20 Nisan 2011 Çarşamba

İran Aryan'ları ..Doğu Aryan'lar

İran Aryan'ları

Doğu Aryan'lar



Dünyadaki kavim hareketleri hep tartışılmıştır. Bu tartışmalar özellikle yayılışların toplu, birdenbire, savaşarak cereyan etmediği ve Batılı Yazarlar’ın bir kısmının ’infiltration’ veya ’sızıp içeri girme’ şeklinde tarif ettiği bir tarzda olunca daha bir kızışır. Bilhassa Aryanlar konusundaki tartışmalar bunu hatırlatır. Çeşitli önermeler vardır bu konuda. Aryanlar’ın dünyaya yayılışları konusunda dört ana teori öne sürülebilir (dini teoriler hariç). Bunlardan birincisine göre Aryanlar hep Ortadoğu’da yaşamış, oradaki Sümer, Elam, Guti, Hitit, Hurri vs gibi temel uygarlıkların kurucuları olmuşlardır. Bu halk grupları belki de neolitik çağda veya daha önceleri dünyanın çeşitli yerlerine, bu arada Avrupa ve Hint’e de yayılmışlardı. İkinci teoriye göre ise Aryanlar Ortadoğu’dan Avrupa’ya yayıldıktan sonra tekrar, bu kez kuzeyden dolanmak suretiyle ve infiltrasyon şeklinde, Doğu’ya doğru yayılmışlardı. Buna sebep olarak buzul çağının zorlaması gösteriliyor. Üçüncüsü ise Aryanlar Avrupalı’dırlar veya insan türünün orijinal yurdundan dünyaya yayılması sonucu çok eski bir zaman kesitinde Avrupa’ya geçmişlerdir. Şartlara göre doğuya doğru harekete geçmiş, Ortadoğu ve Hint’e yerleşmişlerdir. Dördüncü teoriye göre Aryanlar’ın ve bütün ırkların anayurdu Hindustan’dır. Irklar oradan dünyaya yayılmışlardır. Bu kitabın konusu yukarıdaki teorileri irdelemek olmamakla birlikte, yazılanlar belli bir görüşün ürünü olmak durumundadır. Kutsal kitaplarda yer alan inanç temelinde ele alınabilecek saptamaları ise burada tartışmayacağım.



Yaygın olarak kabul gören ve benim de doğruluğuna inandığım teoriye göre insanlık; M.Ö. 3000’li yıllarda Tunç Devri’nin eşiğindeyken, şimdiki Hint ve İran'daki egemen Aryani Halklar'ın ataları hala ortak veya komşu bir hayat sürdürüyorlardı. 2000’li yıllarda, Ural Dağları’nın çevrelediği vadilerde, Batı yandaki steplerde, Modern çağın Kazakistan’ında ve giderek Ortaasya’daki yayılmaları esnasında ayrışma işaretlerini sezebiliyoruz. Geride bıraktıkları Srubnaya veya Kazakça’daki adıyla Kurgan ve Andronovo arkeolojik alanlarındaki bulgular bunu anlatır durumdadır. Bu alanlarda tarım toplumu ile hayvancılık toplumu yan yana yaşıyordu. Biz bunlardan birini Hint, diğerini İrani olarak algılayabiliriz. Kendilerine Proto Hint-İran dil topluluğundan birer diyalektle konuşan topluluklar olarak bakabileceğimiz bu insanlar, Doğu’ya doğru toplu olmamak kaydıyla, infiltration şeklinde hareket ederken, Volga Nehri'nin cıvarları da dahil olmak üzere, genellikle bu nehrin batısında yer alan şimdiki Rusya steplerinde ilkel bir sosyal düzen geliştirmişlerdi. Hazar Denizi'nin ve Karadeniz’in hemen kuzeyini de içine alan o zamanki Doğu Aryan insanının bu geçici yurdunda onları; biricik geçim kaynakları olan sığır, koyun ve keçileri mutlu etmeye yetiyordu. Daha henüz atları bile ehlileştiremedikleri tarihin o karanlık çağlarında en büyük yardımcıları ve hatta koruyucuları, dondurucu kuzey kışlarında kızağa da koştukları ve kutsal bildikleri köpekleri idi.



Çok yavaş bir sosyal gelişme sürecine müsaade eden step hayatı, yüz- belki binyıllar boyu böyle sürüp gitmişti. Ama yine de bu insanların o şartlarda temelini attıkları kültürel değerler ve mitolojileri, başta Hindistan ve İran Halkları olmak üzere dünyanın diğer bazı köşelerinde hala insanların mutluluklarını etkiliyor ve manevi hazlarını tatmin etmeye devam ediyor gibidir. Güneş üstüne, ay üstüne veya gökyüzü üstüne yeminler sıralayan ellili yılların Kürtleri'ni, bu tanımlamanın dışında tutmak mümkün mü?



Daha sonraki dönemlerde en aşağısından Hint kolu itibariyle kuvvetli bir kastlaşma eğilimi gösterecek olan bu ilkel kabileler veya klanlar step hayatı sürecinde; rahipler, avcı veya savaşçılar ve çobanlardan oluşan sürecin ihtiyaçlarını karşılayan basit bir sosyal sistem geliştirmişlerdi. Bu sistem, onların yaşamlarını sürdürmeleri ve düşmanlarına karşı ailelerini savunmaları için yeterliydi. İhtiyaçlar, -her toplumu olduğu gibi- onları da yeni şeyler ve yaşanacak daha elverişli yerler araştırmaya itttikçe kabileler ayrışıyor, başka başka yollar tutturarak dünyaya yayılıyorlardı.



Boğazköy yazıtlarını inceleyen ve bu yazıtlardan bazı sonuçlar çıkaran Winckler'in bildirdiğine göre; M.Ö. 2000'li yıllarda Doğu Aryanlar’ın ataları daha henüz sağlam bir birlik arzediyorlardı. Çünkü Mithra, Varuna, Indra ve Nahathya gibi tanrı adlarını içeren bu yazıtlar, Hindistan'a kadar yayılacak bir dalganın Anadolu’daki izlerini gösteren bir ayna olarak orta yerdeydi. Daha sonra göreceğimiz gibi, tunç devrini karşılamak üzere Ortaasya'ya geçmiş olan step insanları aşağı yukarı milada 2000 yıl kala ilk büyük ayrışmayı; Hint ve İran gruplarının ayrışması ile yaşadılar. Hint grubu Hayber geçidini aşarak şimdiki yurtlarına doğru yol alırken, bugünkü İrani kavimlerin ataları olan ikinci grup bir süre daha Ortaasya'da kalacaklardı.



Bu insanlar, daha henüz Rus steplerinde iken, uygarlıkta ileri bir düzey tutturan güneylerindeki Mezopotamyalı kavimlarle giriştikleri ticari ve kültürel ilişkiler sayesinde, öküzle çekilen kağnı arabasını yapmayı öğrenmiş ve bu onların ekonomik hayatlarında büyük bir devrim anlamına gelmişti (veya bazı işaretler bunu böyle gösteriyor). Atları ehlileştirmeleri ise onları savaş teknolojisinde zaptedilemez hale getirecekti. Bu arada geliştirdikleri arabalarına atları koştular ve iki tekerlekli savaş arabalarını elde ettiler. Bu ise savaşçı sınıfın daha da güçlenmesine yol açacaktı. Arkeolojik kazılardan elden edilen bulguların yardımı ile anlaşıldığı gibi, atların ehlileştirilmesi bu kavimlerin eseridir. Daha sonra savaş arabaları çağını da bu toplulukların başlattıkları konusunda geniş bir fikir birliği var. Bu savaş arabaları "çağı"nın başlaması, toplumda savaşçılar sınıfının rahiplerin önüne geçmesine, onların hakim sınıf haline gelmesine yolaçtı. Savaşçıların artık yeni bir adları vardı; "ratha eştar". Eştar veya eshtar, bugünkü Kürtçe'nin Zazaki lehçesinde "Astwar" veya "Astor" olarak hala "at"a verilen addır. Ratha ise yine Kürtçe'de "romıtwex" olarak değişse de "sürücü" olarak çevrilebilir. Savaş arabalarının kullanıma girmesi ile eski yeknesak hayat renklenmiş, akınlar sayesinde tehlike ve heyecan dolu bir hale gelmişti. Çağ, artık destansı kahramanlar çağı idi. Bu kahramanların takipçileri prensler, savaşlarda elde edilen galibiyetlerle ve düzenlenen talan hareketleri ile elde ettikleri zenginlikleri kullanarak güçleniyor, çok daha sonraları Zarathuştra’nın şiddetle itiraz edeceği "parlak" bir hayat sürdürüyorlardı.



