1 Aralık 2009 Salı

KENT ORTAMINDA ALEVİLERİN KENDİLERİNİ TANIMLAMA BİÇİMLERİ

KENT ORTAMINDA ALEVİLERİN KENDİLERİNİ TANIMLAMA BİÇİMLERİ VE İNANÇ RİTÜELLERİNİ UYGULAMA SIKLIKLARININ SOSYOLOJİK AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Ali Aktaş (Sosyolog/İstanbul)

I.GİRİŞ

Ülkemiz genelinde de, bölgeler arasındaki dengesizliklerle, kentsel ve kırsal yerleşim yerleri arasında farklılıklar göze çarpmaktadır. Gerek kentler düzeyinde, gerek ülke çapında bölgesel düzeyde çoklu yapılar gözle görünür düzeydedir. Ancak genel çizgileri ile gelişmemiş bölgelerin (özellikle kırsal alanların), gelişmiş bölgelere (kentsel alanlara) oranla çözüm bekleyen sorunları daha kapsamlı ve yoğundur. Kırsal alanlardaki doğurganlığın çok yüksek oluşu, aşırı kırsal nüfus artışı göçlerle kente yansımakta, kent nüfusunu arttırmaktadır. Bundan dolayı Türkiye’deki kent nüfusu, kırsal nüfustan fazladır. 1993 yılında kent nüfusu 33.619.996 iken kırsal nüfus 26.619.004’tür. Ancak bu durum kentlerdeki doğal nüfus artışından gelmemekte, kırsal kesimden kentlere göçler nedeniyle olmaktadır. 1

Bireyler ve onların oluşturdukları topluluklar bilgi, görgü, düşünce ve davranış yönünden farklılıklar göstermektedir. Gelişmiş bölgelerde yüksek öğrenimli bireyler, gelişmemiş bölgelerde okuma ve yazması bile olmayan bireyler bu farklılıklara en açık örneği teşkil etmektedir. Aynı yerde yaşayan, aralarında kültürel-ekonomik-toplumsal eşitsizlikler, farklılıklar, dengesizlikler bulunan sos yo-ekonomik, sos yo-kültürel yapıları farklı ikili bir topluluk sürekli olarak birlikte yaşamaktadır (Gecekondu kesimi ve zengin kesim gibi) ve bu iki ayrı topluluk birbirleriyle karşılıklı etkileşim içindedirler.2

Kırdan kente göç, insan topluluklarının, gerçekleştirdiği dinamik bir süreç olmakla birlikte, göç kararını alan bireydir. Göçün bireyin özgür seçimine bağlı olması da göç olgusunun değerlendirilmesinde önem taşımaktadır. Türkiye’de kır-kent dengesinde içgöçlerin etkisi oldukça önem taşımaktadır.1927-1950 yılları arasındaki dönemde yoğun bir içgöç olgusuna rastlanılmamaktadır. İçgöçler 1950 sorası Karadeniz ve İç Anadolu illerinden; 1960 yılından sonra ise Doğu Anadolu’da bulunan illere kaymıştır. 1970’li yıllarda ise bu kez kırdan merkeze olan göçler hız kazanmıştır. Göç kararını veren birey, göç ederken ya da yer değiştirirken de bunu değişik beklentilerini gerçekleştirmek amacıyla yapmaktadır. Göç olgusu toplumsal açıdan değerlendirildiğinde ise, toplumun yeniden yapılanma süreci içine girdiği, sermaye, emek ve mekanda yeni bir denge kurulduğu ve bunun evrimsel bir boyut kazandığı görülmektedir. Bu evrimde belirli öğeler seçilebilmektedir:

Göçün nereden - nereye yöneleceği belirlenmekte,
İnsan kitleleri birbirini çekerek, toplumda hareket doğmasına neden olmakta,
Mekan değişiklikleri yaşamakta,
Siyasal değişiklikler olmakta,
Sosyo-ekonomik yapıda değişiklikler gözlenmektedir. 3
Ülke çapında kırsal kesimden kente göçü etkileyen bir öge olarak ya da bir göç nedeni olarak “çoklu yapı”ortaya çıkmaktadır. Çoklu yapı sorunu kır-kent farklılaşması ya da kırsal alanlar ile kentsel yerleşmeler arasındaki yapısal farklılıklar, çelişkiler olarak kendisini göstermekte, bu farklılaşma kırdan büyük kentlere ve özellikle de İstanbul’a gidildikçe daha da belirginleşmektedir. Söz konusu durum modernleşmenin, çağdaşlaşmanın bir sonucudur. Başka bir değişle, çağdaş gelişme çoklu toplum yapısını ortaya koymaktadır: Köyler/kentler, yoksullar/zenginler, sos yo-ekonomik yapı farklılıkları ile gecekondular/zengin mahalleleri; düşünce ve inanç yapılarındaki farklılıkları ile laik/anki-laik, Alevi/Sünni/Ateist; etnik ve emik açıdan taşıdıkları farklılıkları ile Türk/Kürt/Zaça/Laz vb. ayrımlar söz konusu çoklu yapıyı örneklemektedir.4 Kentsel alandaki din kurumu da çoklu yapı oluşturmaktadır (Müslüman/Hıristiyan/Musevi : Alevi/Hanefi/Şafi vb. gibi). Hatta aynı inanç içerisinde bulunan topluluk kendi içerisinde çok sayıda çoklu yapılar arz edebilmektedir:Alevi–Türk / Alevi-Kürt / Alevi-Zaza ya da Alevilik bir din / mezhep / tarikat /öğreti / kültür /yaşam biçimi veya Alevilerin ibadet yeri olarak cem evi /camii / mescit veyahut Alevilerin ibadeti olarak cem ayini / namaz vb. gibi.

Toplumun çeşitli kurumlarından biri olarak ele alınan din kurumunun, salt bir kurum olduğunu ileri sürmek yanıltıcı olacaktır. Dinin kurumsal yapısıyla bağlantılı olarak diğer yönlerini de ele almak gerekmektedir. Din kurumunun iki farklı boyutu vardır. Bunlardan birincisi dinin grupsal boyutudur. Yani dindeki belli amaçlar (ibadet, ritüeller vb. uygulamalar) için kişilerin bir araya gelmesi ile oluşturdukları kompozisyonlar dinin grupsal boyutu olarak ele alınmaktadır. Dinin bu boyutu demografik ve psikolojik bir özellik taşımaktadır. Daha somut olarak ifade etmek gerekirse, belli inançtan olan bireylerin sayısı, yatay ve dikey kuşaklarla5 birlikte veya ayrı/aynı inanç kompozisyonunda olmaları... dinin grupsal özelliklerini yansıtmaktadır. Dinin ikinci boyutu ise kurumsal boyutudur. Genel kuruluş ve işleyiş kuralları yani inanç seçimi/tercihi, ibadetler, ritüeller ve kurallar, inancın benimsenmesinden sonra grup-içi ve grup-dışı ilişkileri ve de dinin işlevleri konusunda var olan kurallar bütünü dinin kurumsal yönünü yansıtmaktadır. Bu yaklaşım içinde din, grupsal ve kurumsal boyutları ile birlikte tarihsel bir perspektif içinde değerlendirilmektedir.

Kentsel alanda din kurumunun toplumsal yapı içindeki yerini ve işlevlerini, bu işlevlerin toplumsal ve ekonomik dönüşümlere bağlı olarak nasıl değiştiğini, ayrıca din kurumunun niteliklerinde ve inancı benimsendiği topluluk üyelerinin ilişkilerinde ne tür gelişmeler olduğunu toplumbilimsel açıdan incelemek gerekmektedir. Bu amaç çerçevesinde ilk olarak dinin tanımına ilişkin görüşler, dinin işlevleri, dinin ortaya çıkışı, dinsel topluluklarda grup-içi ilişkiler ve dinin özellikleri kuramsal incelenmiş ve din kurumu, içinde bulunduğu toplumsal yapıda meydana gelen toplumsal-ekonomik değişmelerden etkilenen ve topluluk üyelerine kazandırdığı tutum ve davranışları ve toplumu etkileyen bir kurumsal/grupsal yapı olarak ele alınmıştır. Din, kentleşme, sanayileşme, ekonomik gelişmeler vb. gibi -bu farklı- değişkenlerle doğrudan ve/veya dolaylı bir ilişki içindedir. Yalnızca ekonomik ilişkiler veya yalnızca değer ve norm sisteminin din üzerinde salt belirliyiciliği ya da yalnızca dinin, bu farklı değişkenler üzerinde salt bir belirleyiciliği söz konusu değildir. Hem bu farklı değişkenlerin dinin üzerinde, hem de dinin bu farklı değişkenler üzerinde sürekli etkisi olmakta, ama bu karşılıklı etkinin zamana ve mekana göre ağırlığı değişebilmektedir. Örneğin, belli bir dönem kırsal-tarımsal yapıdan kentsel alanlara geçişte ekonomik ilişkiler dinin değişmesinde göreli bir öneme sahip olabilirken, belli bir süre sonra, değişen bu dinsel ilişkilerin, dinsel-geleneksel bir takım kurallarla kentsel alanda yaşayan toplum hayatında etkili olduğu görülmektedir.

Bu yaklaşım esas alınarak yapılan çalışma temel olarak bir alan araştırmasıdır. Uygulamalı niteliği ağır basmaktadır. Kentsel ortamda bulunan Kızılbaş/Alevi-Bektaşi inancında olanların, inanç yapısında ve uygulamalarında meydana gelen değişmeleri tespit etmek üzere kente göç etmiş Kızılbaşlar/Alevi-Bektaşiler ele alınmıştır. Bu amaçla İstanbul ili Kadıköy ilçesi Merdivenköy semtinde yer alan Şahkulu Sultan Dergahı ve Nevşehir ilinin Hacıbektaş ilçesinde her yıl 16-17-18 Ağustos tarihlerinde yapılan “Hacı Bektaşî Veli’ yi Anma Etkinlikleri” farklı nitelikteki iki araştırma alanı olarak seçilmiştir. Bu araştırma alanlarında belirlenen tüm kişilere görüşme formu ya da anket uygulanmıştır.

II . ALEVİ KAVRAMININ İÇERİĞİ

Günümüzde, Hz. Ali'ye bağlılıklarından dolayı dünyanın birbirinden farklı toplum ve topluluklarının hepsine birden "Alevi" denmektedir. Oysa etimolojik olarak, bir Alevinin soyca Hz. Ali'ye bağlı olması gerektiğine inanılır. Ancak Alevi olmayı ve Aleviliği yalnız, soyca Hz. Ali'ye bağlı olma ile sınırladığımızda; Aleviliğin farklı etnik kökenli topluluklar arasında ve değişik ülkelerde yayılmasını ve bu toplulukların kendilerini Alevi saymalarını açıklayamayız. Tüm bu topluluklar, soyca Hz. Ali'ye bağlı olmasalar da; Hz. Ali'yi sevmekle ve saymakla ve de düşünsel bir bağ ile Hz. Ali'ye bağlanmaktadırlar.6

Böylece Hz. Muhammed'in yeğeni ve damadı olan ve de Arap ırkından gelen Hz. Ali, farklı Alevi topluluklarının atfettikleri değer sonucunda, ırk, zaman ve mekan boyutlarını aşan bir kimliğe bürünmektedir. Yani tarihsel kimliğini aşarak Suriye'de Arap kökenli; Balkanlarda Arnavut ya da Bulgar kökenli; Anadolu'da ise Türk veya Kürt kökenli bir Hz. Ali olarak karşımıza çıkmaktadır. Üstelik bu yerlerde karşımıza çıkan söylencelerdeki Hz. Ali, kimi zaman gönlünde taht kurduğu insanların susuzluğunu gidermek için keramet göstererek su çıkartıyor, kimi zamanda kendini sevenleri kurtarmak için savaşlar yapıyor. Sözlü kültürde ya da söylence kaynaklarında çok zengin bir yere sahip bulunan Hz. Ali, artık o toplulukların kültürünün bir parçası haline gelmiştir.7

Dolayısıyla Alevi topluluklarının yaşam tarzları ve ibadet biçimleri, ülkeden ülkeye farklılıklar gösterebilmektedir. Örneğin Alevilik içinde yer alan Yemen'deki “Zeydiyye Kolu” ile Hindistan'daki “İsmâiliyye Kolu” gibi. Yine tarihsel açıdan Aleviler ülkemizde olduğu gibi, kutsal şahsiyetlerin etkisinden ya da toplumsal-kültürel ve ekonomik nedenlerden dolayı gösterdikleri farklılıkların bir sonucu olarak, değişik adlarla anılmaktadırlar. Örneğin Anadolu'da yer alan “Tahtacılar”, “Nalcılar”, “Sıraçlar”, “Kızılbaşlar”,” Amucalılar” ve “Bektaşiler” gibi. Ayrıca tarihsel süreçte farklı topluluktan ya da topluluk önderlerinin farklı oluşu bakımından da değişik adla adlandırılabilmektedirler. Örneğin, “Babailer”, “Kalenderiler”, “Haydariler”, “Cavlakiler”, “Torlaklar” ve “Işıklar” gibi. Bunun dışında üzerinde durulması gereken bir başka gerçeklik ise, aynı ülke topraklarından inanç ve ritüeller ve de uygulamalar açısından büyük farklılıklar taşıyan Alevilerin yaşaması durumudur. Örneğin ülkemizde “Kızılbaş” olarak adlandırılan ve “Alevi-Bektaşi” diye bilinenlerle birlikte, Azeri kökenli “Şiiler” ve Arap kökenli “Nusayrilerin” bir arada bulunması gibi.8

Dünya üzerinde yaşayan Alevilerin ve Alevilik anlayışlarının bu kadar çeşitlilik göstermesine neden olan faktörleri toplumbilimsel açıdan çözümlersek:

1. Alevi Toplulukların Hz. Ali'ye Atfettikleri Değerin Birbirinden Farklı Olması

Hz. Ali'ye sevginin normal ve makul ölçüde olanı yanında, derece derece Hz. Ali'yi Tanrısallığa ulaştıracak kadar aşırı biçimde seven Alevi toplulukları vardır. İran'da yaşayan Şiiler, Hz. Ali'nin hilafet yani iktidarı elinden alınmış olduğunu ileri süren bir yaklaşımla benimsemekle birlikte, yine İran'da yaşayan Ehl-i Hak (Ali İlahi) topluluğu Hz. Ali sevme ve ibadet uygulamaları bakımından farklılık göstermektedir.

Zaten Ehl-i Haklar Hz. Ali'ye besledikleri fazla sevgiden dolayı, O' nu Tanrısallaştırmış ve efsaneleştirmiştir. Bundan dolayı Ehl-i Haklara "Ali İlahi", "Ali Allahi" de (yani Ali'yi Allah bilenler de) denilmiştir. Bu yönü ile ülkemizdeki Alevi-Bektaşilerle Ehl-i Haklar benzer özellikler göstermektedir.

2. Alevi Topluluklarında Hz. Ali'nin Kabul Gören Soy Zincirinin Birbirinden Farklı Olması

Hz. Ali'nin kabul gören soy zincirinin kısalığı ya da uzunluğu da Alevi kabul edilen toplulukları birbirinden farklı kılmaktadır. Alevilik içinde kabul edilen bu farklı kollar, Yemen ve çevresinde yaygınlığa sahip olan dört imamı benimseyen "Zeydiyye Kolu"; Hindistan ve Pakistan çevresinde yedi imamı benimseyen "İsmâliyye Kolu"; Anadolu, Azerbaycan ve İran bölgesinde oniki imamı benimseyen "İmamiye Şiası Kolu", Hz. Ali'nin kabul gören soy zincirine göre farklılık göstermektedir.

3. Alevi Topluluklarında İbadet, Tören ve Ritüellerinin Uygulanma ve Ortaya Konma Biçimlerinin Birbirinden Farklı Olması

İbadet biçimleri bakımından Sünni ibadet biçimine benzer Alevi topluluklarının yanı sıra, Sünni Ortodoks ibadetlerden çok farklı ibadet biçim ve ritüellere sahip Alevi topluluklarına da rastlamak olanaklıdır. Yani Sünni ibadetlerin benzerini yerine getiren ve uygulayan İranlı Şiiler gibi, Sünni ibadetlere benzemeyen ibadet ve ritüellere sahip "Alevi-Bektaşi" ve "Ali İlahi" gibi isimlendiren Alevi toplulukları da bulunmaktadır. Ancak bu farklılıkların tarihsel-siyasal-ekonomik, toplumsal ve kültürel arka planının bulunduğu gözden kaçırılmamalıdır.

4. Alevi Topluluklarının Kültürel Bakımdan Beslendikleri Kaynakların Birbirinden Farklı Olması

Daha çok bir ülkemiz içerisinde yaşayan Kızılbaş/Alevi-Bektaşi topluluklarının tümü dini amaca uygun olarak yaptıkları ibadetler ya da ritüeller içindeki küçük uygulama farklılıklarından dolayı değişiklik adlarla anıldıkları görülmektedir. Bu ayrım daha çok Alevi öğretici ya da Alevi topluluklarını yönlendiren önderin ve Alevi topluluklarının yerleştikleri bölgelerin kültürlerini de özümsemelerinden dolayı ortaya çıkan bir durumdur. Dolayısıyla bu durum Aleviliğin çözümlenmesinde alt ayrımların yapılmasında kullanılabilir. Örneğin Anadolu Alevi öğreticilerinin genel bir sınıflaması yapıldığında karşımıza çıkan tablo şöyledir:

Ocakzadeler Kolu : Anadolu'ya Hacı Bektaş Veli' den önce gelen, yerleşen ve Aleviliği soy anlayışına dayalı olarak sürdüren "Dedeler Kolu" yani “Ocakzadeler Kolu”9
Dedeganlar/Çelebiler Kolu : Hacı Bektaş Veli' nin soyundan geldiği kabul gören ve yine Aleviliği soy anlayışına dayalı olarak sürdüren "Dedeganlar" yani "Çelebiler Kolu".
Babaganlar Kolu : Var olan Alevilik olgusunda, "kamil insan" yaklaşımını, tarikat modelinde soydan gitmeyeceğine inanan ve öğreticilerin mertebeleşme ile örgütlendiği "Babagan Kolu" yani “Babalar Kolu”.
Diğer Öğreticiler :
a) Dikme Dedeler Kolu : Ocakzadelerin el vermesi yani taliblerine ulaşamadığı yerlerde görev yapması için belirlediği ve daha sonra kendilerini bağımsız ocaklar kabul eden "Dikme Dedeler Kolu".

b) Geçici İcazetli Dedeler : Çelebilerin gidemediği yörelerde görev yapmak için yazılı ve mühürlü bir belge ile işlev gören "Geçici İcazetli Dedeler".

c) Bağımsız Babalar : Babagan kolundan bağımsız hareket eden baba ya da halifebabaların oluşturduğu değişik adlarla anılan (örneğin: Bedreddini Babalar gibi) "Bağımsız Babalar" öğretici olarak görev yapmaktadırlar.

d) Başka Öğreticiler : Yine günümüzde öğreticilik/önderlik görevi yerine getiren yazar ve araştırmacıların oluştuğu grup modernlik sürecinde zorunluluktan ortaya çıkmış toplumsal bir gruptur. Kırdan kopuş sürecinde göç edenler kentlileşirken, yani geleneksellikten modernliğe geçişte “Dedelik/Babalık Kolu” nun Kızılbaşlar üzerinde işlevini yitirmesi ya da yerine getirememesi sonucu ortaya çıkan bir “tampon kurum” özelliği taşımaktadır.

Görüleceği gibi tüm Alevi toplulukları hangi açıdan ele alınırsa alınsın temel hareket noktası yani genel belirleyici Hz. Ali olmaktadır. Öğreticiler açısından bile konuya yaklaşıldığında, soydan gelme ya da o yola inanma bağlamında bile belirleyici olan Hz. Ali'ye olan bağlılık dahası onun koyduğuna inanılan, kurallara gösterilen liyakat esastır.

Ülkemizde yaşayan Kızılbaş/Alevi-Bektaşi toplulukları sosyolojik açıdan analiz edersek, bu inanca bağlı toplulukları şu kategorilere ayırabiliriz ve inceleyebiliriz:

Yaşadıkları Bölgelere Göre Farklılaşan Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Topluluklar
a) Tarihi Yerleşim Alanlarında/Bölgelerinde Yaşayan Kızılbaşlar/Alevi-Bektaşiler

( Cumhuriyet öncesi ve sonrasında mevcut kırsal yerleşim alanlarında yaşamlarını sürdüren Kızılbaşlar/Alevi-Bektaşiler)

b) Göç Sonrası Yerleşilen Alanlarda/Bölgelerde Yaşayan Kızılbaşlar/Alevi-Bektaşiler

( Ağırlıklı olarak 1950 sonrasında İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin vb. gibi daha çok kentsel alanlara göç eden Kızılbaşlar/Alevi-Bektaşiler)

Dini Öğreticilerine/Önderlerine Göre Farklılaşan Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Topluluklar
Bu kategori iki değişik perspektiften değerlendirmeye tabi tutulabilir:

i) Bağlı Oldukları Yaşayan Öğreticilere/Önderlere Göre Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Topluluklar.

Ocakzade Dedeler Koluna Bağlı Olarak Yaşayan Kızılbaşlar/Alevi-Bektaşiler
Ocakzade Dedelere Bağlı Olanlar
Dikme Dedelere Bağlı Olanlar
Dedegan (Çelebiler) Koluna Bağlı Olarak Yaşayan Kızılbaşlar/Alevi-Bektaşiler
Dedegan (Çelebiler ) Koluna Bağlı Olanlar
İcazetli Dedelere Bağlı Olanlar
Babagan ( Babalar ) Koluna Bağlı Olarak Yaşayan Kızılbaşlar/Alevi-Bektaşiler
Dedebabaya Bağlı Olanlar
Bağımsız Babalara Bağlı Olanlar
Bedreddini Babalara Bağlı Olanlar
Hiçbir Dini Öğreticiye/Öndere Bağlı Olmadan Yaşayan Kızılbaşlar/Alevi-Bektaşiler
ii) Geçmişte Yaşamış Olan Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Büyüklerinden Birine Kendilerini Bağlı Saymalarına Göre Farklılaşan Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Topluluklar.

a) Kendini Hacı Bektaş Veli’ye Bağlı Kabul Eden Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Topluluklar

Hacı Bektaş Veli’yi Seven ve Kendinin Ona Bağlı Bir Kol Olduğunu Kabul Edenler
Hacı Bektaş Veli’yi Seven ve Kendinin Ondan Farklı Bir Kola Bağlı Olduğunu Kabul Edenler (Ocakzadeler gibi)
b) Kendini Başka Bir Erene/Veliye Bağlı Kabul Eden Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Topluluklar (Bedreddiniler gibi)

C. Etnik Yapılarına Göre Farklılaşan Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Topluluklar

a) Türk/Türkmen Kökenliler

b) Kürt Kökenliler

c) Zaza Kökenliler

d) Arap Kökenliler

e) Arnavut Kökenliler

f) Acem Kökenliler
g) Diğer Kökenlerden Olanlar

D. Yerleşim Yerlerindeki Yoğunluklarına Göre Farklılaşan Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Topluluklar

Yalnız Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Toplulukların Yaşadığı Alanlar
Diğer İnanç Grupları ile Birlikte Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Toplulukların Bir arada Yaşadığı Alanlar
E. İbadet Uygulamalar ve Ritüellerde Farklılıkları Bulunan Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Topluluklar

Cem Ayini, Semah vb. Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Kaynaklarında Yer Alan Uygulamaları Benimseyen Kızılbaşlar/Alevi-Bektaşiler
Sünni İbadet Uygulamalarını Benimseyen Kızılbaşlar/Alevi-Bektaşiler
III. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMSEL YAKLAŞIMI

Giriş bölümünde açıklanan kuramsal çerçeve ile bilimsel yöntemi bağdaştıracak ve araştırmaya ışık tutacak bilgi toplama araçlarından yararlanılmıştır. Özet olarak tümdengelim ve tümevarım yaklaşımlarının araştırma içinde bütünleşmesine ve araştırmayı beklenen sonuca ulaştıracak birer araç olarak kullanılmalarına dikkat edilmiştir.10

Toplumbilimsel araştırmalarda, bilgiyi elde edebilmek ve düzenli bir biçimde ortaya koyabilmek için "bilimsel yöntem"den11 yararlanılmak zorundadır. "Bilimsel yöntem, olguları ya da olgusal ilişkileri açıklamaya yarayan, mantıksal düşünme ve çıkarım kurallarını içeren bir süreçtir. Bilimsel yöntem hem tümevarımsal hem de tümden gelimseldir.”12 Yani “bilimsel yöntem, tümevarım ile tümdengelim yaklaşımlarının ayrı ayrı yeterli olmayışları sonucu, her ikisini de içeren, iki yaklaşımın bir sentezi olarak ortaya çıkmıştır.13 Bilimsel yöntemin temel özelliği, olgulardan hareket etmesi, nesnel gerçeğe, somuta veya nesnel varlığa dönük olmasıdır.”14 Bundan dolayı araştırmada, bilimsel araştırma yöntem ve teknikleri kullanımıştır.15

Bu çalışmada istenilen bilgiye ulaşılabilmek, sağlıklı sonuçlar alabilmek - elde edilen bilgilerin güvenir ve geçerli olabilmesi - için kullanılacak yöntem ve tekniklerin seçimi üzerinde önemle durulmuştur. Araştırma konusunu belirledikten sonra, öncelikli olarak “Kızılbaşlık”, “Alevilik”, “Bektaşilik”, “Rafızilik” vb. gibi adlarla anılan topluluğu, doğrudan ya da dolaylı olarak ele alan kaynaklarla ilgili arşiv araştırması yapılmıştır.16 Ayrıca sosyoloji alanında, “bilimsel yöntem ve teknikler” üzerine yazılı kaynaklardan17, yine sosyoloji ve ilahiyatın ortak alt dalı “din sosyolojisi” alanında yapılmış olan “kuramsal çalışmalardan” ve “alan çalışmalarından” faydalanılmıştır.18 Yine bu araştırmaya derinlik kazandıracak halkbilim, antropoloji, etnoloji, ilahiyat vb. gibi bilim dallarında yapılan araştırmaların yöntem ve teknikleri incelenmiştir.19

Araştırmada Kızılbaş/Alevi-Bektaşi toplulukların tümünü incelemenin olanaksızlığından dolayı - ana kitlenin bütünü yerine - topluluğu temsil edebilecek yani güvenirliliği ve geçerliliği olabilecek “temsili” bir parçasının incelenmesi benimsenmiştir. Alan araştırmasında tesadüfi örneklem ile belirlenen Kızılbaşlara/Alevi-Bektaşilere, anket ve görüşme formu uygulanmıştır. Ayrıca katılımlı gözlem gibi veri toplama teknikleri kullanılmıştır. “Anket” ve “Görüşme Formu”nun hazırlanmasında izlenen yol şöyledir: Kızılbaş/Alevi-Bektaşi toplulukların yazılı kaynaklarıda20,inanç ritüellerine ilişkin yol kuralları (erkanlar) esas alınarak, incelenecek alana uygun öncelikli sorular hazırlanmış, daha önce alan yönelik olarak yapılmış çalışmalar çerçevesinde eksikler gözden geçirilmiş ve bu sorular pilot çalışma sonrasında gerekli düzeltmeler ve değişiklikler yapılarak anketler uygulanmıştır.

Oluşturulan anket21 ve görüşme formları22, katılarak gözlem tekniği kullanılarak İstanbul Merdivenköy Şahkulu Sultan Dergahı’nda ve 6. - 7. ve 8. Uluslararası Hacı Bektaş Veli’yi Anma Törenleri’nde uygulanmıştır. Araştırma kapsamı yalnızca Alevilerle sınırlı tutulmuş, bu inanç yapısı dışında olduğunu belirten kişilere görüşme formu ya da anket uygulanmamıştır.

