9 Mart 2010 Salı

imranlı tarihi ve ziyaret yerleri

SİVAS-İMRANLI


TARİHİ



İmranlı ve çevresinin, tarihi süreç içerisinde Hitit, Pers, İskender, Roma ve Bizans İmparatorluklarının hakimiyeti altına kaldığı bilinmektedir. Yine tarihi kaynaklarda bölgenin zaman zaman Müslüman Arapların eline geçtiği ve Malazgirt savaşı sonrasında da Bizanslılar ile yapılan anlaşma gereğince Kızılırmak yayının dışında kalan yerlerin doğusu ile beraber bu bölgenin Türk idaresi altına girdiği kaydedilmektedir. İmranlı ve çevresinde 1075 yılında Danişmentliler, 1174 yılında Selçuklular, 1243 Köse Dağı Savaşından sonra Moğollar 1340;lı yıllarda Eretna Beyliği, 1381-1398 yılları arasında Kadı Burhaneddin ve daha sonra da Osmanlılar hüküm sürmüştür. Yıllardır farklı kültürlerin kardeşçe bir arada yaşadıkları bir bölge olan İmranlı ilçesinin ilk defa kimler tarafından ve ne zaman kurulduğu bilinmemekle beraber bölgenin canlılığı 73 harbi olarak bilinen 1876 Osmanlı-Rus savaşıyla artmıştır. İmranlı geçmişinde çok yoğun bir orman dokusuna sahip olmasıyla bilinir. Bu sebepten devrinin önemli bir yerleşim yeri olan Zara;nın doğusunda kalan bu yörede dikkate değer bir yerleşim yeri bulunmamaktadır. Batılı araştırmacı Sinclair 1372 yılında Zara;nın doğusundaki bugünkü İmranlı civarının aşırı derecede ormanlaşmış olduğunu ve belki de bu yüzden çok az sayıda seyyahın Zara;nın doğusunda şimdiki karayolu istikametinde seyahat ettiğini ileri sürmektedir. İmranlı ve civarında önemli herhangi bir kentin olmaması ve bölgenin aşırı ormanlık olması gibi sebeplerden dolayı, 17. yüzyılda yaşamış olan Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi dahi Sivas;tan Erzincan;a ve Erzurum;a Zara ve Suşehri üzerinden seyahat etmiştir. Bu tespit bazı Sivas Salnameleri (Yıllık) tarafından da desteklenmektedir. Hicri 1308 (1890;1891) tarihli Sivas Salnamesi;ne göre de Zara kazasının Abaş ve Çit nahiyelerinde görkemli bir orman bulunmaktadır. Selçuklu ve beylikler zamanında bölgeye Türkmen, Oğuz, Yörük ve diğer Türk boyalarından göçler olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan Abdülmecit zamanındaki göçler sebebiyle de fazla nüfusa sahip olmayan bölgenin demografisi yeniden şekillenmiştir. Kanuni zamanındaki göçler hakkında fazla bilgi olmamakla birlikte Sultan Abdülmecit zamanında kuzeyde Kızılırmak;ın çıkış yatağı olan İmranlı bölgesine göçler ve yerleşimler olmuştur. Bu zamanda, bölgenin toprağı verimli, suyu ve havası temiz, ormanları bol idi. 19. yüzyılın son çeyreğinde, 93 Harbi olarak da bilinen 1876;1878 Osmanlı–Rus Savaşından dolayı Erzurum ve Kars illerinden bölgeye devlet eliyle göçler yaşanmıştır. Göçmenlerin sayısı çok fazlaydı ve bölgeye gelenlerin büyük bir kısmı devlet tarafından şimdiki İmranlı İlçe merkezinin bulunduğu bölgeye yerleştirilmişlerdir. Bugün İmranlı olan arazi satın alınarak muhacirlerin iskanı sağlanmıştır. 1870 Sivas Salnamesi'nde 271 hanedeki 1378 muhacirin bölgeye yerleştirildiği yer almaktadır. İmranlı'nın yazılı kaynaklarda geçen ilk ismi olan Çit Sahrası, bu göçlerden sonra nahiye olmuş ve böylece Çit Bucağı adını almıştır.Yazar Aziz B.Erdeşir Astrabadi'nin Farsça yazılan Bezm-i Rezm adlı kitabının 494.sayfasında Çit'ten şöyle bahsedilmektedir.Kadı Burhaneddin, Kemah Valisini tedip için Çit Sahrasına indi. ;Kadı Burhaneddin ve Devleti; adlı kitabında Doç. Dr. Yaşar Yücel de 143.sayfada aynı konudan bahsetmektedir. Bu bilgilere göre, yazılı olarak 1340 yılından beri İmranlı ve çevresi Çit olarak bilinmektedir. 1890'da Sultan II. Abdülhamit döneminde Hamidabad olarak değiştirilen nahiyenin ismi, Hicri 1321 (1905) Sivas Salnamesi'nde de Hamidabad olarak geçmektedir. Bölgeye ikinci göç hareketi 1911-12 yıllarında yaşanmış olup 1911 yılında ise Hamidabad ismi Ümraniye olmuştur. 1 Ocak 1948 tarihinde çıkarılan bir kanunla Ümraniye ilçe statüsüne kavuşmuş ve ismi İmranlı olarak değiştirilmiştir. İlçe olduktan sonra normal bir gelişim gösteren ilçenin nüfusu, önceleri artış gösterirken çeşitli sebeplere bağlı olarak son yıllarda azalma göstermiştir. 1990 nüfus sayımında 21649;a düşen toplam nüfus 2000 nüfus sayımında ise 13883 olarak tespit edilmiştir.



(İMRANLI KAYMAKAMLIĞI WEB SİTESİNDEN)



SİVAS İMRANLININ ZİYARETLERİ







ZİYARET YERLERİ
Anadolu insanı, bu bölgeyi kendilerine vatan yapan insanları ebedîleştirmek ve yaşadıkları hayatı onlarla paylaşmak istemiş, böylece bir yandan bölgedeki ağaç, kaya, mağara...vb unsurlara bir takım kutsallıklar atfederek taşı ve toprağı ile vatanı kutsallaştırma yoluna giderken, diğer yandan bu vatanın asıl sahipleri olarak düşünülen ve bir çoğu yüce dağ başında mekan tutmuş kişiler olarak tahayyül edilen bu Alperenlere birer makam tahsis etmiş, bu yerleri de ziyaret ederek onlara karşı olan vefa borçlarını yerine getirmeye çalışmışlardır. İşte makalemizin asıl konusunu ziyaret yeri olarak nitelediğimiz bu kutsallık atfedilen mekanlar oluşturmaktadır.



Bu kısa girişten sonra, ziyaret, adak, dede, baba, şeyh, eren, evliya, yatır ve türbe...vb adlarla anılan bu ziyaret yerleri ile onlara belli inanç, efsane ve kerametlerin atfedilmesi ve çeşitli dilek ve isteklerle onların ziyaret edilmesi olayını, inceleme alanımız olan İmranlı ve çevresinde yaygın olarak görmek mümkündür.







1- Ali Baba



Burası, İlçeye bağlı Karacaören nahiyesinin güneydoğusunda yer alan bir tepenin üzerinde yer almaktadır.[9] Ziyaret yeri olarak kabul edilen bu yerde ulu bir çınar ve 8-10 metre kadar aşağısında da bir mezar bulunmaktadır. Günümüzde Ali Baba deyince bu ağaç akla gelmektedir. Kimilerine göre kutsal olan ağaç, kimilerine göre de kutsiyet ağaçta değil, ağacın yakınında yatan ermiş kişide yani Ali Baba'dadır. Ancak Ali Baba ağacın ismi olmuştur.



Anlatıldığına göre buraya yakın çevre köylerden birinde görev yapan bir öğretmen, insanların Ali Baba ile ilgili anlattıklarını ciddiye almayıp gülerek alay eder ve köylülerin bu kutsal çınarın dibinde Ali Babanın yattığını söylemelerine inanmaz. Hatta bir gün o çevrede yaşayan insanları bu düşüncelerinden vazgeçirmek için adı geçen ziyaret yerine gider ve ulu ağacın dibine büyük abdestini yapar. Bunun üzerine kısa bir süre sonra öğretmenin ağzı eğilir. Öğretmen yanlış yaptığını anlar. Ağacın bulunduğu yere gider ve Ali Baba;nın maneviyatından af dileyerek tövbe edince ağzı düzelir.[10] Köylüler arasında anlatılan bu tip efsanelerin zamanla buranın kutsiyetini artırdığı belirtilmektedir.



Ali Baba;nın ziyaret edilme nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:



-Burası, genel olarak daha önceden adanan kurbanların kesildiği bir yer olarak bilinmektedir. Kesilen adak kurbanının eti, buraya gelenlerle birlikte yenir ya da kurbanı kesen şahıs, kendi köylerinde bulunan yakınlarına dağıtmak üzere yanında köye götürür.



-Burayı ziyarete gelenler, ziyaret esnasında dualar okuyup dilek tutarlar. Ziyaretçilerin, dileklerinin gerçekleşmesi için Ali Baba ağacının dallarına ip ve çaput bağladıkları, bolluk ve bereket getirmesi için ağacın kavuğuna para attıkları görülür.



-Buraya gelen ziyaretçilerin, bir şükür ifadesi olarak adı geçen ağacın dibinden toprak alıp yedikleri, ayrıca bunu şifa, bereket, başarı ve mutluluk getirmesi için de yapanların bulunduğu belirtilmektedir.



-Evlenecek çağa gelen kız ve oğlanlar tarafından ziyaret edilir. Ziyaretçiler, burada bulunan dilek taşına, ellerindeki taşları tutturmaya çalışırlar. Taşı tutturanların kısmetinin açık olduğuna, tutturamayanların da evlenme zamanının hala gelmediğine inanılır.





2- Ahmet Dede Suyu

Ahmet Dede suyu, Boğanak köyü girişinde sol tarafta yer alır. Anlatıldığına göre, şu anda suyun aktığı yer, Ahmet Dede diye bilinen zatın mezarının bulunduğu yerdir. Mezarın, defineciler tarafından altın aramak amacıyla söküldüğü belirtilmektedir. Şu anda bahsedilen yerde sadece Ahmet Dedenin Suyu vardır. Köylüler Ahmet Dede;nin kimliği konusunda detaylı bilgiye sahip değiller. Bilinen bu şahsın ermiş birisi olduğudur.



Edindiğimiz bilgiye göre, eskiden buranın ziyaretçisi daha fazla imiş. Eskiler, Ahmet Dede suyunu şifa niyetiyle içerlermiş. Havalar kurak gittiği ve yağmur yağmadığı zaman, halk buraya gelir, Ahmet Dede;nin mezarının başında yağmur duası yaparlar ve bereket getirmesi için suya para atarlarmış. Günümüzde suya para atma adetinin dışında diğerleri uygulanmamaktadır.



Anlatıldığına göre, bugün bu ziyaret yerine çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar giderek suya bir yumurta atıp o sudan içerler ve bu şekilde çocuklarının olacağına inanırlar. Ayrıca sık sık düşük yapan kadınların da buraya gelerek şifa amacıyla bu sudan içtiklerinden bahsedilmektedir.







3- At Ayağı



Bahtiyar köyü sınırları içindedir. Bahtiyar köyünden Erdemşah;a giderken köyün kuzey batısındaki tepenin eteğindeki kayadır. Kayanın üzerinde bulunan izlerin Hızır;ın atına ait olduğuna inanılmaktadır. Burasının başta düşük yapan kadınlar olmak üzere çeşitli istek ve arzuları olanlar tarafından da ziyaret edildiği anlatılmaktadır. Burayı ziyarete gelenlerin dua ettikleri, dilek tuttukları ve ziyaret kayasının yanında bulunan karamuk çalısına ip ve çaput bağladıkları anlatılmaktadır. Ziyaretçiler arasında burada tavuk ve horoz kesenlere de rastlandığı nakledilmektedir.