Milattan önceki İkibinli yılların bir yerinde insanlık ve Doğu Aryan Halkları bronz çağını yakaladı. Fakat Doğu Aryanlar bronzu elde etmek için lazım olan kalay ve bakır gibi madenlere yeteri kadar sahip değillerdi. İnsanların bu alaşımın oluşturulması için söz konusu madenlere gereksinimleri müthiş bir şekilde artmış olmalıydı. Yükselen bir sınıf olan kudretli savaşçılarının önderliğinde yürüyüşe geçen proto-Aryan aşiretler peyderpey Urallar'ı aşmış, engin Orta Asya topraklarını yurt edinmiş ve Altay'larda bulunan ve bu madenlerin bol olduğu kaynaklara ulaşmışlardı. Proto-Aryani kabilelerin Orta Asya'daki hayatı ile ilgili; sulama kanalları gibi pek çok kalıntı, Sovyet araştırmacılarının bu inanılmaz yavaşlıktaki göçün takip ettiği yollar ile ilgili elde ettikleri önemli bulgular olarak bu kavimlerin hareket alanları hakkında bize önemli bilgiler verir durumdadır.




Tarihte "Aryan" kelimesi, büyük bir ihtimalle, ilk büyük bölünmeden önce ve ilk olarak Keltçe'de bu kavimleri adlandırmak için kullanılmıştı. Fakat son zamanların yayınlarında oklar hep Hint yarımadasında kullanılan dilleri gösteriyor. Aryan kelimesi, Sanskritçe’de ’soylular’ anlamına gelir. Ar kökü ise tekil, soylu anlamına gelir ve İran kelimesi Aryanlar’ın Ülkesi anlanında kullanılarak zanam içinde değişerek son şeklini almıştır. Keltler bu insanlara "Ariovistus" diyorlardı. Bu isim, -kendileri de Aryanlar'ın bir kolu olan- Grekler’in diline "arithtos" olarak geçmişti. Şöyle veya böyle, konuyla ilgili olarak kafa yoran bilim adamlarının arasındaki konsensusu nazarı itibare alırsak, Hint-Avrupa kavimlerinin Orta ve Kuzey Avrupa kesimi ile bunların Asya'ya göç eden Hint-İran kollarının tümüne birden yazılı tarihin şafağında Aryan müşterek ismi verilmişti. Bu halkı teşkil eden kabilelerin konuştukları lehçelerdeki farklılığa rağmen, dillerinin kaynağı ortak bir ana aşireti işaret ediyordu. Muhtemelen Germen olan bu ana aşiretin dili daha sonra esaslı değişiklikler geçirerek, bugünkü Hint-Avrupa diller ailesini oluşturacaktı.



İlk ayrılıklara rağmen, Winckler, Boğazköy yazıtlarından elde ettiği kanıtları diğer bulgularla karşılaştırdığında, Aryanlar'ın M.Ö. 1000'li yılların ortalarında hala dil ve bilahassa din kültürü bakımından bir bütünlük arzettiklerini gördü. Bu çok önemlidir. Çünkü, Zarathuştra’yı inceleyen pek çok yazar bu noktada biribirleri ile çelişkiye düşüyorlar. Kimi yazarın bu Doğu Aryanlı Peygamber’i yanlış bir tarih kesitine yerleştirmesi bu dilsel benzetmelerden dolayıdır. Bu konuyu daha sonra yeniden ele alacağız. Hikâyemize dönersek; o sıralarda Doğu Aryanlar'dan kopup Mezopotamya'ya yerleşen küçük bir Aryan grubu Mittani İmparatorluğu'nu, bir diğer Aryan Kabilesi ise Hitit Devleti'ni kurduğunu görürüz. Bu iki kavmin aralarında tutuştukları bir savaştan sonra imzaladıkları barış antlaşmasının yer aldığı Boğazköy yazıtlarında, eski Aryan Panteonu'na ait bazı tanrıların adları, bu antlaşmanın ”şahitleri” olarak kaydedilmiştir. Daha sonraları Zarathuştra tarafından afaroz edilecek olan; Mithra, Varuna, İndra ve iki adet Nasatyau gibi tanrıların adlarının yer aldığı bu yazıtların Doğu Aryan Mitolojisi’nin aydınlatılması bakımından sınırsız fayda sağladığı ortada. Bu adlar ve yazıtların dili, o sıralarda Aryanlar arasında daha henüz büyük bir değişimin yaşanmadığının delilleriydi. Bu antlaşmaya şahit olarak gösterilen tanrıların bazılarının adları, bazı Aryani ülkelerde hala yaşıyor. Bu arada daha batıya geçen Aryanların Grek ve Trak kolları, atalarınınkinin benzeri olan ve fakat detayları itibarile değişik bir mitolojiyi çok erken çağlarda geliştirdiklerini de kaydedelim.



Ortaasya’nın yurt edinildiği yıllarda Aryanlar yine de tam bir kültürel ve sosyal birlik arzetmiyorlardı. Ana hatları ile müstakbel Hint ve İran kollarını oluşturacak olan bu bölgedeki Aryan kabilelerinin her biri, M.Ö 2000’li yılların sonunda veya 1000’li yılların başında, -kaynağını ana Aryan Mitolojisi’nden alsa da-, kendi öz dinsel yapılanmasını geliştiriyordu. Tam da bu zaman kesitinde Rig Veda, Hindu dininin esaslarını içeren ilk önemli kutsal kitap, şekillendi, kemale erdi. Rig Veda’yı Doğu Aryanlar’ın ilk önemli kutsal kitabı olarak nitelememizin sebebi, bu kitapla aynı zaman kesiti içerisinde şeklillendiği sanılan ”Mithra Yasna”, ”Sraoşa Yasna” veya ”Homa Yasna”larla ilgili bir belgenin bulunmamasıdır. Rig Veda’nın ”sözel bir dinsel eser” olarak M.Ö. 1800’lü yıllarda şekillendiği ve 1200’lü yıllarda yazılı hale getirildiği hususu, araştırmacılar arasında geniş bir kabul görmüş durumdadır. M.Ö. 1400’lü yıllarda Hayber geçidini kullanarak güneye; Hindustan’a geçen bu dinin mensuplarının, Rig Veda’yı son durakları olan şimdiki Hindu ülkesinde yazılı hale getirdikleri sanılıyor. Aryanlar’ın İran kolu ise, çok daha sonraları dalgalar halinde bölgeyi terkedeceklerdi. Bu durumda, İrano-Aryanlar’ın MÖ 1000’li yıllarda, özellikle 1500’den 1000’e doğru uzanan bir kesitte şimdiki yurtlarına doğru kaymaya başladıkları ciddi araştırmacılar tarafından kabul ediliyor (mesela; Diakonoff, 1985).