Çalışmanın bölümleri, belli başlı iki merkezde gerçekleştirildiği için araştırma; tanımlayıcı ve kesitsel bir araştırmadır.

1. EVREN ÖRNEKLEM

Alan araştırması bölümünde iş yeri ya da konutlar yerine, Kızılbaş/Alevi-Bektaşi toplulukların kutsal mekanları veya özel anma günlerinin seçilmesinde, bu topluluk üyeleri gündelik

yaşamlarında anket çalışmasına – dahası soru bile sorulmasına – pek sıcak bakmaması, ayrıca sorunların din/inanç gibi hassas bir konuyu içermesi gibi olumsuzluklardan dolayı ankete katılımın çok düşük düzeyde kalabileceği göz önüne alınarak araştırma alanı “İstanbul Merdivenköy Şahkulu Sultan Dergahı” nda ve “Uluslararası Hacı Bektaş Veli’yi Anma Törenleri” belirlenmiştir. Yine görüşülmek istenen kitleye kolayca ulaşmak olanağı da yer seçiminin belirlenmesinde etkili olmuştur.

Tercih edilen mekanın ve topluluğa ait etkinliğin araştırma alanı olarak seçilmesinde, dergah bahçesinde “Şahkulu Sultan” ve diğer erenlere ait gömütlerin olması, dergahdaki mistik ortam, inanç ritüellerine yönelik faaliyetlerin olması, gelen topluluk üyelerinin aidiyet duygusu ile gerek anket, gerek görüşme formunun yanıtlanmasında sağladığı kolaylık belirleyici olmuştur. Bu ortamda görüşülmek istenen bireyler daha kolay ikna edilmiş, topluluk nezlinde inandırıcı olmayı sağlayan güven duygusu bu ortamda kolayca sağlanmış, görüşmeye katılanların zarar görmeyeceği duygusunu pekişmiş ve dolayısıyla araştırmaya katılım artmıştır. Özellikle Şahkulu Sultan Dergahı Vakfı’nın yöneticilerinin araştırma boyunca sağladıkları çalışma mekanı ise, araştırmayı kolaylaştıran bir başka önemli etmendir.

Farklı yerleşim birimlerinden (kırsal ve kentsel alanlardan) gelen Kızılbaşların/Alevi-Bektaşilerin inanç uygulamalarını ve pratiklerini belirlemek ve de uygulama sıklıklarını belirleyebilmek için özellikle “Hacı Bektaş Veli”yi anma etkinliklerinde anketlerden faydalanılmıştır. Ancak kırsal ve kentsel mekanlara yönelik hazırlanan anket ve görüşme formu, özellikle medya etkisinden uzak olan ve kontrol grubu olarak belirlenen “Nizip Abdalları”na uygulanırken göçer-yarı göçer topluluklara yönelik bazı konular açısından eksiklikler olduğu gözlemlenmiştir (Bu grubun yıl içi gerçekleştirdiği hareketlilik ve bu toplumsal hareketliliğin ortaya çıkardığı yapıyla ilgili soruların olmayışı gibi).

Bu araştırma yalnızca Kızılbaşlara/Alevi-Bektaşilere yönelik olduğu için bu inançtan olanlarla sınırlı tutulmuş, bu inanç yapısı dışında olduğunu belirten kişiler – örneğin, İstanbul ilinde araştırma kapsamında yer alan Şahkulu Sultan Dergahı’na veya Hacıbektaş ilçesindeki anma törenlerine, bir evliyayı ziyaret etmek, Kızılbaşların/Alevi-Bektaşilerin inançlarını izlemek ya da her ne amaç için gelirse gelsin Sünni inançtan olanlar, ülkemiz içinde yaşayan “İran Şiiliği”ne benzer özellikler taşıyan “Caferiler” ve özellikle Antakya ve çevresinde yaşayan “ Nusayriler”, bu araştırma kapsamı dışında tutulmuştur.

Zaman ve maddi olanaklar açısından “Nizip Abdalları” tam örneklem, araştırmanın diğer bölümlerinde ise tesadüfi örneklem tekniği kullanılmıştır.

ARAŞTIRMANIN DEĞİŞKENLERİ
Araştırmanın bağımlı değişkenleri, inanç uygulamalarının biçimleri, inanç uygulamalarının sıklıkları, inançla ile ilgili bilgileri öğrenme yerleri, bağlı oldukları öğreticiler/önderleri değerlendirme biçimleri, hayır işlerine ait uygulamaları, ziyaret yerlerine ve boş inanma ile ilgili düşüncelerini anlatmaktadır.

Araştırmanın bağımsız değişkenleri ise, Kızılbaş/Alevi-Bektaşi topluluğa ait bireylerin kendini dinsel ve etnik olarak tanımlama biçimi, bağlı oldukları öğreticiler/önderler, yaş durumları, cinsiyet , gelir düzeyi, eğitim düzeyi /öğrenim durumları, kitle iletişim araçlarını izleme durumları, medeni durumları, kırsal ya da kentsel alanlarda yaşamaları gibi toplumsal-ekonomik statüyü belirleyen değişkenleridir.

BİLGİ TOPLAMA ARAÇLARI
Gözlem

Özellikle “Dede/Evlad-ı Resul /Seyyid” veya “Baba/Halifebaba/Dedebaba” diye adlandırılan Kızılbaş/Alevi-Bektaşi topluluğun dini önderleri/öğreticileri ile görüşülmüş, ses ve/veya görüntü kayıtları alınmıştır. Özellikle kısa bir süreyi içeren Hacı Bektaş Veli’yi Anma Törenleri’ne ilişkin değerlendirmeleri daha geniş açıdan yapabilmek amacıyla Ağustos ayının 13 ile 20’si arasında Hacıbektaş ilçesinde kalınmıştır. İki öğretici/önder sayılan kolun önde gelen kişilerinin - Dedegan/Çelebiler Kolu’ndan Doğan ve Yusuf Ulusoy’un ve Babagan Kolu’ndan Halifebaba Mustafa Eke’nin23 - evlerinde kalınmış ve talib/derviş gibi bu şahsiyetlere bağlı insanların “ adak kurbanı”, “hakkullah/çıralık verme”, “meydan açma” vb. gibi inanç uygulamalarına yönelik ritüelleri gözlemlenmiştir. İstanbul’da yürütülen çalışmada, çoğunlukla görüşme formu kullanılmış ve ayrıca “Cem Ayini”, “Semahlar”, “Muharrem Ayı”ve “Aşure Günü”, “Adak Kurbanı”, “Can Aşı”, “Nevruz” ve “Kurban Bayramı”vb. gibi Alevilere ait önemli dönemler, inanç uygulamaları/pratikleri ve ritüeller, görüntü kayıtları da yapılarak izlenmiştir. Böylece konuya ilişkin bilgiler, belirgin ölçüde zenginleştirilmiştir.

Pilot Çalışma

Daha önce açıklanmış olan kurumsal çerçeveye göre hazırlanan " Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Kültürünü Araştırma Anketi" (10 kişiye), “Bektaşiliğin Babagan Kolu Öğreticileri: Halifebaba / Baba Görüşme Formu” (5 kişiye) ve “Dedelik Kurumu Görüşme Formu” (5 kişiye) Şahkulu Sultan Dergahı’nda toplam 20 kişiye uygulanmıştır. Pilot çalışmanın amacı, soruların ne kadar zaman aldığı, anketteki ve görüşme formundaki anlaşılmayan soru, sözcük ve cümlelerde ne gibi düzeltmelerin yapılması gerektiğini tespit etmek olmuştur.

Bu uygulama sonuçlarına göre, ankette ve görüşme formunda bazı düzenlemeler yapılmıştır. Düzeltmeler sırasında anketin ve görüşme formunun kapsam bakımından bütüncü bir görüşü yansıtması, araştırma probleminin çözümüne sağlayacağı katkı göz önünde bulundurulmuştur. Araştırma konusunun karmaşıklığından dolayı soruların kapsamı, beklenen sonuçları aşacak, ancak, bizi beklenen amaca ulaştıracak biçimde düzenlenmiştir.

ALAN ÇALIŞMASININ SÜRESİ

Bu araştırmanın alan çalışması, olanaklar ölçüsünde görüşülebilen kişi sayısının artması amacıyla 1995-1996-1997 yıllarında 13 ve 20 Ağustos tarihlerini kapsayacak biçimde Hacı Bektaş Veli’yi Anma Törenleri’nde, toplam 24 gün ve Ocak 1997-Temmuz 1998 döneminde Şahkulu Sultan Dergahı’nda toplam 18 ay boyunca yürütülen çalışma süresini kapsamaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi araştırma problemini çözebilmek için, çeşitli fırsat ve olanaklardan mümkün olabildiği kadar geniş ölçüde yararlanılmaya çalışılmıştır.

Yapılan çalışmada kent boyutunu verebilmek için, araştırmanın İstanbul’da yapılan kısmı bu kapsamda değerlendirilmiştir. Alan araştırmasına katılanlar içerisinde kent boyutunun ele alındığı bu bildiride Hacı Bektaş Veli’yi Anma Törenleri’nde yapılan çalışma kapsam dışında bırakılmıştır. Şahkulu Sultan Dergahı’nda yapılan çalışma sırasında elde edilen verilerin tümünün bu makalede değerlendirmeye tutulması yer ve zaman açısından olanaklı değildir. Tüm araştırmaya ilişkin sonuçlar/kalan veriler daha sonra kitap olarak yayınlanacaktır.

Araştırmaya katılanların bir bölümü –103 anket – ya görüşülenlerin görüşme sırasında mekandan (Şahkulu Sultan Dergahı’ndan) ayrılmak zorunda olmaları , ya da anket sorularının uzunluğu nedeniyle soruların bazı görüşülenleri sıkılıp görüşmeyi yarıda bırakması gibi nedenlerden dolayı değerlendirme dışı bırakılmıştır. Yine araştırmanın başlangıç döneminde yer alan ve anketçi olarak kullanılan Alevilik-Bektaşilik Temel Eğitim Kursu öğrencilerinin, görüşmeler sırasında jest ya da mimiklerle görüşülenleri yönlendirdikleri görüldüğü için 74 anket geçersiz sayılmış ve bu aşamadan sonra çalışma yeniden Şahkulu Sultan Dergahı’nda bizzat araştırmacılar Sosyolog Ali AKTAŞ ve Siyasal Tarihçi Ali YAMAN tarafından, Hacı Bektaş Veli’yi Anma Törenleri’ndeki anketler ise Sosyolog Ali AKTAŞ ve Sosyolog Çiğdem AKTAŞ tarafından araştırma için seçilen iki alanda uygulanmıştır.

IV. ARAŞTIRMANIN BULGULARI

Araştırmaya katılanların bir bölümü -değerlendirme dışında bırakılan 103 anket kağıdı- gerek anket soruların uzunluğu nedeniyle görüşmeye ayırdıkları süre içinde dergahtan ayrılmak zorunda oluşları, gerek soruların bazı görüşülenleri sıkılması gibi nedenlerden dolayı bu çalışma dışında bırakılmıştır. Alan araştırmasına katılanlar içerisinde kent toplumunun ele alındığı bu bildiride “Hacı Bektaş Veli yi Anma Etkinlikleri”nde yapılan anket çalışmaları da kapsam dışında bırakılmıştır. Dolayısıyla “Şahkulu Sultan Dergahı”nda yapılan 1623 anketin belli bir bölümünün sonuçları değerlendirmeye alınmıştır. Tüm araştırmaya ilişkin sonuçlar daha sonra yayınlanacaktır.

TABLO- 1: GÖRÜŞÜLENLERİN CİNSİYETE GÖRE DAĞILIMI

CİNSİYET
SAYI
YÜZDE

Erkek
1214
74.80

Kadın
409
25,20

TOPLAM
1623
100.00


Araştırmada görüşülenlerin ancak dörtte birini kadınlar/genç kızlar oluşmaktadır. Ancak kadınlar sayısal açıdan 409 kişi yani tüm görüşülenlerin % 25’i ile yeterli bir örneklem oluşturmaktadır. Görüşülen kitle, Türkiye’nin nüfus profilinden iki açıdan farklılık göstermektedir.

Birincisi, görüşülenler en az 16 yaşında ya da 16 yaşından büyük olması koşulu ile görüşmeler sınırlandırılmış, dolayısı ile 16 yaşının altını oluşturan Türkiye nüfus profilinin yaklaşık % 34’ünü

TABLO- 2: GÖRÜŞÜLENLERİN YAŞA GÖRE DAĞILIMI

YAŞ
SAYI
YÜZDE

16-20
293
18.05

21-25
82
5.05

26-30
79
4.87

31-35
88
5.52

36-40
114
7.02

41-45
158
9.74

46-50
166
10.23

51-55
198
12.20

56-60
222
13.68

61 yaş ve üstü 223
13.74

TOPLAM 1623
100.00


oluşturan kesim (çocuklar, gençler) araştırmanın kapsamı dışında tutulmuştur. İkincisi ise, “Şahkulu Sultan Dergahı”nın daha çok orta yaş ve üstünde olanlarca ziyaret edilmesi, görüşülenlerin Türkiye’nin demografik yapısından farklı yapı arz etmesinin de başlıca nedeni olarak gösterebiliriz. Tablo-1’de bakıldığında görüşülenlerin 16-25 yaş arasında yer alanlar (gençler) görüşülenlerin %23.10’nu; 26-45yaş arasında yer alanlar (orta yaş grubu) %27.08’ini; 45 yaş ve üstünde olanlar (yaşlı grup) ise %49.82’ sini oluşturmaktadır.

TABLO- 3: GÖRÜŞÜLENLERİN MEDENİ DURUMA GÖRE DAĞILIMI

MEDENİ DURUM
SAYI
YÜZDE

Evli
884
54.47

Bekar
421
25.94

Dul (Eşi ölmüş)
193
11.89

Boşanmış
97
5.98

Birlikte yaşayan
3
0.18

Ayrı yaşayan
25
1.54

TOPLAM
1623
100.00


Topluluğun kentte yaşayanları üzerine yapılmış bir araştırmanın olmayışı karşılaştırma ve değişme bazında değerlendirmeyi de güçleştirmektedir. Ancak temel Alevi kaynaklarında ve kırsal kesimde pek sık görülmeyen – hoş karşılanmayan - boşanma olgusu vb. gibi durumlar ile ilgili bazı bulgulara araştırmada rastlanmıştır. Sanayileşme, teknolojik gelişmeler, eğitimin yaygınlaşması, ekonomik gelişmeler vb. gibi faktörler, aile-içi ( karı-koca, anne-çocuk, baba-çocuk) ve aile-dışı (akrabalar ve diğer yakınlarla) ilişkilerin değişmesine neden olmuştur. Bu yapılanma kadının özgürleşmesine, ailenin kuruluş biçimi, yapısı ve işlevlerinin de farklılaşmasına yol açmıştır. Aleviliğin mensupları üzerinde etkisi geçmişe oranla zayıflamakla birlikte, bu farklılaşma ve değişmedeki etkisi ise iki yönlüdür: Geleneksel yapısında barındırdığı bazı unsurlar örneğin kaç-göç (kadının saklanması) olgusunun olmaması eğitime yönelen kızların yolunu açarken olumlu; eğitim sonucunda geleneksel normlardan uzaklaşan kadının konumuna, örneğin kadının yönetici ya da dinsel önder olmasını engelleyici gizli biçimde tepki gösterme de olumsuz yönünü oluşturmaktadır. Bu yapı özel bir çalışma ile daha belirgin ve nesnel olarak ilerde yapılacak araştırmalarla ortaya çıkarılacaktır.

TABLO- 4: GÖRÜŞÜLENLERİN HANELERİNDE BULUNAN KİŞİ SAYISI

HANEHALKI SAYISI
SAYI
YÜZDE

1-2
244
15.03

3-4
458
28.22

5-6
340
20.95

7-8
275
16.95

9-10
207
12.75

10’dan fazla kişi
99
6.10

TOPLAM
1623
100.00


Kırsal alanda hane halkı sayısı ile karşılaştırıldığında, kentteki hane halkı sayısının giderek azaldığını, ancak kent ortamında geçim zorluğu vb. nedenlerle yaygın olan geçici geniş ailenin bir tampon kurum özelliği taşıdığını söyleyebiliriz. Yani kentte yaşayan çekirdek aileler, kırsal bölgelerde yaşayan kardeşler, teyzeler, amcaların kentteki yaşama başlangıçlarında kalacağı yer bakımından bir mekan işlevi üslenmektedir. Ekonomik denge sağlanana kadar çekirdek aileler, geçici geniş aileye dönüşerek tüm ihtiyaçların çalışan üyelerince sağlandığı bir yapıya bürünmektedir.

TABLO- 5: GÖRÜŞÜLENLERİN EĞİTİM DURUMUNA GÖRE DAĞILIMI

EĞİTİM /ÖĞRENİM DURUMU
SAYI
YÜZDE

Okur-yazar değil
133
8.19

Okur-yazar
112
6.90

İlkokul mezunu
520
32.04

Ortaokul ve dengi okul mezunu
194
11.95

Lise ve dengi okul mezunu
503
31.00

Üniversite mezunu
159
9,80

Diğer
2
0.12

TOPLAM
1623
100.00


İbadet ve inanç uygulamalarını da içeren bu merkezin daha çok belli bir yaş grubunun üzerinde olanlar için çekim merkezi olduğu gözlemlenmektedir. Gençler ise, sayısal açıdan fazla bir ağırlığa sahip olmamakla birlikte çeşitli kurslar (Saz, Semah ve Alevilik Temel Eğitim Kursları) Dergah için önem taşımaktadır. Ancak o gençlerin sürekliliği yalnızca katıldığı kursların süresi ile sınırlı olmaktadır. Görüşülenlerden yaşlı kesim içinde okuma-yazma bilmeyenler önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle bu grup içindekiler 1970 öncesi İstanbul’a yerleşen ve çoğunlukla hizmet sektöründe (kapıcılık, hamallık vb. işlerde) çalışanlardan oluşmaktadır. Okur-yazar olmayanlar için belirtilecek bir başka özellikte, okuma-yazma bilmeyen grubun büyük oranda kadınlardan oluştuğudur(okuma-yazma bilmeyen 133 kişinin, 103’ü kadındır). Okur-yazar olmayan grup içinde yer alanlarda da belirgin özellik; orta yaş üzerinde olanlar ve bunların arasında da kadınlar çoğunluğu oluşturmaktadır. Son olarak genç kuşak içinde değerlendireceğimiz grup içinde üniversite mezunları bakımından da %53.16’sı (159 kişinin 84’ü) kadınlardır. Bu toplumsal değişim sürecinde kadının giderek toplumsal hayatın her sahasında yerini almaya başladığının göstergesidir.

TABLO- 6: GÖRÜŞÜLENLERİN GELİR DURUMUNA GÖRE DAĞILIMI

GELİR DURUMU
SAYI
YÜZDE

25 milyon lira ve altı
195
12.01

26-40
105
6.47

41-55
152
9.37

56-70
263
16.20

71-85
286
17.62

86-100
195
12.01

101-115
86
5.30

116-130
75
4.62

131-145
82
5.05

146 milyon lira ve üstü 168
10.35

Yanıtsız
16
0.99

TOPLAM
1623
100.00


1950 sonrası kentlere başta iş, eğitim olmak üzere, daha iyi olanaklar için göç eden Alevilerin yaklaşık yarım yüzyıllık dönemde henüz istenilen, mevki ve ekonomik şartlara sahip olamadıkları tespit edilmiştir. Ancak % 15’inin ekonomik açıdan iyi olanaklara sahip oldukları, % 22’sinin orta ekonomik yapı içinde bulundukları, % 34’ünün orta grup ile alt grup arasında ve % 29’unun ise en alt ekonomik yapı içinde yer aldıkları ortaya çıkmıştır.

Bütün görüşülen Alevilerin içinde ancak % 2’si en üst ekonomik dilim içindedir. Yoğun bir biçimde yurt-dışına göç etmelerine rağmen, topluluk üyelerinin eğitim, kültür çerçevesinde yeterli donanıma ulaşamayarak, elde ettikleri geliri iyi kullanamadıkları da ortaya çıkmaktadır.

Ekonomik açıdan zayıf olan Alevilerin büyük bir bölümü, 1980-1990 ve 1990 sonrasında İstanbul’a göç etmiş topluluk üyelerinden oluşmaktadır. Varlıklı olanlar ise, daha çok eğitimli ve siyasal partilerle (özellikle başta DYP, ANAP, CHP ve DSP ile) doğrudan ya da dolaylı ilişkili kent kültürünü yaşamayı hedefleyenlerden topluluk üyeleridir.

TABLO- 7: GÖRÜŞÜLENLERİN KENDİNİ EKONOMİK OLARAK TANIMLAMALARINA GÖRE DAĞILIMI

SOSYO-EKONOMİK DÜZEY
SAYI
YÜZDE

Üst (Zengin)
76
4.68

Ortanın Üstü
151
9.30

Orta
429
26.43

Ortanın Altı
651
40.11

Alt (Fakir)
316
19.47

TOPLAM
1623
100.00


Kentsel doku içinde yer almakla birlikte, kent kültürü içindeki ekonomik paydan, kültürel etkinliklerden ve diğer toplumsal hizmetlerden de, çok az ya da nerdeyse hiç yararlanamayan Alevilerin büyük bir bölümü ekonomik açıdan çok olumsuz koşullarda metropol kent İstanbul'’a yaşamlarını sürdürmektedirler. Bu yapı zaman zaman kentsel mekan içinde “kentsel gerilimleri” de besleyen ana neden olarak karşımıza çıkmaktadır. (Gazi Mahallesi Olayları gibi.)

Alevilerin yaklaşık % 5’lik dilimi kendini üst gelir grubunda (zengin olarak) kabul ederken, buna karşılık % 20’lik dilimi alt gelir grubu içinde kendilerini değerlendirmeleri Ülkedeki gelir dağılımındaki çarpıklığın daha keskin olarak Alevilerde de olduğunu göstermektedir. Kendini ekonomik açıdan değerlendiren Alevilerin, ekonomik yönden kendilerini yetersiz olarak görmeleri siyasal tercihlerinde ve toplumsal adalet anlayışlarında farklı taleplerinin olmasında etkili olmaktadır.

TABLO- 8: GÖRÜŞÜLENLERİN MESLEKLERE GÖRE DAĞILIMI

MESLEKLER
SAYI
YÜZDE

İşçi
335
20.64

Memur
189
11.65

Esnaf
247
15.22

Ev kadını
116
7.15

Emekli
268
16.51

Çiftçi
16
0.98

Öğrenci
177
10.91

İşsiz
113
6.96

Serbest
137
8.44

TOPLAM
1623
100.00


Çoğunluğu yani % 63.15’i işçi, işçi emeklisi, ev kadını, öğrenci, çiftçi, ve işsizlerden oluşan bu kitlenin % 15.22’si esnaf – bu kısımda yer alanların büyük bir bölümü küçük işletmeci – olduklarını belirtmişlerdir. Ancak esnaf grubunun bir bölümü ile serbest meslek grubunun büyük çoğunluğu aynı zamanda ekonomik açıdan en varlıklı grup içinde kendini görmektedir.

Kent ortamında yaşayan Alevilerin yoğun olarak göç ettikleri yerler göz önünde bulundurulduğunda, Doğu Anadolu Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi’nden geldikleri görülmektedir. Ziyaret ya da ibadet etme amacıyla gelenlerin İstanbul’a geldikleri bölgeler, Şahkulu Sultan Dergahı’nda günümüzde sürdürülen erkan uygulaması ve bu topluluk üyelerinin bağlı oldukları dini şahsiyetle bağımlı bir yapıyı da ortaya koymuştur. Ağırlıklı olarak sırası ile Doğu Anadolu (Erzincan, Malatya,Tunceli, Elazığ, Bingöl, Muş, Kars ve Erzurum illeri), İç Anadolu (Sivas,Yozgat, Kırşehir, Ankara ve Kırıkkale illeri), Ege (İzmir, Manisa, Aydın, Afyon, Denizli, Kütahya ve Muğla illeri), Akdeniz (K.Maraş, Mersin, Adana, Hatay, Isparta, Burdur ve Antalya illeri), Karadeniz (Tokat, Çorum, Amasya, Samsun, Ordu ve Kastamonu illeri) , Marmara (Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Balıkesir, Bursa ve Bilecik illeri) ve Güney Anadolu (Adıyaman, G.Antep, Diyarbakır ve Ş.Urfa illeri) bölgeleridir. Bu dağılım bize Anadolu Alevilerinin ağırlıklı olarak “Dedelere” bağlı olduğunu da göstermektedir.

TABLO- 9: GÖRÜŞÜLENLERİN İSTANBUL’A YERLEŞMEDEN ÖNCE YAŞADIKLARI BÖLGELERE GÖRE DAĞILIMI

İSTANBUL’A YERLEŞMEDEN ÖNCE YAŞADIĞI BÖLGE
SAYI
YÜZDE

Akdeniz Bölgesi
66
4.07

Doğu Anadolu Bölgesi
1021
62.91

Ege Bölgesi
93
5.73

Güneydoğu Anadolu Bölgesi
23
1.41

İç Anadolu Bölgesi
302
18.61

Karadeniz Bölgesi
57
3.51

Marmara Bölgesi
49
3.02

Başka
12
0.74

TOPLAM
1623
100.00


İstanbul’da ikamet eden Alevilerin: Yaklaşık % 20’si Türkiye’de yoğun olarak göç olgusunun başladığı ilk dönem olan 1950-1970 yılları arasında; 1970-1980 yılları arasında yaklaşık % 29’u; 1980-1990 yılları arasında yaklaşık % 34’ü ve 1990 sonrası ise yaklaşık % 17’si yaşadıkları yerleşim birimlerinden göç ederek İstanbul’a yerleşmişlerdir. (Bu sonuçları incelerken görüşülenlerin yaş olarak 16 yaşından küçük olmadığı gözden kaçırılmamalıdır.)