4- Cogi Baba

Avşar Köyü sınırları içinde yer alan Cogi Baba Türbesi, konum itibariyle köyün güney batısında bulunur. Türbe içinde Cogi Baba;ya ait olduğu belirtilen bir mezar vardır. Ayrıca türbe içerisinde duvarda asılmış bir Kuran-ı Kerim, On İki İmama ve Hz. Ali'ye ait olduğu söylenen resimler bulunmaktadır.[11]



Edindiğimiz bilgiler ve gözlemlerimiz, türbenin çevrede herkes tarafından bilindiği ve yoğun bir ziyaretçi akınına uğradığını göstermektedir. Cogi Baba'nm hayatı hakkında o çevredeki insanların anlattıklarından başka kesin bir bilgiye ulaşmamız mümkün olmadı. Bölgedeki insanların anlattıklarına göre, Coğ Baba ya da Cuva Baba[12] diye de bilinen Cogi Baba, Horasan erenlerinden aynı zamanda Battal Gazi'nin askerlerinden olan kahraman bir erdir. Burada Ermenilerle yapılan bir savaşta şehit olduğuna ve bugünkü türbenin bulunduğu yere gömüldüğüne inanılmaktadır.[13] Ayrıca Cogi Baba;nın, Abbasiler zamanında yaşanan fetih hareketleri sebebiyle bu bölgeye gelip burada şehit olduğunu söyleyenler de vardır.



Cogi Baba;nın, Zara;nın manevi mimarı ve koruyucusu olarak kabul edilen Şeyh Merzubân Veli hazretleri gibi Sülâle-i Resul’den olduğu şeklinde de rivayetler vardır. Zira Osmanlılar döneminde Seyyid olanlara, sancak verilmesi âdettendi. Bu nedenle Osmanlı Devleti, Cogi Baba;nın torunlarına, ellerindeki şecereye binaen sancak verdiği ancak söz konusu sancağın daha sonra Şarkışla'nın Ağcakışla bucağına bağlı Alaman köyüne götürüldüğü ve şu anda elde mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.[14]



Anlatıldığına göre önceleri burası sadece bir mezar halinde imiş. Daha sonra mezarın üzeri inşa edilerek türbe haline getirilmiş. Türbenin çevresi temiz ve düzenlidir. Buraya gelen ziyaretçilerin kurban kesebileceği bir alan, onun yanında da oturup yemek yenebilecek şekilde düzenlenmiş üstü kapalı bir oturma yeri vardır. Cogi Baba;ya bağlılığı ile bilinen bir kadının türbe ile ilgili hizmetleri yürüttüğü verilen bilgiler arasındadır.



Cogi Baba;yı, İmranlı;ya bağlı köylerin yanı sıra Zara;ya bağlı olup da o bölgeye yakın olan köylerin de ziyaret ettiği anlaşılmaktadır. Buraya gelen ziyaretçilerin ziyaret nedenlerini şu şekilde sıralamamız mümkündür:



-Çocuğu olmayan ya da düşük yapan kadınlar, Cogi Baba'yı ziyaret ederek Allah'tan bir çocuk vermesini dilerler. Bu dileklerinin kabul olması için de türbenin duvarına, penceresine veya orada bulunan ağaca yanlarında getirdikleri (bir çocuğun elbisesinden alınan) bir parça çaputu bağlarlar. Ayrıca ziyaretin duvarına taş yapıştırmaya çalışanlar da olur. Şayet taş duvara yapışırsa kadının çocuğu olacağına inanılır. Çevre köylerde şöyle yaygın bir inancın varlığı göze çarpmaktadır: Çocuğu olmayan ya da düşük yapan her hangi bir kadın, bu türbeyi ziyaret eder, adak adar ve sonra çocuğu olur da adağını yerine getirmezse, doğan çocuğu ölür. Bu nedenle bu durumlarda adak hemen yerine getirilir ve fakirlere dağıtılır.



-Sara hastalığı olanlar ile felçli hastalar şifa niyetiyle buraya getirilirler.[15] Köylülerin söylediğine göre, bu şekilde getirilen hastaların çoğu, Allah'ın izni, Cogi Baba'nın himmetiyle şifa bulurlar.



-Evlenemeyenler ve kısmetinin kapalı olduğuna inananlar, Cogi Baba;ya gelerek dua edip adakta bulunurlar.



Türbenin demirden yapılmış penceresinin parmaklıkları, farklı amaçlarla buraya gelen ziyaretçiler tarafından bağlanan ip ve çaputlarla doludur.







5- Cogi Baba Çeşmesi



Yünören ile Avşar köyleri arasında bulunan yol üzerindedir. O bölgede yaşayan insanların inancına göre Cogi Baba bu sudan abdest almıştır. Bundan dolayı bu su, Cogi Baba;nın ismiyle anılır. Cogi Baba;nın türbesini ziyaret edenler çoğunlukla bu çeşmeye de uğrayıp şifa amacıyla bu sudan içtikleri ve yanlarında getirdikleri kapları doldurup evlerine götürdükleri ve hastalara içirdikleri anlatılmaktadır. Ayrıca bu çeşmenin suyundan büyük şehirlerde yaşayan akraba ve yakınlarına da gönderenlerin de varlığından söz edilmektedir.



Bazı köylülere göre, her yıl hac mevsimi geldiği zaman hacı adayları niyet edip yola çıktıklarında bu çeşmenin suyu çekilir. Hacılar, hac ibadetlerini tamamlayarak memleketlerine dönmeye başladığı zaman tekrar akmaya başlar. Onlar, Cogi Baba Suyu’nun hacılarla beraber Kabe’ye giderek orada zemzem suyuna karıştığına, haccın tamamlanmasıyla da yine hacılarla beraber asıl yerine döndüğüne inanmaktadırlar. Başka bir söylentiye göre ise Cogi Baba Suyunun, üç ayların girmesiyle kızıla dönüp kan rengini aldığı şeklindedir.[16]



Genellikle çocuğu olmayan ya da düşük yapan kadınlar, Cogi Baba'yı ziyaret eder ve Allah'tan bir çocuğunun olmasını ister. Bu dileğinin kabul olması için de ziyaretin duvarına, penceresine veya oradaki ağaca yanında getirdiği, bir çocuğun elbisesinden alınan bir parça çaputu bağlar. Daha sonra Yünören'e gidip, Cogi Baba çeşmesinden su doldurur. Bu suyun birazını içer, kalan kısmını da banyo yapacağı suya katar. Bu su ile de banyo yaparak varsa hastalıklardan şifa bulacağına, günahlardan temizleneceğine inanır. Ayrıca vücudunun her hangi bir yerinde ağrı hisseden bir kişinin Cogi Baba çeşmesinden alınan suyu ağrıyan yerine sürdüğünde şifa bulacağı şeklinde söylentiler vardır.







6- Dur Ali Baba



Bulunduğu çevrede Kara Ali Baba diye de bilinen Dur Ali Baba Türbesi, Aşağı Şeyhli köyünün kuzey tarafında bir tepe üzerindedir. Türbenin içerisinde Dur Ali Baba;nın mezarının dışında hiç bir şey yoktur.



Ali Baba;nın kimliği konusunda köylülerin anlattıklarının dışında yazılı her hangi bir belge yoktur. O çevrede bulunan köylüler, Ali Baba;yı keramet ehli ermiş birisi olarak bilirler. Onun hakkında anlatılan çeşitli efsaneler vardır.



Anlatıldığına göre, bir tarihte Osmanlı ordusu sefere giderken bu bölgede konaklar. Ali Baba, kendi arazisinde konaklayan orduyu elinden geldiği ölçüde ağırlayıp yedirir, içirir. Bu durumdan haberdar olan ordunun kumandanı, bu misafirperver ve bir o kadar da cömert olan bu şahısla tanışmak ister ve yanına çağırtır. Konuşurlarken komutan Ali Baba;dan bir keramet göstermesini ister. Hâl ehli olarak bilinen Ali Baba, komutanın bu arzusunu yerine getirmek üzere huzurdan ayrılır. Herkesin gözleri önünde, bir ağacı köküyle beraber söküp havaya kaldıracağı sırada paşa "Dur! Ali Baba! "diye bağırır. O günden sonra çevrede Ali Baba'ya, Dur Ali Baba demeye başlarlar.



Anlatılan başka bir rivayete göre de Dur Ali Baba, bir kumandandır. Öldükten sonra eşyalarıyla beraber kılıcı ocakzadelerin evinde saklanır. Bunu öğrenen Hamo adlı bir eşkıya, Dur Ali Baba'nın kılıcına sahip olmak ister. Bir gece gizlice kılıcın saklandığı eve girer ve kılıcı bulup alır. Evden çıkmak istediği zaman kapıyı bir türlü bulamaz. Kılıcı aldığı yere koyar ve kapıyı bulur. Kılıcı almayı ikinci defa dener ve evden çıkmak ister. Kapıyı yine bulamaz. Bunu üçüncü defa tekrarladığında aynı şeylerle karşılaşınca, kılıcın Dur Ali Baba tarafından korunduğunu, dolayısıyla kılıcı alarak evden çıkamayacağını anlar. Kılıcı almadan evden çıkıp gider. Yaptığı yanlıştan dönen Hamo, eşkıyalığı bırakarak tövbe eder.[17]



Elde ettiğimiz bilgilere göre, 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatının başlamasıyla, Dur Ali Baba;nın kılıcı kaybolur. Köylülerin inancına göre, Dur Ali Baba manen gelip kılıcını alarak Kıbrıs;ta savaşa katılır. Kaybolan kılıç, savaşın bitmesiyle tekrar eski olduğu yere döner. Döndüğünde kılıçta çatlak olduğu görülür. Dur Ali Baba;ya ait olduğu söylenen kılıcın Aşağı Şeyhli Köyünde olduğu söylenmektedir. Kılıcın bulunduğu evin eskiden ocak olduğu ve şu anda bu evde ocak aileden kimsenin yaşamadığı belirtiliyor.



Cogi Baba gibi Dur Ali Baba türbesi de o çevrede herkes tarafından bilinmekte ve ziyaret edilmektedir. Ziyaretçilerin çoğunluğunu; felçli hastalar, sarası olanlar, göz ağrısı çekenler teşkil ederler. Bunların haricinde Dur Ali Baba;nın maneviyatından istifade etmek isteyen ziyaretçiler de vardır. Gelen ziyaretçiler maddi durumlarına göre, ziyarete elleri boş gelmemeye çalışırlar. Burada koç, keçi, tavuk ve horoz gibi kurbanların kesildiği nakledilmektedir. Bütün bunların dışında Dur Ali Baba'yı ziyaret edenler arasında psikolojik rahatsızlığı bulunanlar, geç konuşan çocuklar, çocuğu olmayanlar kadınlar ve kız çocuğu olup da oğlan çocuğu olmasını isteyenlerin olduğunu söyleyenler de vardır.







7- Evliya Pınarı



Türkkeşlik köyünün kuzey doğusunda olup köyden yaklaşık olarak 3 km. uzakta bulunan tepenin üzerindeki su, çevredeki köylüler tarafından Evliya Pınarı diye isimlendirilmektedir. Pınarın aktığı yerde bir mezar vardır. Köylüler bu mezarın bir şehide ait olduğuna inanmaktadırlar. İnsanlar arasında suyun aktığı yerde başka yatırlarında olabileceğine dair söylentiler vardır. Han Köyü sakinlerinden aldığımız bilgilere göre, 93 harbi diye bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi sırasında, Evliya Pınarı;nın olduğu tepeden rahmet toplarının ateşlendiği görülmüştür.



Evliya Pınarı;nın genellikle Türkkeşlik, Han Köyü ve Karaboğaz köylüleri tarafından ziyaret edildiği ve bu pınardan alınan suyun kaşıntı, egzama ve mantar gibi çeşitli cilt hastalıklarına iyi geldiği bize verilen bilgiler arasındadır.







8- Geley Tepesi ve Gürlan Baba



Kele Tepesi Ziyareti olarak da bilinen Geley Tepesi Ziyareti, Karacaören ile Cerit arasında yer almaktadır. Konum olarak Karacaören'e girişte sağ tarafta ve Gürlan Baba ziyaretinin karşısındadır Bir tepe üzerinde olan bu ziyaret, bir ağaçtan ibarettir. Şu anda kurumuş vaziyette bulunan ağaç, önceki yıllarda yıkılmış ve daha sonra gelen ziyaretçiler tarafından tekrar olduğu yere dikilmiştir. Buranın özellikle yaz aylarında ziyaretçisinin olduğu belirtilmektedir. Buraya gelen ziyaretçiler, dilek tutup ip bağlarlar ve bu şekilde istedikleri şeye kavuşacaklarına inanırlar.



Karacaören;nin güneydoğusundaki bir tepenin üzerinde (Geley Tepe;sinin karşı tarafında) yer alan ve Hırcibil diye de bilinen Gürlan Baba ziyareti de vardır. Gürlan Baba;nın mezarının da çok sık olmamakla beraber ziyaret edildiği belirtilmektedir.