MÖ 1000’li yıllarda Medler Ormiye dolaylarına vardıklarında yörede başka halklar yaşıyordu. Bu alanları ve söz konusu zaman kesitini düşündüğümüzde buraların o zamanlar çok seyrek bir nüfus yapısına sahip olduğunu bilmek durumundayız. Alanlar neredeyse boş sayılırdı. İşte bu çerçevede orada Lulubiler ve Qutiler’in yaşadığını Asur ve Babil kaynaklarından anlıyoruz. Bu halklar, Urmiye ve Van gölleri arasındaki bir bölgeyi yurt edinmiş, zaman zaman bağımsız yaşamışlardı. Bunların da Batı’sında, Asur kralı II. Sargon (MÖ 722-703) döneminden kalan bir yazıttan anladığımız kadarıyla, Batı İran’da Hurriler’e mensup olduğu veya daha sonra Hurrileşecek olan bir halk grubu, Matienialar yaşardı. Bilindiği kadarıyla Herodot da bunlardan bahseder. Bu halk grubu 1500’lü yıllardan itibaren yörede varlığını hisettirmişti. Bu bilinmeyen Indo-İrani diyalekt bilinen Kafir ve eski İrani Diller’in (Hint-Avrupa dil grubuna mensup olmayan İrani dillerin) karekterini taşımaktan uzaktı. Kafir Dil grubu, Norveçli dil bilimci Morgenstierne’nin çok iyi bir çalışma ile ortaya koyduğu gibi, çok eski ve bağımsız bir Hint-Avrupa Dil Grubu’dur. Bu grup ne söz konusu dil ailesinin Hint kolundan ne de İrani kolundan türememiştir, onlardan bağımsız gelişmiştir. İşte bu non-Kafir, non-İrani, ama Hint-Avrupa Dil grubuna mensup dil aşağı yukarı MÖ 2500’li yıllardan itibaren bölgede bazı Mittani Kral adları ve bazı küçük krallıkların önderlerinin adları ile varlığını ele veriyor. Aynı dil, Mittani-Hittit antlaşmasında şahit olarak gösterilen Mithra, Varuna, Nasathya (Nahathya) ve İndra ile mitolojisi hakkında bazı sırları da gün yüzüne çıkarıyor. Dahası, at terbiyesi ile ilgili bir talimatname de aynı dilin varlığının delilidir (Diakonoff, 1985).



Burrov bu dilin Mittaniler tarafından Hindustan’dan getirildiğini anlatır (son baskı, 1973). Burada H harfi ile S harfinin kullanımında iki Aryan grubu arasındaki farklılıktan istifade eden Burrov’un tezleri, terk edilmesine rağmen, bu H-S geçişi benim için de büyük önem arz ediyor. Çünkü modern Zazaki ile Kurmanci arasında, bazı alanlarda bu kullanım farklılığını bariz bir şekilde görüyoruz. Mesela wısar ile bahar arasındaki farklılıkta v-b geçişinin yanında s-h geçişini de bariz bir şekilde görürüz. Fakat yine de Zazaki’deki tanrı kavramı, Homa’nin Hindu Soma ile eş olasına ve Zazaki’de S yerine bu kez H’nin tercih edildiğine bakalım. Burada akla infiltrasyon şeklindeki göçten önce dilde bazı etkileşimler yaşandığını ve bunun izlerinin 1900’lü yıllara kadar en az bozulan Hint-Avrupa diyalekti olan Zazakide yakaladığımızı bir delil olarak ve kolaylıkla öne sürebiliriz. Her ne olursa olsun, Mittaniler’in Aryaniliği, mirasçı bir halk olarak Kürtler için çok önemlidir.



Çok daha güneyde, Luristan’da ise Kassitler’in varlığı söz konusudur. Bütün bu halklar çok eskiden beri varlıklarını his ettirmişlerdi. Bunların tanıtılması bu kitabın konusu dışında olduğundan geçiyoruz.



medler ve persler



Ortadoğu’da ilk kez Asur Kralı III. Şalmaneser’den kalma bir tablette Parsua=Modern Pers’ten bahseder. Bu isim anlaşıldığı kadarıyla onlar dışardan verilmiştir. M.Ö. 843'ten kalma olan söz konusu bir Asur yazıtında, modern çağın İran'ındaki Kürdistan Eyaleti'nin başkenti olan Kirmanşah bölgesinin sakinlerine de genelde Aryan denilmişti, ki burası Medler ile meskundu. 834’te Medler Asur’a bağlanmayı redettikleri için Şalmanazar’ın Medya’ya sefer düzenlemesi bir başka tabletin konusudur. Daha sonra madai= Med Ülkesi’ne yaptığı baskın dolayısıyla Asur Kralı V. Şemşi Adad’ın tabletlerinde bu halk grubunun adı geçer (822). Aryan'lar, İran'daki bugünkü yurtlarına, Herat ve Meşhed nehirleri vadisinde yer alan ve tabii bir geçit olan Saraxş'ı kullanarak geçmişlerdi. Ama büyük dalgalardan ziyade infiltration (sızma) şeklinde. Küçük gruplar halinde geçtiler İran'a. Aryanlar bu geçidi kullanarak takriben M.Ö. 900'lü yılların başında bölgede hissedilir bir varlık haline geldiler.. Bu öncül gruplar; önde Parsa, arkada Mada denilen kabileler olmak üzere Hazar Denizi'ne nazır dağ şeridinin hemen ardındaki bu tabii geçitleri aşarak batıya doğru ilerlediler. Bu insanlar, devrin süper devletleri olan Asur ve Babil’e komşu olmayı ve bu devletlerdeki gelişkin uygarlığın nimetlerinden yararlanmayı önlerine hedef olarak koymuş olacaklar.



Bir kısım proto-Aryan kabilesi, bu yavaş cereyan eden (infiltration) göç hareketi esnasında Tusa adını verdikleri bölgeye varmış ve oralara yerleşmişlerdi, ki bir teoriye göre Zarathuştra'nın tebliğ ettiği dinin en büyük destekçisi olan Viştaspa'nın ailesi de daha sonra Medya'daki Notarya mıntıkasından geri dönerek bu bölgeye yerleşecekti. Sanıldığı kadarıyal, bu ailenin liderlerinden biri olan ”Tus î Nodaran”ın kurduğu Tusa şehri kısa bir süre içerisinde önemli bir kültür ve ticaret merkezi haline gelmişti. Bu bölgede doğan Nodar ailesinin torunlarından biri ve Aryanlar'ın Med koluna mensup olan Viştaspa, isminden de anlaşılacağı üzere Med'dir ve bir Kava’dır. Adı Avesta’da Kavi Viştaspa olarak geçer. Öte yandan buradan Albruz Dağları ile güneydeki çöller arasında sıkışmış olan dar, sulak arazilere yönelen bir kısım Aryan öncülü de bu vadileri yurt edinecekti. Bunlara ”Mazanalar” deniliyordu, ki daha sonra anlatacağımız tarihçe açısından bu kabile de çok önemlidir.



M.Ö. 843'te, Asurlular'ın artık yazılı belgelerinde ismen bahsetmeye başladıkları Mada ve Parsalar, bu süper devletin sınır bölgelerini paylaşmışlardı. Parsalar, Kirmanşah'ın güneyi ile Aqabatan ya da Ekbatan'ın doğusunu, yani şimdiki Hamadan ile Kirmanşah hattını batı sınırı olarak kabul edebileceğimiz Güney İran’a yerleştiler. Madalar ise Şimdiki Xorasan ya da Horasan dahil, oradan başlayarak Raga'nın (şimdiki Tahran’ın) doğusuna ve Ekbatan'a, oradan da Kirmanşah'ı doğu sınırı olarak alan topraklara kadar uzanan yöreleri yerleşmek üzere seçmişlerdi. Madalar’ın bölgeleri iki ana bölümden veya ”Dahyu”dan oluşuyordu; Medya Raghai ve Medya Atropatan (Azerbaycan). Böylece proto-Kürt ve proto-Farslar'ın ilk yerleşim alanları şekillenmeye başlamış oluyordu. Burada eskiden beri yerleşik olarak yaşayan kavimleri de asimile ederek gelişen bu iki İrani kavim, kısa bir süre içerisinde gelişerek bölgeyi egemenlikleri altına aldılar.