TABLO- 10: GÖRÜŞÜLENLERİN İSTANBUL’DA OTURMA SÜRELERİ

İSTANBUL’DA OTURMA SÜRESİ
SAYI
YÜZDE

Doğduğundan Beri
411
25.32

1-5
186
11.46

6-10
193
11.89

11-15
201
12.38

16-20
305
19.79

21 yıl ve daha fazla
327
20.14

TOPLAM
1623
100.00


Doğu Anadolu Bölgesi’nden gelen topluluk üyelerinin yoğunluğu, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin bir yurttaşı olan, ancak konuşma dilinde farklılık arz eden bir yapının, yani farklı etnik kökenden gelen Alevilerin de karşımıza çıkmasında etkili olmaktadır. Dinsel açıdan farklı etnik yapılardan oluşan ve üst kimlik/üst kültür olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Alevilerin etnik yapısında, Zaza ve Kürtlerin oranı, bu araştırmada çeşitli tahminlerden yüksek çıkmıştır. Ancak bu bulgular Türkiye’deki Alevilerin içindeki veya ülkemizde yaşayan Zaza ya da Kürtlerin oranını yansıtmaz. Çünkü bu durum araştırma alanı olarak seçilen “Şahkulu Sultan Dergahı”nın - eskiden

TABLO- 11: GÖRÜŞÜLENLERİN KENDİLERİNİ TANIMLADIKLARI ETNİK KÖKEN

ETNİK KÖKEN
SAYI
YÜZDE

Türk / Türkmen
824
50.77

Zaza
217
13.37

Kürt
293
18.05

Arap
12
0.74

Arnavut
98
6.03

Acem
5
0.31

Tahtacı
38
2.34

Çepni
43
2.65

Nalcı
5
0.31

Sıraç
19
1.17

Abdal
56
3.45

Diğer
13
0.80

TOPLAM
1623
100.00


“Babagan Kolu”na ait Bektaşi Dergahı’nın - 1983 yılından başlanarak Doğu Anadolu Bölgesi’nde etkin olan “Ocakzade Dedeler Kolu”na bağlı kişiler tarafından yeniden onarılması ve “Ocakzade Dedeler” ile “taliplerinin” geleneklerini/erkanlarını bu dergahta sürdürmeleri böyle bir oranın ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Elimizde bulunan kaynaklar, belgeler ve yaptığımız diğer araştırmalar,

Alevi inancını benimseyen Zaza ve Kürt kökenlilerin oranının, bu çalışmada tespit edilenden çok daha az olduğunu göstermektedir. Bu durum ancak Türkiye genelinde yapılacak daha geniş boyutlu araştırmalarla da ortaya konulabilecektir (Örneğin, Marmara Bölgesi’nde yer alan Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Balıkesir, Bilecik ve Bursa’da; Ege Bölgesi’nde yer alan İzmir, Manisa, Afyon, Aydın, Denizli, Kütahya ve Muğla’da; Akdeniz Bölgesi’nde yer alan Isparta, Burdur, Antalya, Mersin, Hatay ve Adana’da (son üç ilde Arap kökenli Aleviler/Nusayriler ağırlıklı olmak üzere); İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Eskişehir, Ankara, Kırıkkale, Nevşehir, Kırşehir, Yozgat ve Kayseri’de; Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Kastamonu, Çorum, Amasya, Samsun, Ordu ve Tokat’ta; Doğu

TABLO- 12: GÖRÜŞÜLENLERİN KONUŞABİLDİKLERİ DİLLERE/LEHÇELERE GÖRE DAĞILIMI

KONUŞULAN DİL
BİLEN
BİLMEYEN

SAYI YÜZDE
SAYI YÜZDE

Türkçe
1623
100.00
-
-

Kürtçe
246
15.16
1377
84.84

Zazaca
419
25.82
1204
74.18

Arapça
30
1.85
1603
98.15

Arnavutça
98
6.04
1525
93.96

Diğer
16
0.99
1607
99.01


Anadolu Bölgesi’nde Kars’ta; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Diyarbakır (yedi köy) ve Ş.Urfa (bir köy) gibi yerleşim bölgelerinde yaşayan Alevilerin çoğunluğu Türkmen ya da kısmen Yörük kökenlidir. Bu yörelerdeki Alevilerin % 93’ü Türkmen (Çepni, Amuca, Abdal, Tahtacı ve Sıraç vb. gibi adlarla anılan topluluklar bu başlık altında toplanmıştır) % 5’i Yörük ve % 2’si ise etnik köken açıdan farklı topluluk üyelerinden oluşmaktadır .Bu sınıflama içinde Arap kökenli Alevi olan Nusayriler kapsam dışı tutulmuştur.

TABLO- 13: GÖRÜŞÜLENLERİN AİLESİNDE KONUŞULAN DİL/LEHÇELERE GÖRE DAĞILIMI

AİLESİNDE KONUŞULAN DİL
SAYI
YÜZDE

Türkçe
1396
86.01

Kürtçe
375
15.16

Zazaca
654
40.30

Arapça
83
5.11

Arnavutça
109
6.71

Diğer
26
1.60


Akdeniz Bölgesi’nde K.Maraş’ta; İç Anadolu Bölgesi’nde Sivas’ta; Doğu Anadolu Bölgesi’nde Erzincan, Tunceli, Erzurum, Elazığ, Malatya, Muş ve Bingöl’de; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Adıyaman ve G.Antep gibi yerleşim birimlerinde etnik açıdan Türkmen, Kürt ve Zaza kökenliler ayrı veya bazı köylerde birlikte karışık olarak yaşamaktadır. Yaklaşık olarak bu yöredeki Alevilerin % 61’i Zaza; % 23’ü Kürt ve % 16’sı Türkmen’dir.

Görüşülen kişilerin ailesinde konuşulan dil/lehçe olarak Türkçe’yi bilenlerin oranı % 85 iken, görüşülen kişilerde bu oranı % 100’dür. Yine görüşülenlerin ailesinde konuşulan dil/lehçe olarak %15.16’lık oranla Kürtçe ve % 40.30’luk oranla Zazaca yer alırken, görüşülen kişilerde bu oran Kürtçe’de % 15.16 ile aynı kalırken, Zazaca % 25.82’lik orana gerilemiştir. Konuşma dili/lehçesi dışında görüşülenlerin kendilerini etnik açıdan - bu etnik tanımlamadan çok emik tanımlama da diyebileceğiz bir yapıyı ifade eden - tanımlamalarında, %60.69’u kendisini Türkmen olarak (Türk/Türkmen % 50.77; Tahtacı % 2.34; Çepni % 2.65; Nalcı % 0.31; Sıraç % 1.17; Abdal % 3.45), %18.05’i Kürt (Zaza kökenlilerin % 2.89’u da kendini Kürt kökenli saymaktadır.), % 13.37’de kendisini Zaza olarak tanımlamaktadır. Son dönemlerde belirgin bir biçimde etnik açıdan farklı olan toplulukların/bireylerin, emik yaklaşımla kendilerini olduğundan farklı etnik bir kimlik içinde tanımladıkları -Zazaca konuşanların emik açıdan kendilerini, Türk veya Kürt kabul ettikleri- görülmektedir. Zazaların ya da Kürtlerin etnik kökenlerine ilişkin pek çok tez ileri sürülmesine karşın, etnik kökenler üzerine araştırma yapmak bu çalışmanın kapsamını aşan bir değerlendirmedir ve farklı bir çalışma alanına girmektedir. Bu konu “etnoloji”, “etnik sosyoloji”, “etnik antropoloji”, “etnomüzikoloji”, “halkbilimi”, “etnik dil bilimi” ve “tarih bilimi” alanlarında yapılacak nesnel araştırmalarla ortaya konulabilecek bir araştırma alanıdır.

TABLO- 14: GÖRÜŞÜLENLERİN KENDİLERİNİ İNANÇ AÇISINDAN TANIMLAMA BİÇİMİ

KENDİNİ İNANÇ AÇISINDAN TANIMLAMA BİÇİMİ
SAYI
YÜZDE

Alevi
923
56.87

Bektaşi
94
5.79

Alevi-Bektaşi
215
13.24

Kızılbaş
169
10.41

Şii
46
2.83

Şia
2
0.12

Caferi
121
7.46

Bedreddini
15
0.92

Başka
38
2.34

TOPLAM
1623
100.00


İnançlarını kendileri açısından nasıl tanımladıklarına gelince, gerek geleneksel açıdan, gerek başka inançtan olanlarca topluluk üyelerini tanımlamada kullanılan Kızılbaş kavramı bugün bile kullanılmaktadır. Eskisi kadar yaygın olmasa bile bu ad topluluk üyelerinin %10’u tarafından kendilerini adlandırma kullanılmaktadır. %56..87’si kendini yalnızca Alevi olarak tanımlarken %13.24’ü ise Hacı Bektaş Veli’ye olan bağlılıklarınında bir göstergesi olarak Alevi-Bektaşi adını kullanmayı tercih etmektedir. 19. Yüzyıl sonlarına doğru kullanıdığı belirtilen Alevi adını topluluk nezlinde yaklaşık %70 gibi bir oranda kabul gördüğü ortaya çıkmıştır. Caferi olarak kendini tanımlayanlarda %7.46 gibi bir oranla topluluk arasında yer almaktadır

TABLO- 15: GÖRÜŞÜLENLERİN KIZILBAŞLIĞI / ALEVİ-BEKTAŞİLİĞİ TANIMLAMA BİÇİMİ

KIZILBAŞLIĞI /

ALEVİ-BEKTAŞİLİĞİ TANIMLAMA
SAYI
YÜZDE

Dindir (Tek Başına İslamiyet'ten Ayrı Bir İnanç)
168
10.35

Mezheptir
705
43.43

Tarikattır
169
10.41

Kültürdür
262
16.14

Yaşam Tarzıdır
274
16.88

Başka
45
2.77

TOPLAM
1623
100.00


Alevi adı etrafında biçimlenen bu kimlik anlayışın içinde yer alan topluluk üyeleri, bu adın bir inançla ilgili olduğu yönünde %64.19 ile görüş bildirmişlerdir. Ancak bu yanıtı verenlerin %10.35’i İslamiyet’ten bağımsız bir inanç olduğunu belirtmişlerdir. Aleviliği, kendilerine göre son derece değişik biçimde tanımlamanın yalnız örgütlerde değil kitle içinde olduğu ortaya çıkmıştır. Kültür ya da yaşam biçimi olarak algılayanların toplamı %33.02 gibi yüksek orandadır.Bu durum kimlik tanımlamayla ilgili bazı zorlukların daha uzun süre devam edeceğinide göstermektedir. Unutulmamalıdır ki inancın (yani dinin) etrafında oluşan ve her topluluğun ya da toplumun bir kültürü ve yaşam tarzı olarak ortaya çıkan kültürel yapı ve yaşam biçimi araştırmacılarca göz ardı edilmektedir. Bu süreçte araştırmacıların bir bölümü tarafından Aleviliği açıklarken ileri sürülen yalnız kültür ve yaşam biçimi yaklaşımları söylemden öteye geçmeyen ve Aleviliği tanımlamayı da güçleştiren içi doldurulmamış kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

TABLO- 16: GÖRÜŞÜLENLERİN KIZILBAŞLIKLA / ALEVİ-BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ BİLGİ EDİNME YOLLARI

ALEVİLİKLE İLGİLİ BİLGİ EDİNME YOLLARI
SAYI
YÜZDE

Kendi Kendine Okuyup, Araştırarak
831
51.26

Aileden
218
13.43

Okullardan
53
3.26

Akrabalardan
5
0.31

Yetişkinlerden
8
0.39

Dedelerden/Rehberden
444
27.36

Babalardan
33
2.03

Din Adamlarından
30
1.85

TOPLAM
1623
100.00


Topluluk üyelerinin Alevilikle ilgili bilgi edinme yollarında çoğunluğun %51.26’sı nın kendi kendine okuyup araştırarak yanıtını verdiğini görmekteyiz. Ancak kendi kendine araştırarak bilgi edinme yollarıyla ilgili söylenenlerin pek sağlıklı olmadığını ortaya çıkmaktadır. Topluluk üyelerinin

TABLO- 17: GÖRÜŞÜLENLERİN KIZILBAŞLIKLA / ALEVİ-BEKTAŞİLİKLE

YA DA DİN İLE İLGİLİ KİTAP OKUMA SIKLIĞI

ALEVİLİKLE/DİNLE İLGİLİ KİTAP OKUMA SIKLIĞI
SAYI
YÜZDE

Düzenli Olarak Her Gün
121
7.46

Cuma Akşamları
97
5.98

Ara Sıra
356
21.93

Kutsal Sayılan Günlerde (Muharrem, Nevruz vb. gibi
589
36.29

Hiç Okumam
460
28.34

TOPLAM
1623
100.00


%28.34’ü hiç okumadığını, %36.29’u çok nadir olarak konuyla ilgili olarak kitap okuduğunu, %21.93’ü ara sıra okuduğunu belirtmiştir. Yani konuyla ilgili okuma alışkanlığının olmadığını ya da son derece zayıf olduğu görülen %86.56’lık bir kitle ortaya çıkmıştır. Yine konuyla ilgili, gerek program, gerek söyleşi ya da toplantı izleme veya takip etme düzeyinin hiç olmadığı veyahut son derece zayıf olduğu %75.29’luk bir kitlenin varlığı, bize konuyla ilgili bilgili kişi sayının son derece az olduğu gerçeğine götürmektedir.

TABLO- 18: GÖRÜŞÜLENLERİN ALEVİ-BEKTAŞİLİKLE YA DA DİN İLE İLGİLİ OKUDUĞU KİTAPLAR

OKUNAN KİTAPLAR
SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE

Buyruk
583
35.92
1040
64.08

Hüsniye
326
20.09
1297
12.79

Cenknameler
668
41.16
955
58.84

Kumru
323
19.90
1300
80.10

Menkıbeler
339
20.89
1284
79.11

Vilayetname
380
23.41
1243
76.59

Kur’an-ı Kerim
320
19.72
1303
80.28

Cönkler
45
2.77
1578
97.23

Diğer
127
7.83
1496
92.17


İnanan/dindar bir insanın, inancıyla ilgili bazı temel ilkeler hakkında bilgi sahibi olması beklenmektedir. Alevilikteki On İki İmamlar’ın, Ehl-i Beyt’in adlarını bilme gibi. Dini bilgi düzeylerini yeterli görüp görmemeleri, dini bilgilerin öğrenildiği kaynaklar, eserler önem taşımaktadır. Görüşülenlerin evlerinde ne tür dini kitapların bulunduğu gelince; gerek Alevilik gerek diğer dini yayınların topluluk üyelerinin yarıya yakınında hiç bulunmadığı biçiminde bir sonuçla karşılaşılmıştır. Kitap açısından son derece kısıtlı kaynakların varlığı da topluluk üyelerinin konu ile ilgili okuma düzeyene paralellik arz etmektedir. Okunması kolay olan Hz.Ali’nin Cenkleri, İmam Cafer Buyruğu, Şeyh Safi Buyruğu, Hacı Bektaş Veli Vilayetnamesi, Hüsniye, Kumru, Menakıbnameler, Kur’an-ı Kerim (Meal olarak), Cönkler ve İslam İlmihali gibi kitaplar topluluk üyelerinde bulunmaktadır.

TABLO- 19: GÖRÜŞÜLENLERİN KIZILBAŞLIKLA / ALEVİ-BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ PROGRAM, SÖYLEŞİ VE TOPLANTI İZLEME SIKLIĞI

İZLEME SIKLIĞI
SAYI
YÜZDE

Hiç Kaçırmam
401
24.71

Zaman zaman
323
19.90

Dinlemem
899
55.39

TOPLAM
1623
100.00


Alevilikle ilgili söyleşi, toplantı ve radyo ya da televizyon programlarını da izleme oranı oldukça düşüktür. Topluluk üyelerinin yoğun olarak izledikleri veya dinledikleri konuşmalardan daha ziyade deyiş, nefes ve gülbangların yer aldığı programlardır. Bunun dışında konuşma ve anlatım içerikli olan toplantı ve benzeri etkinliklere pek rabet etmemekteler.

TABLO- 20: GÖRÜŞÜLENLERİN ALEVİLİKLE İLGİLİ KENDİ BİLGİ DÜZEYLERİNİ TANIMLAMA BİÇİMİ

ALEVİLİKLE İLGİLİ KENDİ BİLGİ DÜZEYİNİ TANIMLAMA
SAYI
YÜZDE

Yüksek
443
27.30

Orta
283
17.44

Az
365
22.49

Bilgim Pek Yok
412
25.39

Bilmiyorum
117
7.20

Yanıtsız
3
0.18

TOPLAM
1623
100.00


Okuma oranlarının düşüklüğü, kendilerine yönelik toplantı vb. etkinliklere katımanın yanı sıra, Cem’e katılmanın da düşük olduğu topluluk üyelerinin kendi bilgi düzeylerini fazla abarttıkları görülmüştür.

TABLO- 21: GÖRÜŞÜLENLERİN BAĞLI OLDUKLARI ÖĞRETİCİ/ÖNDERLERE GÖRE DAĞILIMI

ÖĞRETİCİLER/ÖNDERLER
SAYI
YÜZDE

Ocakzade Dedelere
1154
71.10

Çelebilere
227
13.99

İcazetli Dedelere
62
3.82

Babalara
49
3.02

Hem Dede Hem Babalara
21
1.29

Başka
110
6.78

TOPLAM
1623
100.00


Sürdürülen erkan uygulaması ve bu topluluk üyelerinin bağlı oldukları dini şahsiyetler bakımından Alevilerden Erzincan, Malatya,Tunceli, Elazığ, Bingöl, Muş, Kars, Erzurum (Doğu Anadolu Bölgesi), İzmir, Manisa, Aydın, Afyon, Denizli, Kütahya, Muğla (Ege Bölgesi), K.Maraş, Mersin, Adana, Hatay, Isparta, Burdur, Antalya (Akdeniz Bölgesi), Adıyaman, G.Antep, Diyarbakır ve Ş.Urfa (Güney Anadolu Bölgesi) illerinde yaşayanları “Ocakzade Dedeler Kolu”na; Sivas, Yozgat, Kırşehir, Ankara, Kırıkkale (İç Anadolu Bölgesi), Tokat, Çorum, Amasya, Samsun, Ordu, Kastamonu (Karadeniz Bölgesi), Balıkesir, Bursa ve Bilecik (Marmara Bölgesi) illerinde yaşayanları “Çelebi (Dedegan) Kolu”na bağlıdır. Bu dağılım bize Anadolu Alevilerinin ağırlıklı olarak “Dedelere” bağlı olduğunu da göstermektedir. “Babagan Kolu”na bağlı olanlar Sivas,Yozgat, Kırşehir, Ankara , Kırıkkale (İç Anadolu Bölgesi), İzmir, Manisa, Aydın, Afyon, Denizli, Kütahya, Muğla (Ege Bölgesi), Mersin, Adana, Isparta, Burdur, Antalya (Akdeniz Bölgesi), Tokat, Çorum, Amasya, Kastamonu (Karadeniz Bölgesi), Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Balıkesir ve Bursa (Marmara Bölgesi) illerinde yaşamaktadır. Anadolu Alevi-Bektaşilerinin çok az bir bölümü “Babagan Kolu”na bağlıdır, belirlenen etki alanlarına ilişkin illerin bir çoğunda bağlı bulunan kişi sayısı, 3 ya da 9 gibi köy halkı veya bu köylerde yaşayan birkaç hane ile sınırlı olabilmektedir. Bu kolun en etkin olduğu yerleşim alanları Trakya (tamamına yakını) ve Ege’nin bir bölümüdür.

Kurumlaşmış bütün inançlarda olduğu gibi Alevilikte de bir insanın “Alevi” olarak kabul edilmesi için, inanması gereken bir takım ilkelerin yanında, yapması gereken ibadetler de yer almaktadır. Bu ilkeler inancın kuramsal ya da öğreti kısmını oluşturmaktadır. Var olan her inanç –Alevilik dahil- mensuplarından bu ilkeleri kabul etmelerini beklemektedir. Alevilikte “birlik düşüncesi” ve “eline,beline,diline sahip olmakta” ifadesini bulan bir ilkeler sistemi bulunmaktadır. Bu inanç sisteminin temelinde bulunan “birlik düşüncesi”nin odağında ise, “Tanrı’ ya inanç” başta olmak üzere “Cem’e katılma”, “Semah” , “Muharrem Orucu tutma”, ve “Muharrem Orucu sonunda kurban kesme”, “Hızır Orucu”, “Niyaz etme”, “Dedelerden/Babalardan el alma”, “Musahip tutma”, “İkrar verme” ve “Hakkullah/Çıralık verme” vb. gibi inanç ve uygulamalar yer almaktadır.

TABLO- 22: GÖRÜŞÜLENLERE GÖRE ALEVİLİKTE YER ALDIĞINA İNANILAN TEMEL İNANÇ UYGULAMALARI

TEMEL İNANÇ UYGULAMALARI
VAR
YOK
FİKRİM YOK

SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE

Musahip Tutmak
1161
71.53
152
9.37
310
19.10

İkrar Vermek
1057
65.13
169
10.41
397
24.46

Musahibiniz Var mı? İkrar Verdiniz mi?
503
31.00
1020
69.00
-
-

Dedelerden/Babalardan El Almak
1307
80.53
148
9.12
168
10.35

Niyaz Etmek
1413
87.07
91
5.60
119
7.33

Muharrem Orucu Tutmak
1445
89.03
31
1.91
147
9.06

Ondört Mahsum-u Pak Orucu Tutmak
310
19.10
409
25.20
904
55.70

Hızır Orucu Tutmak
1438
88.60
80
4.93
105
6.47

Hızır Kurbanı Kesmek
317
19.53
356
21.93
950
58.53

Muharrem Orucu’ndan Sonra Kurban Kesmek
1445
89.03
31
1.91
147
9.06

Abdal Musa Kurbanı Kesmek
205
12.63
521
32.10
897
55.27

Adak Kurbanı Kesmek
1308
80.59
89
5.48
226
13.93

Kurban Bayramı’nda Kurban Kesmek
526
32.41
650
40.05
447
27.54

Cem’e Katılmak
1503
92.60
78
4.81
42
2.59

Alevi-Bektaşi Büyüklerinin Türbelerini Ziyaret Etmek
1557
95.93
-
-
66
4.07

Hakkullah / Çıralık Vermek
1118
68.88
346
21.32
159
9.80

Semah Etmek
1494
92.05
78
4.81
51
3.14

Tanrı’ ya İnanmak
1569
96.67
27
1.66
67
4.13

Ahrete İnanmak
308
18.99
532
32.77
783
48.24

Kelimeyi Şahadet Getirmek
369
22.74
363
22.36
891
54.90

Bayramda Halka Namazı Kılmak
312
19.22
586
36.11
725
44.67

Namaz Kılmak
103
6.35
1213
74.74
307
18.91

Peygamberlere İnanmak
819
50.46
269
16.57
535
32.86

Ramazan Orucu Tutmak
218
13.43
1012
62.35
393
24.21

Hacca Gitmek
78
4.80
1320
81.33
225
13.86

Meleklere İnanmak
423
26.06
651
40.11
549
33.83

Zekat / Fitre Vermek
83
5.11
1424
87.74
116
7.15


İnanç normu, bütün dinlerde olduğu gibi Aleviliğin de temel normunu oluşturmaktadır. Ancak gerek yaratıcının bazı özellikleri (yaratıcıya yüklenen sıfatlar), gerekse dini inanış gereği kabul edilen ibadet ve uygulamalar her inanç açısından farklılıklar gösterebildiği gibi Alevilik açısından da farklılık gösterebilmektedir.

Her şeyden önce bu çalışmada hedeflenen, ülkemizde varlığını sürdüren Aleviliğin mahiyetini belirlemek değildir. Bu inanca mensup topluluk üyelerinin dini davranışlarını tespit etmek ve içinde yer aldığı yapıyla bağlantılı olarak yorumlamaktır.

Tanrıya inanç ilkesi (Tevhit İnancı), Alevi inancı mensuplarında çok yüksek bir oranda (%96.67.si) benimsemektedir. Tanrı inancını taşıyan bireyler, Tanrıya inanmakla birlikte topluluk üyeleri çözümleyemedikleri bazı konularında olduğunu da belirtmişlerdir. Olaya yalnızca inanma-inanmama açısından bakıldığında büyük çoğunluğun inandığını görmekteyiz. Ancak az da olsa Tanrıya inanmayanlar da bulunmaktadır. Bu inanç ile ilgili tutumda cinsiyet açısından büyük farklılıklar gözlenmezken; eğitim düzeyi ve sosyo-ekonomik düzey arttıkça inanma tutumunda bir azalma söz konusu olmaktadır. Buna karşın yaş ilerledikçe inanma oranında bir artıştan söz edilebilmektedir. Yine de şunu belirtmek gerekmektedir: Bu çalışma “Tanrı” kavramının Alevi inancına mensup toplulukta ki içeriğini çözümlemeye yönelik değildir. Bu yapı ayrı ve daha özel bir çalışmayı gerektirmektedir.

Özellikle tek tanrılı dinlerde Tanrının vahiyini insanlara ulaştıran anahtar roldeki “peygamberlere inanma” önemli bir temel ilke olarak benimsenmektedir. İslamiyet'le ilintili olan her öğreti gibi Alevilikte de, peygamberlere ve İslam dininin peygamberi olan Hz. Muhammed’e ve onun Tanrının elçisi olduğuna inanma yer almaktadır.

İslamiyet'in dayandığı temel kutsal metin Kur’an-ı Kerim’dir. Günümüze kadar hiç değişmeden geldiğine ve kutsal metinin bütünüyle gerçeği içerdiğine ve inanılan bu metnin, İslamiyet'in kültürel yapısını belirlemekte egemen olduğu bilinmektedir. Ancak Kur’an-ı Kerim’e inanmanın yanında, içeriğinde bulunan bazı bilgilerin doğruluğuna ilişkin birtakım kuşkular bu topluluk üyelerince taşınmaktadır. Hatta kutsal metnin içinde anlatılanların bütününün doğru olmadığına ilişkin görüşlerde belli ölçülerde kabul görmektedir. Böyle bir düşünce ile ilintili olan bir başka yaklaşımda Kur-an’ın (yani kutsal kitabın) evrensel ve her çağda geçerli olmadığına ilişkin şüphelerin varlığıdır.

Bu dünyanın sonunun olduğuna inanış topluluk üyelerinde kabul görürken, bundan sonra bir ahiret hayatının yaşanacağına ilişkin yaklaşımlar pek ilgi görmemektedir. Zaten ahret hayatının içeriği ile ilgili anlayışlar dinlere, mezheplere göre değişmektedir. Konuya yaklaşım açısından Alevilerin farklılık taşıyan yönleri, öldükten sonra cennet yada cehenneme gidileceği konusunda inançları bir hayli zayıf olduğu gözlemlenmektedir. Daha çok benimsenen ve kabul gören “Don değiştirme” (reekarnasyon) anlayışı, bu topluluk inancına “atalar kültü”nden gelmektedir. Yine Tanrının iyileri ödüllendirme ve kötüleri cezalandırma ögesi, var olan egemen olan Sünni İslam kültüründen farklılık göstermektedir. Ödüllendirmenin daha çok kendi ruhunun başka bir insanda yeniden ortaya çıkması ve cezalandırmada ise ruhun insan dışındaki diğer canlılarda ortaya çıkma biçiminde olduğuna ilişkin kanılar topluluk üyelerince taşınmaktadır.

Sünni inanç uygulamaları ile benzerlik taşıyan tutum ve davranışların kısmen -çok az olarak- kabul gördüğü topluluk üyelerinde, bütün açısından kendi içinde büyük oranda tutarlı bir yapıya sahip olduğu görülmektedir. Sünnilikten farklı bir yapının olduğu, topluluk üyelerince “Tanrıya inanma” oranı ile “peygambere inanma”, hatta “ahret inancı” arasında bir paralellik görülmemesi anlayışında bile kendini göstermektedir. Bu önemli farklılaşmanın temelinde, “anlamlandırma” bakımından Alevilik ile Sünnilik değerlendirmelerinin birbirinden ayrıldığı gerçeğinde yatmaktadır. Özellikle Alevi topluluklarının Kur’an’a dayalı “batini yorumu” benimsemeleri ve Kur’an dışı “atalar kültü”ne dayalı bir yöntemden hareket etmeleri bu farklılıkta etkili rol oynamaktadır.

Dini inancın yanında ahlaki davranışlarda büyük önem taşımaktadır. Bir inanç temeline dayanan dinin bir anlamda amacı da, insanlar arasında ahlaki davranışların yayılmasını sağlamaktır. Alevilikte bu ahlaki boyut “gözünle görmediğini gördüm deme, kulağınla duymadığını duydum deme, elinle koymadığını alma” biçiminde formüle edilmiştir. Böylece insanların birbirlerine karşı davranışlarının sağlıklı olmasına büyük önem verilmiş ve bu bağlamda bireyler “can” kavramı ile tanımlanmıştır. Canların birlikteliğini pekiştirici olarak ta “Musahiplik Kurumu” ve “İkrar Verme” uygulamaları ile topluluk bilinci ve de saygınlığının sağlanması hedeflenmiştir. Bu saygınlık ve ahlaki boyuta verilen önem sonucunda toplumsal kontrolü sağlayıcı bir yargı süreci de olan “Dar’a çekme” ve toplumsal koruyucu olarak da “Düşkünlük Kurumu” (topluluktan tecrit etme) uygulaması topluluk inancı olarak biçimlenmiştir.