Karacaören nahiyesinde bulunan bir başka ziyaret de Karacaören'den bakıldığı zaman Ali Baba Ziyareti;nin bulunduğu dağın sağ tarafında kalan tepenin üzerindeki Tek Mezar Ziyareti dir. Buradaki mezarın bir askere ait olduğu söylenmektedir. Bir rivayete göre de bu tepede, burada savaşırken şehit olan yedi kahraman asker yatmaktadır. Ali Baba ve Gürlan baba;yı ziyaret edenlerin Tek Mezar ziyareti;ne de uğradıkları verilen bilgiler arasındadır.



Anlatıldığına göre, Gürlan Baba ve Tek Mezar Ziyaretini genellikle eklem ağrısına yakalananlar ile evlenecek yaşa gelmiş kız ve erkeklerin ya evlenmeden önce ya da evlendikten sonra burayı ziyaret ederek dilek tutup adak adadıkları ve dileklerinin gerçekleşmesi halinde tekrar burayı ziyaret ederek adak kurbanı kestikleri anlatılmaktadır.







9- Hızır;ın Taşı ve Hızır;ın Çeşmesi



Altınca köyü sınırları içinde yer alıp köyün kuzeydoğusunda bulunan Şah Tepesi üzerinde köylülerin Hızır ile irtibatlandırdıkları iki tane ziyaret yeri bulunmaktadır.



Hızır Taşı: Hızır;ın taşı diye bilinir. Hızır;ın çeşmesinin yanındadır. Burası, Şah Tepesi;nin kuzeydoğusunda zirveye yakın bir yerdedir. Köylülerden aldığımız bilgilere göre, Hızır (as) burada konakladığında, şaha kalkan atı nallarını kayaya vurunca, atın ayak izleri kayaya çıkar. Hızır'ın atının ayak izlerini üzerinde taşıdığından dolayı, köylüler bu taşı kutsal kabul etmişler ve ondan medet ummaya başlamışlardır.



Bu taşı dilek taşı olarak gören bu insanlar, burayı ziyaretleri esnasında ellerine aldıkları taşları Hızır;ın Taşı;na tutturdukları zaman istedikleri şeye kavuşacaklarına inanmaktadırlar. Ayrıca bu çevrede çocuğu olmayan veya düşük yapan kadınların da burayı ziyaret ettikleri belirtilmektedir.



Hızır Çeşmesi: Hızır;ın Çeşmesi diye bilinen bu ziyaret yeri, aynı yerde yani şah tepesinin kuzeydoğusunda, Hızır Taşı;nın yanındadır. Köylülerden aldığımız bilgilere göre, Hızır, atını sulamak için burada konaklamış ve atını suladıktan sonra yoluna devam edip gitmiştir. Burada yaşayan insanlar,bu sudan içmenin insanlara şifa ve mutluluk getirdiğine inanmaktadırlar. Onlara göre bu su, dermansız dertlere devadır. O nedenle insanlar, sevdikleri kişilerle buraya gelip adı geçen çeşmenin suyundan içerler. İçilen suyun insana sağlık ve mutluluk getireceğine inanırlar.



Bu çeşmenin ziyaret edilme nedenleri arasında, İnsanların çeşitli sıkıntı ve ihtiyaçları esnasında bu çeşmeye gelip burayı ziyaret ederek kurbanlar kesmelerini, sonrasında da dua ve niyazda bulunmalarını belirtebiliriz. Buraya gelenler, dilek ve arzularını bildirerek Hızır (a.s)'ın manevi şahsiyetiyle Allah'tan yardım isterler. Burada dilek tutup Hızır’ın taşına çaput bağlarlar. Köylüler, eskiden buraya yağmur duası için de gidildiğini belirtmektedirler.

















10- Hızır Suyu



Rivayete göre, Ardıçalan köyüne bağlı olan Yeşilova (eski adı: Birestik) mezrasında Şehsüvaroğullarından Mahmut Beyin bir konağı varmış. Konak, Ardıçalan köyünün kuzeyindeki tepenin eteğinde imiş.



Anlatıldığına göre, Mahmut Bey;in beyliği zamanında, Birestik;teki konağında misafirleriyle yemek yerken kapıya bir atlı gelir. Mahmut Bey, atlıyı sofraya buyur eder ve hizmetçisine de atı yemlemesini söyler. Hizmetçi kendisine söyleneni yaptıktan bir süre sonra atın önüne koyduğu yemin at yedikçe arttığını fark eder. Diğer taraftan, misafirlerle birlikte yemek yiyen atlı, aniden yerinden kalkıp ;Şehsüvaroğlu Hüseyin Bey şu anda çok darda ona yardım etmem gerekir; diyerek izin ister ve atına atlayıp oradan ayrılır. Çevredekiler bu şahsın Hızır olduğuna inanırlar. O andan itibaren onun suyundan içtiği çeşmenin önemi artar ve kutsal görülmeye başlanır.[18]



Bölge insanı tarafından Çorakdere Suyu diye de bilinen Hızır Suyu;ndan içilme nedenlerini şu şekilde sıralamamız mümkündür:



-Onlara göre bu su, çeşitli hastalıklar için şifadır.



-Hamile bir bayan doğumunun kolay olması için banyo yaptığı suya bu sudan katarak yıkanır.



-Yeni doğan çocuklar, iyi huylu olsun diye buradan getirilen su ile yıkanır.



-Ardıçalan ve Gelintarla köylülerinden cilt hastalıkları, özellikle de egzama için bu suya gidildiği, bu suda banyo yapıldığı, suyun kaynadığı yerde yetişen iğde ağacına çaput bağlandığı, dilek tutulduğu ve buradan alınan çamurun yaranın olduğu yere sürüldüğü anlatılmaktadır. Bütün bunlar, şifa niyetiyle yapılmaktadır.



11- Haydar Baba Ziyareti



Köylülerden aldığımız bilgilere göre, Haydar Baba Karataş köyünün kurucusudur. Dedelerinin Türkmenistan;dan gelerek Tunceli;nin Ovacık İlçesine yerleştiği, bir müddet kaldıktan sonra oradan ayrılarak Erzincan;ın Refahiye ilçesinde ikâmet ettiği ve en sonunda ailesiyle birlikte yaklaşık üç asır önce Karataş;a gelip yerleştiği anlatılmaktadır. İnanca göre, Haydar Baba, Horasan erenlerinden birisi olup bu bölgede irşat görevini yerine getirirken şehit düşmüştür.



Haydar Baba ziyareti, Karataş köyü sınırları içinde yer almaktadır. Köyün mezarlığından kuzeybatı istikametine doğru yaklaşık 2 km. uzaklıktaki tepenin üzerindedir. Köyden konuştuğumuz bazı yaşlılar, bu tepe üzerinde daha önceleri bir yatırın varlığından ve insanların Perşembe günleri burayı ziyaret edip kurban kestiklerinden bahsetseler de şu anda mezar bulunmamaktadır. Sadece Düldülün Ayağı adlı bir taş ile birkaç tane ardıç ağacı vardır.[19] Ancak burayı ziyaret etme ve zaman zaman ziyaretçilerin burada kurban kesme adeti devam etmektedir.



Burayı ziyarete gelenler, Düldülün Ayağı adlı taşa üzerindeki izden dolayı hürmet gösterirler. Burası daha çok çocuğu olmayan kadınlar, felçli hastalar, uyku problemi olanlar ve yolculuğa çıkacak kişiler tarafından ziyaret edilir. Anlatıldığına göre, bir defasında burada bulunan ardıç ağaçlarından birine yıldırım düşer ve ağaç belinden kırılarak eğilip köprü vaziyetini alır. Günümüzde ise, buraya gelen ziyaretçiler köprü vaziyetini alan bu ağacın altından dilek tutup geçmeye çalışırlar. Geçebilenler dileklerinin kabul olacağına inanırlar. Ayrıca adı geçen ağaca çaput bağlayanlar ile düldülün ayağındaki at ayağı izini öpenlerin de olduğundan bahsedenler vardır.







12- Hacı Necmeddin Efendi



Hacı Necmeddin Efendi;nin kabri, ilçenin kuzeyinde yer alan İlçe mezarlığındadır. O, İmranlılar için kerâmet ehli ve manevî değeri yüksek olan bir zattır. Hacı Necmeddin Efendi, Sait Baba’nın son zamanlarında yaşamış ve ondan feyiz almış birisi olarak bilinir.



Onun velî ve kerâmet sahibi birisi olduğuna dair çeşitli olaylardan bahsedilmektedir. Onunla ilgili anlatılanlardan bir tanesini aktaralım: "İmranlı İlçesi Kızılırmağın iki yakasında kalır. Halkın iki yaka arasında ulaşım güçlüğü çektiğini gören Hacı Necmeddin Efendi, çevresindekilerin de görüşlerini alarak bir köprü inşa ettirmek üzere çalışmaya başlar. Bu konuda kendilerine yardımcı olması için, İsmail Efendinin dedesine gider ve köprü yapımında kullanılmak üzere, ondan kendisinde bulunan tomruklarını ister. İsmail Efendinin dedesi tomruklarını köprü için vermeye yanaşmaz. Bunun üzerine Hacı Necmeddin Efendi, bir şey söylemeden oradan ayrılır. O gece İsmail efendinin dedesi rüyasında babasını görür. Babası, ;Oğlum! Hacı Necmeddin Efendi;min istediği tomrukları neden vermiyorsun; diye oğlunu azarlar, hatta döver. O telaşla yatağından fırlayan İsmail Efendinin dedesi, vakit kaybetmeksizin öküzleri koşup tomrukları kağnıya yükleyerek köprünün yapılacağı yere bırakır. Daha sonra da sabah namazını kılmak için camiye gider. Hacı Necmeddin Efendi de camidedir. Namaz sonrası, İsmail efendinin dedesi, Hacı Necmeddin Efendiye yaklaşarak, ;İstediğiniz tomrukları, köprünün yapılacağı yere bıraktım; der. O da ;Gece ben de senin gibi babamdan sopa yeseydim, o tomrukları getirirdim; diyerek keramet gösterir.[20]



İmranlı halkının, onu daha çok ilçe adına yaptığı hizmetlerle tanıyıp sevdiğini görüyoruz. Halka göre onun en önemli hizmeti, çarşamba günleri kurulan İmranlı Pazarı;na önderlik etmiş olmasıdır. Onun bu hizmeti ile ilçede ticaretin canlanmasına katkıda bulunduğuna inanılmaktadır.



Bu zatın kabrini genellikle onun maneviyatından hisse almak isteyenler ziyaret etmektedirler. İmranlı merkezde konuştuğumuz Sünniler arasında kabirleri ziyaret edip kabir ehlinden medet ummanın yanlış olduğunu söyleyenlerin yaygın olduğunu görmemize rağmen, Hacı Necmeddin Efendi gibi zatların kabirlerini şifa ve kurtuluş kapısı olarak görenlerin olduğuna şahit olduk. Bu ziyaret yerine farklı sıkıntıları olanlardan, evlenmek isteyip de evlenemeyenlere kadar çok değişik isteklerle gelinmektedir. Ziyaretçiler, kabirde yatan kişiyi de aracı yaparak Allah'tan dualarını kabul etmesini ve dertlerine derman olmasını isterler.





13- Karaboğaz Yatırı

Karaboğaz Köyü girişinde sol tarafta, köyün güney istikametinde sivri bir tepe vardır. Bu tepenin üzerinde bir mezar kalıntısı bulunmaktadır. Bu mezarın kime ait olduğu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bu konuda soylenen tek rivayet, birinci dünya savaşı sırasında bölgenin savunmasında kahramanca mücadele ederken şehid olan bir askerin mezarı olduğudur. Bu mezarı da içine alan bölge, Ziyaret Tepesi Höyüğü diye anılmaktadır.



Bu yatır, genellikle çocuğu olmayan veya durmayan kadınlar ile çeşitli sıkıntıları olanlar tarafından ziyaret edilir. Ayrıca işinin rast gitmesini isteyen kişiler de burayı ziyaret eder. Yatan şehit askerin de himmetiyle, Allah'tan kendilerine yardımcı olmasını ve işlerini kolaylaştırmasını dilerler.