Kürtler'in ataları olarak kabul gören Madalar yada Medler, M.Ö. 1000'li yıllarda herhangi bir yazılı belgede isim olarak yer almazlar. Tabii ki bu, onların atalarının aynı veya başka isimler altında muhtelif zamanlarda tarih sahnesine çıkmadıkları anlamına gelmez. Anadolu'ya M.Ö. 1500'lü yıllarda göç eden Aryani kavimlerden Hititler'in bugünkü torunlarının kimler olduklarını hep merak ederim. Acaba Medler’le kaynaşmışlıkları yok mudur? Proto-Kürt oldukları hususunda pek çok deliller bulunan Mitanni Devleti’nin yönetimini elinde tutan azınlıktaki Hurriler, bazı kaynaklar tarafından Doğu Aryanlar’ın bir kolu olarak kabul görüyorlar ve bunlar tam da o günkü Büyük Med Devleti’nin hakim olduğu günümüzün Kürdistan coğrafyasında yaşamışlardı. Bunların geliştirdikleri veya mirasçısı oldukları mitolojinin pek çok unsuruna Med mitolojisinde de rastlanabilir. Fakat Hurri Mitolojisi’nin, bölgesel halkların mitolojisi ile fazlaca ”kirlendiğini” (contamination’a uğradığını) de görüyoruz. Bir Sümer tabletinde Kurtie adı altında yer alan halkın veya Kardakalar'ın eski tabletlerde ve Xsenefon'da adı geçen Proto-Kürt kavimler olduklarına dair bazı bilim adamlarının inançları var. Bu halkın şimdiki Gürcüler’in ataları olduğu da iddialar arasındadır. Ayrıca Luluları ve Gutileri de hesaba katmalıyız. Söz konusu tüm halklar o coğrafyada Medler’den önce bulunuyorlardı. Ama bunlardan bazılarının Aryani olabileceği hep tartışma konusu olmuştur.



Biz, şimdi yeniden sızma şeklinde cereyan eden göçün izlerine dönelim. M.Ö. 600'lü yıllarda yazılmış olan, "Ninova'nın Düşüşü" isimli tarihi yapıtta Med kralı Cyaxares; "Umman Manda", yani "Manda yerlisi" olarak anılır. "Manda" ismi, Assurbanipal'den kalma diğer yazıtlarda, Babilli efsanevi kral Naram Sin'in ve hatta Boğazköy'deki Hitit yazıtlarında da göze çarpar. Ama Manda adını taşıyan bir yer, yine de bilinmez. Ama Asur kaynakları aynı yörede Matianialılar’dan ceya Man.tianialılar’dan söz edilir. Man.ti'den türemiş Man, Azerbaycan'ın bilinebilen en eski adı olarak kabul görüyor. Man'a, Ermeniler sonraları "Atropatene" dediler. Aslı ’Atharpatakan’dır. Atharpatakan, athar=ateş, patakan= döller-, çocuk kelimelerinden oluşan bileşik bir isimdir ve ateşin dölleri anlamına gelir. Atharpatakan, zaman içinde Adurbâdagân'a, o da Adarbaican'a dönüşmüş, nihayet modern Azerbaycan ismi ortaya çıkmıştır. Adurbâdagân, Hudûd al-'Alam'da (M.S. 982) da Adarbaijan'ın karşılığı olarak yer alıyor.



Bölgeye yerleşen Medler, aslında pek de o kadar yekpare bir halk manzarası arzetmezler. Herodot (MÖ 400 cıvarı), Medler'in altı aşiretten oluştuğunu kaydeder. Meşhur kitabında bu aşiretler; Busai veya Bousai, Struxades, Paritakinoi, Budioi, Arisantoi ve Magi şeklinde sıralanır. Daha sonraları Magi'nin bir sosyal aşiret değil, bir "siyasal aşiret" veya dinsel erki elinde bulunduran ve Aryaman denilen bir sosyal sınıfın içinde telakki edilen bir gurup olduğu görüldü. Magiler, tüm Med aşiretlerinde faal halde bulunuyorlardı ve bir nevi yerel dinsel lider konumundaydılar. Diğer aşiretlerden biri olan "Arisantoi" isminin Persce'ye çok yakın olduğu kanaati de Herzfeld (1947) tarafından ifade ediliyor. Ama onun dediği gibi de olsa bunların, "Persler'e akrabasal yakınlık gösteren bir Med aşireti" olduğunu Moulton (1913) kaydeder. Bu arada Zarathuştra dininin yaygınlaşmasından çok sonraları Magi -veya İranlılar'ın kullandığı şekliyle "Magu"lar, Müslümanlık'taki mollalık müessesesi gibi, hemen hemen tüm İran halklarına mal olacaktı.



Herzfeld (1947), Med Ülkesi’nde yerleşik olan halkın; Hamadan, Nihâwand, İsfahan, Ray ve Adarbaijan olmak üzere (aşiret anlamında) beş bölümden oluştuğunu söyler. Herzfeld, bu bölümlemenin Herodot'un ki ile uyuşmadığını da kaydeder. Buna bir tek istisna gösterir; Paratakinoi. Araştırmacı, Paratakinoi'nin, kendi beşlisindeki İsfahan'a uyduğunu varsayıyor. Bu bölümlendirmenin tarihsel gerçeklerle uyuşup uyuşmadığı tartışmalı olduğundan (daha doğrusu sessizce red edildiğinden) dolayı, sadece bilgi olarak bilgi olarak veriyoruz.

toklucaktan haberler

dernek nedir.amaçları

TOKLUCAK DER .in ARIK DER ile ZARA DER. yanyana olan arsa ile ilğili bilgiler.. 1- konu hakkında gelişmeler.. 2- varılan durum 3- dernek üyelerinin konu hakkında bilgileri GEREKLİ BİLGİLER TOPARLANIP ..GELİŞMELER..SİZLERE DUYURULACAKTIR. MAİL. ADRESİM ..haloyildiz@gmail.com ..SİZLERİN ULAŞABİLDİĞİ BİLGİLERİ PAYLAŞIRSANIZ ..YAYINLARIZ. ERGÜN YILDIZ..

DERNEK NEDİR? NASIL KURULUR?

Derneğin tanımı

23.11.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5253 sayılı Dernekler Kanununun 2. maddesinde derneğin tanımı; " Dernek: Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını” olarak yapılmıştır.

Kimler dernek kurabilir

Fiil ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişiler, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir.

Dernek kurucusu olabilmeleri ile ilgili olarak, Türk Silâhlı Kuvvetleri ve kolluk kuvvetleri mensupları ile kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri hakkında özel kanunlarında getirilen kısıtlamalar saklıdır.

Ayrıca, onbeş yaşını bitiren ayırt etme gücüne sahip küçükler; toplumsal, ruhsal, ahlakî, bedensel ve zihinsel yetenekleri ile spor, eğitim ve öğretim haklarını, sosyal ve kültürel varlıklarını, aile yapısını ve özel yaşantılarını korumak ve geliştirmek amacıyla yasal temsilcilerinin yazılı izni ile çocuk dernekleri kurabilir veya kurulmuş çocuk derneklerine üye olabilirler.

Oniki yaşını bitiren küçükler yasal temsilcilerinin izni ile çocuk derneklerine üye olabilirler ancak yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar.

Çocuk derneklerine onsekiz yaşından büyükler kurucu veya üye olamazlar.

Dernek kurucusu olacak kişilerde aranan fiil ehliyetine ne şekilde sahip olunur.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda belirtildiği üzere; ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.

Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmamak: Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ve bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmamak yada bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm bulunmamaktır.

Ergin olmak: Onsekiz yaşını doldurmuş olmak veya onsekiz yaşın doldurmamış olduğu halde evlenmiş olmak yada onbeş yaşını doldurmuş küçüklerin kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınmış olmaktır.

Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar. Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır.

Dernekler özel hukuk tüzelkişisi olup, Türk Medeni Kanununun 48. maddesinde belirtilen tüm hak ve yetkilere sahiptir.