TABLO- 23: GÖRÜŞÜLENLERİN ALEVİLİKTE YER ALDIĞINA İNANDIĞI TEMEL İNANÇ UYGULAMALARINI YERİNE GETİRME SIKLIĞI

TEMEL İNANCIN UYGULANMA SIKLIĞI
DEVAMLI
ARA SIRA
HİÇ

SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE

Muharrem Orucu Tutma
378
23.29
934
57.48
311
19.16

Ondört Mahsum-u Pak Orucu Tutma
158
9.74
152
9.37
1313
80.89

Ramazan Orucu Tutma
203
12.51
364
22.43
1056
65.06

Hızır Orucu Tutma
350
21.57
1168
71.97
105
6.46

Muharrem Orucu’ndan Sonra Kurban Kesme
214
13.19
867
53.42
542
33.39

Abdal Musa Kurbanı Kesme
73
4.50
132
8.13
1418
87.37

Hızır Kurbanı Kesme
147
9.06
198
12.20
1278
78.74

Adak Kurbanı Kesme
203
12.51
920
56.69
500
30.80

Kurban Bayramı’nda Kurban Kesme
94
5.79
590
36.35
939
57.86

Cem’e Katılma
425
26.29
876
53.97
322
19.84

Alevi-Bektaşi Büyüklerinin Türbelerini Ziyaret Etme
852
52.50
771
47.50
-
-

Hakkullah / Çıralık Verme
254
15.65
227
13.99
1142
70.36

Semah Dönme
470
28.96
893
55.02
260
16.02

Tanrı’ ya Dua Etme
589
36.29
940
57.92
94
5.79

Kelimeyi Şahadet Getirme
252
15.53
346
21.32
1025
63.15

Bayramda Halka Namazı Kılma
242
14.91
154
9.49
1227
75.60

Namaz Kılma
83
5.11
114
7.02
1426
87.86

Zekat / Fitre Verme
83
5.11
118
7.26
1424
87.73


Aleviliğe inanmanın yanında bir takım pratik uygulamalarında yerine getirilmesine dayanmaktadır. Özellikle tek tanrılı dinlerde inanmadan sonra önem verilen dindarlık boyutu ibadetlere katılmak ya da belirlenen ibadetleri yerine getirmektir. İbadetleri yerine getirme, zorunlu olan ibadetlere katılma, daha subjektif olan dua etme ve dini metinleri ibadet etme niyetine okuma olarak belirlenmiştir. Buradan hareketle, kişinin dindarlığının tespitinde cemlere katılma düzeyi önemlidir. Cemlere katılma dindarlığın boyutları içinde diğerlerine oranla daha kolay gözlenebilen bir fenomen olduğu için, dindarlığın tespitinde dini pratikleri yerine getirme üzerinde daha fazla durulmuştur. Alevilikte ibadet anlayışı içinde, inanmadan (imandan) sonra üzerinde önemle durulan ibadet türü “Cem’e katılma”dır. Cem’e katılma, yılın belli dönemlerinde yapılan, belli yaş sınırını aşmış, “musahip tutmuş” ve “ikrar vermiş” canların katıldığı bir ibadettir. Ancak birden fazla “Ayini Cem” vardır ve her “Cem Töreni” farklı nitelikler taşımakta ve farklı uygulamaları da içermektedir. Cemler: “Abdal Musa Birlik Cemi”, “Hızır Cemi”, “Aşure (Muharrem Matemi) Cemi”, “Sultan Nevruz Cemi” yılda kırk sekiz hafta yapılan cemler, “Kısa Cem” ve “Muhabbet Cemi” (eğitim cemleri) uygulamalar açısından benzer özellikler gösterirken, “Görgü Cemi”, “Musahiplik Cemi” ve “Düşkün Kaldırma Cemi” düzenleniş ve uygulamalar açısından farklılıklar taşımaktadır. Birden çok Cem çeşidinin içinde, “Muhabbet Cemi” Alevi kökenlilerin –düşkün sayılanlar ve diğer inançtan olanlar hariç- tümüne açıktır. Yani Alevilikte inanmadan sonra Cem’e katılma yer almaktadır. “Muhabbet Cemi'’nde yaş sınırı vb. ön şartlar aranmaz. Çünkü bu "Cem” çocukların ve gençlerin toplumsallaştırılmasına ve toplumsal birlikteliğin pekiştirilmesine yöneliktir. Alevilikte bütün cemlere katılma zorunluluğu bulunmamaktadır. Yani tüm cemler aynı önem derecesine sahip değildirler. Örneğin bu cemlerden; “Görgü Cemi”, “Musahiplik Cemi” ve “Düşkün Kaldırma Cemi”ne katılmak zorunlu ve son derece önemli iken, diğer cemlere katılmak ise daha çok isteğe bırakılmıştır. Ancak yine de birlik ve dayanışma açısından tüm cemlere katılma önemli bir unsur olarak topluluk yaşamında yer almaktadır.

Yine yapılan ibadetlerden birisi de Muharrem ayında tutulan oruçtur. Ancak bu ibadetin sonucunda sevap kazanma söz konusu değildir. Matem orucu hüviyetini taşıyan ve uygulanış biçimi ile de Ramazan ayında tutulan oruçtan farklılıklar arz eden bir yapısı bulunmaktadır.

Hakk’a duyulan özlemi içeren ve insanın bir anlamda psikolojik durumuna ve ihtiyaçlarına bağlı olarak duygularını dile olan dua, kişinin dini tecrübesiyle de yakından ilgilidir. Dini yaşamın en subjektif yönünü de dua oluşturmaktadır. Gündelik yaşamda olmasa bile, çok sıkıntılı anlarda yada cenaze, mevlit gibi özel durumlarda dua etmenin yaygınlaştığı gözlemlenmektedir. Duaya verilen önem, Tanrı’nın insanın duasına karşılık verip vermediğine inançla ilgilidir. Bu bağlamda duaya devam edip etmeme de, yapılan duanın kabul edilip edilmediğine inanmanın önemli bir etkiside bulunmaktadır.

TABLO- 24: GÖRÜŞÜLENLERİN ZİYARET ETTİĞİ VELİLER/EVLİYALAR VE ZİYARETLERİN SAYISI

ZİYARET EDİLEN VELİLER /EVLİYALAR VE KUTSAL MEKANLAR
HİÇ GİTMEYEN
1-2
3-4
5 VE DAHA FAZLA

SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE

HACI BEKTAŞ VELİ
950
58.53
446
27.48
125
7.70
102
6.28

ABDAL MUSA
1352
83.30
126
7.76
89
5.48
56
3.45

SULTAN SÜCAATTİN VELİ
1121
69.07
315
19.41
103
6.34
84
5.18

SEYYİD BATTAL GAZİ
1441
88.79
108
6.65
46
2.83
28
1.73

HIDIR ABDAL SULTAN
1406
86.63
184
11.34
21
1.29
12
0.74

PİR SULTAN
1503
92.61
91
5.61
17
1.05
12
0.74

VELİ BABA
1548
95.38
46
2.83
18
1.11
11
0.68

HAMZA BABA
1580
97.35
27
1.66
9
0.55
7
0.43

KARACAAHMET SULTAN
273
16.82
703
43.31
421
25.94
226
13.92

ŞAHKULU SUTAN
-
-
826
50.89
276
17.01
521
32.10

KERBELA
1583
97.35
27
1.66
3
0.18
8
0.49

HAC
1601
98.64
14
0.86
7
0.43
-
-


Çoğunlukla tek tanrılı dinlerde kutsal olarak tanınan yerlerin, o dinden olanlarca yılın belli aylarında ziyaret edilmesi biçiminde bir ibadet olarak “Hac” olayı gerçekleştirilmektedir. Sünni öğretiyi benimseyen topluluk üyelerince zilhicce ayında Mekke’de yapılan Kabe’yi ziyaret ve tavaf töreni, Alevilerde pek rağbet edilen bir uygulama olarak görülmemektedir. Ancak çok küçük bir bölümü uygulamayı inancın temel uygulaması olarak kabul etmektedir.

Dinsel bir buyruğu, bir adağı yerine getirmek için hayvan kesmeye kurban olayı denilmektedir. Yine Kurban Bayramı’nda kesilen uygulamadan farklılık arz eden Alevilikteki kurban olgusu, inanca yönelik olarak erkanlarda (yazılı kaynaklarda;Buyruk gibi) belirtilen durumlarda, Hakk’a kavuşmanın anısına, lokma edilip yenmek için tığlanan (kesilen) belli özelliklere vahip hayvan ifade etmektedir. Alevilikte kurbanın saygın bir yeri vardır. İnanç yolunda Hakikat’e ulaşmayı -gerçeğe kavuşmayı- başardıkları zamanın anısına bir kurban tığlamak zorunluluk sayılmaktadır.

TABLO-25: GÖRÜŞÜLENLERİN YAPTIKLARI HAYIR İŞLERİ

YAPILAN HAYIR

İŞLERİ
YILDA BİRDEN ÇOK
YILDA BİR
DAHA AZ
HİÇ

SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE

Gömbe / Fetir
102
6.28
896
55.20
496
30.56
129
6.28

Aşure
76
4.68
885
54.53
525
32.34
137
8.44

Kimsesiz ve Fakirlere Yardım
658
40.54
362
22.30
603
37.15
-
-

Hayır Derneklerine Yardım
154
9.49
695
42.82
369
22.74
405
24.95

Dergah ve Türbelere Yardım
709
43.68
348
21.45
566
34.87
-
-

Lokma Yapma/Dağıtma
1128
69.50
262
16.14
205
12.63
28
1.73

Nevruzda Süt Dağıtma
-
-
67
4.25
29
1.79
1527
94.09


Alevilerde, mal veya para olarak verilebilen dinsel ödentiler bulunmaktadır. Bir tür dinsel mali yükümlülük olarak görülebilecek bu ödentiler, “Dedelere”, “Babalara”, “Çelebilere” verilebildiği gibi, dergahların ve küçük tekkelerin hizmetlerinin karşılanması için verilebilmektedir. Kapalı bir toplumsal yapıya sahip Alevilerdeki cemaat yapılanmasının doğal bir sonucu olarak, dinsel hizmetleri gören dedelere, Alevi toplumu hizmetlerinin karşılığını bu biçimde ödemekte ve bu hizmetlerin devamı bu şekilde sağlamaktadır. Bu tür benzeri uygulamalara İslamiyet'i benimsemeden önce Türkler arasında da rastlanmaktaydı. Dedelere para veya mal olarak, verilebilen bu armağanlar en yaygın olarak hakkullah veya çıralık olarak adlandırılmaktadır.24

Bütünüyle ekonomik durumla ilgili ibadet olan “hakkullah verme”, dedelere geçimlerini sağlamak için yapılan yardımdır. Dedelerin görevi, cem yönetmek, yılın belli günlerinde kendilerine bağlı taliplerin bulunduğu yerleşim yerlerini dolaşarak topluluk ilişkilerini gözden geçirmektedir. Dede’ye bu hizmetleri karşılığında her talip daha önceden rehber yada saygın bir kişinin başkanlığında toplanan kururun kenddisine uygun görerek verdiği para ya da mala “hakkullah” denir. Bu bedel kimi kez köylüler ya da topluluk üyelerince –taliplerce – ortak olarak verilebilmektedir. Sünni inanış içinde yer alan zekat (Müslümanların mal ve paralarından , helalliği sağlamak için her yıl yoksullara vermekle hükümlü bulundukları kırkta birlik pay ) ve Fitre’den (Ramazan ayı içinde verilmesi dince buyurulan, miktarı belirli sadakadan) oldukça farklılık taşıyan “hakkullah” zaman zaman bu uygulamalarla kariştırılmaktadır.

İslamiyet içinde yer alan farklı düşünce gruplarının bir çoğunda büyü, sihir, falcılık gibi uygulamalarla uğraşma ve bunlara inanma yasaklanmıştır. Ancak bu gibi uygulamalar çok kesin biçimde bile yasaklandığı topluluklar içinde bile yayılma olanağı bulmuştur. Bir takım gizli tekniklerle doğaüstü güçlerle bağlantı kurarak insanlara etki edebileceği temeline dayanan bu tür batıl inanışlar, özünde gizil bir yön taşıdıklarından tarih boyunca insanların sürekli ilgisini çekmiştir/çekmektedir. Gizemli yönü bakımından dine benzeyen yapısından dolayı insanların pozitif yollarla çözemedikleri sorunlarının var olan çözümü olarak bu tür uygulamalara yöneldikleri bilinmektedir. Din dışı bu inanışların hangi işlevleri yerine getirdiğini ve araştırma alanımızda bu inanışların ne derece yaygın olduğu araştırılmıştır.

TABLO- 26: GÖRÜŞÜLENLERİN İNANDIKLARI/BAŞ VURDUKLARI UYGULAMALAR

BAŞ VURULAN UYGULAMALAR
İNANIYOR
İNANMIYOR
YANITSIZ

SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE

Baş Okutma
123
7.58
1397
86.08
103
6.35

Sihir – Büyü Yaptırma
47
2.90
1234
76.03
342
21.07

Fala Baktırma
651
40.11
267
16.45
705
43.44

Muska Yazma
409
25.20
757
46.64
457
28.16

Nazara İnanma
742
45.72
316
19.47
565
34.81

Kurşun Döktürme
794
48.92
536
33.03
293
18.15

Yatır Ziyaretlerinde Bulunma
1095
67.47
80
4.93
448
27.60

Adak İçin Bez Bağlama
503
30.99
526
32.41
594
36.60

Adak İçin Mum Yakma
816
50.28
489
30.13
318
19.59


Alevilerin ibadet dışındaki uygulamalarında halen “atalar kültü”nün hissedilir derecede topluluk üyelerinin yaşamlarında yer almaya devam ettiğini söyleyebiliriz. Özellikle veli veya eren kabul edilen evliya türbelerini ziyaret, mum yakma, kurşun döktürme ve fala baktırma ve de dolayısı ile nazara inanma topluluk üyelerin oldukça yer etmiştir.

TABLO- 27: GÖRÜŞÜLENLERİN EHL-İ BEYTİN ADLARINI SAYABİLME DURUMLARI

EHLİ BEYT’İN ADLARINI SAYABİLME
SAYI
YÜZDE

Tam Olarak Sırasıyla
186
11.46

Tam Olarak Karışık
240
14.79

Eksik Olarak
721
44.42

Yanlış ve Eksik Olarak
368
22.67

Hiç Bilmeyen
108
6.65

TOPLAM
1623
100.00


Dini birikim, daha çok duygu ile kavranılan gerçekliğin doğrudan denenmesini içerir. Dini birikim ve nesnel olmayan yaşantı, ihtiyaç, idrak, güven ya da korku, endişe biçimlerinde ortaya çıkabilmektedir. Dinsel alanda ihtiyaç, inanma veya yaşamın anlamını aramada, karşılaşan güçlüklerle başaçıkılmaya yardım eden ve tüm olumsuzluklara karşı insana güven duygusu veren Tanrı’ya ya da ilahi bir güce inanma şeklinde olabilmektedir. Dini birikim, kişisel dindarlığın bir belirtisi sayılabilmekte ve bu birikim dini duygu biçiminde kendini gösterebilmektedir.

TABLO- 28: GÖRÜŞÜLENLERİN ONİKİ İMAMLARIN ADLARINI SAYABİLME DURUMLARI

ON İKİ İMAMLARIN ADLARINI SAYABİLME
SAYI
YÜZDE

Tam Olarak Sırasıyla
132
8.13

Tam Olarak Karışık
89
5.48

Eksik Olarak
420
25.88

Yanlış ve Eksik Olarak
639
39.37

Hiç Bilmeyen
343
21.13

TOPLAM
1623
100.00


Görüşülenlerin %27.30’u Alevilikle ilgili bilgilerin yüksek %17.44’ü orta derece olduğunu beritmiş, yani %44.44’ü Alevilikle ilgili bilgilerinin yeterli olduğu kanısındadır. Ancak Ehl-i Beyt anlayışı ve On İki İmamların Alevilikte yeri ve önemini belirtilenlerin, %13.61’i On İki İmamların adlarını, %26.25’i Ehl-i Beyt’in adlarını (bazıları sırasını karıştırmakla birlikte) tam olarak sayabilmişlerdir. Her iki oranda nesnel bilgilerinin ölçümünde bile yeterli olmadıklarını göstermektedir.

Aleviliğin temel ilkelerinin yazılı olduğu buyruk kitaplarında, çeşitli araştırmalarda ve Aleviler arasında günümüze kadar sürmüş bulunan uygulamada yer alan şu nitelikler dedelerde aranmaktadır: Evlad-ı Resul (ocakzade) olmaları; Eğitici, terbiye edici (mürebbi) olmaları; Bilgili ve örnek insani özelliklere sahip (mürşid-i kâmil) olmaları; Buyruklarda yazılı esaslara ve yerleşmiş geleneksel Alevilik esaslarına uyuyor olmaları. Dedelerin belirtilen niteliklere sahip olduktan sonra, gerek bulundukları yerleşim alanlarında, gerekse belli zamanlarda kendilerine bağlı yerlerdeki taliplerini ziyaretleri sırasında işlevleri yerine getirirler. Dedelerin uzakta bulunan talipleri için kendilerine bağlı bir mürebbi (dikme dede) ya da “icazetli dede” atadıkları da görülmektedir. Dikme dede, kendisini atayan ocakzade dedeye bağımlıdır. Ocakzade dede taliplerin şikayeti üzerine onu görevden alabilmekte ve “dikme dede”ye, “ocakzade dede”ye verilen hakkullah da verilmemektedir. Her hasat zamanı bir miktar ürün vermek yeterli görülmektedir. Hakkullah, “ocakzade dede” geldiğinde ancak ona verilebilirdi. Bazı “dikme dedeler”in bir bölümünün zamanla, bağlı oldukları ocakları tanımadıkları ve bağımsız ocaklar oluşturdukları da görülmektedir.

TABLO-29: GÖRÜŞÜLENLERİN DEDELERE / BABALARA BAKIŞ AÇISI

DEDELERE / BABALARA BAKIŞ AÇISI
SAYI
YÜZDE

Dedeler/Babalar Topluma Faydalıdır
775
47.74

Dedeler/Babalar Topluma Faydasızdır
295
18.18

Dedelerin/Babaların Bazıları Topluma Faydalıdır
370
22.80

Dedeler/Babalar Faydalı Olabilirler
136
8.38

Fikrim Yok
47
2.90

TOPLAM
1623
100.00


Dini önder/öğretici görevini üstlenen “Dedelerin”ve “Babaların” topluluk nezlinde halen değerini koruduğunu söyleyebiliriz. Eski etkinlikleri kalmasada, görüşülen Alevilerin -yani iyi ile kötüyü, bilgili ile bilgisizi ayırmak kaydıyla- büyük bir bölümü %78.92’si inanç önderlerinin bir gereksinim olduğu konusunda hem fikirdiler. Ancak %18.18’i inanç önderlerine gereksinimleri olmadıklarını belitmesine ve %2.90’nı ise fikir belirtmediği halde; inanç önderleri, halen topluluk üyelerince belli ölçülerde açıkça kabul gördüğü sonucu ortaya çıkmaktadır.

TABLO-30: GÖRÜŞÜLENLERİN DEDELERDEN / BABALARDAN BİLGİ VERMESİNİ İSTEDİKLERİ ALANLAR

DEDELERİN / BABALARIN BİLGİ VERMESİ GEREKTİĞİNE İNANILAN ALANLAR
SAYI
YÜZDE
SAYI
YÜZDE

Aleviliğin Tarihini Açıklamalı
621
38.26
1002
61.73

Alevilikteki Yol ve Erkanı Öğretmeye Yönelmeli
1444
88.97
179
11.03

Cem Dışındaki İbadet ve Erkanları Öğretmeli
1040
64.08
583
35.92

Günlük Olaylar ve Bunların Dinsel Açıklamalarını Yapmalı
1171
72.15
452
27.85

Başka
70
4.31
1553
95.69


Dede/Baba gibi inançönderlerini faydasız olarak gören 295 kişiden 116’sı da öğretici olarak inanç önderlerinin neler anlatmaları gerektiğini konusunda görüş bildirmişlerdir. İnanç önderleri olarak “Dedeler” ve “Babalar”dan vermesini istedikleri bilgiler açısından öncelikli olarak; öğretici olarak taliplerine “Alevilik yol ve erkanının öğretilmesi” ön plana çıkmıştır. Daha sonra inanç önderlerinden “günlük olayları ve bunların dinsel açıklamalarının yapılması”, “Cem dışındaki ibadet ve erkanları öğretmeleri” ve “Aleviliğin tarihi anlatmaları” beklenmektedir.

Dedelerin başlıca işlevleri şu biçimde sınıflandırılabilir: Toplumsal ve dinsel bakımdan cemaate (topluluğa) önderlik etme, cemaati irşat (topluluğu aydınlatma) ve bilgilendirme; Dinsel ayinleri (cem törenleri) yönetme; Suçluları düşkün etme, dargınları barıştırma; Bayram, cenaze, evlenme, sünnet vb. törenlerdeki görevleri.

Alevi dedeleri ve dede soyundan olanlar toplumda büyük saygı görürler. Dede Alevi topluluklarında öğretici ve lideri konumundadır. Dedenin saygınlığı taşıdığı niteliklerinden ve toplumsal alanda sağladığı katkıdan kaynaklanmaktadır. Alevilerce dedenin soyu kutsal bir nitelik taşımakta ve dede, bu topluluk içinde en bilgili olarak kabul görmektedir. Çünkü dede Alevi inancının kurallarının yazılı olduğu “Buyruk” kitaplarına sahiptir ve kaynakları okuyabilmektedir. Tüm bu nitelikleri ile taliplerin her türlü problemlerine çözüm üretebildiği topluluk içinde kabul görmektedir. Alevilerde yaşamın her alanında dede nüfuzunu görmek olanaklıdır. Her konuda dedeye danışılmakta ve Dede belli aralıklarla yapılan cem törenlerinde taliplere öğütler vermekte, onları bilgilendirmektedir. Aleviler, geçmişte dedelerinin buyruklarına titizlikle uymakta ve uymayanlarına da çeşitli yaptırımlar uygularken, günümüzde bu yapı değişmiştir/değişmektedir. Aleviler, “Buyruk”larda yer alan “dinsel esasları”, “Oniki İmamlar”, “Kerbela” vb. konuları ve yarı tarihi, yarı menkıbevi ya da bütünü ile menkıbevi bilgileri Dededen öğrenmekte idi.

Dedelerin en önemli işlevlerinden biri de, cem törenlerini yönetmesi sırasında üstlendiği görevdir. Alevilerin ibadetlerinin temeli kabul edilen cem törenlerinde Dede, cem törenini yönetir. Cem töreni, dede tarafından görevlendirilmiş hizmet sahiplerince (Rehber, Gözcü, Çerağcı, Zakir, Süpürgeci, Sakkacı, Sofracı, Pervane, Peyik, İznikçi ve Kapıcı), dedenin yönetiminde, belli bir düzen içerisinde yerine getirilir. Dede bu görevini, cem yapılan yerin baş köşesinde bulunan post üzerinde oturarak yerine getirmektedir. Burada cem töreninin karmaşık işleyişinden çok, dedenin yönettiği bu cemin (görgü cemi) Aleviler arasındaki işlevleri önem taşımaktadır. Her musahip görülmesinde dede, cemaatten razılık alır ve “Bu canlardan razı mısınız?” diye sorar. Ayrıca Cem’de kurban hizmeti görülür ve semah ve dualar (gülbank) okunur. Cem’de işleyiş, dedenin yönetiminde ve diğer hizmet sahiplerinin hizmetleriyle büyük bir disiplin içerisinde yürütülür.25 “Görgü Cemi”nin yanı sıra, “Musahiplik Cemi”, “Abdal Musa Kurbanı”, “Sultan Nevruz Cemi”, gibi diğer toplanma zamanlarında da yönetici konumundadır, cemaate öğütler ve bilgiler verir. İyi insan (insanı kâmil) olabilmenin ancak, “eline, diline, beline bağlı olmak” ilkesine uyularak mümkün olabileceği öğütlenir. Toplumun suç saydığı fiillere, ağır yaptırımların uygulanacağı, Aleviliğin kötü davranışları yapanları dışladığı, Alevi ulularının da böyle kişilerden razı olmayacağı şeklinde soyut, somut nitelikli çeşitli telkinlerde bulunularak dede tarafından topluluk üyelerine bu bilgiler aktarılmaktadır.

Alevi dedelerinin önemli işlevlerinden biri de, dargınları barıştırmaktır. Bu işlev, çeşitli nedenlerle ortaya çıkan düşmanlıkların sona ermesini sağlayarak, toplumsal huzurun bozulmasını önlemektedir. Birbirleriyle konuşmayan, dargın olanlar dedenin huzurunda mutlaka barıştırılmakta ve barışmayanlar cezalandırılmaktadır. Yani bu kişiler toplum tarafından dışlanmakta, hatta sürgün bile edile bilinirdi. Dedelerin dargınları barıştırması işlevi, çeşitli araştırmacıların da dikkatini çekmiş, kapalı bir toplumsal yapıya sahip Aleviler arasında varolan suç oranındaki azlık ve toplumsal barış ortamında bunun da rolüne dikkat çekilmiştir.

Alevi dedelerinin bayram, ölüm, evlenme, sünnet gibi törenlerde de birtakım görevleri bulunmaktaydı. Cemaat için çok önemli olan böyle zamanlarda dede mutlaka bulunurdu. Bayram günlerinde, bayramlaşmalarda dede büyük saygı görür, dedenin veya bir başka kişinin evinde toplanılır, dede bu sohbetlerde o günün Alevi inancındaki önemi üzerine bilgiler verir, cemaatle söyleşirdi. Dede ölüm halinde yas yerine gider, akrabalarına başsağlığında bulunur dualar ederdi.

Alevi-Bektaşilerde ölüm haline, hakka yürümek denirdi. Bazı bölgelerde cenazeyi dede veya dede vekili yıkar cenaze namazını da dede kıldırırdı. Dedelerin bir görevi de evlenme zamanlarında görülür. Çoğu zaman nikahları dedeler kıyar, nikah dedenin duasıyla sona ererdi. Dede sünnet törenlerinde bulunur ve dualar ederdi. Örneğin geçmişte, nişan töreni eğlencesiz ve gürültüsüz olarak yapılırdı. Yani bu tören yalnızca “Emr’i Hak”ı yerine getirmek için, erkek ve kız tarafından gelenlerle bir heyet oluşturularak ve aralarında bulunan “Seyyid” ya da “Dede” tarafından, “Emr’i Hak” denilen sözü, yani orada bulunanları şahit göstererek kızın oğlana nişanlandığını ilan etme biçiminde gerçekleşmekteydi. Alevi geleneği olarak nişanda Dede “On İki İmam”ın isimleri anılarak bir dua okur, şerbet içilir, tören biterdi. Bu derece basit bir törenle sonuçlanan nişan, bütün kutsiyetini Dedenin okuduğu “Emr’i Hak”dan ve “On İki İmam”ın ismi geçen duadan almaktadır.

Dedelerin toplumsal işlevleri daha da arttırılabilir. Dedeler hastalıkların tedavisinde de rol sahibi oldular. Bu tedavi biçimi, dedelerin hastalara dua etmeleri ve bitkilerden yaptıkları ilaçları kullanmalarına dayanmakta idi. Dede kimi zaman hastaya ve ailesine, bir Alevi büyüğü için kurban kesmelerini veya hastayı, bir Alevi büyüğünün bulunduğu türbeye götürmelerini salık verebilirdi. Örneğin, Erzincan’ın Ocak köyündeki Hıdır Abdal Sultan Türbesi’ne hastaların tedavi için getirildikleri, daha sonra iyileşenler için kurban kesmek için, yeniden geldikleri bilinmektedir.26

Dedelerin bir diğer önemli işlevi de, onların sözlü halk geleneğinin nesilden nesile yüzyıllardır aktarıcısı olmalarıdır. Bugün varolan halk edebiyatımızda dedelerin yaşatıcı ve geliştirici rolleri yadsınamaz. Pir Sultan Abdal’ın, Kul Himmet’in, Şah Hatayi’nin coşkulu şiirlerini dillerinden düşürmeyen, cem törenlerinde sürekli bunları tekrarlayan dedeler, bu şiirleri halka da aşılayarak yüzyıllardır yaşamalarını sağlamışlardır.