14- Kelo'nun Mezarı



Bölge halkı tarafından Kelo lakabıyla bilinen bu şahsın, bir dönem Söğütlü ile Gelenli Köylerini yöneten bir Bey olduğu nakledilmektedir. Yaşadığı dönem, kesin olarak tespit edilememektedir. Adı geçen köylerin kuruluş tarihlerini de gözönünde bulundurarak yaptığımız araştırmalara göre, Kelo Ağa;nın 1900;lü yılların başlarında yaşamış olabileceğini söylemek mümkündür.



Rivayete göre, bir gün Kelo ve taraftarları köye dönerken, Alahacı ve Akçakale köylerinin sınırlarının birleştiği bir yerde (Şu anda Kelo'nun mezarının bulunduğu yerde) baskına uğrayınca kendileri savunmak isterler. Çıkan çatışma esnasında Kelo, ağır bir şekilde yaralanır. Ölüm döşeğindeyken, yanındakilere Eğer bu dertten ölür gidersem, kanımın düştüğü yere, benim için bir mezar yapın ve beni oraya gömün şeklinde bir vasiyette bulunur. Çok geçmeden ölür. Köylüler, Kelo'nun vasiyetini yerine getirmek için, köylerinden mezar yerine kadar olan ormanlık alanda, kendilerine yol açarak Kelo'nun cenazesini, vasiyet ettiği yere defnederler. Şu anda Kelo'nun mezarı Karacaören, Akçakale, Cerit yol kavşağındadır.[21]



Kelo;nun mezarını onun vasiyetine binaen Söğütlü ve Gelenli köylüleri ziyaret etmektedirler. Onun ölüm yıldönümünde kurban keserek etini ihtiyaç sahiplerine dağıtmayı kendilerine adet edinmişlerdir. Ayrıca buraya gelen ziyaretçilerden bazılarının dilek tuttukları ve mezar taşları ile parmaklıklara çaput ve ip bağladıkları belirtilmektedir.

15- Kızıldağ Ziyareti


Ortaköy, Kızıldağ eteklerinde kurulmuş bir köydür. Köy sakinlerinden aldığım bilgilere göre, burada yaşayan insanlar, yılın belli aylarında Kızıldağ;a çıkarlar. Köylülerin, Kızıldağı, sıkıntı anında kendilerine sığınacak güvenilir bir yer olarak görmeleri, bu dağı kutsayıp onda manevî bir gücün var olduğuna inandıklarının işaretini vermektedir. Bu köyde yaşayanlar, özellikle ilkbahar ve yaz mevsimleri arasında ve Hızır orucunu tuttuktan sonra, Perşembe (Cuma akşamı) günü akşamı orada olurlar. Kızıldağı ziyaret ederek kurbanlarını keserler. Bu sırada oruçlu olan köylüler, kesilen kurbanların etiyle oruçlarını açıp dua ve niyazdan sonra evlerine dönerler.





16- Kırklar Gediği (Kızlar Sinisi)

Kızılırmağın doğduğu Kızıldağ;da ;Beş gözeler; adı verilen su kaynağının yakınlarında, peri bacalarına benzeyen kayalıklar vardır. Halk buraya kızlar sinisi demektedir.[22] Ayrıca burası halk tarafından Kırklar Gediği olarak da bilinir. Bu ziyaret yerinin temelinde önce burada görülüp daha sonra kaybolan kırk kızın efsanesi yer almaktadır. Bölgede yaygın olan inanca göre, kızlar sinisi ziyaretinde taş kesilen, kırk kızın ruhlarıdır. Bunlar darda kalan insanlara yardım ederler. Anlatıldığına göre, yapılan bir savaş esnasında düşmanların baskınına uğrayan Karataş köyünün kızları, izlerini kaybettirmek için, Kızıldağ;a sığınırlar. Bunları takip eden düşman askerleri, burada izlerini bulurlar. Düşman eline geçmektense ölmeyi tercih ederler. Allah'a yalvarıp el kaldıran kırk kız, dua ederek Taş kesilelim de düşman eline geçmeyelim derler. Allah, bunların dualarını kabul ederek kırk kızı taş keser.[23]



Anlatılan başka bir rivayete göre de,;gelin alayı, Kızıldağ;ın yamaçlarından geçerken eşkiyaların hücumuna uğrar. Eşkiyalar yolu keserler. Düğün alayı Kızıldağ;a doğru tırmanmaya başlar. Gelin eşkiyaların elinden kurtulamayacağını anlayınca Allah;a yalvarır.



-Ya onu taş kes, ya beni taş kes...



Düğüncüler Kızıldağ;ın yamaçlarında taş kesilirler...



Uzaktan bakıldığı zaman dağın yamaçlarına yayılmış ve insana benzeyen irili ufaklı kayalar görülür. Hatta gelinin sandığı bile bellidir.;[24]



İşte bu sebeple, buraya gelen ziyaretçiler, kızlar sinisinde yapılan duaların, dilek ve isteklerin Allah tarafından kabul edileceğine inanmaktadırlar.





17- Kirik Baba

Mezarı, Ekincik (Kağnut) köyüne giderken Molla Kasım çiftliğini geçtikten sonra yol üzerinde bir tepede bulunmaktadır. Burada yatan şahsın Kirik Baba olduğu söylenmektedir. Kendisinin zamanında bir Alevî dedesi olduğu belirtilmektedir.



Aldığımız bilgilere göre Kirik Baba, yaşadığı bölgede sevilen, sözüne güvenilen âlim birisidir. Asıl ismi Veli’dir. XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başlarında yaşadığı ve fakir olmasına rağmen elindeki ekmeğini paylaşacak kadar cömert olduğu nakledilmektedir. Köylüler arasında anlatılan bir rivayete göre, bir defasında Atlıca köyünde yaşayan eşkıyalar Kirik Baba;nın evini soymak isterler. Fakat evde ateş yandığını görüp kaçarlar.



Kirik Babanın mezarının çevre köylüler tarafından ziyaret edildiği ve gelen ziyaretçilerin çoğunluğunun sara ve cilt hastalarının oluşturduğu belirtilmektedir. Ayrıca yolculuğa çıkanlar ile kısmetinin kapalı olduğuna inananların da burayı ziyaret ettikleri ve imkânı olanların kurban kestikleri verilen bilgiler arasındadır.





18- Koruköy Ziyareti

Ziyaret yeri, İmranlı;ya 17 km. uzaklıkta bulunup eskiden Gencolar diye bilinen Koruköy;dedir. Köyün içerisinde bulunan ve kime ait olduğu bilinmeyen bu ziyaret, köylüler tarafından türbe haline getirilmiştir. Türbede yatan kişinin kimliği ve ne zaman yaşadığı konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Türbede aile fertlerine ait başka mezarlar da vardır. Köylüler, söz konusu şahsın bir ocakzâde olduğunu belirtmektedirler.



Adı geçen ziyaret yeri, başta bulunduğu köy olmak üzere Eski Kapı Mahmut, Eskiköy ve Borular gibi çevre köyler tarafından ziyaret edilir. Ziyaret için gelenlerin çoğunluğunu çocuğu olmayan ya da durmayan kadınlar, çocuğu olup da sütü gelmeyenler, eklem ağrısı bulunanlar ve sara hastaları oluşturur. Burası çevrede özellikle eklem ağrılarına iyi gelen bir ziyaret yeri olarak da tanınmaktadır.

22- Said Baba

Kabri, İmranlı mezarlığının içindedir. Mezarın etrafı çevrili olup bakımsız bir durumdadır. Mezar taşının üzerindeki yazıdan 1970 yılında öldüğü anlaşılmaktadır.



Hayatı hakkında herhangi yazılı bir bilgi ve belge olmamasına rağmen, Said Baba ile ilgili anlatılan çeşitli kerâmetler vardır. İmranlı merkezde konuştuğumuz bazı insanlar, Said Baba'nın herkes tarafından çok sevilen ve her haliyle insanlara örnek olan büyük bir zât olduğunu belirttiler.



İnsanlar arasında ona atfen anlatılan bazı olayları aktarmaya çalışalım:



-Babasıyla beraber hayvancılıkla uğraşan Said, 18 yaşına geldiği zaman bir gün Zara Pertelli;de yaşayan Şeyh Yemenî Baba;nın yanına gider. Amacı orada hızarcılık yapmaktır. Birinci günün akşamı yatma vakti geldiğinde, Yemeni Baba hanımına seslenerek : Hanım! Şu hayvanların yataklarını ser de yatsınlar der. Bunu duyan Said, o gece Yemeni Baba bize niçin böyle söyledi diye düşünerek sabaha kadar uyuyamaz. Gün ağardığı zaman hemen Yemeni Baba;nın yanına giderek Dün yatmadan önce bize niçin böyle söyledin? diye sorar. Yemeni Baba şöyle cevap verir: Öğle vakti ezan okundu namaz kılmadınız, ikindi oldu yine namaz kılmadınız, akşam oldu eve gelip yemek yediniz ama yine namaz kılmadınız. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi kalkıp yatmak istediniz. Peki sorarım size gününüzü Allah'ı anmaksızın, ibadet etmeksizin ve hayatı sadece yemek, içmek ve uyumaktan ibaret görmeniz, hayvanlık değil de nedir?!... Bu sözler karşısında Said düşünmeye başlar ve nasıl bir yanlış içerisinde olduğunu anlar. Tövbe eder, Allah;tan affını ister ve Şeyh Yemeni Baba;nın hizmetine girer. Bir müddet sonra Yemeni Baba;dan izin alarak İmranlı;ya döner. Burada geçmişte kılamadığı namazları da kaza yaparak bir nefis mücadelesine başlar. Kendisini Allah için hizmete adar. İkinci defa Şeyh Yemeni Baba;yı ziyarete gittiğinde ondan iltifat görür, hatta Yemeni Baba, Said için Said güzel bir çalışma içinde İnşallah kısa sürede bizi geçer diye dua eder.



-Said Baba;nın Celal isimli torunu, Kore savaşına katılır. Savaşın kızışıp kurşunların vızır vızır uçuştuğu bir anda, ihtilam olur. Fakat savaş esnasında boy abdesti almaya imkan bulamaz. O halde savaşa devam eder. Bu sırada, üzerine gelen top güllesi, kendi ifadesiyle beş parmakla savrulur. İnanışa göre, Said Baba mezarından kalkıp ruhaniyetiyle torunu Celâl;i korumuştur.



-Said Baba;nın oğlu bir gün babasının haberi olmadan bir mezar ziyaretine gider. Giderken Said Baba;nın Kızılırmağı yürüyerek geçtiğini görür. Said Baba’nın ıslanmadan geçmesi, onu hayretler içine bırakır. Kendisi de aynı şekilde ırmağı geçmek ister, fakat ıslanır.[25]



Said Baba;nın İmranlı mezarlığında bulunan kabri, başta yakınları olmak üzere onu tanıyan insanlar tarafından belli zamanlarda ziyaret edilir. Özellikle Ramazan ve kurban bayramı arifesinde Said Baba;nın kabrini ziyaret edip başında Kur;an okuyan bir çok insan olduğundan bahsedilmektedir.

23- Seyit Ali Dede

Bahadun (Sarıçubuk) köyünün mezarlığı içinde yer alan Seyit Ali Dede'nin mezarı, Şeyh Bahattin Bayram Dede türbesinin yakınındadır. Bayram Dede'yi ziyarete gelenler, Seyit Ali Dede'yi de ziyaret ederler.



Seyit Ali Dede, Şir-î Şirvan ocağına mensup bir ocak-zade ve dededir. Kendisi Ekrekçimen doğumludur. Hayatı çobanlıkla geçmiş ve bir vesileyle geldiği Bahadun köyünde 1943 yılında vefat etmiştir. Onun vefatından buyana mezarı yöre halkı tarafından ziyaret edilmekte ve dilekler dilenip adaklar adanmaktadır.[26]



Yörede Seyit Ali Dede'ye atfen Geyiklerden süt sağması, kaynayan kazanın içerisindeki etleri eliyle karıştırması, ocakta yanan odunu ağzına alıp söndürmesi ve delikli bir sepete sağdığı sütün yere dökülmemesi gibi bir çok kerametlerden bahsedilmektedir.



Bir rivayete göre,;Seyit Ali Dede;nin geyikleri varmış. Her gün sabahleyin ormana gider, geyikleri sağar, evine helkelerle süt getirirmiş. Hanımı da sütlerin nereden geldiğini hiç merak etmezmiş. Köylüler ise, koyunu ve ineği olmayan Seyit Ali Dede;nin evine süt getirmesini iyi karşılamazmış. Bir gün Dede;nin hanımına bu sütlerin nereden geldiğini sormuşlar. Demek ki bizim koyunlarımızı sağıyor, demişler. Kadın akşam olunca suçlamaları Seyit Ali Dede;ye söylemiş. Dede de hanımına:



-Dağdaki geyikleri sağıyorum. Onların sütünü getiriyorum, demiş.