Hangi amaçla dernek kurulamaz

Anayasa ve kanunlarla açıkça yasaklanan amaçları veya konusu suç teşkil eden fiilleri gerçekleştirmek amacıyla dernek kurulamaz.

Derneğin amacı; kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir gayeyi gerçekleştirmeye yönelik, anlaşılabilir ve süreklilik arz etmelidir. Hukuka veya ahlâka aykırı olmamalıdır.

Derneğin kuruluş şekli

Dernekler, kuruluş bildirimini, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerleşim yerinin bulunduğu yerin en büyük mülki amirine verdikleri anda tüzel kişilik kazanırlar.

Dernek tüzüğünün içeriği

Dernekler Mevzuatı gereğince derneğin tüzüğünde aşağıda gösterilen hususların belirtilmesi zorunludur:

a-Derneğin adı ve merkezi. (Derneğinizin adı, daha önce kurulmuş olan bir derneğin adından farklı olmak zorundadır. Dernek adını kontrol etmek için tıklayınız)

b-Derneğin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek için dernekçe sürdürülecek çalışma konuları ve çalışma biçimleri ile faaliyet alanı.

c-Derneğe üye olma ve üyelikten çıkmanın şart ve şekilleri.

d-Genel kurulun toplanma şekli ve zamanı.

e-Genel kurulun görevleri, yetkileri, oy kullanma ve karar alma usul ve şekilleri.

f-Yönetim ve denetim kurullarının görev ve yetkileri, ne suretle seçileceği, asıl ve yedek üye sayısı.

g-Derneğin şubesinin bulunup bulunmayacağı, bulunacak ise şubelerin nasıl kurulacağı, görev ve yetkileri ile dernek genel kurulunda nasıl temsil edileceği.

h-Üyelerin ödeyecekleri giriş ve yıllık aidat miktarının belirlenme şekli.

ı-Derneğin gelir kaynakları.

i- Derneğin borçlanma usulleri.

j- Derneğin iç denetim şekilleri

k-Tüzüğün ne şekilde değiştirileceği.

l-Derneğin feshi halinde mal varlığının tasfiye şekli.

m-Dernek geçici yönetim kurulu üyelerinin adı, soyadı, görev ünvanı.

Dernek tüzüğünde kanunen belirtilmesi zorunlu hususlar dışında, Kanuna aykırı olmamak kaydıyla tüzükte yer alması istenilen diğer hükümler eklenebilir.

Örnek Dernek Tüzüğü İçin Tıklayınız.

Dernek kuruluşu için gerekli belgeler

Dernek kurucuları (en az yedi gerçek veya tüzel kişi) tarafından imzalanmış olan (Dernekler Yönetmeliği Ek-2’de bulunan) iki adet kuruluş bildirimi ve aşağıda belirtilen ekleri, derneğin kurulacağı yerin mülki idare amirliğine verilir.

a) Kurucular tarafından her sayfası imzalanmış üç adet dernek tüzüğü,

b) Kurucuların nüfus cüzdan fotokopisi,

c) Dernek kurucuları arasında tüzel kişiliklerin bulunması halinde; bu tüzel kişilerin unvanı, yerleşim yeri ve kuruluş belgesi ile tüzel kişiliklerin organları tarafından yetkilendirilen gerçek kişi de belirtilmek kaydıyla bu konuda alınmış kararın fotokopisi,

d) Kurucular arasında yabancı dernek veya dernek ve vakıf dışında kar amacı gütmeyen kuruluşlar bulunması halinde, bu tüzel kişilerin dernek kurucusu olabileceğini gösteren İçişleri Bakanlığınca verilmiş izin belgesi,

e) Kurucular arasında yabancı uyruklular varsa, bunların Türkiye'de yerleşme hakkına sahip olduklarını gösterir belgelerin fotokopileri,

f) Yazışma ve tebligatı almaya yetkili kişi veya kişilerin adı, soyadı, yerleşim yerlerini ve imzalarını belirten liste.

Büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerdeki dernek kuruluş işlemlerinde istenen belgeler birer arttırılarak verilir.

Dernekler, kuruluş bildirimi ve eklerini mülki idare amirliğine vermek suretiyle tüzel kişilik kazanırlar.

Çocuk derneklerine tüzel kişiler kurucu veya üye olamazlar, ayrıca çocuk derneklerinde kuruluş bildirimine, kurucu çocukların yasal temsilcilerinin izni eklenir.

Dernek kuruluş bildiriminin incelenmesi

Dernek kuruluş bildirimi ve belgelerin doğruluğu ile dernek tüzüğü, en büyük mülki amir tarafından altmış gün içinde dosya üzerinden incelenir.

Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve kurucuların hukuki durumlarında kanuna aykırılık veya noksanlık tespit edildiği takdirde bunların giderilmesi veya tamamlanması derhal kuruculardan istenir. Bu istemin tebliğinden başlayarak otuz gün içinde belirtilen noksanlık tamamlanmaz ve kanuna aykırılık giderilmezse; en büyük mülki amir, yetkili asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi konusunda dava açması içir durumu Cumhuriyet savcılığına bildirir. Cumhuriyet savcısı mahkemeden derneğin faaliyetinin durdurulmasına karar verilmesini de isteyebilir.

Kuruluş bildiriminde, tüzükte ve belgelerde kanuna aykırılık veya noksanlık bulunmaz ya da bu aykırılık veya noksanlık belirli sürede giderilmiş bulunursa; keyfiyet derhal derneğe yazıyla bildirilir ve dernek, dernekler kütüğüne kaydedilir.

Derneğin zorunlu Organları hangileridir

Derneğin zorunlu organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur.

Dernekler zorunlu organları dışında başka organlar da oluşturabilirler. Ancak, bu organlara zorunlu organların görev, yetki ve sorumlulukları devredilemez.

Genel kurul, derneğin en yetkili karar organı olup; derneğe kayıtlı üyelerden oluşur. Genel kurul, dernek organlarını seçer ve derneğin diğer bir organına verilmemiş olan işleri görür.

Genel kurul, üyeliğe kabul ve üyelikten çıkarma hakkında son kararı verir, derneğin diğer organlarını denetler ve onları haklı sebeplerle her zaman görevden alabilir.

Yönetim kurulu, beş asıl ve beş yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur.

Yönetim kurulu, derneğin yürütme ve temsil organıdır; bu görevini kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirir.

Temsil görevi, yönetim kurulunca, üyelerden birine veya bir üçüncü kişiye verilebilir.

Denetim kurulu, üç asıl ve üç yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur.

Denetim kurulu, denetleme görevini, dernek tüzüğünde belirtilen esas ve usullere göre yapar; denetleme sonuçlarını bir raporla yönetim kuruluna ve genel kurula sunar.

Derneğin kuruluşundan sonra yapılması gereken işlemler

A- Defter tutulması

Dernekler tarafından tutulması zorunlu olan defterler temin edilerek kullanmaya başlanılmadan önce dernekler biriminden veya noterden onaylattırılmalıdır.

Dernekler aşağıda yazılı defterleri tutarlar.

a) İşletme hesabı esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

1) Karar Defteri: Yönetim kurulu kararları tarih ve numara sırasıyla bu deftere yazılır ve kararların altı toplantıya katılan üyelerce imzalanır.

2) Üye Kayıt Defteri: Derneğe üye olarak girenlerin kimlik bilgileri, derneğe giriş ve çıkış tarihleri bu deftere işlenir. Üyelerin ödedikleri giriş ve yıllık aidat miktarları bu deftere işlenebilir.

3) Evrak Kayıt Defteri: Gelen ve giden evraklar, tarih ve sıra numarası ile bu deftere kaydedilir. Gelen evrakın asılları ve giden evrakın kopyaları dosyalanır. Elektronik posta yoluyla gelen veya giden evraklar çıktısı alınmak suretiyle saklanır.