Düşkünlük cezası ya dede, ya da dede vekili tarafından verilirdi. Suç dedeye söylenir, ceza istenirdi. Suç ne olursa olsun dede suçluyu dinler, sorar, sonra cezayı bildirirdi. Düşkünlük cezasının sonunda yeniden dedeye başvurulurdu. Dedenin de uygun görmesiyle, düşkünlüğü sona eren talip yeniden topluma kazanılmış olurdu. Aleviler Dedelerin, kendilerini düşkün etmesinden korkmakta ve düşkünlük kurumu toplumsal bir yaptırım olarak toplumsal işlevde görmektedir.

TABLO-31: GÖRÜŞÜLENLERİN DEDELERİ / BABALARI BİLGİ VE YAŞANTI BAKIMINDAN DEĞERLENDİRMELERİ

ALEVİ ÖĞRETİCİLERİNİ (DEDELERİ / BABALARI) DEĞERLENDİRME
SAYI
YÜZDE

Ahlak ve Bilgi Yönünden Yeterli ve Saygı Değer
339
20.89

Bilgi Olarak Yeterli, Fakat Yaşantı Olarak Eksikleri Var
102
6.28

Ahlaklı Saygı Değer; Fakat Bilgi Yönünden Yetersiz
672
41.40

Hem Bilgi Hem de Davranış Olarak Bir Çok Eksiklikleri Var
471
29.02

Başka
39
2.40

TOPLAM
1623
100.00


İnanç önderlerini faydalı olup olmadığı ya da hangi olaylarda bilgi vermeleri gerektiğinin dışında, bugün yaşayan değer olarak var olan inanç önderlerini –ki bunlar kendini tanıyabildikleri ile sınırlı Dedeleri/Babaları- bilgi ve yaşantı olarak değerlendirilmeleri istenmiştir. Bilgi bakımından yaklaşık %27’si yeterli bulurken, %70’i yetersiz bulmuştur. Ahlak yönünden ise yaklaşık %35’i davranış ve yaşantıları bakımından yeterli olmadıkları yönünde fikir belirtmişlerdir.

TABLO-32: GÖRÜŞÜLENLERİN YAŞANTILARINA DEDELERİN / BABALARIN ETKİLERİ

DEDELERİN / BABALARIN ETKİLERİ
SAYI
YÜZDE

Cem’e Katılmazken Cem’e Katılmaya Başladım
94
5.79

Kötü Alışkanlıklarımı Terk Ettim
55
3.39

İnanmazken, İnanmaya Başladım
269
16.57

Aleviliğe İlgim ve Sevgim Arttı
347
21.38

İnançlarımı Tümden Terk Ettim
214
13.19

Dedelerin/Babaların Hiç Etkisi Olmadı
495
30.50

Başka
149
9.18

TOPLAM
1623
100.00


İnanç önderlerinden etkilenme biçimlerini yaklaşık %47’si olumlu yönden olduğunu belirten Alevilerin, %13’ü olumsuz yönden etkilendiklerini ve ianançlarını bundan dolayı terk ettiklerini, %40’ı ise olumlu yada olumsuz etkilerinin bulunmadığı yönünde görüş bildirmişlerdir. Alevilik içinde inanç önderlerinin daha bilgili olmaları yönünde görüş bildiren kesmin yüksek olmasının bir nedeni de, öğreticilerin olumsuz yönde etki bırakmasında;gerek bilgisizliğin, gerek davranış kalıplarının yetersizliğidir. Yeterli aydınlatıcılıktan uzak olmaları, etki alanları azaltmış ve hatta 1960 yıllarından sonra sömürücü olarak bile tanımlanmıştır.

Her türlü eksiklik ve aksaklıklarına rağmen bu kültürü yaşatan, inancı dünden getiren inanç öderleri ve halk ozanlarıdır. Dolayısı ile Aleviler üzerinde ve Alevilik açısından son derece önemlidir.

TABLO-33: GÖRÜŞÜLENLERE GÖRE ÇOCUKLARININ ALEVİLİKLE / DİN İLE İLGİLİ BİLGİ ALMASI HAKKINDA DÜŞÜNDÜKLERİ

DÜŞÜNCELER
SAYI
YÜZDE

Eğitilmesine Gerek Yok
203
12.51

Fikrim Yok
127
7.83

Yalnız Aleviliği Öğrensin Yeter (Semah, Cem vb.)
883
54.40

Dini İnanışları ve Dinin Gerçek Anlamını Öğrensin
215
13.25

Kur’anı da Anlayacak Kadar Düzeyde Öğrensin
174
10.72

Başka
21
1.29

TOPLAM
1623
100.00


Eğitim alanında da kimlik sorunun çözümünü (kendilerinin yaşadığı açmazları yaşamamaları için), % 87.49’u çocuklarının eğitiminde görmektedir. Ancak öğretilecek bilgilerin içeriğinde tam bir fikir birliği bulunmamaktadır.

TABLO-34: GÖRÜŞÜLENLERİN VERİLECEK BU EĞİTİMİ VERMESİNİ İSTEDİKLERİ KURUM YA DA KİŞİLER

ÖĞRETECEK KİŞİ YA DA KURUMLAR
SAYI
YÜZDE

Aileden
147
9.06

Devletin Resmi Okulların
27
1.66

Dergahlardan
253
15.59

Dedelerden
951
58.60

Babalardan
67
4.13

Özel Kurslardan
3
0.18

İmam Hatip Liselerinden
74
4.56

Kur’an Kurslarından
16
0.99

Fark Etmez
5
0.30

Dini Bilgi Verilmesini İstemiyorum
80
4.93

Diğer
-
-

TOPLAM
1623
100.00


Dini tutum ve kanaatlerin toplumsal uzantıları ya da toplumsal davranışları etkileme boyutu, inancın seküler toplumsal alandaki sonuçlarına ve dindar bir insanın, inancının etkisiyle nasıl davranıldığına yönelir. Dinin koyduğu ve benimsettiği ahlaki standartlara uygun davranışlarda bulunma, esasen dinin dünyevi etkileri ile ilgili boyutunu ifade eder. Burada dini temel ilkelerin din dışı alanda ne derece dinin etkisiyle insanın hangi toplumsal tutumlara sahip olduğu önem taşımaktadır. Yani eğitim, siyaset, gibi toplumsal alanlarda dindar insanın nasıl davrandığı ya da bu gibi alanlarda dindar insanın dinin inancının ne oranda etkin rol oynadığı veya oynamadığı bu boyut içinde yer almaktadır. Bu boyutla ilgili yapılacak çalışamalar son derece önem taşımaktadır.



DİP NOTLAR VE AÇIKLAMALAR

1 Akgür,Zeynep Gökçe; TÜRKİYE’DE KIRSAL KESİMDEN KENTE GÖÇ VE BÖLGELER ARASI DENGESİZLİK (1970-1993), Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara, 1997, s.101

2 a.g.e. , s. 54

3 a.g.e., s.100

4 a.g.e., s. 54-55

5 Kuşak: Yaklaşık olarak 25-30 yıllık yaş kümelerini oluşturan bireyler öbeğidir. Yatay kuşak: Ailenin kardeşler çizgisinde oluşturduğu bireyler öbeğidir. Dikey kuşak: Ailenin baba, oğul ve torunlar çizgisinde oluşturduğu bireyler öbeğidir.

6 AKTAŞ, Ali : “Toplumbilimsel Açıdan Alevilik-Bektaşilik ve Günümüz Alevilik-Bektaşiliğinin Sorunları”, DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE GÜNCEL SOSYOLOJİK GELİŞMELER (1. ULUSAL SOSYOLOJİ KONGRESİ 3-4-5 KASIM 1993 İZMİR), Ankara, Sosyoloji Derneği Yayınları: III, 1994, ss.719-724.

7 AKTAŞ, Ali,: “Türkiye’deki Kızılbaşlık (Alevilik-Bektaşilik) Öğretisinde Hz. Ali’nin Yeri”, KÖPRÜ DERGİSİ, No: 62, Bahar 1998, s. 88-91

8 AKTAŞ, Ali: “Dünya’daki ve Türkiye’deki Aleviliğin Toplumbilimsel Açıdan Çözümlenmesi”, ALİSİZ ALEVİLİK OLUR MU?, Ali AKTAŞ, Nasuh BARIN, Hüseyin BAL, İlhan Cem ERSEVEN, Sadık GÖKSU, Burhan KOCADAĞ, Murat KÜÇÜK, İsmail ONARLI, Baki ÖZ, Cemal ŞENER, Ali YAMAN, Rıza ZELYUT, İstanbul, Ant Yayınları, 1998., s.106-113

9 Bu konu üzerinde en geniş araştırma Ali YAMAN tarafından yapılmıştır. Halen İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora programına devam etmektedir. Bkz: YAMAN, Ali : ALEVİLİKDE DEDELİK KURUMU VE İŞLEVLERİ, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Siyasi Tarih Bölümü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1996 : YAMAN, Ali : KIZILBAŞ ALEVİ DEDELERİ, İstanbul, Şahkulu Sultan Külliyesi Vakfı Yayınları, 1998 : YAMAN, Ali : ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK BİBLİYOGRAFYASI, Mannheim, Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü (ABKE) Yayınları, 1998

10 AKTAŞ, Ali : ALEVİLİK - BEKTAŞİLİK’TE ÖLÜM - CENAZE VE YAS RİTÜELLERİ, İstanbul, 1997, s. 23

11 Bilimsel yöntem kavramının, "bilimsel düşünme yöntemi", "bilim yöntemi" diye adlandırıldığı görülmektedir. Geniş bilgi için şu kaynaklara bakınız: Karasar, Niyazi, BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMİ, Hacettepe Taş Kitapçılık, Ankara, 1984, s. 12-13: Beşikçi, İsmail, BİLİM YÖNTEMİ, Yurt Yayınları, Ankara, 1991, s. 13-17: Armağan İbrahim, BİLİMSEL YÖNTEM, Dokuz Eylül Ün., G.S.F. Yayınları, İzmir, 1983, s. 46-79

12 Armağan, İbrahim, a.g.e., s. 46

13 Karasar, Niyazi, a.g.e., s. 12

14 Beşikçi, İsmail, a.g.e., s. 17

15 AKTAŞ, Ali : KIRSAL KESİM AİLESİNİN YAPI VE İŞLEVLERİ: HIDIRBABA (SÜNNİ) VE KARAÇAVUŞ (ALEVİ) KÖYLERİ ÜZERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR ARAŞTIRMA, Elazığ, F.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 1992, s. 48

16 Yapılan arşiv araştırması, bu çalışmaya araştırmacı olarak da katılan değerli arkadaşım yazar Ali YAMAN tarafından “Alevilik- Bektaşilik Bibliyografyası” adı ile yayınlanmıştır. YAMAN, Ali : ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK BİBLİYOGRAFYASI, Mannheim, Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü (ABKE) Yayınları, 1998 Bu çalışmalardan bazıları vermekte yarar var. Bunlar: * AYDIN, Esengül : TUNCELİ ALEVİLİĞİ, F.Ü. Tarih B., Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1992. * BERGE, Metin : CUMHURİYET DÖNEMİNDE BEKTAŞİLİK, H.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1990. * BİLGE, Süheyla Kurtulmuş : OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA BEKTAŞİ TEKKELERİ, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Bl. Basılmamış Mezuniyet Tezi, 1975. * COŞKUN, Zeki : ALEVİLER, SÜNNİLER VE ÖTEKİ SİVAS, İstanbul, İletişim Yayınları, 1995. * DEMİRBÜKER, İlknur : HACI BEKTAŞI VELİ KÜLLİYESİ, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü, Yayınlanmamış Lisans Tezi, İstanbul, 1966. * DOĞAN, Harun : ANADOLU ALEVİLERİ VE TAHTACILAR, F.Ü. Tarih Bl., Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1992. * ELVAN ÇELEBİ : MENAKIBU’L-KUDSİYYE Fİ MENASIBİ’L - ÜNSİYYE, (BABA İLYAS-I HORASANİ VE SÜLALESİNİN MENKABEVİ TARİHİ), Haz.: İsmail E.ERÜNSAL, A.Yaşar OCAK, İstanbul, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1984. * ERTUNA, Adnan : 16 NCI ASIR ANADOLU’DA RAFIZİLİK TEZAHURATI, İstanbul, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1937. * GÖNEN, Figen : OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN KURULUŞ DÖNEMİNDE MERKEZİ İKTİDAR-SUFİ ÇEVRE İLİŞKİLERİ (1300-1450) , H.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ,Ankara, 1993. * GÜL, Muammer : İSLAM ALEMİNDE MEHDİLİK DÜŞÜNCESİNİN DOĞUŞU, F.Ü. Tarih Bl., , Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1992. * GÜRBEY, Hüsnü : TÜRK HALK ŞİİRİNDE SİYASAL MOTİFLER, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi , 1982. * HASLUCK, F.W. : ANADOLU VE BALKANLAR’DA BEKTAŞİLİK, Haz: Yücel Demirel, İstanbul, Ant Yayınları, 1995. * KAYGUSUZ, İsmail : BİR DOĞU ANADOLU KÖYÜNÜN KÜLTÜREL GEÇMİŞİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA, ONAR DEDE MEZARLIĞI VE ADI BİLİNMEYEN BİR TÜRK KOLONİZATÖRÜ ŞEYH HASAN ONER, İstanbul, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 1983. * KILIÇ, Rüya : HİLAFET MÜCADELELERİNİN İSLAM TARİHİNDE VE OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA TOPLUMSAL YAPIDAKİ İZDÜŞÜMÜ: SEYYİD VE ŞERİFLER, Ankara, H.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1994. * KÖPRÜLÜ, Orhan F. : TARİHİ KAYNAKLAR OLARAK XIV.VE XV. ASIRLARDA ANADOLU’DA BAZI TÜRKÇE MENAKIBNAMELER, İ.Ü., Basılmamış Doktora Tezi, 1951. * MERİÇ, Rıfkı Melul : HURUFİLİK, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Basılmamış Mezuniyet Tezi, Ankara, 1935. * MİRCAFERİ, Hüseyin : ŞİİLİK VE SAFEVİ ŞİİLİĞİ, İstanbul, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Matbaası, 1972. * NECİOĞLU, G.: BİLALUŞAĞI KÖYÜ MİMARİSİNİN TARİHSEL SÜREKLİLİĞİ , İTÜ Mimarlık Fakültesi, Yüksek Lisans Tezi, 1987. * OCAK, Ahmet Yaşar : XIII. YÜZYILDA ANADOLU’DA BABA RESUL (BABAİLER) İSYANI VE ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASI TARİHİNDEKİ YERİ, İstanbul, Dergah Yayınları, 1980. (Genişletilmiş 2. baskısı : Babailer İsyanı, Aleviliğin Tarihsel Altyapısı Yahut Anadolu’da İslam Türk Heterodoksisinin Teşekkülü, İstanbul, Dergah Yayınları, 1996) * OCAK, Ahmet Yaşar : BEKTAŞİ MENÂKIB-NÂMELERİNDE İSLAM ÖNCESİ İNANÇ MOTİFLERİ, İstanbul, Enderun Kitabevi, 1983. * OCAK, Ahmet Yaşar : İSLAM-TÜRK İNANÇLARINDA HIZIR YAHUT HIZIR-İLYAS KÜLTÜRÜ, Gen.2.b., Ankara, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Yayınları, 1990. * OCAK, Ahmet Yaşar : MENAKIBNAMELER, Ankara, TTK Yayınları, 1992. * OCAK, Ahmet Yaşar : OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA MARJİNAL SUFİLİK: KALENDERİLER (XIV-XVII YÜZYILLAR) Ankara, TTK Yayınları, 1992. * OCAK, Ahmet Yaşar : OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA XVII. ASIRDA ANADOLUDA ZAVİYELER, İstanbul, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Yayınlanmamış Mezuniyet Tezi, 1971. * OCAK, Ahmet Yaşar : TÜRK FOLKLORUNDA KESİK BAŞ, Ankara, TKAE Yayınları, 1989. * OCAK, Ahmet Yaşar : OSMANLI TOPLUMUNDA ZINDIKLAR VE MÜLHİDLER (15-17. Yüzyıllar), İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1998. * ÖZSOY, Hasan : 1826 SENESİNDE BEKTAŞİ TARİKATININ II. MAHMUD TARAFINDAN KALDIRILMASI, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Bl. Mezuniyet Tezi, İstanbul, 1975. * SAVAŞ, Saim : BİR TEKKENİN DİNİ VE SOSYAL TARİHİ, SİVAS ALİ BABA ZAVİYESİ, İstanbul, Dergah Yayınları, 1992. * SERDAR, Ümit : XV-XVI. YÜZYILLARDA ANADOLU’DA BEKTAŞİLİK VE HURUFİLİK, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Mezuniyet Tezi, 1966. * SUNAR, Altan : EVLİYA MENKIBELERİ , İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bölümü Mezuniyet Tezi, İstanbul, 1938-39. * SÜMER, Faruk : SAFEVİ DEVLETİ’NİN KURULUŞU VE GELİŞMESİNDE ANADOLU TÜRKLERİ’NİN ROLÜ, Ankara, Selçuklu Tarih ve Medeniyet Enstitüsü Yayınları, 1976. * ŞEN, Gültekin : TARİH İÇİNDE HACIBEKTAŞ, F.Ü. Tarih Bl., Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1989. * TANKUT, Hasan Reşit : ALEVİLİĞİN MENŞEİ, İçel, 1938. * TANKUT, Hasan Reşit : NUSAYRİLER VE NUSAYRİLİK, Ankara, Ulus Basımevi, 1938. * TOKCAN, Celal : HACI BEKTAŞ VELİ VE BEKTAŞİLİK, F.Ü. Tarih Bl., Yayımlanmamış Lisans Tezi, 1989. * UYSALLAR, Ferhunde : BEKTAŞİLİK, İ.Ü.Edebiyat Fakültesi Basılmamış Lisans Tezi, İstanbul, 1946. * YAVUZ, Edip : TARİH BOYUNCA TÜRK KAVİMLERİ, Ankara, Kurtuluş Matbaası, 1968.

17 * DUVARGER, Maurıce: METODOLOJİ AÇISINDAN SOSYAL BİLİMLERE GİRİŞ, Çev: Ünsal OSKAY, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1980 * KEMERCİOĞLU, Eyüp - KIZILÇELİK, Sezgin – GÜNDÜZ, Mustafa: ARAŞTIRMA VE YAZIM TEKNİKLERİ, Saray Medikal Yayıncılık, İzmir, 1997 * ARMAĞAN, İbrahim: YÖNTEMBİLİM – I : BİLİMSEL YÖNTEM, D.E.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Yayını, İzmir, 1983 * ARMAĞAN, İbrahim: YÖNTEMBİLİM – II : BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ, D.E.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Yayını, İzmir, 1983 * KARASAR, Niyazi: BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMİ, Hacettepe Taş Kitapçılık, Ankara, 1984 * BEŞİKÇİ, İsmail: BİLİM YÖNTEMİ, Yurt Yayınları, Ankara, 1991 * KELEŞ, Ruşen (Derleyen): TOPLUM BİLİMLERİNDE ARAŞTIRMA VE YÖNTEM, TODAİ Yayını, Ankara, 1976 * DAY, Robert A.: BİLİMSEL BİR MAKALE NASIL YAZILIR VE YAYIMLANIR, Çev: Gülay A. ALTAY, TÜBİTAK Yayını, 1997 *ARIKAN, Rauf: ARAŞTIRMA TEKNİKLERİ VE RAPOR YAZMA, TUTİBAY Yayını, Ankara, 1995 * GOODE, Wıllıam J. – HATT, Paul K.: SOSYAL BİLİMLERDE ARAŞTIRMA METODLARI, Çev: Ruşen KELEŞ, TODAİ Yayını, Ankara, 1973 * ZEISEL, Hans,:SOSYAL ARAŞTIRMALARDA SAYISAL ANLATIM, Çev: Onur KUMBARACIBAŞI, G.Ü.İİBF. Yayını, Ankara, 1982 * KAPTAN, Saim: BİLİMSEL ARAŞTIRMA TEKNİKLERİ: TEZ HAZIRLAMA YOLLARI, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1973 * KAPTAN, Saim: BİLİMSEL ARAŞTIRMA TEKNİKLERİ VE İSTATİSTİK YÖNTEMLERİ, Bilim Yayınları, Ankara, tarihsiz * SEYİDOĞLU, Halil: BİLİMSEL ARAŞTIRMA VE YAZMA EL KİTABI (Toplumsal Bilimler Alanında Tez, Seminer, Makale ve Rapor Hazırlama Kılavuzu), Olgaç Matbaası, Ankara, 1979 * TÜTENGİL, Cavit Orhan: SOSYAL İLİMLERDE ARAŞTIRMA VE METOD, İ.Ü.İ.F. Yayını, İstanbul, 1971 * SENCER, Muzaffer – IRMAK, Yakut: TOPLUMBİLİMLERİNDE YÖNTEM, Say Yayınları, İstanbul, 1984 * İÇLİ, Tülin: SOSYAL BİLİMLERDE İSTATİSTİK, H.Ü.F.F. Yayını, Ankara, 1987 * ATAUZ, Sevil (Derleyen): TÜRKİYE’DE SOSYAL BİLİM ARAŞTIRMALARININ GELİŞİMİ, Türk Sosyal Bilimler Derneği Yayını, Ankara, 1986 * TÜRKDOĞAN, Orhan: BİLİMSEL DEĞERLENDİRME VE ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ, M.EB. Yayını, İstanbul, 1989 * KARABAŞ, Seyfi – YEŞİLÇAY, Yaşar (Derleyen): TÜRKİYE’DE TOPLUMSAL BİLİM ARAŞTIRMALARINDA YAKLAŞIMLAR VE YÖNTEMLER, ODTÜ. Halkbilimi Topluluğu Yayını, Ankara, 1977 * SENCER, Muzaffer: YÖNTEMBİLİM TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ, TDK. Yayını, Ankara, 1981 * GOLDSTEIN, Kenneth S.: SAHADA FOLKLOR DERLEME METOTLARI, Çev: Ahmet E. UYSAL, Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayını, Ankara, 1983 * ALAÇAM, Erol (Derleyen) : BİLİMSEL ETKİNLİK VE YAYIM, TÜBİTAK Yayını, Ankara, 1995 * TÜRKİYE’DE SOSYAL ARAŞTIRMALARIN GELİŞİMİ, Hacettepe Üniversitesi Yayını, Ankara, 1971

18 * AKTAŞ, Ali : KIRSAL KESİM AİLESİNİN YAPI VE İŞLEVLERİ: HIDIRBABA (SÜNNİ) VE KARAÇAVUŞ (ALEVİ) KÖYLERİ ÜZERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR ARAŞTIRMA, Elazığ, F.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 1992. * AYAS, M. Rahmi : TÜRKİYE’DE İLK TARİKAT ZÜMRELEŞMELERİ ÜZERİNE DİN SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN BİR ARAŞTIRMA, (Doktora Tezi), Ankara, 1970. * Baha Said : İTTİHAT VE TERAKKİ’NİN ALEVİLİK BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMASI, Haz. Nejat BİRDOĞAN, İstanbul, Berfin Yayınları, 1994. * BAL, Hüseyin : ALEVİ-BEKTAŞİ KÖYLERİNDE TOPLUMSAL KURUMLAR, İstanbul, Ant Yay., 1997. * BAL, Hüseyin : SOSYOLOJİK AÇIDAN ALEVİ-SÜNNİ FARKLILAŞMASI VE BÜTÜNLEŞMESİ, İstanbul, Ant Yay., 1997. * BAL, Hüseyin : ALEVİ-BEKTAŞİ SOSYOLOJİSİ, İstanbul, Ant Yay., 1997. * BAYATLI, Osman : BERGAMA’DA KÖYLER Pınarköy, Narlıca, Tepeköy, Yalnızev, İkinci Kitap, C.H.P. Bergama Halkevi Yayınları, 1944. * BAYATLI, Osman : BERGAMA’DA ALEVİ GELİNİ VE İNANÇLARI, İzmir, Teknik Kitap ve Mecmua Basımevi, 1957. * BAYRAK, Mehmet : ALEVİLİK VE KÜRTLER (İNCELEME-ARAŞTIRMA-BELGELER), Ankara, Öz-Ge Yayınları, 1997. * CEYLAN, Hasan : ERZİNCAN’IN KALECİK KÖYÜ’NDE SOSYO-KÜLTÜREL, COĞRAFİ VE EKONOMİK YAPI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA, F.Ü. Sosyoloji Bl., Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1987. * DOĞAN, İsa : ANADOLU’DA ALEVİLİĞİN DOĞUŞU VE SAMSUN ALEVİLERİ, Samsun, 1990 * DURAN, Hamiye : HACI BEKTAŞ-I VELİ’NİN MAKALATINDA DİN VE TASAVVUF, G.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 1987. * ENGİN, İsmail : AKÇAENİŞ TAHTACILARINDA DİNİN VE DİNİ ÖRGÜTLENMENİN GÜNLÜK YAŞAMA ETKİSİ, Ankara, H.Ü. Yayınlanmamış Doktora Tezi, 1993. * ENGİN, İsmail : TAHTACILAR: TAHTACI KİMLİĞİNE VE DEMOGRAFİSİNE GİRİŞ, İstanbul, Ant Yayınları, 1998. * ERDENTUĞ, Nermin : SÜN KÖYÜ’NÜN ETNOLOJİK TETKİKİ, 2.Baskı, Ankara, A.Ü. Eğitim Fakültesi Yayınları, 1971. * ERÖZ, Mehmet : TÜRKİYE’DE ALEVİLİK BEKTAŞİLİK, İstanbul, 1977. * ERÖZ, Mehmet : YÖRÜKLER, İstanbul, TDAV Yayınları, 1991. * FIĞLALI, Ethem Ruhi : GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE HALK İNANÇLARI İTİBARİYLE ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK, Ankara, Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları, 1994. * FIĞLALI, Ethem Ruhi : TÜRKİYE’DE ALEVİLİK BEKTAŞİLİK, Ankara, Selçuk Yayınları, 1990. * GİYİK, Doğan : OVACIK YÖRESİNDE TOPLUMSAL YAPI VE İNANÇ SİSTEMİ, F.Ü. Sosyoloji Bl., Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1992. * Hilmi Ziya (ÜLKEN) : TÜRK MİSTİSİZMİNİ TETKİKE GİRİŞ, İstanbul, Akşam Basımevi, 1934 * KALAFAT, Yaşar : İSLAMİYET VE TÜRK HALK İNANÇLARI, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1996 * KALAFAT, Yaşar : DOĞU ANADOLU’DA ESKİ TÜRK İNANÇLARININ İZLERİ, Gen. 2.b., Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1995 *KAYA, Hüseyin : NİŞANKAYA KÖYÜ ÜZERİNE SOSYOLOJİK BİR ARAŞTIRMA, F.Ü. Sosyoloji Bl., Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1995. * KAYGUSUZ, İsmail : MUSAHİBLİK, İstanbul, Alev Yayınları, 1991. * KETİR, Songül : GELİNCİK KÖYÜ’NÜN SOSYO-KÜLTÜREL AÇIDAN İNCELENMESİ, F.Ü. Sosyoloji Bl., Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1989. * KOÇ, İlkin : EDREMİT İLÇESİ ALEVİ TÜRKMEN KÖYLERİNİN YAPISI VE SOSYAL YAŞANTISI, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Bitirme Tezi, 1997. * KUDAT, Ayşe : KİRVELİK, Ankara, 1974. * OKÇUOĞLU, Selahattin : OKÇULAR KÖYÜ’NÜN SOSYO-EKONOMİK, SOSYO-KÜLTÜREL YAPISI, F.Ü. Sosyoloji Bl., Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1988. * ÖZBAYRI, Kemal : TAHTACILAR VE YÖRÜKLER, Bibliotheque archeologue et historique de I’Institut Francais d’Archeologie d’Istanbul, XXIII, Paris, 1972. * ÖZTÜRK, Sezai : TUNCELİ’DE ALEVİLİK ÜZERİNE SOSYOLOJİK BİR DENEME, İ.Ü.Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bl., Yayınlanmamış Mezuniyet Tezi, 1972. * SEVGEN, Nazmi : ZAZALAR VE KIZILBAŞLAR, Yayınlanmamış Çalışma, 1946 * SOYYER, Yılmaz : SOSYOLOJİK AÇIDAN ALEVİ BEKTAŞİ GELENEĞİ, İstanbul, Seyran Kitap, 1996 * SUNAR, Cavit : MELAMİLİK VE BEKTAŞİLİK, Ankara, A.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1975. * TEMREN, Belkıs : BEKTAŞİLİĞİN EĞİTSEL VE KÜLTÜREL BOYUTU, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1994. * TUĞCU, Hüseyin : TÜRK AİLE YAPISINDA BEKTAŞİ GELENEKLERİNİN YERİ VE BİR BEKTAŞİ KÖYÜ , H.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 1992. * TÜRKDOĞAN, Orhan : ALEVİ BEKTAŞİ KİMLİĞİ SOSYO - ANTROPOLOJİK ARAŞTIRMA, İstanbul, Timaş Yayınları, 1995* ÜLKEN, Hilmi Ziya : İSLAM DÜŞÜNCESİ, TÜRK DÜŞÜNCESİ TARİHİ ARAŞTIRMALARINA GİRİŞ, 2.b., İstanbul, Ülken Yayınları, 1995. * ÜZÜM, İlyas : İNANÇ ESASLARI AÇISINDAN TÜRKİYE’DE CAFERİLİK İstanbul, M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, 1993. * ÜZÜM, İlyas : GÜNÜMÜZ ALEVİLİĞİ, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi Yayınları, İstanbul, 1997. * YALÇINKAYA, Ayhan: ALEVİLİKTE TOPLUMSAL KURUMLAR VE İKTİDAR, Ankara, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, 1996. * YAMAN, Ali : ALEVİLİKDE DEDELİK KURUMU VE İŞLEVLERİ, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Siyasi Tarih Bölümü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1996. * YAMAN, Ali : KIZILBAŞ ALEVİ DEDELERİ, İstanbul, Şahkulu Sultan Küllyesi Vakfı Yayınları, 1998. * YAVUZER, Hasan : HACI BEKTAŞ YÖRESİ BEKTAŞİ İNANÇLARININ DİN SOSYOLOJİSİ YÖNÜNDEN İNCELENMESİ, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 1993. * YAYAN, Abdurrahman : DİNİ GRUPLARIN VE HAREKETLERİN SOSYOLOJİSİ “YAHYALI ÖRNEĞİ”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 1992. * YEŞİLYURT, Tahsin : SOSYAL YAŞANTISIYLA ALEVİLİK, F.Ü. Sosyoloji Bl., Yayımlanmamış Lisans Tezi, 1992. * YETİŞEN, Rıza: TAHTACI AŞİRETLERİ (ADET, GELENEK VE GÖRENEKLERİ), İzmir, Memleket Gazetecilik ve Matbaacılık, 1986. * YILDIRIM, Müslüm : BAZI SOSYAL YAPI ÖZELLİKLERİYLE ÜÇTEPE KÖYÜ, F.Ü. Sosyoloji Bl., Yayımlanmamış Lisans Tezi, 1986. * YILMAZ, A. : TAHTACILAR GELENEKLER, Ankara, CHP Halkevi Neşriyatı, 1948.