Fakat hanımı buna inanmamış. Akşam yatağa yatınca Dede;nin gömleğini kendi gömleğine düğmelemiş. Sabaha doğru Dede yatağından kalkmış, bir kuş gibi demir parmaklı pencereden süzülerek gitmiş. Kadın, Dedenin pencereden çıkıp gitmesine hayret etmiş...



Seyit Ali Dede, sırrını öğrenen hanımına kızmış:



-Gözün kör olsun demiş.



Kadının gözleri anında kör olmuş.



Seyit Ali Dede, ertesi gün sağdığı geyikleri köye getirmiş. Koyunların sağım yerinde, geyiklerini sağıp sağdığı sütleri helkelere doldurmaya başlamış. Köylüler, dedenin kerametini görünce, yaptıklarına pişman olmuşlar ve dededen özür dilemişler.



Dede, yedi yıl daha geyiklerini sağmış. Ölümüne yakın bir zamanda eşini yanına çağırmış, tekrar gözlerini açmış. Köylülerden helallik alıp Hakk;a yürümüş.



İnanışa göre o günden sonra her Cuma akşamı dağdan üç geyik iner. Dedenin mezarındaki kurumuş otları ayaklarıyla temizleyip ziyaret yerini terk ederlermiş. Geyikler diz çöküp dedenin mezarına niyaz ederlermiş.[27]



Köy sakinleri, bu ziyaret yerinin bulunduğu tepeyi ve Seyit Ali Dede;nin mezarlığını, genellikle köy halkının ziyaret ettiğini, burada dua ettiklerini, dilekler dilediklerinin, kabul olması için de mezarın parmaklıklarına çaput bağlayıp adak adadıklarını ve bu şekilde yaptıklarında kabir ehli kişilerin istediklerini gerçekleştirme konusunda kendilerine yardımcı olacağına inandıklarını aktarmaktadırlar.

24- Semertepe

Koruköy sınırları içerisinde ve köyün doğusunda bulunan bir tepedir. Belli mevsimlerde burasının yemyeşil olması nedeniyle, ziyaret edenler için bu ziyaret yeri, hayatı, canlılığı, insanın içindeki yaşama sevincini ifade etmektedir.



Rivayete göre, Allah dostlarından bir ermişin yolu bu bölgeye düşer. Ziyaret tepesi denilen bölgede otların içerisinde hayvanının semerini kaybeder. Sonra semersiz olarak yoluna devam eder. O gece köyden birisi rüyasında, semerini kaybeden kişinin aksakallı birisi olduğunu görür. O şahıs kendisini, tepede semerini kaybeden kişi olarak tanıtır. Bu civarda yaşayanlar, semerini kaybeden ve rüyaya giren kişinin Seyyit Battal Gazi Hazretleri olduğuna inanırlar ve bu inanç günümüze kadar da devam eder. Bu nedenle bu ziyaret yerine semertepe ziyareti adı verilmiştir. Ziyaret olarak bilinen bu tepede bir ağaç, ağacın yanında da bir çeşme bulunmaktadır.



Söz konusu ziyaret yerinin, o bölgedeki Borular, Koruköy, Altınca, Kılıçlar, ve Delice köyleri tarafından ziyaret edildiği belirtilmektedir. Ziyaretçiler, Hıdrellez ve Nevruz bayramlarında ailecek bu tepeye gelirler. Gelirken imkanları ölçüsünde yanlarında kurbanlarını, yiyecek ve içeceklerini getirirler. Herkes getirdiği kurbanını kesip onun etiyle beraber getirdikleri yiyecekleri yiyerek şifalı olduğuna inandıkları çeşmeden su içerler. Bolluk ve bereket getirsin düşüncesiyle ziyaret edilen yere para atarlar. Sağlık ve mutluluk getirir inancıyla, ziyaretin toprağından yerler. Genç kızlar, kısmetlerinin açılması, işsizler de iş sahibi olabilmeleri için ağacın dallarına çaput (ip) bağlarlar. Ayrıca özellikle Haziran ayında olmak üzere Hızır-İlyas orucu tutanların tuttukları oruçları bu tepede açmayı makbul saydıkları verilen bilgiler arasındadır.





25- Şeyh Bahattin Bayram Dede Türbesi

Söz konusu türbe, Bahadun (Sarı Çubuk) köyünün kuzeydoğu tarafında bulunan mezarlığın içindedir. Türbede yatan Bayram Dede;nin, köyün kurucusu ve aynı zamanda köyün adını veren kişi olduğu kabul edilmektedir. Hakkında yeterli bilgi elde edilemeyen Şeyh Bahattin Bayram Dedenin, Horasan erenlerinden olduğu söyleniyor. Bayram Dedenin mezarı, ölümünden yaklaşık bir yıl sonra mezar kaldırma töreni yapıldıktan sonra demir parmaklıklarla çevrilmiş ve üzeri kubbe şeklinde kapatılarak türbe haline getirilmiştir.

Burasının, genellikle Bahadun köyü sakinleri tarafından ziyaret edildiği, köylülerin her türlü dilek ve isteklerinde buraya gelerek Şeyh Bahattin Bayram Dede'nin maneviyatından himmet bekledikleri, özellikle gurbete gidenlerin yolculuklarının kazasız-belasız geçmesi için mutlaka burayı ziyaret ettikleri, yolculuk dönüşünde de köye sağ-salim ulaşmalarından dolayı, bir şükür ifadesi olarak tekrar buraya uğradıkları verilen bilgiler arasındadır. Ayrıca bunlara ilaveten derdine derman arayan hastaların, çocuk sahibi olmak isteyenlerin ve daha önceden adadıkları kurbanlarını burada keserek dilek tutup türbenin demir parmaklıklarına ip ve çaput bağlayanların da varlığından bahsedilmektedir.





26- Taş Kesilen Çoban

Köylülerden aldığımız bilgilere göre, çatma yaylası;na yakın bir köyde yaşayan bir çoban her sene sürüsüyle yaylaya çıkarmış. Aynı şekilde bir sene yaylaya çıkarken geceleyin -halk tarafından ziyaret olduğu söylenen- bir yerde konaklayıp ateş yakmış ve kendi kendine: "Eğer burası gerçekten ziyaretse yaktığım bu ateş ben yayladan ininceye kadar sönmez. Şayet yayladan inerken bu ateşi görürsem yedi tane kurban keseceğim." demiş. Günler geçip yayladan inme zamanı gelmiş. Çoban yaktığı ateşi unutmamış, ancak kendince ateşin söndüğünden eminmiş. Söz konusu yere geldiği zaman ateşin hala yanmakta olduğunu görmüş. Verdiği sözü hatırlamış, fakat yerine getirmek istememiş. Bunun üzerine olduğu yerde taş kesilmiş.[28] Bu olaydan sonra çevre köylüler tarafından buraya taş kesilen çoban adı verilmiş ve burası insanlar tarafından ziyaret edilir hale gelmiştir.





27- Üçler Tepesi

Karacaören nahiyesinin güneyinde bulunan bir tepedir. O çevrede burası, Ahr-i Cibril tepesi adıyla da bilinmektedir. Bu tepenin, bölgede yaşayanlar tarafından, sıkça ziyaret edildiği, özel gün ve gecelerde oruç tutanların, oruçlarını bu tepede açmayı tercih ettikleri belirtilmektedir. Bu bağlamda, adı geçen ziyaret yerine gitmek isteyenler, evden bir şeyler hazırlayıp ziyaret tepesine çıkarlar. Oruçlarını orada açarak yerler, içerler ve tekrar evlerine dönerler. Ayrıca adakta bulunanların, istekleri yerine geldiği zaman, bu ziyaret tepesine çıkarak orada kurban kestikleri ve orada bulunan ziyaretçilerle beraber yedikleri nakledilmektedir.



28- Üç Çam Ziyareti

Uzuntemür köyünün güneyindeki bir tepede üç tane çam vardır. Burası, o çevrede üç çam ziyareti olarak bilinmektedir. Üç Çam, çevredeki köylülerce kutsal kabul edilir. Daha çok Uzuntemür köylüleri olmak üzere Üç çam ziyareti Maden ve Borular köyleri tarafından da ziyaret edilir. Ziyaretçiler buraya genellikle haziran ayında baharın gelişini kutlamak için gelirler. Yanlarında getirdikleri kurbanları kesip şenlikler düzenleyerek eğlenirler.





29- Yeşil Söğüt Ziyareti

Altınca köyü sınırları içinde bulunan Şah tepesinin kuzey yakasında ve Hızırın çeşmesinin alt tarafında bir söğüt ağacı vardır. Halk tarafından Hızır (as) ın bu söğüt ağacının altında oturup dinlendiğine inanılmaktadır. Bu nedenle de insanlar burasını yeşil söğüt ziyareti şeklinde isimlendirmişlerdir. Söz konusu ziyaret yeri, o bölgedeki insanlar tarafından çeşitli amaçlar için ziyaret edilmektedir. Buraya gelen ziyaretçiler, her ne amaçla gelirlerse gelsinler bu ağacın dibinde oturup dua ederler. Bazılarının kurban kesip adak adayarak dilek tuttukları, dileklerinin gerçekleşmesi için de yeşil söğüdün dallarına ip, çaput, ve çocuk elbisesi parçası gibi şeyler bağladıkları ve bu şekilde istedikleri şeye ulaşacaklarına inandıkları belirtilmektedir.





30- Ziyaret Tepesi ve Çeşme Ziyareti (Kuzköy)

İlçenin doğusunda yer alan Kuzköy köyü sınırları içerisinde ziyaret tepesi ve çeşme ziyareti adı verilen iki tane ziyaret yeri bulunmaktadır.



Birincisine ziyaret tepesi adı verilmektedir ki, eteklerinde Kuzköy;ün kurulduğu dağın tepesindedir. Burada bir yatırın olduğuna inanılmaktadır. Tepede yattığına inanılan kişinin kimliği konusunda köylülerin verdiği bilgilerin dışında bilgiye rastlanmamıştır. Onlara göre bu şahıs, bölgenin manevî büyüklerinden biri olacağı gibi bir aile büyüğü olması da muhtemeldir. Köylüler tarafından burası Ziyaret Tepesi olarak bilinmektedir. Burada bulunan mezarın yakınında bulunan sudan buraya gelenler şifa niyetiyle içerler. O çevrede hakim olan inanca göre, bu ziyareti rüyasında gören kişi hemen burayı ziyaret etmelidir. Zira kabirde yatan kişinin, bu şekilde insanların rüyasında görünmekle o kişiyi yanına çağırdığına inanılır. Rüyasında görüp de burayı ziyaret etmeyenin başının beladan kurtulmayacağı inancı yaygındır. Ayrıca köylülerin, gurbete giderken ve gurbetten döndüklerinde de burayı ziyaret ettikleri belirtilmektedir.



İkincisi ise, köyün içinde bulunan ve çeşme ziyareti adıyla bilinen sudur. Söz konusu çeşmeden akan suyun kutsal olduğuna inanılır. Köy sakinlerinin verdiği bilgilerden, burada yaşayan insanların ulu olarak kabul ettikleri bazı taşlara, ağaçlara, sulara ve dağlara değer verip onları kutsadıkları, yılın belli zamanlarında da çoluk çocuk bu kutsal yerleri ziyaret ederek oralarda dua edip geri döndükleri, bazen de ihtiyaca binaen buralara gidenlerin olduğu, örneğin kuraklık olduğu zaman yağmur duasına çıkıldığı anlaşılmaktadır.[29] Ayrıca her yıl düzenli olarak mart ayının 7;si ile 17;si arasındaki bir günde köy meydanındaki çeşmeye gidilip evden getirilen börek ve çörek cinsinden lokmaların hep birlikte yendiği ve 17 mart sabahında ise, erkenden kalkılarak çeşme başına varılıp çeşmeden alınan suların sağlık, mutluluk, bereket getirmesi ve kısmet açması niyetiyle herkesin ve her şeyin üzerine serpildiği verilen bilgiler arasındadır. Bazı köy sakinleri, bu ziyaretlere 7-17 Mart tarihleri arasında gidilmesinin sebebini, peygamberlerin çoğunun bu tarihlerde doğmasına bağlamakta ve bu nedenle bu günlerde ziyaret ettiklerini belirtmişlerdir. Onlara göre bu ziyaretlerin bu zamanda yapılması aynı zamanda baharın gelişini karşılama amacı da gütmektedir.



