurmak suretiyle mülki idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler.

Bu form, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

K-Mal bildirimi

04.5.1990 gün, 20508 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 3628 sayılı “Mal Bildiriminde bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu”na ve bu Kanuna atfen çıkartılmış olan “Mal Bildiriminde bulunulması Hakkında Yönetmelik” gereğince, Türk Hava Kurumunun Genel Yönetim ve Merkez Denetleme Kurulu Üyeleri ile Genel Merkez Teşkilatında ve Türk Kuşu Genel Müdürlüğünde, Türkiye Kızılay Derneğinin Merkez Kurullarında ve Genel Müdürlük teşkilatında görev alanlar ve bunların Şube Başkanları ve Kamuya Yararlı Derneklerin Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri (Mal Bildiriminde bulunulması Hakkında Yönetmelik ekinde bulunan) “Mal Bildirim Formu”nu tek nüsha olarak doldurmak ve tarih belirterek imzalamak suretiyle mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar.

Türk Hava Kurumunun, Türkiye Kızılay Derneğinin ve Kamuya Yararlı Derneklerin Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri için İçişleri Bakanlığına, bunların Şube Başkanları için bulundukları İl Valiliklerine, Türk Hava Kurumu ile Türkiye Kızılay Derneğinde görev alanlar için Kurum ve Dernek Genel Başkanlığına,

Bu göreve başlama tarihini izleyen bir ay içinde mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar.

Mal bildiriminde bulunacak olanların kendilerine, eşlerine ve velayetleri altındaki çocuklarına ait bulunan taşınmaz malları ile 1 inci derece Devlet Memurlarına yapılan aylık net ödemenin beş katından fazla tutarındaki her biri için ayrı olmak üzere, para, hisse senetleri ve tahviller ile altın, mücevher ve diğer taşınır malları, hakları, alacakları ve gelirleriyle bunların kaynakları, borçları ve sebepleri bu mal bildiriminin konusunu teşkil eder.

Mal varlığında önemli bir değişiklik olduğunda bir ay içinde,

Görevin sona ermesi halinde, ayrılma tarihini izleyen bir ay içinde,

Görevlere devam edenler, sonu (0) ve (5) ile biten yılların en geç Şubat ayı sonuna kadar,

Mal bildirimlerini yenilerler.

L-Derneğin İç Denetimi

Dernekte genel kurul, yönetim kurulu veya denetim kurulu tarafından iç denetim yapılabileceği gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim yaptırılabilir.

Genel kurul veya yönetim kurulu, gerek görülen hallerde denetim yapabilir veya bağımsız denetim kuruluşlarına denetim yaptırabilir.

Genel kurul, yönetim kurulu veya bağımsız denetim kuruluşlarınca denetim yapılmış olması, denetim kurulunun yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Derneğin denetleme kurulu; derneğin tüzüğünde gösterilen amaç ve amacın gerçekleştirilmesi için sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları doğrultusunda faaliyet gösterip göstermediğini, defter, hesap ve kayıtların mevzuata ve dernek tüzüğüne uygun olarak tutulup tutulmadığını, dernek tüzüğünde tespit edilen esas ve usullere göre ve bir yılı geçmeyen aralıklarla denetler ve denetim sonuçlarını bir rapor halinde yönetim kuruluna ve toplandığında genel kurula sunar.”

İktibas: Dernekler Dairesi Başkanlığı