19 * AKGÜN, Yasemin : ERZİNCAN ALEVİLERİ VE CEM TÖRENLERİ, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Bitirme Tezi, 1995. * ARSLAN, Mesut : BEKTAŞİ NEFESLERİ ÜZERİNE İNCELEMELER, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Türk Halk Oyunları Anasanat Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 1997. * ATAER, Ekrem : ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK ÇERÇEVESİNDE SEMAHLARIMIZ VE BUNA BAĞLI ADETLER, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Bitirme Tezi, ty. * AYGÜN, Belgün : ALEVİ - BEKTAŞİ TÖRENLERİ VE SEMAH, A.Ü. Tiyatro Bölümü, Yayınlanmamış Tez, 1982. * AYMAZ, Veysel : ALEVİ VE BEKTAŞİLERDE DİNİ TÖRENLER, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Bitirme Tezi, 1993. * BENLİ, Yusuf : DEYİŞ, SEMAH VE SAZ EZGİLERİNİN BAĞLAMA DÜZENİNDE İCRA ÖZELLİKLERİNE GÖRE NOTAYA ALINMASI, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Bitirme Tezi, 1995. * BOZKURT, Fuat : SEMAHLAR, İstanbul, Cem Yayınevi, 1992. * CANAN, Ayten : USÜL-ADAB VE ERKÂNIYLA ALEVİLİK, F.Ü. Tarih Bl., Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1991. * COŞKUN, Sevim : SİVAS SEMAH VE HALAYLARININ KARŞILAŞTIRILMASI, İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayınlanmamışYüksek Lisans Tezi, 1994. * ÇAYLAK, Nuran : TÜRK FOLKLORUNDA SAMAHIN YERİ, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Bitirme Tezi, 1987. * ELİK, Nazlı : ALEVİLİK VE HALK MÜZİĞİNE KATKILARI, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Bitirme Tezi, 1993. * ERSEVEN, İlhan Cem : ALEVİLERDE SEMAH, İstanbul, Ant Yayınları, 1990. * KALAYCI, Nuray : KAHRAMANMARAŞ VE ÇEVRESİNDE TÜRBELERLE İLGİLİ İNANÇ VE UYGULAMALAR, F.Ü. Sosyoloji Bl., Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1998 * KARATEPE, Alaattin : EDİRNE UZUNKÖPRÜ YENİKÖY KÖYÜNÜN BEKTAŞİ MÜZİĞİNİN İNCELENMESİ, İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 1993. * KILKIL, Ercan : İZMİR NARLIDERE SEMAHLARI, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Bitirme Tezi, 1992. * ÖZKAN, Cengiz : DİVRİĞİ SEMAHLARI, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Bitirme Tezi, 1991. * ÖZMEN, Tansel : ALEVİ-BEKTAŞİLERDE SEMAH OYUNLARI, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Bitirme Tezi, ty. * ÖZTORUN, Nalan : MALATYA’DA ALEVİLİK VE CEM TÖRENLERİ, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Bitirme Tezi ,1994. * PEKŞEN, Gani : ARGUVAN’DA CEM, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Bitirme Tezi, ty. * REÇBER, Ahmet : ANADOLU ALEVİLERİNDE CEM VE ONİKİ HİZMET, İstanbul Teknik Üniversitesi, Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Bitirme Çalışması, 1996. * SALCI, Vahit Lütfi : GİZLİ TÜRK DİNİ OYUNLARI, İstanbul, Numune Matbaası, 1941. * TAŞTAN, Gülderen : URFA-KISAS KÖYÜ SEMAHLARININ İNCELENMESİ, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Yayınlanmamış, Yüksek Lisans Tezi, 1992. * UMUL, Lale Akay : BEKTAŞİ ERKÂNINDA NEFESLER, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Sanatta Yeterlilik Tezi, 1994 * UZUN, Funda : ALEVİ CEMLERİNİN VE SEMAHLARININ TÜRK FOLKLORUNA KATKILARI, İTÜ Devlet Konservatuarı Türk Halk Oyunları Bl., Bitirme Tezi, 1998. * YILDIRIM, Dursun : TÜRK EDEBİYATINDA BEKTAŞİ TİPİNE BAĞLI FIKRALAR (İNCELEME-METİN), Doktora Tezi, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1977. * YILDIZ, Süleyman : TUNCELİ CEMLERİNDE SEMAHLARIN İNCELENMESİ, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Yüksek Lisans Tezi, 1992.

20 A.RIFKI : BEKTAŞİ SIRRI, 4 cilt, İstanbul, Asır Matbaası ve Kitabevi, 1325-1328 (1909-1912). * A.RIFKI : BEKTAŞİ SIRRININ MÜDAFASINA MUKABELE, Dersaadet, Asır Matbaası, 1327(1911). * ACZİ, Remzi : YENİ GÜLZAR-I HASENEYN VAK’A-İ KERBELA, İstanbul, Ergin Kitabevi, 1955. * AHMED CEMALEDDIN ÇELEBI : BEKTAŞİ SIRRI NAM RİSALEYE MÜDAFAA, Musahhihi: Rıza Lütfi, İstanbul, Manzumei Efkâr Matbaası, 1328 (1910). * AHMED SIRRI BABA : ER-RİSALETÜ’L-AHMEDİYYE Fİ TARİHİ’T TARİKATÜ’L-BEKTAŞİYYE Bİ-MISR’İL-MAHRUSE, Kahire, Matbuatu’ş Şark-ı Şarig Hayzan el-Mersule, 1937. * AHMET EFLAKI : ARİFLERİN MENKIBELERİ, Çev. Tahsin Yazıcı, 2. cilt, MEB Yayınları, Ankara, 1989. * AHMET REFIK : ANADOLU’DA TÜRK AŞİRETLERİ, İstanbul, 1930. * AHMET REFIK : ONALTINCI ASIRDA RAFIZİLİK VE BEKTAŞİLİK, İstanbul, Muallim Ahmet Halit Kitaphanesi, 1932. (1994’te sadeleştirilerek Mehmet Yaman tarafından yeniden yayınlandı.) * AHMET RIFAT : MİRATÜ’L MAKASİD Fİ DEF’İL-MEFASİD, İstanbul, İbrahim Efendi Matbaası, 1295 (1876). * AKBULUT, Rüknettin (Der.) : SEÇİLMİŞ EN GÜZEL VE EN YENİ BEKTAŞİ FIKRALARI, İstanbul, Çınar Matbaası, 1963. * AKIN, Gülsüm : TARİH VE KÜLTÜRÜYLE MİLLİ(MİLAN) AŞİRETİ, F.Ü. Tarih Bl., 1992. * AKSEL, Malik : ANADOLU’DA HALK RESİMLERİ, İstanbul, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1960. * AKSEL, Malik : TÜRKLERDE DİNİ RESİMLER, İstanbul, Elif Yayınları, 1967. * AKSOY, Bilal : TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİNDE TUNCELİ I , Ankara, Yorum Yayınları, 1985* ALI KEMALI : ERZİNCAN TARİHİ : TARİHİ, COĞRAFİ, İÇTİMAİ ETNOGRAFİ, İDARİ İHSAİ TETKİKAT TECRÜBESİ, İstanbul, Resimli Ay Matbaası, 1932 * ALI RIZA : HADİSEİ KERBELA, İstanbul, 1294/ 1877. * ALI ULVI BABA : BEKTAŞİ MAKALATI, İzmir, Marifet Matbaası, 1341 (1925). * ALI ZAKI : MEDHİYYE VE MERSİYE, İstanbul, 1301/1883. * AND, Metin : TÜRK KÖYLÜ DANSLARI, İstanbul, Sıralar Basımevi, 1964. * ARAZ, Nezihe : ANADOLU EVLİYALARI, 8.b., İstanbul, Atlas Kitabevi, 1988. * ARIT, Fikret (Haz.) : BEKTAŞİ FIKRALARI , İstanbul, Yalçın Ofset Yayınları, 1971 * ASLANOĞLU, İbrahim : ŞAH İSMAİL HATAYİ VE ANADOLU HATAYİLERİ, İstanbul, Der Yayınları, 1992 * ATALAY, Adil Ali : KERBELA VE MATEM, İstanbul, Can Yayınları, 1991. * ATALAY, Adil Ali (Der.) : VİRANİ DİVANI VE RİSALESİ (BUYRUĞU), İstanbul, Can Yayınları, 1998. * ATALAY, Besim : BEKTAŞİLİK VE EDEBİYATI, İstanbul, Matbaa-i Amire, 1340, * AYTEKİN, Sefer (Haz.) : HÜSNİYE, 2 b. Ankara, Emek Basım-Yayım Evi, 1957. * AYTEKİN, Sefer (Haz.) : VELAYETNAME-İ HACI BEKTAŞ VELİ - HACI BEKTAŞ VELİ’NİN HAYATI, Ankara, Emek Basım-Yayım Evi, ty. * AYTEKİN, Sefer : BUYRUK, Ankara, Emek Basım Yayım Evi, 1958. * AYTEKİN, Sefer : MAKALAT, Ankara, Emek Matbaası, 1954. * BABINGER, Franz. - Fuad KÖPRÜLÜ : ANADOLU’DA İSLAMİYET, Çev: Ragıp Hulusi, Haz. Mehmet Kanar, İstanbul, İnsan Yayınları, 1996. * BALCIOĞLU, Tahir Harimi : TÜRK TARİHİNDE MEZHEP CEREYANLARI, İstanbul, Kanaat Kitabevi, 1940. (Hilmi Ziya ÜLKEN’in Mukaddemesi ile.) * BANOĞLU, Niyazi Ahmet : BEKTAŞİ HİKAYELERİ, İstanbul, 1943. * BARDAKÇI, Cemal : ALEVİLİK, AHİLİK, BEKTAŞİLİK, 2.b., Ankara, Yeni Matbaa, 1950. * BARDAKÇI, Cemal : KIZILBAŞLIK, İstanbul, Işık Basımevi, 1945. * BAYATLI, Osman : ALEVİLİK’TE SAYILAR, İzmir, 1948. * BAYATLI, Osman : BERGAMA’DA ALEVİ GELİNİ VE İNANÇLARI, İzmir, Teknik Kitap ve Mecmua Basımevi, 1957. * BAYRAM, Mikail: FATMA BACI VE BACIYAN-I RUM, Konya, Damla Matbaacılık, 1994. * BAYRI, M. Halid : VİRANİ HAYATI VE ESERLERİ, İstanbul, İstanbul Maarif Kitaphanesi ve Matbaası, 1957. * BEKTAŞİ HİKAYELERİ, İstanbul, A. Sait Basımevi, 1943. * BEKTAŞİ NÜKTE VE FIKRALARI, Ankara, Emek Basım-Yayınevi, 1952. * BENEKAY, Yahya : YAŞAYAN ALEVİLİK, İstanbul, Varlık Yayınları, 1967. * BİRDOĞAN, Nejat : ALEVİ KAYNAKLARI-1, İstanbul, Kaynak Yayınları, 1996. * BİRDOĞAN, Nejat : ALEVİLERİN BÜYÜK HÜKÜMDARI ŞAH HATAİ, İstanbul, Can Yayınları, 1991. * BİRDOĞAN, Nejat : ANADOLU ALEVİLİĞİNDE YOL AYRIMI, İstanbul, Mozaik Yayınları, 1995. * BİRDOĞAN, Nejat : ANADOLU VE BALKANLARDA ALEVİ YERLEŞMESİ, OCAKLAR - DEDELER - SOYAĞAÇLARI, İstanbul, Alev Yayınları, 1992. * BİRDOĞAN, Nejat : ANADOLU’NUN GİZLİ KÜLTÜRÜ ALEVİLİK, Hamburg, Hamburg Alevi Kültür Merkezi Yayınları, 1990. * BİRGE, John Kingsley : BEKTAŞİLİK TARİHİ, Çev.Reha ÇAMUROĞLU, İstanbul, Ant Yayınları, 1991. * BOZBEYOĞLU, Hulusi : BEKTAŞİLİĞİN İSLAMİYETİN YAYILMASINDAKİ ETKİSİ, İstanbul, Özaydın Matbaası, 1972. * BOZKURT, Fuat (Haz.) : BUYRUK, İstanbul, Anadolu Matbaası, 1982 * BOZKURT, Fuat : SEMAHLAR, İstanbul, Cem Yayınevi, 1992. * BURCUOĞLU, Kemal - ÖZAY, Mahmut : KIRKLAR MECLİSİ EN GÜZEL BEKTAŞİ ŞİİRLERİ, İstanbul, Gayret Kitabevi, 1952. * CELASUN, Ali Haydar : ALEVİLİKTE CEM, İstanbul, Alev Yayınları, 1993. * COŞAN, Esat : MAKAKAT, HACI BEKTAŞ-I VELİ, Ankara, Seha Neşriyat, 1986. * COŞKUNEREN, Hüseyin Haki : TARİKATI ALİYEYİ BEKTAŞİYE EVRADI ŞERİFİ , ty * ÇALIŞLAR, Oral : HZ. ALİ - MUAVİYE ÇATIŞMASI, İSLAMIN DOĞUŞU VE İLK AYRILIKLAR, İstanbul, Pencere Yayınları, 1992. * ÇAMUROĞLU, Reha : GÜNÜMÜZ ALEVİLİĞİNİN SORUNLARI, İstanbul, Ant Yayınları, 1992. * ÇAPANOĞLU, Münir Süleyman : EN GÜZEL BEKTAŞİ FIKRALARI, İstanbul, 1943. * ÇAVDARLI, Rıza : BEKTAŞİ SIRRI ÇÖZÜLDÜ. HACI BEKTAŞİ VELİ’NİN HAYATI, FAALİYETİ, SİYASETİ, TÜRKÇÜLÜĞÜ, İstanbul, Aydınlık Matbaası, 1944. * ÇAY, Abdulhaluk : ANADOLU’DA TÜRK DAMGASI KOÇ-HEYKEL-MEZAR TAŞLARI VE TÜRKLER’DE KOÇ-KOYUN MESELESİ, Ankara, TKAE Yayınları, 1983. * ÇAY, Abdulhaluk : TÜRK ERGENEKON BAYRAMI NEVRUZ, Ankara, TKAE Yayınları, 1988. * ÇELEBI CEMALETTIN EFENDI : MÜDAFAA, Dersaadet, 1338. * ÇETİN, İsmail : TÜRK EDEBİYATINDA HAZRET-İ ALİ CENKNAMELERİ, Ankara, G.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, 1995. * DAĞLI, Muhtar Yahya : BEKTAŞİ TOMARI VE NEFESLERİ 1. Kitap, İstanbul, Yeni Şark Kitabevi, 1935. * DANIK, Ertuğrul : KOÇ VE AT ŞEKLİNDEKİ TUNCELİ MEZAR TAŞLARI, Ankara, TKAE Yayınları, 1989. * DEDEKURBAN, Ali Haydar : ZAZA HALK İNANÇLARI, Ankara, Zaza Kültürü Yayınları, 1993. * DEDEKURBAN, Ali Haydar : ZAZA HALK İNANÇLARINDA “KÜLT”LER, Ankara, Zaza Kültürü Yayınları, 1994. * DEDEKURBAN, Ali Haydar : ZAZALARDA ŞÖLENLER VE TÖRENLER, Ankara, Zaza Kültürü Yayınları, 1994. * DERVIŞ RUHULLAH : BEKTAŞİ NEFESLERİ, İstanbul, Orhaniye Matbaası, 1340 (1924). * DIERL, Anton Jozef : ANADOLU ALEVİLİĞİ, İstanbul, Ant Yayınları, 1991. * DİNÇER, Murtaza : ALEVİ-SÜNNİ AYRIMININ TARİHSEL NEDENLERİ, Ankara, Evren Matbaası, 1990* DURAN, Hamiye : HACI BEKTAŞ-I VELİ’NİN MAKALATINDA DİN VE TASAVVUF, G.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 1987. * DÜZDAĞ, M. Ertuğrul : ŞEYHÜLİSLAM EBUSSUUD EFENDİ FETVALARI IŞIĞINDA 16. ASIR TÜRK HAYATI, 2.b., İstanbul, Enderun Kitabevi, 1983. * Edhem : VAKAİ KERBELA, Vezirhanı, Dikran Karabetyan Matbaası, 1291. * Edip Harabi, EDİP HARABİ DİVANI, Haz. Sefer Aytekin, Ankara, ty. * ERBAY, Mustafa (Çev.) : ŞEYH SAFİ BUYRUĞU, Ankara, Ayyıldız Yayınları, 1994. * ERDOĞAN, Fahrettin : SEKİZ MİLYONLUK ALEVİ TÜRKLERİNE KIZIL KOMÜNİST DAMGASINI VURAN SEBİLÜRREŞATÇILARA CEVAP VE BEKTAŞİLİK, Ankara, Emek Basım, 1956. * ERGUN, Sadeddin Nüzhet : BEKTAŞİ ŞAİRLERİ VE NEFESLERİ, İstanbul, Maarif Kitabevi, 1944. * ERGUN, Sadeddin Nüzhet : ONDOKUZUNCU ASIRDAN BERİ BEKTAŞİ-KIZILBAŞ ALEVİ ŞAİRLERİ VE NEFESLERİ, İstanbul, İstanbul Maarif Kitaphanesi, 1956. * ERK, Hasan Basri : TARİH BOYUNCA ALEVİLİK, İstanbul, Varol Matbaası, 1954. * ERKSAN, Cemal : BEKTAŞİ FIKRALARI, İstanbul, İktisadi Yürüyüş Basımevi, 1947 * EYUBOĞLU, İsmet Zeki : BÜTÜN YÖNLERİYLE BEKTAŞİLİK (ALEVİLİK), İstanbul, Yelken Matbaası, 1980. * FENKLİGİL, Bahtiyar : BEKTAŞİ NEFES VE MERSİYELERİ, İstanbul, Üstün Eserler Neşriyatevi, 1943. * FIĞLALI, Ethem Ruhi : İMAMIYYE ŞIASI, İstanbul, 1984. * FIRAT, M.Şerif : DOĞU İLLERİ VE VARTO TARİHİ, 2.b., Ankara, MEB Yayınları, 1961* GÖLPINARLI, Abdülbaki : ONDÖRT MASUM HZ. PEYGAMBER (S.M.) HZ.FATIMA (A.M.) VE ONİKİ İMAM (A.M.), İstanbul, Der Yayınları, ty. * GÖLPINARLI, Abdülbaki : İMAM ALİ BUYRUĞU NAHC-AL BALÂGA, Ankara, Emek Basım-Yayınevi, ty. * GÖLPINARLI, Abdülbaki : TASAVVUFTAN DİLİMİZE GEÇEN DEYİMLER VE ATASÖZLERİ, İstanbul, İnkılap ve Aka Kitabevi, 1977. * GÖLPINARLI, Abdülbaki : YUNUS İLE AŞIKPAŞA VE YUNUS’UN BATINİLİĞİ, İstanbul, Kenan Basımevi, 1941. * GÖLPINARLI, Abdülbaki : MANAKIB-I HACI BEKTAŞ-I VELİ “VİLAYETNAME” , İstanbul, İnkılap Kitabevi, 1958. * GÖRGÜ, S. Zeki : YÜCE EVLİYA DÜZGÜN BABA, İstanbul, Azim Matbaası, 1969. * GÜLENSOY, Hatice : TUNCELİ’DE MUNZUR EFSANESİ, Ankara, A.Ü. Basımevi, 1986. * GÜLENSOY, Hatice : TUNCELİ’DE BUYUR BABA EFSANESİ, Ankara, MEB Yayınları, 1992. * GÜNDOĞDU, Hıdır : TARİH VE KÜLTÜRÜYLE KOÇ UŞAĞI AŞİRETİ, F.Ü. Tarih Bl., Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1992. * HARABİ, Edip : HARABİ; HAYATI VE DEYİŞLERİ, Ankara, Emek Basım-Yayınevi, 1959. * HASAN DEDE : HASAN DEDE ŞİİRLERİ, Haz. Ali Rıza Köseoğlu, Ankara, Doğuş Matbaası, 1960. * HEMEDANİ, Ahmet Sabiri : İSLAMDA İMAM CAFER SADIK MEZHEBİ VE İMAM CAFER BUYRUKLARI, Çev.: Yakup Kenan, İstanbul, 1974. * HÜSNİYE, , Haz. Ali Toprak, İstanbul, Ant Yay., 1997. * İBNÜLEMIN ALI HAYDAR İLMÎ : HAİLEİ KERBELA, Dersaadet, 1329/1911. * İBNÜRREŞAD, Ali Ferruh : KERBELA, Paris, 1305 Muharrem / 1887 Eylül. * İLHAN, Avni : MEHDİLİK, İzmir, Akyay Kaynak Yayınları, 1976. * İMAM CAFER BUYRUĞU, Ankara, Ayyıldız Kitabevi, 1959. * İPÇİ, Hasan : RAH-I NECAT, İstanbul, Çelikcilt Matbaası, 1965. * İSHAK EFENDI : KAŞİFÜ’L - ESRAR VE DAFİÜ’L- EŞRAR, İstanbul, 1290 (1873). * İSMAIL HAKKI : ÇEPNİLER BALIKESİR’DE, Balıkesir Halkevi Neşriyatı, Vilayet Matbaası, 1935. * İZZET MOLLA : MİHNETKEŞAN, Keşan civarındaki Bektaşi Tekkesi üzerine (taşbasma), İstanbul, 1269 * KANTUR, Haluk : BEKTAŞİLİK NİÇİN BATILDIR, İstanbul, Karınca Matbaacılık, 1961. * KARAHAN, Abdulkadir : ANADOLU TÜRK EDEBİYATINDA MAKTEL-İ HÜSEYİN’LER, İ.Ü.Edebiyat Fakültesi, Basılmamış Mezuniyet Tezi, 1939. * KARAMAN, İbrahim Kamil - DEHMEN, Abdülvahap : ALEVİLİKDE HACIBEKTAŞ VELİ VE İLKELERİ, 1.Kitap, İstanbul, Tipo Neşriyat ve Basımevi, 1966. * KARAŞEMİS, Ahmet Rindi : BEKTAŞİ’DEN ALLAH’A AÇIK MEKTUP, İstanbul, Stad Basımevi, 1947. * KAYA, Ali : ALEVİLİK VE HAKSIZ HÜCUMLAR, Ankara, Sanat Matbaası, 1965. * KAYA, Ali : TUNCELİ KÜLTÜRÜ, İstanbul, Aydınlar Matbaası, 1995. * KAYA, Haydar : BEKTAŞİ İLMİHALİ, Manisa, Evren Matbaası, 1989. * KAYA, Haydar : KURBAN-KEVSER VE EHL-İ BEYT, İstanbul, Anadolu Matbaası, 1989. * KAYA, Haydar : MUSAHİBLİK, İstanbul, Engin Yayınları, 1989. * KAYA, Haydar : ALEVİ-BEKTAŞİ ERKÂNI EVRADI VE EDEBİYATI, İstanbul, Engin Yayıncılık, 1993. * KAYA, Haydar : ALEVİLİK YARADILIŞ VE KADER, İstanbul, Engin Matbaacılık, 1994. * KAYA, Mehmet : KARA CEMŞİT BEY VE PALU’DAKİ AŞİRETLER, F.Ü. Tarih Bl., Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1987. * KAYGUSUZ, İsmail : ALEVİLİKTE DAR, İstanbul, Alev Yayınları, 1993. * KAYGUSUZ, İsmail : MUSAHİBLİK, İstanbul, Alev Yayınları, 1991. * KÂZIM BABA : KÂZIM BABA DİVANI, İstanbul, İstanbul Maarif Kitaphanesi ve Matbaası, 1959. * KAZIM PAŞA : RIYAZ-I ASFIYA-MAKALİD-İ AŞK, Edirne, Şems Matbaası, 1325. * KEMANCI, Bayram : ALEVİLİĞİN KİMLİĞİ, DAYANDIĞI ESASLAR, GELENEK VE GÖRENEKLERİ, İzmir, Karınca Matbaacılık, 1979. * KILINÇ, Nurullah : PİR-İ AZAM GAVS-İ EVHAM HACI BEKTAŞ VELİ HAZRETLERİNİN TARİKAT SİLSİLESİYLE VASİYETNAMELERİ, İstanbul, İsmail Akgün Matbaası, 1967 * KIZILGÖZ, Mehmet : ANADOLU ALEVİLİĞİNDE YARGI VE SORGU CEMİ, Ankara, Ayyıldız Yay., 1997. * KIZILGÖZ, Mehmet : GÜLBENG ALEVİLİKTE DUA, Ankara, Ayyıldız Yay., 1997. * KOCA, Turgut : BEKTAŞİ ALEVİ ŞAİRLERİ VE NEFESLERİ, (13.YÜZYILDAN, 20. YÜZYILA KADAR) İstanbul, İstanbul Maarif Kitaphanesi, 1990 * KOCADAĞ, Burhan : DOĞUDA AŞİRETLER, KÜRTLER, ALEVİLER, İstanbul, Ant Yayınları, 1992. * KOCADAĞ, Burhan : LOLAN OYMAĞI VE YAKIN ÇEVRE TARİHİ, İstanbul, Taş Matbaası, 1987. * KOÇ, Şinasi : ALLAH İNSANLARDAN NE İSTİYOR? , İstanbul, Güven Matbaası, 1989. * KOÇ, Şinasi : GERÇEK İSLÂM DİNİ, 1-2-3. Cildin Üçüncü baskısı, İstanbul, Güven Matbaası, 1989. * KOÇ, Şinasi : GERÇEK KUR’AN TARİHİNİ OKUMAK İSTER MİSİNİZ? Cilt :4, Ankara, Fon Matbaası, 1986. * KORKMAZ, Esat : DÖRT KAPI KIRK MAKAM, İstanbul, Şahkulu Sultan Külliyesi Yayınları, 1995. * KORKMAZ, Esat : ALEVİ SÜREĞİNDE BEKTAŞİ YOLUNDA ENEL HAK, İstanbul, Nefes Yayınları, 1995. * KORKMAZ , Esat : HAK-MUHAMMET-ALİ VE KIRKLAR CEMİ , İstanbul, Şahkulu Sultan Külliyesi Yayınları., 1997. * KOROK, Danış Remzi : YEZİT VE KERBELA FACİASI, İstanbul, Sıralar Matbaası, 1960. * KÖKSAL, M.A. : HZ. HÜSEYİN VE KERBELA FACİASI, Akademi Yayınları, ty * KUNTER, Halim Baki : KIRKBUDAK, HACI BEKTAŞ İNCELEMELERİNE GİRİŞ, Ankara, Emek Matbaası, 1951. * Küçük Filibelizade M. Asım : NALE-İ UŞŞAK, İstanbul, Mihran Matbaası, 1301/1883. * MANSUROĞLU, Ali Kudret (Haz.) : GERÇEKÇİ BEKTAŞİ “MANZUM BEKTAŞİ HİKÂYELERİ”, Ankara, Yargıçoğlu Matbaası, 1966. * MECİD, Musazâde : ŞİA MEZHEBİ İÇİNDE HULÛL VE TENASÜH, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 1973. * MEHMED SÜREYYA MÜNCI BABA : TARİKAT-İ ALİYE-İ BEKTAŞİYE, İstanbul, Kanaat Kitaphanesi, 1338(1914). * MEHMED SÜREYYA MÜNCI BABA : TARİKAT-I ALİYE-İ RİFAİYE, BEKTAŞİLİK VE BEKTAŞİLER, İstanbul, Kanaat Kitaphanesi, 1335 (1911). * MEHMED SÜREYYA (Münci Baba ) : BEKTAŞİLİK VE BEKTAŞİLER, İstanbul, Şems Matbaası, 1914/1330. [Yeni Baskı : TARİKAT-I ALİYYE-İ BEKTAŞİYE (YÜCE BEKTAŞİ TARİKATI), Sadeleştiren : Ahmet Gürtaş, Ankara, Diyanet Vakfı Yayınları, 1995.] * MEHMET ALİ HİLMİ DEDEBABA DİVANI, Haz. Bedri Noyan, İstanbul, Merdiven Köyü Şahkulu Sultan Küllüyesini Koruma, Onarma ve Yaşatma Derneği, ty. * MEHMET NAZIM, KERBELA, Dersaadet, Şems Matbaası, 1327/1911. * METİN, Aşık Ali : PENÇEİ EL ABA, İstanbul, Aydınlar Matbaacılık, 1992. * MİRCAFERİ, Hüseyin : ŞİİLİK VE SAFEVİ ŞİİLİĞİ, İstanbul, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Matbaası, 1972. * MUHARREM EFENDI : MERSİYE, İstanbul, Takvihane-i Amire, Muharrem 1290 / 1873. * NAŞIT HAKKI (ULUĞ) : DEREBEYİ VE DERSİM, Ankara, Hakimiyet-i Milliye Matbaası, 1932. * NECEFZADE, Yakup Kenan : EHL-İ BEYT VE 12 İMAM, İstanbul, Yeni Şark Maarif Kütüphanesi, 1966. * NECIB ASIM : BEKTAŞİ İLM-İ HALİ, İstanbul, Kanaat Kütüphanesi, 1343/1925. * NESÎMÎ (SEYYID) : DİVAN, İstanbul, 1260. * NOYAN, Bedri : BEKTAŞİLİK ALEVİLİK NEDİR ? Ankara, Doğuş Matbaacılık, 1985. * NOYAN, Bedri : DEMİR BABA VİLAYETNAMESİ, İstanbul, Can Yayınları, 1996. * NOYAN, Bedri : SEYYİD ALİ SULTAN(KIZIL DELİ) VİLAYETNÂMESİ, Ankara, Ayyıldız Yayınları, 1990. * NOYAN, Bedri (Der.): FİRDEVS-İ RUMİ MANZUM HACI BEKTAŞ-I VELİ MANZUM VİLAYETNAMESİ, Ankara, 1986. * NOYAN,Bedri : HACIBEKTAŞ’TA PİREVİ VE DİĞER ZİYARET YERLERİ, İzmir, Ticaret Matbaası, 1964. * OSMAN ŞEMS : MERSİYEİ CENAB-I SEYYİDÜ ŞÜHEDA, İstanbul, Uhuvvet Matbaası, 1327/1909. * OYTAN, M. Tevfik : BEKTAŞİLİĞİN İÇ YÜZÜ, İstanbul, İstanbul Maarif Kitaphanesi, 1965. * OYTAN, Mustafa : MEVLİDİ ALİ, HZ. ALİ’NİN KERAMET VE MUCİZELERİNİN DESTANSI ÖYKÜLERİ, Eskişehir, Özgür Matbaası, 1996. * ÖRNEK, Sedat Veyis : SİVAS VE ÇEVRESİNDE BATIL İNANÇLARIN VE BÜYÜSEL İŞLEMLERİN ETNOLOJİK TETKİKİ, Ankara, 1966. * ÖZ, Baki : OSMANLI’DA ALEVİ AYAKLANMALARI, İstanbul, Ant Yayınları, 1992. * ÖZ, Baki : ALEVİLİĞE İFTİRALARA CEVAPLAR, İstanbul, Can Yayınları, 1996. * ÖZ, Gülağ : ALEVİLİĞİN TARİHİ KÖKLERİ VE ANADOLU ERENLERİ, Ankara, Uyum Yayınları, 1996. * ÖZBAYRI, Kemal : TAHTACILAR VE YÖRÜKLER, Bibliotheque archeologue et historique de I’Institut Francais d’Archeologie d’Istanbul, XXIII, Paris, 1972. * ÖZBEY, Cemal : RAFIZİLİK NEDİR? , Ankara, Emek Basım-Yayınevi, * ÖZCAN, Pir Sultan : VARLIĞIN DOĞUŞU, (BEYAN EDEN : BAŞKÖYLÜ HASAN EFENDİ), İstanbul, Anadolu Matbaası, 1992. * ÖZKÖK, Burhan : OSMANLILAR DEVRİNDE DERSİM İSYANLARI, (106 Sayılı Askeri Mecmua Lâhikası), İstanbul, Askeri Matbaa, 1937. *