Köylüler, eskiden bu iki ziyaretin daha çok ziyaret edildiğini, fakat günümüzde bu gibi kutsal yerleri ziyaret etme inancının eskiye nazaran zayıfladığını da belirtmektedirler.



19- Osman Çavuş

Mezarı, Türkkeşlik köyünün batı tarafında bulunan mezardadır. Burasının bu köy sakinleri için önemli bir ziyaret yeri olduğu anlaşılmaktadır.



Edindiğimiz bilgilere göre ve çavuş rütbesinden de anlaşılacağı üzere o bir askerdir. 93 harbinde savaşın kızıştığı bir zamanda, savunma amacıyla köyde kalır. Köye baskın yapan düşman askerleri (Rus askerleri), Kuran okurken Osman Çavuş;u şehit ederler. Bu insanın mezarı o günden beri köylüler tarafından ziyaret edilmektedir.



Köylülere göre Osman Çavuş;u ziyaret etmek her türlü derde devadır. Genellikle uyuyamayanlar ile psikolojik rahatsızlığı olanlar tarafından ziyaret edildiği nakledilmektedir. Ayrıca herhangi bir sıkıntısı olanların da bu ziyaret yerine giderek dua ettiğinden bahsedilmektedir.





20- Öksürük Taşı

Öksürük taşı diye bilinen bu taş, Ardıçalan (Göleris) köyündedir. Söz konusu taş, yuvarlak olup ortasında bir insanın geçeceği büyüklükte bir delik bulunmaktadır. Taşın üzeri bir kemer şeklini andırmaktadır.



Bu taşa, öksürük ve hapşırık gibi rahatsızlıkları olan hastalar getirilir. Taşın etrafında üç, beş, yedi defa döndürülür. Her dönüşte hasta olan şahıs taşın ortasından geçirilir. Bu şekilde hastanın şifa bulacağına inanılır.





21- Pir Dede

Mezarı, Sivas; Erzincan karayolu üzerinde, Pir Dede köyü yol ayırımına yakın, Erzincan tarafına giderken sol taraftadır. Pir Dede;nin mezarı define avcıları tarafından kazılarak tahrip edilmiştir. Ancak ziyaretlerin yine devam ettiği nakledilmektedir.



Pir Baba diye de bilinen Pir Dede;nin, O çevredeki Alevi köyleri için önemli bir ziyaret yeri olduğu belirtilmektedir. Muhipleri (sevenleri) tarafından Pir Baba;nın mezarının çevresi taşlarla çevrilerek belirli hale getirilmiştir. Görüştüğümüz insanlar, buranın türbe haline getirileceğinden bahsettiler.



Adı geçen şahsın, bir dede olup Pir Dede köyünün kurucusu olduğu kabul edilmektedir. Bu ziyaret yerini başta ağzı eğilenler olmak üzere çeşitli sıkıntısı olanların ziyaret ettikleri belirtilmektedir.



Pir Dede;yi ziyaret edenlerin çeşitli uygulamalar yaptıkları, bazılarının ziyaretleri sırasında mezarın yanı başına küçük bir çukur açarak içini su ile doldurup daha sonra dilek tuttukları ve konulan suyun kaynaması halinde, tutulan dileğin kabul olduğu anlamına geldiği nakledilmektedir. Ayrıca ziyaretçilerin, dileklerinin kabul edilmesi için mezarın yanında bulunan oyuğun içine para attıkları, mezarın yakınında kaynayan sudan şifa niyetiyle içtikleri ve mezarın çevresindeki ağaçlara ip bağladıkları belirtilmektedir. Köylülere göre burada gönülden yapılan dualar kabul olunur.

toklucaktan haberler

dernek nedir.amaçları

TOKLUCAK DER .in ARIK DER ile ZARA DER. yanyana olan arsa ile ilğili bilgiler.. 1- konu hakkında gelişmeler.. 2- varılan durum 3- dernek üyelerinin konu hakkında bilgileri GEREKLİ BİLGİLER TOPARLANIP ..GELİŞMELER..SİZLERE DUYURULACAKTIR. MAİL. ADRESİM ..haloyildiz@gmail.com ..SİZLERİN ULAŞABİLDİĞİ BİLGİLERİ PAYLAŞIRSANIZ ..YAYINLARIZ. ERGÜN YILDIZ..

DERNEK NEDİR? NASIL KURULUR?

Derneğin tanımı

23.11.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5253 sayılı Dernekler Kanununun 2. maddesinde derneğin tanımı; " Dernek: Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını” olarak yapılmıştır.

Kimler dernek kurabilir

Fiil ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişiler, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir.

Dernek kurucusu olabilmeleri ile ilgili olarak, Türk Silâhlı Kuvvetleri ve kolluk kuvvetleri mensupları ile kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri hakkında özel kanunlarında getirilen kısıtlamalar saklıdır.

Ayrıca, onbeş yaşını bitiren ayırt etme gücüne sahip küçükler; toplumsal, ruhsal, ahlakî, bedensel ve zihinsel yetenekleri ile spor, eğitim ve öğretim haklarını, sosyal ve kültürel varlıklarını, aile yapısını ve özel yaşantılarını korumak ve geliştirmek amacıyla yasal temsilcilerinin yazılı izni ile çocuk dernekleri kurabilir veya kurulmuş çocuk derneklerine üye olabilirler.

Oniki yaşını bitiren küçükler yasal temsilcilerinin izni ile çocuk derneklerine üye olabilirler ancak yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar.

Çocuk derneklerine onsekiz yaşından büyükler kurucu veya üye olamazlar.

Dernek kurucusu olacak kişilerde aranan fiil ehliyetine ne şekilde sahip olunur.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda belirtildiği üzere; ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.

Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmamak: Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ve bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmamak yada bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm bulunmamaktır.

Ergin olmak: Onsekiz yaşını doldurmuş olmak veya onsekiz yaşın doldurmamış olduğu halde evlenmiş olmak yada onbeş yaşını doldurmuş küçüklerin kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınmış olmaktır.

Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar. Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır.

Dernekler özel hukuk tüzelkişisi olup, Türk Medeni Kanununun 48. maddesinde belirtilen tüm hak ve yetkilere sahiptir.

Hangi amaçla dernek kurulamaz

Anayasa ve kanunlarla açıkça yasaklanan amaçları veya konusu suç teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek amacıyla dernek kurulamaz.

Derneğin amacı; kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir gayeyi gerçekleştirmeye yönelik, anlaşılabilir ve süreklilik arz etmelidir. Hukuka veya ahlâka aykırı olmamalıdır.

Derneğin kuruluş şekli

Dernekler, kuruluş bildirimini, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerleşim yerinin bulunduğu yerin en büyük mülki amirine verdikleri anda tüzel kişilik kazanırlar.

Dernek tüzüğünün içeriği

Dernekler Mevzuatı gereğince derneğin tüzüğünde aşağıda gösterilen hususların belirtilmesi zorunludur:

a-Derneğin adı ve merkezi. (Derneğinizin adı, daha önce kurulmuş olan bir derneğin adından farklı olmak zorundadır. Dernek adını kontrol etmek için tıklayınız)

b-Derneğin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek için dernekçe sürdürülecek çalışma konuları ve çalışma biçimleri ile faaliyet alanı.

c-Derneğe üye olma ve üyelikten çıkmanın şart ve şekilleri.

d-Genel kurulun toplanma şekli ve zamanı.

e-Genel kurulun görevleri, yetkileri, oy kullanma ve karar alma usul ve şekilleri.

f-Yönetim ve denetim kurullarının görev ve yetkileri, ne suretle seçileceği, asıl ve yedek üye sayısı.

g-Derneğin şubesinin bulunup bulunmayacağı, bulunacak ise şubelerin nasıl kurulacağı, görev ve yetkileri ile dernek genel kurulunda nasıl temsil edileceği.

h-Üyelerin ödeyecekleri giriş ve yıllık aidat miktarının belirlenme şekli.

ı-Derneğin gelir kaynakları.

i- Derneğin borçlanma usulleri.

j- Derneğin iç denetim şekilleri

k-Tüzüğün ne şekilde değiştirileceği.

l-Derneğin feshi halinde mal varlığının tasfiye şekli.

m-Dernek geçici yönetim kurulu üyelerinin adı, soyadı, görev ünvanı.

Dernek tüzüğünde kanunen belirtilmesi zorunlu hususlar dışında, Kanuna aykırı olmamak kaydıyla tüzükte yer alması istenilen diğer hükümler eklenebilir.

Örnek Dernek Tüzüğü İçin Tıklayınız.

Dernek kuruluşu için gerekli belgeler

Dernek kurucuları (en az yedi gerçek veya tüzel kişi) tarafından imzalanmış olan (Dernekler Yönetmeliği Ek-2’de bulunan) iki adet kuruluş bildirimi ve aşağıda belirtilen ekleri, derneğin kurulacağı yerin mülki idare amirliğine verilir.

a) Kurucular tarafından her sayfası imzalanmış üç adet dernek tüzüğü,

b) Kurucuların nüfus cüzdan fotokopisi,

c) Dernek kurucuları arasında tüzel kişiliklerin bulunması halinde; bu tüzel kişilerin unvanı, yerleşim yeri ve kuruluş belgesi ile tüzel kişiliklerin organları tarafından yetkilendirilen gerçek kişi de belirtilmek kaydıyla bu konuda alınmış kararın fotokopisi,

d) Kurucular arasında yabancı dernek veya dernek ve vakıf dışında kar amacı gütmeyen kuruluşlar bulunması halinde, bu tüzel kişilerin dernek kurucusu olabileceğini gösteren İçişleri Bakanlığınca verilmiş izin belgesi,

e) Kurucular arasında yabancı uyruklular varsa, bunların Türkiye'de yerleşme hakkına sahip olduklarını gösterir belgelerin fotokopileri,

f) Yazışma ve tebligatı almaya yetkili kişi veya kişilerin adı, soyadı, yerleşim yerlerini ve imzalarını belirten liste.

Büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerdeki dernek kuruluş işlemlerinde istenen belgeler birer arttırılarak verilir.

Dernekler, kuruluş bildirimi ve eklerini mülki idare amirliğine vermek suretiyle tüzel kişilik kazanırlar.

Çocuk derneklerine tüzel kişiler kurucu veya üye olamazlar, ayrıca çocuk derneklerinde kuruluş bildirimine, kurucu çocukların yasal temsilcilerinin izni eklenir.

Dernek kuruluş bildiriminin incelenmesi

Dernek kuruluş bildirimi ve belgelerin doğruluğu ile dernek tüzüğü, en büyük mülki amir tarafından altmış gün içinde dosya üzerinden incelenir.

Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve kurucuların hukuki durumlarında kanuna aykırılık veya noksanlık tespit edildiği takdirde bunların giderilmesi veya tamamlanması derhal kuruculardan istenir. Bu istemin tebliğinden başlayarak otuz gün içinde belirtilen noksanlık tamamlanmaz ve kanuna aykırılık giderilmezse; en büyük mülki amir, yetkili asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi konusunda dava açması içir durumu Cumhuriyet savcılığına bildirir. Cumhuriyet savcısı mahkemeden derneğin faaliyetinin durdurulmasına karar verilmesini de isteyebilir.

Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve belgelerde kanuna aykırılık veya noksanlık bulunmaz ya da bu aykırılık veya noksanlık belirli sürede giderilmiş bulunursa; keyfiyet derhal derneğe yazıyla bildirilir ve dernek, dernekler kütüğüne kaydedilir.

Derneğin zorunlu Organları hangileridir

Derneğin zorunlu organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur.

Dernekler zorunlu organları dışında başka organlar da oluşturabilirler. Ancak, bu organlara zorunlu organların görev, yetki ve sorumlulukları devredilemez.

Genel kurul, derneğin en yetkili karar organı olup; derneğe kayıtlı üyelerden oluşur. Genel kurul, dernek organlarını seçer ve derneğin diğer bir organına verilmemiş olan işleri görür.

Genel kurul, üyeliğe kabul ve üyelikten çıkarma hakkında son kararı verir, derneğin diğer organlarını denetler ve onları haklı sebeplerle her zaman görevden alabilir.

Yönetim kurulu, beş asıl ve beş yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur.

Yönetim kurulu, derneğin yürütme ve temsil organıdır; bu görevini kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirir.