4) Demirbaş Defteri: Derneğe ait demirbaşların edinme tarihi ve şekli ile kullanıldıkları veya verildikleri yerler ve kullanım sürelerini dolduranların kayıttan düşürülmesi bu deftere işlenir.

5) İşletme Hesabı Defteri: Dernek adına alınan gelirler ve yapılan giderler açık ve düzenli olarak bu deftere işlenir.

6) Alındı Belgesi Kayıt Defteri : Alındı belgelerinin seri ve sıra numaraları, bu belgeleri alan ve iade edelerin adı, soyadı ve imzaları ile aldıkları ve iade ettikleri tarihler bu deftere işlenir.

b) Bilanço esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

1) (a) bendinin 1, 2, 3 ve 6 ncı alt bentlerinde kayıtlı defterleri bilanço esasında defter tutan dernekler de tutarlar.

2) Yevmiye Defteri, Büyük Defter ve Envanter Defteri: Bu defterlerin tutulma usulü ile kayıt şekli Vergi Usul Kanunu ile bu Kanununun Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden yayımlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri esaslarına göre yapılır.

Tutulacak defter ve kayıtların Türkçe olması zorunludur. Defterler mürekkepli kalemle yazılır.

Defterler bilgisayar ortamında da tutulabilir. Ancak form veya sürekli form şeklinde tutulacak defterler, kullanılmaya başlanmadan önce her bir sayfasına numara verilerek ve onaylatılarak kullanılabilir. Onaylı sayfalar kullanıldıktan sonra defter haline getirilerek muhafaza edilir.

Yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kurallarına göre düzeltilebilir. Diğer defter ve kayıtlara rakam ve yazılar yanlış yazıldığı takdirde düzeltmeler ancak yanlış rakam ve yazı okunacak şekilde çizilmek, üst veya yan tarafına veya ilgili bulunduğu hesaba doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir. Yanlış rakam ve yazının çizilmesi halinde, bu rakam ve yazıyı çizen tarafından paraflanır.

Defterlere geçirilen bir kayıt; kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz hale getirilemez.

Karar defterinin sayfa sonunda imza için bırakılan bölümü hariç defterlerin satırları, çizilmeksizin boş bırakılamaz ve atlanamaz. Ciltli defterlerde, defter sayfaları ciltten koparılamaz. Tasdikli form veya sürekli form yapraklarının sırası bozulamaz ve bunlar yırtılamaz.

Derneklere ait belgeler, kaydedildikleri defterdeki kayıt sırasına uygun olarak numaralandırılır ve dosyalanarak saklanır.

Kayıt zamanı;

İşlemler, defterlere günlük olarak kaydedilir. Ancak, gelir ve gider kayıtları;

a) İşlemlerin, işin hacmine ve gereklerine uygun olarak muhasebe düzeni ve güvenliğini bozmayacak bir süre içinde kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtlar on günden fazla geciktirilmez.

b) Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan belgelere dayanarak tutan derneklerde, işlemlerin bunlara kaydedilmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, işlemlerin esas defterlere kırkbeş günden daha geç intikal ettirilmesine imkan vermez. Dernek defterlerinin denetim amacıyla istenmesi halinde, kırkbeş günlük sürenin dolması beklenmeden kayıtların işlenmesi zorunludur.

Hesap dönemi;

Derneklerde hesap dönemi bir takvim yılıdır. Hesap dönemi 1 Ocak’ta başlar ve 31 Aralık’ta sona erer. Yeni kurulan derneklerde hesap dönemi kuruluş tarihinde başlar ve 31 Aralık’ta sona erer.

Defterlerin ara tasdiki;

Bu defterlerin kullanılmasına sayfaları bitene kadar devam edilir ve defterlerin ara tasdiki yapılmaz. Ancak, bilanço esasına göre tutulan defterler ile form veya sürekli form yapraklı defterlerin, kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda, her yıl yeniden tasdik ettirilmesi zorunludur.

B-Dernek gelirlerinin tahsilinde kullanılacak Alındı Belgelerinin bastırılması

Alındı belgelerinin biçimi;

Dernek gelirlerinin tahsilinde kullanılacak Alındı Belgeleri Dernekler Yönetmeliği 42. maddesinde belirtilen biçim ve ebatta yönetim kurulu kararıyla matbaaya bastırılır.

Alındı belgelerinin kontrolü;

Bastırılan alındı belgelerinin seri ve sıra numaraları ile diğer baskı işlerinde kusur bulunup bulunmadığı, sayman üyece kontrol edilir. Kontrolde hatalı olduğu ortaya çıkan cilt veya formlar geri verilerek aynı miktarda yenisi bastırılır. Alındı belgeleri, matbaadan sayman üye tarafından bir tutanak ile teslim alınır.

Alındı belgelerinin deftere kaydı;

Dernek saymanınca teslim alınan alındı belgelerinin tamamı, numarası en küçük olan alındı belgesi cildinden başlamak üzere defterin yalnızca başlangıç, bitiş ve serisi sütunları doldurularak, her bir satırda bir alındı belgesi cildi gösterilecek şekilde alt alta yazılmak suretiyle kaydedilir. Defterin diğer sütunları, alındı belgesi ciltlerinin gelir tahsil edecek kişilere teslim edilmesi veya teslim edilen alındı belgesi cildinin iade edilmesi sırasında doldurulur.

Alındı belgelerinin kullanımı;

Alındı belgeleri, gelir tahsil etme görev ve yetkisine sahip bulunanlara, sayman üyelerce imza karşılığı verilir ve kullanıldıktan sonra imza karşılığı geri alınır. Bu işlemler Alındı Belgesi Kayıt Defterinde gösterilir.

Alındı belgeleri, sabit boyalı sert veya sivri uçlu tükenmez kalemle okunaklı bir biçimde silintisiz ve kazıntısız olarak doldurulur. Ödemede bulunana asıl yaprak koparılarak verilir, koçan kısmı ciltte bırakılır. Düzenleme sırasında hata yapılırsa, hatalı belge yaprağı ödemede bulunana verilmez. Asıl ve koçan yaprakların üzerine “İPTAL” ibaresi yazılıp her ikisi koparılmadan ciltte bırakılır.

Form şeklinde bastırılan alındı belgeleri, elektronik sistemler aracılığıyla doldurulduktan sonra aslı ödemede bulunana verilir; sureti dosyasında muhafaza edilir.

C- Yetki belgesi düzenlenmesi

Dernek adına gelir tahsil edecek kişi veya kişiler, yetki süresi de belirtilmek suretiyle, yönetim kurulu kararı ile tespit edilir. Gelir tahsil edecek kişilerin açık kimliği, imzası ve fotoğraflarını ihtiva eden (Dernekler Yönetmeliği EK-19’da bulunan) “Yetki Belgesi” dernek tarafından üç nüsha olarak düzenlenerek, dernek yönetim kurulu başkanınca onaylanır. Yetki belgelerinin birer sureti dernekler birimlerine verilir.

Dernek adına gelir tahsil edecek kişiler, ancak adlarına düzenlenen yetki belgelerinin bir suretinin dernekler birimine verilmesinden itibaren gelir tahsil etmeye başlayabilirler

Yetki belgelerinin süresi, yönetim kurullarının görev süresi ile sınırlıdır. Yeni seçilen yönetim kurullarının, yetki belgelerini birinci fıkra esaslarına göre yenilemesi zorunludur. Yetki belgesinin süresinin bitmesi veya adına yetki belgesi düzenlenen kişinin görevinden ayrılması, ölümü, işine veya görevine son verilmesi, derneğin kendiliğinden dağıldığının tespit edilmesi veya fesih edilmesi gibi hallerde, verilmiş olan yetki belgelerinin dernek yönetim kuruluna bir hafta içinde teslimi zorunludur. Ayrıca, gelir toplama yetkisi yönetim kurulu kararı ile her zaman iptal edilebilir. Yetki belgesi ile ilgili değişiklikler yönetim kurulu başkanınca, onbeş gün içerisinde dernekler birimine bildirilir.