ÖZTELLİ, Cahit : BEKTAŞİ GÜLLERİ, ALEVİ-BEKTAŞİ ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ, İstanbul, Milliyet Yayınları, 1973. * ÖZTELLİ, Cahit : PİR SULTAN’IN DOSTLARI, İstanbul, Özgür Yayınları, 1984. * ÖZTOPRAK, Halil -ERDOĞAN, Hüseyin: KUR’ANDA İBADET MÜSLÜMAN’A SAADET, 3.Kitap, Isparta, Sinan Matbaası, 1963. * ÖZTOPRAK, Halil: KUR’ANDA HİKMET TARİHTE HAKİKAT (ALEVİLERDE NAMAZ), 4.b., Ankara, Emek Basım-Yayımevi, 1956. * ÖZTÜRK, Hıdır : TARİHİMİZDE TUNCELİ VE ERMENİ MEZALİMİ, Ankara, TKAE Yayınları, 1984. * ÖZYİĞİT, Seydi : İKİBİN YILLIK TARİHİ İLE LOLAN AŞİRETİ, F.Ü., Fen-Edebiyat Fakültesi, Yayınlanmamış Lisans Tezi, 1988. * PAMUKÇU, Ebubekir : DERSİM ZAZA AYAKLANMASININ TARİHSEL KÖKENLERİ, İstanbul, Yön Yayınları, 1992. * PİROĞLU, Hüseyin : EVLİYALAR YATAĞI ANADOLU (İNSANA HİZMET ALLAHIN YOLU) (3 SÜNNET, 7 FARZ, 4 KAPI, 40 MAKAM), Ankara, Fon Matbaası, 1992. * RAMAZANOĞLU, Mustafa : HAKİKİ ALEVİLER MÜSLÜMANDIR, 2.b., İstanbul, 1984. * RİŞVANOĞLU, Mahmut : SAKLANAN GERÇEK : KURMANCILAR VE ZAZALARIN KİMLİĞİ, 2 cilt, Ankara, Tanmak, 1994. * ROUX, Jean Paul : TÜRKLERİN VE MOĞOLLARIN ESKİ DİNİ, Türkçesi : Aykut Kazancıgil, İstanbul, İşaret Yayınları, 1994. * SAKAOĞLU, Saim : ANADOLU TÜRK EFSANELERİNDE TAŞ KESİLME MOTİFİ VE BU EFSANELERİN TİP KATALOĞU, Ankara, Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları, 1980. * SALCI, Vahit Lütfi : GİZLİ TÜRK MUSİKİSİ VE TÜRK MUSİKİSİNDE (ARMONİ) MESELELERİ, İstanbul, 1940. * SALCI, Vahit Lütfi : GİZLİ TÜRK DİNİ OYUNLARI, İstanbul, Numune Matbaası, 1941. * SAMANCIGİL, Kemal : ALEVİ ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ, İstanbul, Emniyet Kitabevi, 1946. * SAMANCIGİL, Kemal - ERİŞEN, İhsan Mesut : HACI BEKTAŞ VELİ, BEKTAŞİLİK VE ALEVİLİK TARİHİ, Ankara, Ay Yayınevi, 1966. * SAYGI, Hakkı : OTMAN BABA VE VELAYETNAMESİ, İstanbul, Saygı Yayınları, 1996. * SAYGI, Hakkı : ŞEYH SAFİ BUYRUĞU VE RUMELİ BABAĞAN (BEKTAŞİ) ERKÂNLARI, İstanbul, Saygı Yayınları, 1996. * SENIH : MERSİYE-İ ŞERİF, İstanbul, Ceridei Askeriye Matbaası, 10 Muharrem 1288/1 Nisan 1871.

SENIH : VAKIAİ KERBELÂ MUKADDEMESİ, İstanbul, Ceridei Askeriye Matbaası, 10 Muharrem 1289/ 21 Mart 1872. * SERTOĞLU, Murat : BEKTAŞİLİK NEDİR? İstanbul, Başak Yayınları, 1969. * SEVGEN, Nazmi : ZAZALAR, Haz.Turan Bingöl, Ankara, Zaza Kültürü Yayınları, 1994. * SEYİRCİ, Musa : ABDAL MUSA SULTAN, İstanbul, Der Yayınları,1992. * SEYYİD ALİ SULTAN (KIZILDELİ SULTAN) VİLAYETNAMESİ, Haz.Bedri Noyan, Ankara, Ayyıldız Yayınları, ty. * SÜFLI DERVIŞ : FİRDEVSİ-İ RÛMİ MANZUM HACI BEKTAŞ VELİ VİLAYETNAMESİ, Der. Bedri Noyan, Aydın, 1986. * SÜLEYMAN VE HAKKI : BEKTAŞİ HİKAYELERİ, İstanbul, 1338. * SÜMER, Faruk : ÇEPNİLER, İstanbul, TDAV Vakfı Yayınları, 1992. * ŞAHHÜSEYİNOĞLU, Hasan Nedim : MALATYA BALIYAN AŞİRETİ, Malatya, ABC Kitabevi, 1991. * ŞAHİN, Teoman : ALEVİLERE SÖYLENEN YALANLAR, BEKTAŞİLİK SORUŞTURMASI, I, Ankara, Armağan Yayınları, 1995. * ŞAKİR, Ziya : MEZHEPLER TARİHİ, ŞİİLİK, SÜNNİLİK, BEKTAŞİLİK, ALEVİLİK, İstanbul, İstanbul Maarif Kitaphanesi, 1967. * ŞAKİR, Ziya : BEKTAŞİ FIKRALARI, İstanbul, Tasvir Neşriyat, 1943. * ŞAKİR, Ziya : BEKTAŞİ NEFESLERİ, İstanbul, Ebuzziya Basımevi, 1943. * ŞAPOLYO, Enver Behnan : MEZHEPLER VE TARİKATLER TARİHİ, İstanbul, Türkiye Yayınevi, 1964. * ŞARDAĞ, Rüştü : HER YÖNÜYLE HACI BEKTAŞ VELİ VE EN YENİ ESERİ ŞERH-İ BESMELE, İzmir, Karınca Matbaacılık, 1985. * ŞEHBENDERZADE HİLMİ EFENDİ : HZ. ALİ DİVANI , İstanbul, Der Yayınları. * ŞEKER, Seyyid Veysel Semih : SEYYİDNAME, İstanbul, 1994. * ŞEKER, Veysel Semih : ALEVÎ İSLAM İLMİHALİ CAFERİ MEZHEBİ FIKHI, İstanbul, Mert Matbaacılık, 1994. * ŞİMŞEK, Mehmet : HIDIR ABDAL SULTAN OCAĞI, İstanbul, Anadolu Matbaacılık, 1991. * TAM HAKİKİ HÜSNİYE, Haz.Hasan Ayyıldız, İstanbul, Ayyıldız Yayınları, 1970. * TAM HAKİKİ İMAM CAFER-İ SADIK BUYRUĞU, İstanbul, Mizah Yayınları, 1989. * TARIM, Cevat Hakkı : TARİHTE KIRŞEHRİ-GÜLŞEHRİ VE BABAİLER, AHİLER, BEKTAŞİLER, 3.b., İstanbul, Yeniçağ Matbaası, 1948. * TAŞ, Songül : TARİH VE KÜLTÜRÜYLE YUSUFHANLI AŞİRETİ, F.Ü. Tarih Bl., Yayımlanmamış Lisans Tezi, 1991. * TİMUROĞLU, Vecihi : DERSİM TARİHİ, İstanbul, Yurt Kitap Yayın, 1991. * TOROS, Taha : TOROSLARDA TAHTACI OYMAKLARI, Mersin, Mersin Halkevi Basımevi, 1938. * TUĞRUL, Nazmi : ALEVİ İNANÇLARI VE HÜSNİYE’NİN ÖYKÜSÜ, İstanbul, Er-Tu Matbaası, 1979. * TUNCALI, Ali İhsan : EMLEK ALEVİ ŞAİRLERİ, İzmit, Türkyolu Bizimşehir Matbaası, 1967. * TÜRKMANİ, Kudbettin : ALEVİLİK, DOĞUŞU, YAYILIŞI VE HUSUSİYETLERİ, Ankara, Sakarya Basımevi, 1948. * TÜRKMEN, Ahmed Faik : MUFASSAL HATAY COĞRAFYASI VE EDEBİYATI, İstanbul, Cumhuriyet Matbaası, 1937. * UĞURLU, Ahmet : ALEVİLİKTE CEM VE MUSAHİBLİK, İstanbul, Ufuk Matbaası, 1991. * ULUÇAY, Ömer : GÜLBANG, ALEVİLİKTE DUA, Adana, Ajans 1 Yayıncılık, 1992. * ULUĞ, Naşit : TUNCELİ MEDENİYETE AÇILIYOR, İstanbul, Cumhuriyet Matbaası, 1939. * ULUSOY, A.Celalettin: HÜNKAR HACI BEKTAŞ VELİ VE ALEVİ-BEKTAŞİ YOLU, 2.b., Ankara, Akademi Matbaası, 1986. * ULUSOY, A. Celalettin : HACI BEKTAŞ VELİ KÜLLİYESİ VE DİĞER ZİYARET YERLERİ, Ankara, Ajans Türk Matbaası, ty. * ULUSOY, A. Celalettin : YEDİ ULULAR, Ankara, Ajans Türk Matbaası, 1989. Sanatta Yeterlilik Tezi, 1994 * VİCDANİ, Sadık : MELAMİLİK (TOMAR-I TURUK-U ALİYYEDEN MELAMİLİK, İstanbul, 1338-1340. * VİLAYETNÂME-İ HACI BEKTAŞ-I VELİ EL-HORASANİ, İstanbul, Tatyos Matbaası, 1288 (1871). * XEMGİN, E. : ALEVİLİĞİN KÖKENİNDEKİ MAZDA İNANCI VE ZERDÜŞT ÖĞRETİSİ, İstanbul, Berfin Yayınları, 1995. * YAKIŞTIRAN, Bekir : MÜSLÜMAN HALK HAREKETLERİ, İstanbul, Kevser Yayınları, 1995. * YAMAN, Mehmet (Çev.) : SEYYİD NİZAMOĞLU HAYATI-ESERLERİ, DİVANI, İstanbul, Can Yayınları, 1976. * YAMAN, Mehmet : ALEVİLİK, İNANÇ-EDEB-ERKAN, 4.b., İstanbul, Ufuk Matbaası, 1995. * YAMAN, Mehmet : BÜYÜK TÜRK AKINCISI, EVLİYASI, HEKİMİ KARACA AHMET SULTAN HAZRETLERİ, 3.b., İstanbul, Karaca Ahmet Sultan Derneği Yayınları, 1989. * YAMAN, Mehmet : ERDEBİLLİ ŞEYH SAFİ VE BUYRUĞU, İstanbul, Ufuk Matbaası, 1994. * YAMAN, Mehmet : HACI BEKTAŞ-I VELİ, MAKALAT VE MÜSLÜMANLIK, İstanbul, Gülbay Yayınları, 1989. * YAMAN, Mehmet : HIDIR ABDAL SULTAN, İstanbul, Ufuk Matbaası, 1989. * YAZICI, Orhan : TARİH İÇERİSİNDE KİĞI, F.Ü. Tarih Bl., Yayımlanmamış Lisans Tezi, 1991. * YEMINÎ (HAFIZOĞLU) : FAZİLET-NAME, İstanbul, 1327. * YEMINI : HZ.ALİ’NİN FAZİLETNAMESİ, Çev. Abbas Altunkaş, İstanbul, Can Yayınları, 1991. * YENİSEY, Fazıl : BEKTAŞİ KADIN ŞAİRLERİMİZ , İzmir, Pazar Neşriyat Yurdu, 1946. * YILDIRIM, Aslıhan : KÜLTÜR VE FOLKLOR BÜTÜNLÜĞÜ İÇERİSİNDE İZOLLU AŞİRETİ, Elazığ, F.Ü. Ed. Fak. Tarih Bl., Yayımlanmamış Lisans Tezi, 1991. * YILDIRIM, Hıdır : MÜSLÜMANLIK ALEVİLİK, İNSAN HAKLARI VE GELENEKLER, İstanbul, 1996. * YILDIZ, Bekir : VE ZALİM VE İNANMIŞ VE KERBELA, İstanbul, Cem Yayıncılık, 1989. * YILMAZ, Sevgi : PERTEK’TE (TUNCELİ’DE) TÜRBE, ZİYARET YERLERİ VE KURBAN ADETLERİ, F.Ü. Türk Dili ve Edebiyatı Bl., Yayımlanmamış Lisans Tezi, 1994. * YİĞİTBAŞ, M. Sadık : KIĞI, İstanbul, Cemal Azmi Matbaası, 1950. * YOLGA, Mehmet Zülfü : DERSİM (TUNCELİ) TARİHİ, Ankara, 1990. * YURDATAP, Selami Münir : BEKTAŞİ FIKRALARI VE NEFESLERİ , İstanbul, 1973. * YUSUF FAHİR BABA : KERBELE’YA DAİR BİR İKİ SÖZ VE MERSİYEİ ŞERİFE, İstanbul, Ekicigil Basımevi, 1952. * YÜRÜKOĞLU, R. : OKUNACAK EN BÜYÜK KİTAP İNSANDIR, TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ALEVİLİK, İstanbul, Alev Yayınları, 1990. * YÜZ SORUDA ALEVİLİK, ALEVİLİĞİN TEMELLERİ, Hamburg Anadolu Alevileri Kültür Birliği Yayınları, ty. * ZELYUT, Rıza : ÖZ KAYNAKLARINA GÖRE ALEVİLİK, İstanbul, Anadolu Kültürü Yayınları, 1990.

21 "Kızılbaş/Alevi-Bektaşi Kültürünü Araştırma Anketi" çalışmanın sonunda ekler bölümünde verilmiştir.

22 “Bektaşiliğin Babagan Kolu Öğreticileri: Halifebaba / Baba Görüşme Formu” ve “Dedelik Kurumu Görüşme Formu” çalışmanın sonunda ekler bölümünde verilmiştir.

23 Dedegan/Çelebiler Kolu’ndan Doğan Ulusoy ve Yusuf Ulusoy’a ve Babagan Kolu’ndan Halifebaba (Dedebaba oldu) Mustafa Eke’ye araştırma sırasında sağladıkları kolaylıklar ve misafir perverliklerinden dolayı teşekkür ederiz.

24 Çeşitli kaynaklarda şu adlar da kullanılmaktadır: Üstad hakkı, pir hakkı, erkân hakkı, lokma hakkı, çırak hakkı, döşek hakkı.

25 Cem töreni konusunda ayrıntılı bilgi için bk. Mehmet Yaman, Alevilik İnanç-Edeb-Erkân, 4.b, İst. 1995, ss.156-203.

26 Daha geniş bilgi için bakınız :YAMAN, Ali : KIZILBAŞ ALEVİ DEDELERİ, İstanbul, Şahkulu Sultan Küllyesi Vakfı Yayınları, 1998

toklucaktan haberler

dernek nedir.amaçları

TOKLUCAK DER .in ARIK DER ile ZARA DER. yanyana olan arsa ile ilğili bilgiler.. 1- konu hakkında gelişmeler.. 2- varılan durum 3- dernek üyelerinin konu hakkında bilgileri GEREKLİ BİLGİLER TOPARLANIP ..GELİŞMELER..SİZLERE DUYURULACAKTIR. MAİL. ADRESİM ..haloyildiz@gmail.com ..SİZLERİN ULAŞABİLDİĞİ BİLGİLERİ PAYLAŞIRSANIZ ..YAYINLARIZ. ERGÜN YILDIZ..

DERNEK NEDİR? NASIL KURULUR?

Derneğin tanımı

23.11.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5253 sayılı Dernekler Kanununun 2. maddesinde derneğin tanımı; " Dernek: Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını” olarak yapılmıştır.

Kimler dernek kurabilir

Fiil ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişiler, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir.

Dernek kurucusu olabilmeleri ile ilgili olarak, Türk Silâhlı Kuvvetleri ve kolluk kuvvetleri mensupları ile kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri hakkında özel kanunlarında getirilen kısıtlamalar saklıdır.

Ayrıca, onbeş yaşını bitiren ayırt etme gücüne sahip küçükler; toplumsal, ruhsal, ahlakî, bedensel ve zihinsel yetenekleri ile spor, eğitim ve öğretim haklarını, sosyal ve kültürel varlıklarını, aile yapısını ve özel yaşantılarını korumak ve geliştirmek amacıyla yasal temsilcilerinin yazılı izni ile çocuk dernekleri kurabilir veya kurulmuş çocuk derneklerine üye olabilirler.

Oniki yaşını bitiren küçükler yasal temsilcilerinin izni ile çocuk derneklerine üye olabilirler ancak yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar.

Çocuk derneklerine onsekiz yaşından büyükler kurucu veya üye olamazlar.

Dernek kurucusu olacak kişilerde aranan fiil ehliyetine ne şekilde sahip olunur.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda belirtildiği üzere; ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.

Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmamak: Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ve bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmamak yada bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm bulunmamaktır.

Ergin olmak: Onsekiz yaşını doldurmuş olmak veya onsekiz yaşın doldurmamış olduğu halde evlenmiş olmak yada onbeş yaşını doldurmuş küçüklerin kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınmış olmaktır.

Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar. Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır.

Dernekler özel hukuk tüzelkişisi olup, Türk Medeni Kanununun 48. maddesinde belirtilen tüm hak ve yetkilere sahiptir.

Hangi amaçla dernek kurulamaz

Anayasa ve kanunlarla açıkça yasaklanan amaçları veya konusu suç teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek amacıyla dernek kurulamaz.

Derneğin amacı; kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir gayeyi gerçekleştirmeye yönelik, anlaşılabilir ve süreklilik arz etmelidir. Hukuka veya ahlâka aykırı olmamalıdır.

Derneğin kuruluş şekli

Dernekler, kuruluş bildirimini, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerleşim yerinin bulunduğu yerin en büyük mülki amirine verdikleri anda tüzel kişilik kazanırlar.

Dernek tüzüğünün içeriği

Dernekler Mevzuatı gereğince derneğin tüzüğünde aşağıda gösterilen hususların belirtilmesi zorunludur:

a-Derneğin adı ve merkezi. (Derneğinizin adı, daha önce kurulmuş olan bir derneğin adından farklı olmak zorundadır. Dernek adını kontrol etmek için tıklayınız)

b-Derneğin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek için dernekçe sürdürülecek çalışma konuları ve çalışma biçimleri ile faaliyet alanı.

c-Derneğe üye olma ve üyelikten çıkmanın şart ve şekilleri.

d-Genel kurulun toplanma şekli ve zamanı.

e-Genel kurulun görevleri, yetkileri, oy kullanma ve karar alma usul ve şekilleri.

f-Yönetim ve denetim kurullarının görev ve yetkileri, ne suretle seçileceği, asıl ve yedek üye sayısı.

g-Derneğin şubesinin bulunup bulunmayacağı, bulunacak ise şubelerin nasıl kurulacağı, görev ve yetkileri ile dernek genel kurulunda nasıl temsil edileceği.

h-Üyelerin ödeyecekleri giriş ve yıllık aidat miktarının belirlenme şekli.

ı-Derneğin gelir kaynakları.

i- Derneğin borçlanma usulleri.

j- Derneğin iç denetim şekilleri

k-Tüzüğün ne şekilde değiştirileceği.

l-Derneğin feshi halinde mal varlığının tasfiye şekli.

m-Dernek geçici yönetim kurulu üyelerinin adı, soyadı, görev ünvanı.

Dernek tüzüğünde kanunen belirtilmesi zorunlu hususlar dışında, Kanuna aykırı olmamak kaydıyla tüzükte yer alması istenilen diğer hükümler eklenebilir.

Örnek Dernek Tüzüğü İçin Tıklayınız.