Temsil görevi, yönetim kurulunca, üyelerden birine veya bir üçüncü kişiye verilebilir.

Denetim kurulu, üç asıl ve üç yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur.

Denetim kurulu, denetleme görevini, dernek tüzüğünde belirtilen esas ve usullere göre yapar; denetleme sonuçlarını bir raporla yönetim kuruluna ve genel kurula sunar.

Derneğin kuruluşundan sonra yapılması gereken işlemler

A- Defter tutulması

Dernekler tarafından tutulması zorunlu olan defterler temin edilerek kullanmaya başlanılmadan önce dernekler biriminden veya noterden onaylattırılmalıdır.

Dernekler aşağıda yazılı defterleri tutarlar.

a) İşletme hesabı esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

1) Karar Defteri: Yönetim kurulu kararları tarih ve numara sırasıyla bu deftere yazılır ve kararların altı toplantıya katılan üyelerce imzalanır.

2) Üye Kayıt Defteri: Derneğe üye olarak girenlerin kimlik bilgileri, derneğe giriş ve çıkış tarihleri bu deftere işlenir. Üyelerin ödedikleri giriş ve yıllık aidat miktarları bu deftere işlenebilir.

3) Evrak Kayıt Defteri: Gelen ve giden evraklar, tarih ve sıra numarası ile bu deftere kaydedilir. Gelen evrakın asılları ve giden evrakın kopyaları dosyalanır. Elektronik posta yoluyla gelen veya giden evraklar çıktısı alınmak suretiyle saklanır.

4) Demirbaş Defteri: Derneğe ait demirbaşların edinme tarihi ve şekli ile kullanıldıkları veya verildikleri yerler ve kullanım sürelerini dolduranların kayıttan düşürülmesi bu deftere işlenir.

5) İşletme Hesabı Defteri: Dernek adına alınan gelirler ve yapılan giderler açık ve düzenli olarak bu deftere işlenir.

6) Alındı Belgesi Kayıt Defteri : Alındı belgelerinin seri ve sıra numaraları, bu belgeleri alan ve iade edelerin adı, soyadı ve imzaları ile aldıkları ve iade ettikleri tarihler bu deftere işlenir.

b) Bilanço esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

1) (a) bendinin 1, 2, 3 ve 6 ncı alt bentlerinde kayıtlı defterleri bilanço esasında defter tutan dernekler de tutarlar.

2) Yevmiye Defteri, Büyük Defter ve Envanter Defteri: Bu defterlerin tutulma usulü ile kayıt şekli Vergi Usul Kanunu ile bu Kanununun Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden yayımlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri esaslarına göre yapılır.

Tutulacak defter ve kayıtların Türkçe olması zorunludur. Defterler mürekkepli kalemle yazılır.

Defterler bilgisayar ortamında da tutulabilir. Ancak form veya sürekli form şeklinde tutulacak defterler, kullanılmaya başlanmadan önce her bir sayfasına numara verilerek ve onaylatılarak kullanılabilir. Onaylı sayfalar kullanıldıktan sonra defter haline getirilerek muhafaza edilir.

Yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kurallarına göre düzeltilebilir. Diğer defter ve kayıtlara rakam ve yazılar yanlış yazıldığı takdirde düzeltmeler ancak yanlış rakam ve yazı okunacak şekilde çizilmek, üst veya yan tarafına veya ilgili bulunduğu hesaba doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir. Yanlış rakam ve yazının çizilmesi halinde, bu rakam ve yazıyı çizen tarafından paraflanır.

Defterlere geçirilen bir kayıt; kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz hale getirilemez.

Karar defterinin sayfa sonunda imza için bırakılan bölümü hariç defterlerin satırları, çizilmeksizin boş bırakılamaz ve atlanamaz. Ciltli defterlerde, defter sayfaları ciltten koparılamaz. Tasdikli form veya sürekli form yapraklarının sırası bozulamaz ve bunlar yırtılamaz.

Derneklere ait belgeler, kaydedildikleri defterdeki kayıt sırasına uygun olarak numaralandırılır ve dosyalanarak saklanır.

Kayıt zamanı;

İşlemler, defterlere günlük olarak kaydedilir. Ancak, gelir ve gider kayıtları;

a) İşlemlerin, işin hacmine ve gereklerine uygun olarak muhasebe düzeni ve güvenliğini bozmayacak bir süre içinde kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtlar on günden fazla geciktirilmez.

b) Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan belgelere dayanarak tutan derneklerde, işlemlerin bunlara kaydedilmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, işlemlerin esas defterlere kırkbeş günden daha geç intikal ettirilmesine imkan vermez. Dernek defterlerinin denetim amacıyla istenmesi halinde, kırkbeş günlük sürenin dolması beklenmeden kayıtların işlenmesi zorunludur.

Hesap dönemi;

Derneklerde hesap dönemi bir takvim yılıdır. Hesap dönemi 1 Ocak’ta başlar ve 31 Aralık’ta sona erer. Yeni kurulan derneklerde hesap dönemi kuruluş tarihinde başlar ve 31 Aralık’ta sona erer.

Defterlerin ara tasdiki;

Bu defterlerin kullanılmasına sayfaları bitene kadar devam edilir ve defterlerin ara tasdiki yapılmaz. Ancak, bilanço esasına göre tutulan defterler ile form veya sürekli form yapraklı defterlerin, kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda, her yıl yeniden tasdik ettirilmesi zorunludur.

B-Dernek gelirlerinin tahsilinde kullanılacak Alındı Belgelerinin bastırılması

Alındı belgelerinin biçimi;

Dernek gelirlerinin tahsilinde kullanılacak Alındı Belgeleri Dernekler Yönetmeliği 42. maddesinde belirtilen biçim ve ebatta yönetim kurulu kararıyla matbaaya bastırılır.

Alındı belgelerinin kontrolü;

Bastırılan alındı belgelerinin seri ve sıra numaraları ile diğer baskı işlerinde kusur bulunup bulunmadığı, sayman üyece kontrol edilir. Kontrolde hatalı olduğu ortaya çıkan cilt veya formlar geri verilerek aynı miktarda yenisi bastırılır. Alındı belgeleri, matbaadan sayman üye tarafından bir tutanak ile teslim alınır.

Alındı belgelerinin deftere kaydı;

Dernek saymanınca teslim alınan alındı belgelerinin tamamı, numarası en küçük olan alındı belgesi cildinden başlamak üzere defterin yalnızca başlangıç, bitiş ve serisi sütunları doldurularak, her bir satırda bir alındı belgesi cildi gösterilecek şekilde alt alta yazılmak suretiyle kaydedilir. Defterin diğer sütunları, alındı belgesi ciltlerinin gelir tahsil edecek kişilere teslim edilmesi veya teslim edilen alındı belgesi cildinin iade edilmesi sırasında doldurulur.

Alındı belgelerinin kullanımı;

Alındı belgeleri, gelir tahsil etme görev ve yetkisine sahip bulunanlara, sayman üyelerce imza karşılığı verilir ve kullanıldıktan sonra imza karşılığı geri alınır. Bu işlemler Alındı Belgesi Kayıt Defterinde gösterilir.

Alındı belgeleri, sabit boyalı sert veya sivri uçlu tükenmez kalemle okunaklı bir biçimde silintisiz ve kazıntısız olarak doldurulur. Ödemede bulunana asıl yaprak koparılarak verilir, koçan kısmı ciltte bırakılır. Düzenleme sırasında hata yapılırsa, hatalı belge yaprağı ödemede bulunana verilmez. Asıl ve koçan yaprakların üzerine “İPTAL” ibaresi yazılıp her ikisi koparılmadan ciltte bırakılır.

Form şeklinde bastırılan alındı belgeleri, elektronik sistemler aracılığıyla doldurulduktan sonra aslı ödemede bulunana verilir; sureti dosyasında muhafaza edilir.

C- Yetki belgesi düzenlenmesi

Dernek adına gelir tahsil edecek kişi veya kişiler, yetki süresi de belirtilmek suretiyle, yönetim kurulu kararı ile tespit edilir. Gelir tahsil edecek kişilerin açık kimliği, imzası ve fotoğraflarını ihtiva eden (Dernekler Yönetmeliği EK-19’da bulunan) “Yetki Belgesi” dernek tarafından üç nüsha olarak düzenlenerek, dernek yönetim kurulu başkanınca onaylanır. Yetki belgelerinin birer sureti dernekler birimlerine verilir.

Dernek adına gelir tahsil edecek kişiler, ancak adlarına düzenlenen yetki belgelerinin bir suretinin dernekler birimine verilmesinden itibaren gelir tahsil etmeye başlayabilirler

Yetki belgelerinin süresi, yönetim kurullarının görev süresi ile sınırlıdır. Yeni seçilen yönetim kurullarının, yetki belgelerini birinci fıkra esaslarına göre yenilemesi zorunludur. Yetki belgesinin süresinin bitmesi veya adına yetki belgesi düzenlenen kişinin görevinden ayrılması, ölümü, işine veya görevine son verilmesi, derneğin kendiliğinden dağıldığının tespit edilmesi veya fesih edilmesi gibi hallerde, verilmiş olan yetki belgelerinin dernek yönetim kuruluna bir hafta içinde teslimi zorunludur. Ayrıca, gelir toplama yetkisi yönetim kurulu kararı ile her zaman iptal edilebilir. Yetki belgesi ile ilgili değişiklikler yönetim kurulu başkanınca, onbeş gün içerisinde dernekler birimine bildirilir.

D -Gelir–Gider İşlemleri

Dernek gelirleri alındı belgesi ile tahsil edilir. Dernek gelirlerinin bankalar aracılığı ile tahsili halinde banka tarafından düzenlenen dekont veya hesap özeti gibi belgeler alındı belgesi yerine geçer.

Dernek adına gelir tahsil etmekle yetkili olan kişiler, tahsil ettikleri paraları otuz gün içerisinde dernek saymanına teslim ederler veya derneğin banka hesabına yatırırlar. Ancak, tahsilatı 2005 yılı için 1000.- YTL’yi (yeniden değerleme oranında artırılır) geçenler, 30 otuz günlük süreyi beklemeksizin tahsil ettikleri parayı en geç iki iş günü içinde dernek saymanına teslim ederler veya derneğin banka hesabına yatırırlar.

Dernek kasasında bulundurulabilecek para miktarı, ihtiyaçlar dikkate alınarak yönetim kurulunca belirlenir.

Dernek giderleri ise fatura, perakende satış fişi, serbest meslek makbuzu gibi harcama belgeleri ile yapılır. Ancak dernekler, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi kapsamında bulunan ödemeleri için Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre gider pusulası, bu kapsamda da bulunmayan ödemeleri için Gider Makbuzu düzenlerler.

Dernekler tarafından kişi, kurum veya kuruluşlara yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri (Dernekler Yönetmeliği EK-15’te bulunan) Ayni Yardım Teslim Belgesi ile yapılır. Kişi, kurum veya kuruluşlar tarafından derneklere yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri ise Ayni Bağış Alındı Belgesi ile kabul edilir.

Bu belgeler; Dernekler Yönetmeliğinde ((EK-13) (EK- 14) ve (EK- 15)’de) gösterilen biçim ve ebatta, müteselsil seri ve sıra numarası taşıyan, kendinden karbonlu elli asıl ve elli koçan yaprağından meydana gelen ciltler veya elektronik sistemler ve yazı makineleri aracılığıyla yazdırılacak form veya sürekli form şeklinde, dernekler tarafından bastırılır. Form veya sürekli form şeklinde bastırılacak belgelerin, belirtilen nitelikte olması zorunludur.

Saklama süresi;

Defterler hariç olmak üzere, dernekler tarafından kullanılan alındı belgeleri, harcama belgeleri ve diğer belgeler özel kanunlarda belirtilen süreler saklı kalmak üzere, kaydedildikleri defterlerdeki sayı ve tarih düzenine uygun olarak 5 yıl süreyle saklanır.

İşletme hesabı tablosu;

İşletme hesabı esasına göre kayıt tutan dernekler yıl sonlarında (31 Aralık) (Dernekler Yönetmeliği EK-16’da gösterilen biçimde) “İşletme Hesabı Tablosu” düzenlerler.

Bilanço esasına göre raporlama;

Bilanço esasına göre defter tutan derneklerin yıl sonlarında (31 Aralık), Maliye Bakanlığınca yayımlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerini esas alarak bilanço ve gelir tablosunu düzenlemeleri yeterlidir.