D -Gelir–Gider İşlemleri

Dernek gelirleri alındı belgesi ile tahsil edilir. Dernek gelirlerinin bankalar aracılığı ile tahsili halinde banka tarafından düzenlenen dekont veya hesap özeti gibi belgeler alındı belgesi yerine geçer.

Dernek adına gelir tahsil etmekle yetkili olan kişiler, tahsil ettikleri paraları otuz gün içerisinde dernek saymanına teslim ederler veya derneğin banka hesabına yatırırlar. Ancak, tahsilatı 2005 yılı için 1000.- YTL’yi (yeniden değerleme oranında artırılır) geçenler, 30 otuz günlük süreyi beklemeksizin tahsil ettikleri parayı en geç iki iş günü içinde dernek saymanına teslim ederler veya derneğin banka hesabına yatırırlar.

Dernek kasasında bulundurulabilecek para miktarı, ihtiyaçlar dikkate alınarak yönetim kurulunca belirlenir.

Dernek giderleri ise fatura, perakende satış fişi, serbest meslek makbuzu gibi harcama belgeleri ile yapılır. Ancak dernekler, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi kapsamında bulunan ödemeleri için Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre gider pusulası, bu kapsamda da bulunmayan ödemeleri için Gider Makbuzu düzenlerler.

Dernekler tarafından kişi, kurum veya kuruluşlara yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri (Dernekler Yönetmeliği EK-15’te bulunan) Ayni Yardım Teslim Belgesi ile yapılır. Kişi, kurum veya kuruluşlar tarafından derneklere yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri ise Ayni Bağış Alındı Belgesi ile kabul edilir.

Bu belgeler; Dernekler Yönetmeliğinde ((EK-13) (EK- 14) ve (EK- 15)’de) gösterilen biçim ve ebatta, müteselsil seri ve sıra numarası taşıyan, kendinden karbonlu elli asıl ve elli koçan yaprağından meydana gelen ciltler veya elektronik sistemler ve yazı makineleri aracılığıyla yazdırılacak form veya sürekli form şeklinde, dernekler tarafından bastırılır. Form veya sürekli form şeklinde bastırılacak belgelerin, belirtilen nitelikte olması zorunludur.

Saklama süresi;

Defterler hariç olmak üzere, dernekler tarafından kullanılan alındı belgeleri, harcama belgeleri ve diğer belgeler özel kanunlarda belirtilen süreler saklı kalmak üzere, kaydedildikleri defterlerdeki sayı ve tarih düzenine uygun olarak 5 yıl süreyle saklanır.

İşletme hesabı tablosu;

İşletme hesabı esasına göre kayıt tutan dernekler yıl sonlarında (31 Aralık) (Dernekler Yönetmeliği EK-16’da gösterilen biçimde) “İşletme Hesabı Tablosu” düzenlerler.

Bilanço esasına göre raporlama;

Bilanço esasına göre defter tutan derneklerin yıl sonlarında (31 Aralık), Maliye Bakanlığınca yayımlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerini esas alarak bilanço ve gelir tablosunu düzenlemeleri yeterlidir.

E-Üye kayıt işlemleri

Derneğe üye olmaları Kanunla yasaklanmamış olan ve dernek tüzüğüne göre üye olma şartlarını taşıyan kişilerin derneğin yönetim kuruluna yapacakları yazılı üyelik başvuruları yönetim kurulunca görüşülerek en çok otuz gün içinde üyeliğe kabul veya isteğin reddi şeklinde karara bağlanıp, sonucu müracaat sahibine yazı ile duyurulması zorunludur. Derneğin, ilk genel kurul toplantısının yapılacağı tarihe kadar, dernek tüzüğünde sayıları belirtilen yönetim ve denetleme kuruları üye tam sayısının asıl ve yedeklerini oluşturabilecek sayıdan az olmamak üzere üye kayıt edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

Yönetim kurulunca, karar defterinde alınan karar ile üyeliğe kabul edilmiş bulunanlar dernek üyesi olurlar. Üyeliğe kabul kararının tarih ve sayısı ile üyenin kimlik bilgileri ve aidat ödentileri üye kayıt defterine kayıt edilir.

Yazılı olarak yapılacak üyelik başvurusu, dernek yönetim kurulunca en çok otuz gün içinde karara bağlanır ve sonuç yazıyla başvuru sahibine bildirilir. Başvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir.

Üyelik için kanunda veya tüzükte aranılan nitelikleri sonradan kaybedenlerin dernek üyeliği kendiliğinden sona erer.

Hiç kimse, dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Her üye yazılı olarak bildirmek kaydıyla, dernekten çıkma hakkına sahiptir.

Tüzükte üyelerin çıkarılma sebepleri gösterilebilir.

Tüzükte çıkarma düzenlenmemişse üye, ancak haklı sebeple çıkarılabilir. Bu çıkarma kararına, haklı sebep bulunmadığı ileri sürülerek itiraz edilebilir.

F- Genel kurul toplantısı

Derneğin, kuruluş işlemlerinde eksiklik ve kanuna aykırılık bulunmadığına ilişkin olarak mahallin mülki amirliğince yapılan yazılı bildirimi izleyen altı ay içinde dernekler ilk genel kurul toplantısını yapmak ve organlarını oluşturmakla yükümlüdürler.

Genel kurul;

a) Dernek tüzüğünde belli edilen zamanlarda olağan,

b) Yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinden beşte birinin yazılı isteği üzerine otuz gün içinde olağanüstü toplanır.

Genel kurul toplantıya yönetim kurulunca çağrılır.

Çağrı usulü;

Yönetim kurulu, dernek tüzüğüne göre genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesini düzenler. Genel kurula katılma hakkı bulunan üyeler, en az onbeş gün önceden, günü, saati, yeri ve gündemi bir gazetede ilan edilmek veya yazılı ya da elektronik posta ile bildirilmek suretiyle toplantıya çağrılır. Bu çağrıda, çoğunluk sağlanamaması sebebiyle toplantı yapılamazsa, ikinci toplantının hangi gün, saat ve yerde yapılacağı da belirtilir. İlk toplantı ile ikinci toplantı arasındaki süre yedi günden az, altmış günden fazla olamaz.

Toplantı, çoğunluk sağlanamaması sebebinin dışında başka bir nedenle geri bırakılırsa, bu durum geri bırakma sebepleri de belirtilmek suretiyle, ilk toplantı için yapılan çağrı usulüne uygun olarak üyelere duyurulur. İkinci toplantının geri bırakma tarihinden itibaren en geç altı ay içinde yapılması zorunludur. Üyeler ikinci toplantıya, birinci fıkrada belirtilen esaslara göre yeniden çağrılır.

Genel kurul toplantısı bir defadan fazla geri bırakılamaz.

Toplantı usulü;

Genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesi toplantı yerinde hazır bulundurulur. Toplantı yerine girecek üyelerin resmi makamlarca verilmiş kimlik belgeleri, yönetim kurulu üyeleri veya yönetim kurulunca görevlendirilecek görevliler tarafından kontrol edilir. Üyeler, yönetim kurulunca düzenlenen listedeki adları karşısına imza koyarak toplantı yerine girerler. Kimlik belgesini göstermeyenler, belirtilen listeyi imzalamayanlar ile genel kurula katılma hakkı bulunmayan üyeler toplantı yerine alınmaz. Bu kişiler ve dernek üyesi olmayanlar, ayrı bir bölümde genel kurul toplantısını izleyebilirler.

Toplantı yeter sayısı sağlanmışsa durum bir tutanakla tespit edilir ve toplantı yönetim kurulu başkanı veya görevlendireceği yönetim kurulu üyelerinden biri tarafından açılır. Toplantı yeter sayısı sağlanamaması halinde de yönetim kurulunca bir tutanak düzenlenir.