Dernek kuruluşu için gerekli belgeler

Dernek kurucuları (en az yedi gerçek veya tüzel kişi) tarafından imzalanmış olan (Dernekler Yönetmeliği Ek-2’de bulunan) iki adet kuruluş bildirimi ve aşağıda belirtilen ekleri, derneğin kurulacağı yerin mülki idare amirliğine verilir.

a) Kurucular tarafından her sayfası imzalanmış üç adet dernek tüzüğü,

b) Kurucuların nüfus cüzdan fotokopisi,

c) Dernek kurucuları arasında tüzel kişiliklerin bulunması halinde; bu tüzel kişilerin unvanı, yerleşim yeri ve kuruluş belgesi ile tüzel kişiliklerin organları tarafından yetkilendirilen gerçek kişi de belirtilmek kaydıyla bu konuda alınmış kararın fotokopisi,

d) Kurucular arasında yabancı dernek veya dernek ve vakıf dışında kar amacı gütmeyen kuruluşlar bulunması halinde, bu tüzel kişilerin dernek kurucusu olabileceğini gösteren İçişleri Bakanlığınca verilmiş izin belgesi,

e) Kurucular arasında yabancı uyruklular varsa, bunların Türkiye'de yerleşme hakkına sahip olduklarını gösterir belgelerin fotokopileri,

f) Yazışma ve tebligatı almaya yetkili kişi veya kişilerin adı, soyadı, yerleşim yerlerini ve imzalarını belirten liste.

Büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerdeki dernek kuruluş işlemlerinde istenen belgeler birer arttırılarak verilir.

Dernekler, kuruluş bildirimi ve eklerini mülki idare amirliğine vermek suretiyle tüzel kişilik kazanırlar.

Çocuk derneklerine tüzel kişiler kurucu veya üye olamazlar, ayrıca çocuk derneklerinde kuruluş bildirimine, kurucu çocukların yasal temsilcilerinin izni eklenir.

Dernek kuruluş bildiriminin incelenmesi

Dernek kuruluş bildirimi ve belgelerin doğruluğu ile dernek tüzüğü, en büyük mülki amir tarafından altmış gün içinde dosya üzerinden incelenir.

Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve kurucuların hukuki durumlarında kanuna aykırılık veya noksanlık tespit edildiği takdirde bunların giderilmesi veya tamamlanması derhal kuruculardan istenir. Bu istemin tebliğinden başlayarak otuz gün içinde belirtilen noksanlık tamamlanmaz ve kanuna aykırılık giderilmezse; en büyük mülki amir, yetkili asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi konusunda dava açması içir durumu Cumhuriyet savcılığına bildirir. Cumhuriyet savcısı mahkemeden derneğin faaliyetinin durdurulmasına karar verilmesini de isteyebilir.

Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve belgelerde kanuna aykırılık veya noksanlık bulunmaz ya da bu aykırılık veya noksanlık belirli sürede giderilmiş bulunursa; keyfiyet derhal derneğe yazıyla bildirilir ve dernek, dernekler kütüğüne kaydedilir.

Derneğin zorunlu Organları hangileridir

Derneğin zorunlu organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur.

Dernekler zorunlu organları dışında başka organlar da oluşturabilirler. Ancak, bu organlara zorunlu organların görev, yetki ve sorumlulukları devredilemez.

Genel kurul, derneğin en yetkili karar organı olup; derneğe kayıtlı üyelerden oluşur. Genel kurul, dernek organlarını seçer ve derneğin diğer bir organına verilmemiş olan işleri görür.

Genel kurul, üyeliğe kabul ve üyelikten çıkarma hakkında son kararı verir, derneğin diğer organlarını denetler ve onları haklı sebeplerle her zaman görevden alabilir.

Yönetim kurulu, beş asıl ve beş yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur.

Yönetim kurulu, derneğin yürütme ve temsil organıdır; bu görevini kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirir.

Temsil görevi, yönetim kurulunca, üyelerden birine veya bir üçüncü kişiye verilebilir.

Denetim kurulu, üç asıl ve üç yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur.

Denetim kurulu, denetleme görevini, dernek tüzüğünde belirtilen esas ve usullere göre yapar; denetleme sonuçlarını bir raporla yönetim kuruluna ve genel kurula sunar.

Derneğin kuruluşundan sonra yapılması gereken işlemler

A- Defter tutulması

Dernekler tarafından tutulması zorunlu olan defterler temin edilerek kullanmaya başlanılmadan önce dernekler biriminden veya noterden onaylattırılmalıdır.

Dernekler aşağıda yazılı defterleri tutarlar.

a) İşletme hesabı esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

1) Karar Defteri: Yönetim kurulu kararları tarih ve numara sırasıyla bu deftere yazılır ve kararların altı toplantıya katılan üyelerce imzalanır.

2) Üye Kayıt Defteri: Derneğe üye olarak girenlerin kimlik bilgileri, derneğe giriş ve çıkış tarihleri bu deftere işlenir. Üyelerin ödedikleri giriş ve yıllık aidat miktarları bu deftere işlenebilir.

3) Evrak Kayıt Defteri: Gelen ve giden evraklar, tarih ve sıra numarası ile bu deftere kaydedilir. Gelen evrakın asılları ve giden evrakın kopyaları dosyalanır. Elektronik posta yoluyla gelen veya giden evraklar çıktısı alınmak suretiyle saklanır.

4) Demirbaş Defteri: Derneğe ait demirbaşların edinme tarihi ve şekli ile kullanıldıkları veya verildikleri yerler ve kullanım sürelerini dolduranların kayıttan düşürülmesi bu deftere işlenir.

5) İşletme Hesabı Defteri: Dernek adına alınan gelirler ve yapılan giderler açık ve düzenli olarak bu deftere işlenir.

6) Alındı Belgesi Kayıt Defteri : Alındı belgelerinin seri ve sıra numaraları, bu belgeleri alan ve iade edelerin adı, soyadı ve imzaları ile aldıkları ve iade ettikleri tarihler bu deftere işlenir.

b) Bilanço esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

1) (a) bendinin 1, 2, 3 ve 6 ncı alt bentlerinde kayıtlı defterleri bilanço esasında defter tutan dernekler de tutarlar.

2) Yevmiye Defteri, Büyük Defter ve Envanter Defteri: Bu defterlerin tutulma usulü ile kayıt şekli Vergi Usul Kanunu ile bu Kanununun Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden yayımlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri esaslarına göre yapılır.

Tutulacak defter ve kayıtların Türkçe olması zorunludur. Defterler mürekkepli kalemle yazılır.

Defterler bilgisayar ortamında da tutulabilir. Ancak form veya sürekli form şeklinde tutulacak defterler, kullanılmaya başlanmadan önce her bir sayfasına numara verilerek ve onaylatılarak kullanılabilir. Onaylı sayfalar kullanıldıktan sonra defter haline getirilerek muhafaza edilir.

Yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kurallarına göre düzeltilebilir. Diğer defter ve kayıtlara rakam ve yazılar yanlış yazıldığı takdirde düzeltmeler ancak yanlış rakam ve yazı okunacak şekilde çizilmek, üst veya yan tarafına veya ilgili bulunduğu hesaba doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir. Yanlış rakam ve yazının çizilmesi halinde, bu rakam ve yazıyı çizen tarafından paraflanır.

Defterlere geçirilen bir kayıt; kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz hale getirilemez.

Karar defterinin sayfa sonunda imza için bırakılan bölümü hariç defterlerin satırları, çizilmeksizin boş bırakılamaz ve atlanamaz. Ciltli defterlerde, defter sayfaları ciltten koparılamaz. Tasdikli form veya sürekli form yapraklarının sırası bozulamaz ve bunlar yırtılamaz.

Derneklere ait belgeler, kaydedildikleri defterdeki kayıt sırasına uygun olarak numaralandırılır ve dosyalanarak saklanır.

Kayıt zamanı;

İşlemler, defterlere günlük olarak kaydedilir. Ancak, gelir ve gider kayıtları;

a) İşlemlerin, işin hacmine ve gereklerine uygun olarak muhasebe düzeni ve güvenliğini bozmayacak bir süre içinde kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtlar on günden fazla geciktirilmez.

b) Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan belgelere dayanarak tutan derneklerde, işlemlerin bunlara kaydedilmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, işlemlerin esas defterlere kırkbeş günden daha geç intikal ettirilmesine imkan vermez. Dernek defterlerinin denetim amacıyla istenmesi halinde, kırkbeş günlük sürenin dolması beklenmeden kayıtların işlenmesi zorunludur.

Hesap dönemi;

Derneklerde hesap dönemi bir takvim yılıdır. Hesap dönemi 1 Ocak’ta başlar ve 31 Aralık’ta sona erer. Yeni kurulan derneklerde hesap dönemi kuruluş tarihinde başlar ve 31 Aralık’ta sona erer.

Defterlerin ara tasdiki;

Bu defterlerin kullanılmasına sayfaları bitene kadar devam edilir ve defterlerin ara tasdiki yapılmaz. Ancak, bilanço esasına göre tutulan defterler ile form veya sürekli form yapraklı defterlerin, kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda, her yıl yeniden tasdik ettirilmesi zorunludur.

B-Dernek gelirlerinin tahsilinde kullanılacak Alındı Belgelerinin bastırılması

Alındı belgelerinin biçimi;

Dernek gelirlerinin tahsilinde kullanılacak Alındı Belgeleri Dernekler Yönetmeliği 42. maddesinde belirtilen biçim ve ebatta yönetim kurulu kararıyla matbaaya bastırılır.

Alındı belgelerinin kontrolü;

Bastırılan alındı belgelerinin seri ve sıra numaraları ile diğer baskı işlerinde kusur bulunup bulunmadığı, sayman üyece kontrol edilir. Kontrolde hatalı olduğu ortaya çıkan cilt veya formlar geri verilerek aynı miktarda yenisi bastırılır. Alındı belgeleri, matbaadan sayman üye tarafından bir tutanak ile teslim alınır.

Alındı belgelerinin deftere kaydı;

Dernek saymanınca teslim alınan alındı belgelerinin tamamı, numarası en küçük olan alındı belgesi cildinden başlamak üzere defterin yalnızca başlangıç, bitiş ve serisi sütunları doldurularak, her bir satırda bir alındı belgesi cildi gösterilecek şekilde alt alta yazılmak suretiyle kaydedilir. Defterin diğer sütunları, alındı belgesi ciltlerinin gelir tahsil edecek kişilere teslim edilmesi veya teslim edilen alındı belgesi cildinin iade edilmesi sırasında doldurulur.

Alındı belgelerinin kullanımı;

Alındı belgeleri, gelir tahsil etme görev ve yetkisine sahip bulunanlara, sayman üyelerce imza karşılığı verilir ve kullanıldıktan sonra imza karşılığı geri alınır. Bu işlemler Alındı Belgesi Kayıt Defterinde gösterilir.

Alındı belgeleri, sabit boyalı sert veya sivri uçlu tükenmez kalemle okunaklı bir biçimde silintisiz ve kazıntısız olarak doldurulur. Ödemede bulunana asıl yaprak koparılarak verilir, koçan kısmı ciltte bırakılır. Düzenleme sırasında hata yapılırsa, hatalı belge yaprağı ödemede bulunana verilmez. Asıl ve koçan yaprakların üzerine “İPTAL” ibaresi yazılıp her ikisi koparılmadan ciltte bırakılır.

Form şeklinde bastırılan alındı belgeleri, elektronik sistemler aracılığıyla doldurulduktan sonra aslı ödemede bulunana verilir; sureti dosyasında muhafaza edilir.

C- Yetki belgesi düzenlenmesi

Dernek adına gelir tahsil edecek kişi veya kişiler, yetki süresi de belirtilmek suretiyle, yönetim kurulu kararı ile tespit edilir. Gelir tahsil edecek kişilerin açık kimliği, imzası ve fotoğraflarını ihtiva eden (Dernekler Yönetmeliği EK-19’da bulunan) “Yetki Belgesi” dernek tarafından üç nüsha olarak düzenlenerek, dernek yönetim kurulu başkanınca onaylanır. Yetki belgelerinin birer sureti dernekler birimlerine verilir.

Dernek adına gelir tahsil edecek kişiler, ancak adlarına düzenlenen yetki belgelerinin bir suretinin dernekler birimine verilmesinden itibaren gelir tahsil etmeye başlayabilirler

Yetki belgelerinin süresi, yönetim kurullarının görev süresi ile sınırlıdır. Yeni seçilen yönetim kurullarının, yetki belgelerini birinci fıkra esaslarına göre yenilemesi zorunludur. Yetki belgesinin süresinin bitmesi veya adına yetki belgesi düzenlenen kişinin görevinden ayrılması, ölümü, işine veya görevine son verilmesi, derneğin kendiliğinden dağıldığının tespit edilmesi veya fesih edilmesi gibi hallerde, verilmiş olan yetki belgelerinin dernek yönetim kuruluna bir hafta içinde teslimi zorunludur. Ayrıca, gelir toplama yetkisi yönetim kurulu kararı ile her zaman iptal edilebilir. Yetki belgesi ile ilgili değişiklikler yönetim kurulu başkanınca, onbeş gün içerisinde dernekler birimine bildirilir.

D -Gelir–Gider İşlemleri

Dernek gelirleri alındı belgesi ile tahsil edilir. Dernek gelirlerinin bankalar aracılığı ile tahsili halinde banka tarafından düzenlenen dekont veya hesap özeti gibi belgeler alındı belgesi yerine geçer.

Dernek adına gelir tahsil etmekle yetkili olan kişiler, tahsil ettikleri paraları otuz gün içerisinde dernek saymanına teslim ederler veya derneğin banka hesabına yatırırlar. Ancak, tahsilatı 2005 yılı için 1000.- YTL’yi (yeniden değerleme oranında artırılır) geçenler, 30 otuz günlük süreyi beklemeksizin tahsil ettikleri parayı en geç iki iş günü içinde dernek saymanına teslim ederler veya derneğin banka hesabına yatırırlar.

Dernek kasasında bulundurulabilecek para miktarı, ihtiyaçlar dikkate alınarak yönetim kurulunca belirlenir.

Dernek giderleri ise fatura, perakende satış fişi, serbest meslek makbuzu gibi harcama belgeleri ile yapılır. Ancak dernekler, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi kapsamında bulunan ödemeleri için Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre gider pusulası, bu kapsamda da bulunmayan ödemeleri için Gider Makbuzu düzenlerler.

Dernekler tarafından kişi, kurum veya kuruluşlara yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri (Dernekler Yönetmeliği EK-15’te bulunan) Ayni Yardım Teslim Belgesi ile yapılır. Kişi, kurum veya kuruluşlar tarafından derneklere yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri ise Ayni Bağış Alındı Belgesi ile kabul edilir.

Bu belgeler; Dernekler Yönetmeliğinde ((EK-13) (EK- 14) ve (EK- 15)’de) gösterilen biçim ve ebatta, müteselsil seri ve sıra numarası taşıyan, kendinden karbonlu elli asıl ve elli koçan yaprağından meydana gelen ciltler veya elektronik sistemler ve yazı makineleri aracılığıyla yazdırılacak form veya sürekli form şeklinde, dernekler tarafından bastırılır. Form veya sürekli form şeklinde bastırılacak belgelerin, belirtilen nitelikte olması zorunludur.

Saklama süresi;

Defterler hariç olmak üzere, dernekler tarafından kullanılan alındı belgeleri, harcama belgeleri ve diğer belgeler özel kanunlarda belirtilen süreler saklı kalmak üzere, kaydedildikleri defterlerdeki sayı ve tarih düzenine uygun olarak 5 yıl süreyle saklanır.

İşletme hesabı tablosu;

İşletme hesabı esasına göre kayıt tutan dernekler yıl sonlarında (31 Aralık) (Dernekler Yönetmeliği EK-16’da gösterilen biçimde) “İşletme Hesabı Tablosu” düzenlerler.

Bilanço esasına göre raporlama;

Bilanço esasına göre defter tutan derneklerin yıl sonlarında (31 Aralık), Maliye Bakanlığınca yayımlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerini esas alarak bilanço ve gelir tablosunu düzenlemeleri yeterlidir.

E-Üye kayıt işlemleri

Derneğe üye olmaları Kanunla yasaklanmamış olan ve dernek tüzüğüne göre üye olma şartlarını taşıyan kişilerin derneğin yönetim kuruluna yapacakları yazılı üyelik başvuruları yönetim kurulunca görüşülerek en çok otuz gün içinde üyeliğe kabul veya isteğin reddi şeklinde karara bağlanıp, sonucu müracaat sahibine yazı ile duyurulması zorunludur. Derneğin, ilk genel kurul toplantısının yapılacağı tarihe kadar, dernek tüzüğünde sayıları belirtilen yönetim ve denetleme kuruları üye tam sayısının asıl ve yedeklerini oluşturabilecek sayıdan az olmamak üzere üye kayıt edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

Yönetim kurulunca, karar defterinde alınan karar ile üyeliğe kabul edilmiş bulunanlar dernek üyesi olurlar. Üyeliğe kabul kararının tarih ve sayısı ile üyenin kimlik bilgileri ve aidat ödentileri üye kayıt defterine kayıt edilir.

Yazılı olarak yapılacak üyelik başvurusu, dernek yönetim kurulunca en çok otuz gün içinde karara bağlanır ve sonuç yazıyla başvuru sahibine bildirilir. Başvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir.

Üyelik için kanunda veya tüzükte aranılan nitelikleri sonradan kaybedenlerin dernek üyeliği kendiliğinden sona erer.

Hiç kimse, dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Her üye yazılı olarak bildirmek kaydıyla, dernekten çıkma hakkına sahiptir.

Tüzükte üyelerin çıkarılma sebepleri gösterilebilir.

Tüzükte çıkarma düzenlenmemişse üye, ancak haklı sebeple çıkarılabilir. Bu çıkarma kararına, haklı sebep bulunmadığı ileri sürülerek itiraz edilebilir.

F- Genel kurul toplantısı

Derneğin, kuruluş işlemlerinde eksiklik ve kanuna aykırılık bulunmadığına ilişkin olarak mahallin mülki amirliğince yapılan yazılı bildirimi izleyen altı ay içinde dernekler ilk genel kurul toplantısını yapmak ve organlarını oluşturmakla yükümlüdürler.

Genel kurul;

a) Dernek tüzüğünde belli edilen zamanlarda olağan,

b) Yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinden beşte birinin yazılı isteği üzerine otuz gün içinde olağanüstü toplanır.

Genel kurul toplantıya yönetim kurulunca çağrılır.

Çağrı usulü;

Yönetim kurulu, dernek tüzüğüne göre genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesini düzenler. Genel kurula katılma hakkı bulunan üyeler, en az onbeş gün önceden, günü, saati, yeri ve gündemi bir gazetede ilan edilmek veya yazılı ya da elektronik posta ile bildirilmek suretiyle toplantıya çağrılır. Bu çağrıda, çoğunluk sağlanamaması sebebiyle toplantı yapılamazsa, ikinci toplantının hangi gün, saat ve yerde yapılacağı da belirtilir. İlk toplantı ile ikinci toplantı arasındaki süre yedi günden az, altmış günden fazla olamaz.

Toplantı, çoğunluk sağlanamaması sebebinin dışında başka bir nedenle geri bırakılırsa, bu durum geri bırakma sebepleri de belirtilmek suretiyle, ilk toplantı için yapılan çağrı usulüne uygun olarak üyelere duyurulur. İkinci toplantının geri bırakma tarihinden itibaren en geç altı ay içinde yapılması zorunludur. Üyeler ikinci toplantıya, birinci fıkrada belirtilen esaslara göre yeniden çağrılır.

Genel kurul toplantısı bir defadan fazla geri bırakılamaz.

Toplantı usulü;

Genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesi toplantı yerinde hazır bulundurulur. Toplantı yerine girecek üyelerin resmi makamlarca verilmiş kimlik belgeleri, yönetim kurulu üyeleri veya yönetim kurulunca görevlendirilecek görevliler tarafından kontrol edilir. Üyeler, yönetim kurulunca düzenlenen listedeki adları karşısına imza koyarak toplantı yerine girerler. Kimlik belgesini göstermeyenler, belirtilen listeyi imzalamayanlar ile genel kurula katılma hakkı bulunmayan üyeler toplantı yerine alınmaz. Bu kişiler ve dernek üyesi olmayanlar, ayrı bir bölümde genel kurul toplantısını izleyebilirler.

Toplantı yeter sayısı sağlanmışsa durum bir tutanakla tespit edilir ve toplantı yönetim kurulu başkanı veya görevlendireceği yönetim kurulu üyelerinden biri tarafından açılır. Toplantı yeter sayısı sağlanamaması halinde de yönetim kurulunca bir tutanak düzenlenir.

Açılıştan sonra, toplantıyı yönetmek üzere bir başkan ve yeteri kadar başkan vekili ile yazman seçilerek divan heyeti oluşturulur.

Dernek organlarının seçimi için yapılacak oylamalarda, oy kullanan üyelerin divan heyetine kimliklerini göstermeleri ve hazırun listesindeki isimlerinin karşılarını imzalamaları zorunludur.

Toplantının yönetimi ve güvenliğinin sağlanması divan başkanına aittir. Genel kurul, gündemdeki konuların görüşülerek karara bağlanmasıyla sonuçlandırılır. Genel kurulda her üyenin bir oy hakkı vardır; üye oyunu şahsen kullanmak zorundadır.

Toplantıda görüşülen konular ve alınan kararlar bir tutanağa yazılır ve divan başkanı ile yazmanlar tarafından birlikte imzalanır. Toplantı sonunda, tutanak ve diğer belgeler yönetim kurulu başkanına teslim edilir. Yönetim kurulu başkanı bu belgelerin korunmasından ve yeni seçilen yönetim kuruluna yedi gün içinde teslim etmekten sorumludur.

Mahkemece kayyım atanması veya Medeni Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre görevlendirilme yapılması halinde, bu maddede yönetim kurulana verilen görevler bu kişiler tarafından yerine getirilir.

G-Genel kurul sonuç bildirimi;

Olağan veya olağanüstü genel kurul toplantılarını izleyen otuz gün içinde, yönetim ve denetim kurulları ile diğer organlara seçilen asıl ve yedek üyeleri içeren (Dernekler Yönetmeliği EK-3’te belirtilen) “Genel Kurul Sonuç Bildirimi “ ve ekleri yönetim kurulu başkanı tarafından mülki idare amirliğine bildirilir:

Bu bildirime;

a) Divan başkanı, başkan yardımcıları ve yazman tarafından imzalanmış genel kurul toplantı tutanağı örneği,

b) Tüzük değişikliği yapılmışsa, tüzüğün değişen maddelerinin yeni ve eski şekli ile dernek tüzüğünün son şeklinin her sayfası yönetim kurulunca imzalanmış örneği.

Eklenir.

Genel kurul sonuç bildirimi ve ekleri, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

Genel kurul sonuç bildirimleri, dernek yönetim kurulu tarafından yetki verilen bir yönetim kurulu üyesi tarafından da yapılabilir. Bildirimin yapılmamasından yönetim kurulu başkanı sorumludur.

Sandığı bulunan dernekler, sandıklarına ait genel kurul sonuç bildirimi ve eklerini bu maddede belirtilen usulde mülki idare amirliğine bildirirler.

H-Beyanname verilmesi

Beyanname verme yükümlülüğü

Dernek yönetim kurulu başkanları, her takvim yılının ilk dört ayı içinde bir önceki yıla ait Dernek Beyannamelerini (Dernekler Yönetmeliği EK-21’de bulunan) doldurarak mülki idare amirliğine vermekle yükümlüdürler. İl merkezlerinde ve büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçelerde bulunan dernekler beyannamelerini bir adet, diğer ilçe merkezinde bulunanlar ise iki adet olarak verirler.

Şubeler, mülki idare amirliğine verecekleri beyannamelerin birer örneğini bağlı bulundukları derneğe de vermekle yükümlüdürler.

I-Değişikliklerin bildirilmesi

Dernekler, yerleşim yerlerinde (İkametgahlarında) meydana gelen değişiklikleri (Dernekler Yönetmeliği EK- 24’te bulunan)“Yerleşim Yeri Değişiklik Bildirimini”;

Genel kurul toplantıları dışında dernek organlarında meydana gelen değişiklikleri (Dernekler Yönetmeliği EK- 25’te bulunan) “Dernek Organlarındaki Değişiklik Bildirimini”

Doldurmak suretiyle, değişikliği izleyen otuz gün içinde mülki idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler. Bu belgeler, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

Dernek tüzüklerinde yapılan değişiklikler de tüzük değişikliğinin yapıldığı genel kurul toplantısını izleyen otuz gün içinde, (Dernekler Yönetmeliği EK-3’te bulunan) “Genel Kurul Sonuç Bildirimi “ ekinde mülki idare amirliğine bildirilir.

J-Taşınmazların bildirilmesi

Dernekler edindikleri taşınmazları tapuya tescilinden itibaren otuzgün içinde (Dernekler Yönetmeliği EK- 26’da bulunan)“Taşınmaz Mal Bildirimini Formu” nu doldurmak suretiyle mülki idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler.

Bu form, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

K-Mal bildirimi

04.5.1990 gün, 20508 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 3628 sayılı “Mal Bildiriminde bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu”na ve bu Kanuna atfen çıkartılmış olan “Mal Bildiriminde bulunulması Hakkında Yönetmelik” gereğince, Türk Hava Kurumunun Genel Yönetim ve Merkez Denetleme Kurulu Üyeleri ile Genel Merkez Teşkilatında ve Türk Kuşu Genel Müdürlüğünde, Türkiye Kızılay Derneğinin Merkez Kurullarında ve Genel Müdürlük teşkilatında görev alanlar ve bunların Şube Başkanları ve Kamuya Yararlı Derneklerin Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri (Mal Bildiriminde bulunulması Hakkında Yönetmelik ekinde bulunan) “Mal Bildirim Formu”nu tek nüsha olarak doldurmak ve tarih belirterek imzalamak suretiyle mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar.

Türk Hava Kurumunun, Türkiye Kızılay Derneğinin ve Kamuya Yararlı Derneklerin Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri için İçişleri Bakanlığına, bunların Şube Başkanları için bulundukları İl Valiliklerine, Türk Hava Kurumu ile Türkiye Kızılay Derneğinde görev alanlar için Kurum ve Dernek Genel Başkanlığına,

Bu göreve başlama tarihini izleyen bir ay içinde mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar.

Mal bildiriminde bulunacak olanların kendilerine, eşlerine ve velayetleri altındaki çocuklarına ait bulunan taşınmaz malları ile 1 inci derece Devlet Memurlarına yapılan aylık net ödemenin beş katından fazla tutarındaki her biri için ayrı olmak üzere, para, hisse senetleri ve tahviller ile altın, mücevher ve diğer taşınır malları, hakları, alacakları ve gelirleriyle bunların kaynakları, borçları ve sebepleri bu mal bildiriminin konusunu teşkil eder.

Mal varlığında önemli bir değişiklik olduğunda bir ay içinde,

Görevin sona ermesi halinde, ayrılma tarihini izleyen bir ay içinde,

Görevlere devam edenler, sonu (0) ve (5) ile biten yılların en geç Şubat ayı sonuna kadar,

Mal bildirimlerini yenilerler.

L-Derneğin İç Denetimi

Dernekte genel kurul, yönetim kurulu veya denetim kurulu tarafından iç denetim yapılabileceği gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim yaptırılabilir.

Genel kurul veya yönetim kurulu, gerek görülen hallerde denetim yapabilir veya bağımsız denetim kuruluşlarına denetim yaptırabilir.

Genel kurul, yönetim kurulu veya bağımsız denetim kuruluşlarınca denetim yapılmış olması, denetim kurulunun yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Derneğin denetleme kurulu; derneğin tüzüğünde gösterilen amaç ve amacın gerçekleştirilmesi için sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları doğrultusunda faaliyet gösterip göstermediğini, defter, hesap ve kayıtların mevzuata ve dernek tüzüğüne uygun olarak tutulup tutulmadığını, dernek tüzüğünde tespit edilen esas ve usullere göre ve bir yılı geçmeyen aralıklarla denetler ve denetim sonuçlarını bir rapor halinde yönetim kuruluna ve toplandığında genel kurula sunar.”

İktibas: Dernekler Dairesi Başkanlığı