E-Üye kayıt işlemleri

Derneğe üye olmaları Kanunla yasaklanmamış olan ve dernek tüzüğüne göre üye olma şartlarını taşıyan kişilerin derneğin yönetim kuruluna yapacakları yazılı üyelik başvuruları yönetim kurulunca görüşülerek en çok otuz gün içinde üyeliğe kabul veya isteğin reddi şeklinde karara bağlanıp, sonucu müracaat sahibine yazı ile duyurulması zorunludur. Derneğin, ilk genel kurul toplantısının yapılacağı tarihe kadar, dernek tüzüğünde sayıları belirtilen yönetim ve denetleme kuruları üye tam sayısının asıl ve yedeklerini oluşturabilecek sayıdan az olmamak üzere üye kayıt edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

Yönetim kurulunca, karar defterinde alınan karar ile üyeliğe kabul edilmiş bulunanlar dernek üyesi olurlar. Üyeliğe kabul kararının tarih ve sayısı ile üyenin kimlik bilgileri ve aidat ödentileri üye kayıt defterine kayıt edilir.

Yazılı olarak yapılacak üyelik başvurusu, dernek yönetim kurulunca en çok otuz gün içinde karara bağlanır ve sonuç yazıyla başvuru sahibine bildirilir. Başvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir.

Üyelik için kanunda veya tüzükte aranılan nitelikleri sonradan kaybedenlerin dernek üyeliği kendiliğinden sona erer.

Hiç kimse, dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Her üye yazılı olarak bildirmek kaydıyla, dernekten çıkma hakkına sahiptir.

Tüzükte üyelerin çıkarılma sebepleri gösterilebilir.

Tüzükte çıkarma düzenlenmemişse üye, ancak haklı sebeple çıkarılabilir. Bu çıkarma kararına, haklı sebep bulunmadığı ileri sürülerek itiraz edilebilir.

F- Genel kurul toplantısı

Derneğin, kuruluş işlemlerinde eksiklik ve kanuna aykırılık bulunmadığına ilişkin olarak mahallin mülki amirliğince yapılan yazılı bildirimi izleyen altı ay içinde dernekler ilk genel kurul toplantısını yapmak ve organlarını oluşturmakla yükümlüdürler.

Genel kurul;

a) Dernek tüzüğünde belli edilen zamanlarda olağan,

b) Yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinden beşte birinin yazılı isteği üzerine otuz gün içinde olağanüstü toplanır.

Genel kurul toplantıya yönetim kurulunca çağrılır.

Çağrı usulü;

Yönetim kurulu, dernek tüzüğüne göre genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesini düzenler. Genel kurula katılma hakkı bulunan üyeler, en az onbeş gün önceden, günü, saati, yeri ve gündemi bir gazetede ilan edilmek veya yazılı ya da elektronik posta ile bildirilmek suretiyle toplantıya çağrılır. Bu çağrıda, çoğunluk sağlanamaması sebebiyle toplantı yapılamazsa, ikinci toplantının hangi gün, saat ve yerde yapılacağı da belirtilir. İlk toplantı ile ikinci toplantı arasındaki süre yedi günden az, altmış günden fazla olamaz.

Toplantı, çoğunluk sağlanamaması sebebinin dışında başka bir nedenle geri bırakılırsa, bu durum geri bırakma sebepleri de belirtilmek suretiyle, ilk toplantı için yapılan çağrı usulüne uygun olarak üyelere duyurulur. İkinci toplantının geri bırakma tarihinden itibaren en geç altı ay içinde yapılması zorunludur. Üyeler ikinci toplantıya, birinci fıkrada belirtilen esaslara göre yeniden çağrılır.

Genel kurul toplantısı bir defadan fazla geri bırakılamaz.

Toplantı usulü;

Genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesi toplantı yerinde hazır bulundurulur. Toplantı yerine girecek üyelerin resmi makamlarca verilmiş kimlik belgeleri, yönetim kurulu üyeleri veya yönetim kurulunca görevlendirilecek görevliler tarafından kontrol edilir. Üyeler, yönetim kurulunca düzenlenen listedeki adları karşısına imza koyarak toplantı yerine girerler. Kimlik belgesini göstermeyenler, belirtilen listeyi imzalamayanlar ile genel kurula katılma hakkı bulunmayan üyeler toplantı yerine alınmaz. Bu kişiler ve dernek üyesi olmayanlar, ayrı bir bölümde genel kurul toplantısını izleyebilirler.

Toplantı yeter sayısı sağlanmışsa durum bir tutanakla tespit edilir ve toplantı yönetim kurulu başkanı veya görevlendireceği yönetim kurulu üyelerinden biri tarafından açılır. Toplantı yeter sayısı sağlanamaması halinde de yönetim kurulunca bir tutanak düzenlenir.

Açılıştan sonra, toplantıyı yönetmek üzere bir başkan ve yeteri kadar başkan vekili ile yazman seçilerek divan heyeti oluşturulur.

Dernek organlarının seçimi için yapılacak oylamalarda, oy kullanan üyelerin divan heyetine kimliklerini göstermeleri ve hazırun listesindeki isimlerinin karşılarını imzalamaları zorunludur.

Toplantının yönetimi ve güvenliğinin sağlanması divan başkanına aittir. Genel kurul, gündemdeki konuların görüşülerek karara bağlanmasıyla sonuçlandırılır. Genel kurulda her üyenin bir oy hakkı vardır; üye oyunu şahsen kullanmak zorundadır.

Toplantıda görüşülen konular ve alınan kararlar bir tutanağa yazılır ve divan başkanı ile yazmanlar tarafından birlikte imzalanır. Toplantı sonunda, tutanak ve diğer belgeler yönetim kurulu başkanına teslim edilir. Yönetim kurulu başkanı bu belgelerin korunmasından ve yeni seçilen yönetim kuruluna yedi gün içinde teslim etmekten sorumludur.

Mahkemece kayyım atanması veya Medeni Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre görevlendirilme yapılması halinde, bu maddede yönetim kurulana verilen görevler bu kişiler tarafından yerine getirilir.

G-Genel kurul sonuç bildirimi;

Olağan veya olağanüstü genel kurul toplantılarını izleyen otuz gün içinde, yönetim ve denetim kurulları ile diğer organlara seçilen asıl ve yedek üyeleri içeren (Dernekler Yönetmeliği EK-3’te belirtilen) “Genel Kurul Sonuç Bildirimi “ ve ekleri yönetim kurulu başkanı tarafından mülki idare amirliğine bildirilir:

Bu bildirime;

a) Divan başkanı, başkan yardımcıları ve yazman tarafından imzalanmış genel kurul toplantı tutanağı örneği,

b) Tüzük değişikliği yapılmışsa, tüzüğün değişen maddelerinin yeni ve eski şekli ile dernek tüzüğünün son şeklinin her sayfası yönetim kurulunca imzalanmış örneği.

Eklenir.

Genel kurul sonuç bildirimi ve ekleri, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

Genel kurul sonuç bildirimleri, dernek yönetim kurulu tarafından yetki verilen bir yönetim kurulu üyesi tarafından da yapılabilir. Bildirimin yapılmamasından yönetim kurulu başkanı sorumludur.

Sandığı bulunan dernekler, sandıklarına ait genel kurul sonuç bildirimi ve eklerini bu maddede belirtilen usulde mülki idare amirliğine bildirirler.

H-Beyanname verilmesi

Beyanname verme yükümlülüğü

Dernek yönetim kurulu başkanları, her takvim yılının ilk dört ayı içinde bir önceki yıla ait Dernek Beyannamelerini (Dernekler Yönetmeliği EK-21’de bulunan) doldurarak mülki idare amirliğine vermekle yükümlüdürler. İl merkezlerinde ve büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçelerde bulunan dernekler beyannamelerini bir adet, diğer ilçe merkezinde bulunanlar ise iki adet olarak verirler.

Şubeler, mülki idare amirliğine verecekleri beyannamelerin birer örneğini bağlı bulundukları derneğe de vermekle yükümlüdürler.

I-Değişikliklerin bildirilmesi

Dernekler, yerleşim yerlerinde (İkametgahlarında) meydana gelen değişiklikleri (Dernekler Yönetmeliği EK- 24’te bulunan)“Yerleşim Yeri Değişiklik Bildirimini”;

Genel kurul toplantıları dışında dernek organlarında meydana gelen değişiklikleri (Dernekler Yönetmeliği EK- 25’te bulunan) “Dernek Organlarındaki Değişiklik Bildirimini”

Doldurmak suretiyle, değişikliği izleyen otuz gün içinde mülki idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler. Bu belgeler, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

Dernek tüzüklerinde yapılan değişiklikler de tüzük değişikliğinin yapıldığı genel kurul toplantısını izleyen otuz gün içinde, (Dernekler Yönetmeliği EK-3’te bulunan) “Genel Kurul Sonuç Bildirimi “ ekinde mülki idare amirliğine bildirilir.

J-Taşınmazların bildirilmesi

Dernekler edindikleri taşınmazları tapuya tescilinden itibaren otuzgün içinde (Dernekler Yönetmeliği EK- 26’da bulunan)“Taşınmaz Mal Bildirimini Formu” nu doldurmak suretiyle mülki idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler.

Bu form, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

K-Mal bildirimi

04.5.1990 gün, 20508 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 3628 sayılı “Mal Bildiriminde bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu”na ve bu Kanuna atfen çıkartılmış olan “Mal Bildiriminde bulunulması Hakkında Yönetmelik” gereğince, Türk Hava Kurumunun Genel Yönetim ve Merkez Denetleme Kurulu Üyeleri ile Genel Merkez Teşkilatında ve Türk Kuşu Genel Müdürlüğünde, Türkiye Kızılay Derneğinin Merkez Kurullarında ve Genel Müdürlük teşkilatında görev alanlar ve bunların Şube Başkanları ve Kamuya Yararlı Derneklerin Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri (Mal Bildiriminde bulunulması Hakkında Yönetmelik ekinde bulunan) “Mal Bildirim Formu”nu tek nüsha olarak doldurmak ve tarih belirterek imzalamak suretiyle mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar.

Türk Hava Kurumunun, Türkiye Kızılay Derneğinin ve Kamuya Yararlı Derneklerin Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri için İçişleri Bakanlığına, bunların Şube Başkanları için bulundukları İl Valiliklerine, Türk Hava Kurumu ile Türkiye Kızılay Derneğinde görev alanlar için Kurum ve Dernek Genel Başkanlığına,

Bu göreve başlama tarihini izleyen bir ay içinde mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar.

Mal bildiriminde bulunacak olanların kendilerine, eşlerine ve velayetleri altındaki çocuklarına ait bulunan taşınmaz malları ile 1 inci derece Devlet Memurlarına yapılan aylık net ödemenin beş katından fazla tutarındaki her biri için ayrı olmak üzere, para, hisse senetleri ve tahviller ile altın, mücevher ve diğer taşınır malları, hakları, alacakları ve gelirleriyle bunların kaynakları, borçları ve sebepleri bu mal bildiriminin konusunu teşkil eder.

Mal varlığında önemli bir değişiklik olduğunda bir ay içinde,

Görevin sona ermesi halinde, ayrılma tarihini izleyen bir ay içinde,

Görevlere devam edenler, sonu (0) ve (5) ile biten yılların en geç Şubat ayı sonuna kadar,

Mal bildirimlerini yenilerler.

L-Derneğin İç Denetimi

Dernekte genel kurul, yönetim kurulu veya denetim kurulu tarafından iç denetim yapılabileceği gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim yaptırılabilir.

Genel kurul veya yönetim kurulu, gerek görülen hallerde denetim yapabilir veya bağımsız denetim kuruluşlarına denetim yaptırabilir.

Genel kurul, yönetim kurulu veya bağımsız denetim kuruluşlarınca denetim yapılmış olması, denetim kurulunun yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Derneğin denetleme kurulu; derneğin tüzüğünde gösterilen amaç ve amacın gerçekleştirilmesi için sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları doğrultusunda faaliyet gösterip göstermediğini, defter, hesap ve kayıtların mevzuata ve dernek tüzüğüne uygun olarak tutulup tutulmadığını, dernek tüzüğünde tespit edilen esas ve usullere göre ve bir yılı geçmeyen aralıklarla denetler ve denetim sonuçlarını bir rapor halinde yönetim kuruluna ve toplandığında genel kurula sunar.”

İktibas: Dernekler Dairesi Başkanlığı