Açılıştan sonra, toplantıyı yönetmek üzere bir başkan ve yeteri kadar başkan vekili ile yazman seçilerek divan heyeti oluşturulur.

Dernek organlarının seçimi için yapılacak oylamalarda, oy kullanan üyelerin divan heyetine kimliklerini göstermeleri ve hazırun listesindeki isimlerinin karşılarını imzalamaları zorunludur.

Toplantının yönetimi ve güvenliğinin sağlanması divan başkanına aittir. Genel kurul, gündemdeki konuların görüşülerek karara bağlanmasıyla sonuçlandırılır. Genel kurulda her üyenin bir oy hakkı vardır; üye oyunu şahsen kullanmak zorundadır.

Toplantıda görüşülen konular ve alınan kararlar bir tutanağa yazılır ve divan başkanı ile yazmanlar tarafından birlikte imzalanır. Toplantı sonunda, tutanak ve diğer belgeler yönetim kurulu başkanına teslim edilir. Yönetim kurulu başkanı bu belgelerin korunmasından ve yeni seçilen yönetim kuruluna yedi gün içinde teslim etmekten sorumludur.

Mahkemece kayyım atanması veya Medeni Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre görevlendirilme yapılması halinde, bu maddede yönetim kurulana verilen görevler bu kişiler tarafından yerine getirilir.

G-Genel kurul sonuç bildirimi;

Olağan veya olağanüstü genel kurul toplantılarını izleyen otuz gün içinde, yönetim ve denetim kurulları ile diğer organlara seçilen asıl ve yedek üyeleri içeren (Dernekler Yönetmeliği EK-3’te belirtilen) “Genel Kurul Sonuç Bildirimi “ ve ekleri yönetim kurulu başkanı tarafından mülki idare amirliğine bildirilir:

Bu bildirime;

a) Divan başkanı, başkan yardımcıları ve yazman tarafından imzalanmış genel kurul toplantı tutanağı örneği,

b) Tüzük değişikliği yapılmışsa, tüzüğün değişen maddelerinin yeni ve eski şekli ile dernek tüzüğünün son şeklinin her sayfası yönetim kurulunca imzalanmış örneği.

Eklenir.

Genel kurul sonuç bildirimi ve ekleri, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

Genel kurul sonuç bildirimleri, dernek yönetim kurulu tarafından yetki verilen bir yönetim kurulu üyesi tarafından da yapılabilir. Bildirimin yapılmamasından yönetim kurulu başkanı sorumludur.

Sandığı bulunan dernekler, sandıklarına ait genel kurul sonuç bildirimi ve eklerini bu maddede belirtilen usulde mülki idare amirliğine bildirirler.

H-Beyanname verilmesi

Beyanname verme yükümlülüğü

Dernek yönetim kurulu başkanları, her takvim yılının ilk dört ayı içinde bir önceki yıla ait Dernek Beyannamelerini (Dernekler Yönetmeliği EK-21’de bulunan) doldurarak mülki idare amirliğine vermekle yükümlüdürler. İl merkezlerinde ve büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçelerde bulunan dernekler beyannamelerini bir adet, diğer ilçe merkezinde bulunanlar ise iki adet olarak verirler.

Şubeler, mülki idare amirliğine verecekleri beyannamelerin birer örneğini bağlı bulundukları derneğe de vermekle yükümlüdürler.

I-Değişikliklerin bildirilmesi

Dernekler, yerleşim yerlerinde (İkametgahlarında) meydana gelen değişiklikleri (Dernekler Yönetmeliği EK- 24’te bulunan)“Yerleşim Yeri Değişiklik Bildirimini”;

Genel kurul toplantıları dışında dernek organlarında meydana gelen değişiklikleri (Dernekler Yönetmeliği EK- 25’te bulunan) “Dernek Organlarındaki Değişiklik Bildirimini”

Doldurmak suretiyle, değişikliği izleyen otuz gün içinde mülki idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler. Bu belgeler, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

Dernek tüzüklerinde yapılan değişiklikler de tüzük değişikliğinin yapıldığı genel kurul toplantısını izleyen otuz gün içinde, (Dernekler Yönetmeliği EK-3’te bulunan) “Genel Kurul Sonuç Bildirimi “ ekinde mülki idare amirliğine bildirilir.

J-Taşınmazların bildirilmesi

Dernekler edindikleri taşınmazları tapuya tescilinden itibaren otuzgün içinde (Dernekler Yönetmeliği EK- 26’da bulunan)“Taşınmaz Mal Bildirimini Formu” nu doldurmak suretiyle mülki idare amirliğine bildirmekle yükümlüdürler.

Bu form, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçeler hariç diğer ilçelerde bulunan dernekler tarafından iki suret olarak verilir.

K-Mal bildirimi

04.5.1990 gün, 20508 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 3628 sayılı “Mal Bildiriminde bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu”na ve bu Kanuna atfen çıkartılmış olan “Mal Bildiriminde bulunulması Hakkında Yönetmelik” gereğince, Türk Hava Kurumunun Genel Yönetim ve Merkez Denetleme Kurulu Üyeleri ile Genel Merkez Teşkilatında ve Türk Kuşu Genel Müdürlüğünde, Türkiye Kızılay Derneğinin Merkez Kurullarında ve Genel Müdürlük teşkilatında görev alanlar ve bunların Şube Başkanları ve Kamuya Yararlı Derneklerin Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri (Mal Bildiriminde bulunulması Hakkında Yönetmelik ekinde bulunan) “Mal Bildirim Formu”nu tek nüsha olarak doldurmak ve tarih belirterek imzalamak suretiyle mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar.

Türk Hava Kurumunun, Türkiye Kızılay Derneğinin ve Kamuya Yararlı Derneklerin Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri için İçişleri Bakanlığına, bunların Şube Başkanları için bulundukları İl Valiliklerine, Türk Hava Kurumu ile Türkiye Kızılay Derneğinde görev alanlar için Kurum ve Dernek Genel Başkanlığına,

Bu göreve başlama tarihini izleyen bir ay içinde mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar.

Mal bildiriminde bulunacak olanların kendilerine, eşlerine ve velayetleri altındaki çocuklarına ait bulunan taşınmaz malları ile 1 inci derece Devlet Memurlarına yapılan aylık net ödemenin beş katından fazla tutarındaki her biri için ayrı olmak üzere, para, hisse senetleri ve tahviller ile altın, mücevher ve diğer taşınır malları, hakları, alacakları ve gelirleriyle bunların kaynakları, borçları ve sebepleri bu mal bildiriminin konusunu teşkil eder.

Mal varlığında önemli bir değişiklik olduğunda bir ay içinde,

Görevin sona ermesi halinde, ayrılma tarihini izleyen bir ay içinde,

Görevlere devam edenler, sonu (0) ve (5) ile biten yılların en geç Şubat ayı sonuna kadar,

Mal bildirimlerini yenilerler.

L-Derneğin İç Denetimi

Dernekte genel kurul, yönetim kurulu veya denetim kurulu tarafından iç denetim yapılabileceği gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim yaptırılabilir.

Genel kurul veya yönetim kurulu, gerek görülen hallerde denetim yapabilir veya bağımsız denetim kuruluşlarına denetim yaptırabilir.

Genel kurul, yönetim kurulu veya bağımsız denetim kuruluşlarınca denetim yapılmış olması, denetim kurulunun yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Derneğin denetleme kurulu; derneğin tüzüğünde gösterilen amaç ve amacın gerçekleştirilmesi için sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları doğrultusunda faaliyet gösterip göstermediğini, defter, hesap ve kayıtların mevzuata ve dernek tüzüğüne uygun olarak tutulup tutulmadığını, dernek tüzüğünde tespit edilen esas ve usullere göre ve bir yılı geçmeyen aralıklarla denetler ve denetim sonuçlarını bir rapor halinde yönetim kuruluna ve toplandığında genel kurula sunar.”

İktibas: Dernekler Dairesi Başkanlığı